İçindekiler:

27 Eylül 2022
Sayı: KB 2022/30

Sosyal bunalım derinleşiyor...
"Sosyal konut balonu"
Karanlığı kitlelerin direnişi püskürtebilir!
Düzen siyasetinde ırkçılık
Sosyal medya rejimin hedefinde...
Saray rejiminden hesap soralım!
Çocukların payına açlık düştü
"Sosyal" rant projesi
Birleşik mücadele
"İş çok, iş beğenmemek var"
Bu pisliği işçilerin örgütlü gücü temizler!
Türkiye'de işçi sınıfının görünümü"
Ulucanlar katliamının politik anlamı ve arka planı
İran'da sarsıcı gelişmeler
Şangay İşbirliği Örgütü zirvesi
Ermenistan-Azerbaycan çatışması
Almanya'da emekçiler eylemde!
Fransa'da karşılama grevleri!
Dünya Kadın Konferansı'nın ardından...
"Afrikalı kadınlar politik yaşama katılmalı"
"Konferans hedef belirlemeli"
Gençlik mücadelesinin yeni dönemi
"Yurtlara yerleştirme" yalanı
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Bu pisliği işçilerin örgütlü gücü temizler!

 

Geçtiğimiz günlerde açığa çıkan bir olay, gelinen noktada sendikaların ne derecede çürüdüğünü ve pisliğe battığını gözler önüne serdi. Olay, HAK-İŞ’in, aparatı olduğu mafyatik AKP-MHP iktidarına benzediğini somut olarak gösterdi. Gerici-faşist rejimin beslediği sosyal medya trolleri bir tür “linç kültürü” yarattılar. Bu yöntemle istemedikleri kişi, kurum ve kuruluşları hedef tahtasına koyuyor, şantaj yapıyor, aynı anda saldırıya geçerek linç uyguluyor. Ortaya serilenler, HAK-İŞ’in tepesindeki ağa takımının da aynı kirli yöntemle iş gördüğünü açığa çıkardı. Güya işçileri temsil eden bir örgütte bunların yaşanması, sendikalara egemene zihniyetin nasıl çürüdüğünü ve bu çürümenin bir ahtapot gibi sendikaları nasıl sardığını bir kez daha gösterdi.

 Söz konusu olay, HAK-İŞ Konfederasyonu Genel Başkanı, namı diğer Saray’ın dalkavuğu Mahmut Arslan’ın 20 yıllık saltanatını korumak için çevirdiği kirli işlerin ürünüdür. Hizmet-İş Sendikası Başkanı da olan Mahmut Arslan, sendikanın 14. Genel Kurulu öncesi adaylığını açıklayan Hizmet-İş Başkan Vekili Hüseyin Öz’ü yıpratmak amacıyla “Ankara Kuşu” adlı Twitter hesabının sahibine sendikanın kasasından 50 bin euro para aktarmıştır.

Adaylık tanıtım toplantısında olayı ifşaa eden Hüseyin Öz, yönetim kurulunda kendisinin ve bir kişinin itirazlarına rağmen paranın ödendiğini itiraf etmesi, olayın açıktan yapıldığını göstermektedir. Bu olayla birlikte sendikaların yönetim kurullarının nasıl bir mekanizmayla yönetildiği bir kez daha anlaşılırken, işçi aidatlarını da kendi sefil çıkarları için nasıl har vurup harman savurduklarını da açık etmiştir. Bu rezil olayı kamuoyuna açıklayan Hüseyin Öz’e gelince İHH, Deniz Feneri, Hakyol Vakfı gibi gerici örgütlerde yöneticilik yapmış ve 2011’de Hak-İş’in ardından, konfederasyona bağlı pek çok sendikanın hukuk müşavirliği işlerini yaparak yüklüce sermaye biriktirmiş kişilerden biridir. Başkan adayı olduğunu ilan ettiği toplantıyı yine kendine yakışır şekilde lüks bir otelde yapmış ve Hizmet-İş’in başına geçmeye aday olarak pastadan daha büyük bir pay kapmak için kolları sıvamıştır.

Sermayenin demir yumruğu, işçi düşmanı gerici-faşist iktidar döneminde sendikalaşma oranındaki düşüşe rağmen, yandaş sendikalarda üye sayısı artmıştır. Özellikle AKP’nin belediyelerinde Saray’ın aparatı olarak çalışan Hizmet-İş’e on binlerce işçi üye yapılmıştır. İşçileri terbiye etmek için sopa görevi üstlenen sendikacı kılık ağa takımı, işçilere tevekkül etmesini öğreterek, sömürü ve köleliğe razı etmiş, biat etmeyenleri işten attırmıştır. Öyle ki sınıfa dönük sosyal saldırılarda AKP-MHP rejiminin safında olduğunu ilan eden açıklamalar yaparak hangi sınıfa hizmet ettiğini de ortaya koymuştur. İşçilerin hiçbir yarasına merhem olmayan bu sendika ağaları, sermayeye sundukları hizmetlerin karşılığında servet sahibi ayrıcalıklı bir zümre haline gelmiştir. İşte bu büyük pastanın paylaşılması konusunda çıkarları çatışınca pislikleri ortalığa saçılmıştır. “Ankara Kuşu” trol hesabına aktarılan 50 bin euro ise, bu tür kirli işlerin bunların rutini hale geldiğini gösteriyor.

Sendikalar, işçi sınıfının kitlesel bir şekilde örgütlendiği mücadele mevzileridir. İşçilerin sömürüyü sınırlamak, kötü çalışma ve yaşam koşullarını düzeltebilmek için oluşturulmuş mücadele örgütleridir. Uzun mücadeleler ve ağır bedeller ödenerek kazanılan bu hak sermaye tarafından da mecburen kabul edilmiş ve anayasal bir hakka dönüşmüştür.

Günümüzde ne yazık ki, bürokratik çarkın içine girmiş ve yozlaşmış olan sendika yönetimleri, işçi sınıfı içinde sermaye sınıfının ajanı durumuna gelmiş, işçi sınıfını denetim altında tutup mücadeleden uzaklaştırmanın araçları olarak kullanılıyor. İşçilerden toplanan aidatlar ve düzenden aldıkları rüşvetlerle kendilerine saltanat kuran sendikacılar, bu rezil konumlarını korumak için her türlü pisliğe bulaşıyorlar. Hizmet ettikleri dinci-gerici rejimin ahlaksızlık bataklığında yüzüyorlar.

Sendikalar işçi sınıfının öz örgütleri olduklarına göre, bu kurumları yozlaşmış ağa takımından arındırıp gerçek işlevine kavuşturmak da işçi sınıfının görevidir. Sendikaların işçilerin denetimine geçmesi için işçilerin kölelik prangalarından kurtulması ve sınıf bilincini kuşanmasıyla mümkündür. İşçi sınıfı tabanda birliği sağlayıp, bağımsız fabrika komitelerini kurup, bunu fabrika-fabrika, havza-havza birleştirmeyi başardığında sendikaları da mücadele örgütleri haline getirmeyi başaracaktır.         

 

SUNNY’de saldırılar devam ediyor

 

SUNNY bilgisayar bölümünde işçilerin Çelik-İş Sendikası’nda örgütlenmesinin ardından işçilere yönelik pek çok saldırıyı devreye sokan SUNNY yönetimi işçi düşmanlığına devam ediyor.

1 Eylül itibari ile işçiler haftada bir ya da iki gün işe çağrılırken ücretsiz izne çıkartılmaya çalışılmıştı.

Metal İşçileri Birliği yaptığı paylaşımlarla ücretsiz izin saldırısının hukuksuz bir şekilde devreye sokulmaya çalışıldığını teşhir etmişti. Bunun üzerine ücretsiz izin saldırısı askıya alınmıştı.

Şimdi ise Sunny yönetimi yeni bir deneme yaparak saldırılarına yön vermeye çalışmaktadır. Sunny yönetimi bir anket üzerinden işçilere bazı sorular sorarak yanıtlanmasını talep etti.

Ankette yer alan bazı sorular şunlar:

“Haftada bir gün, ayda dört gün olmak üzere 890 lira karşılığında çalışmayı kabul eder misiniz?

Ücretsiz izni kabul eder misiniz?

Üretime ara verilse ve 6 ay sonra devam edilse bizimle çalışmaya devam etmek ister misiniz?”

İşçiler, Sunny yönetiminin saldırıları devam ederken örgütlendikleri sendika olan Özçelik- İş Sendikası’nın ise bu saldırılar karşısında sessiz kalmaya devam ettiğini belirtiyor.

Kızıl Bayrak / Esenyurt