İçindekiler:

27 Eylül 2022
Sayı: KB 2022/30

Sosyal bunalım derinleşiyor...
"Sosyal konut balonu"
Karanlığı kitlelerin direnişi püskürtebilir!
Düzen siyasetinde ırkçılık
Sosyal medya rejimin hedefinde...
Saray rejiminden hesap soralım!
Çocukların payına açlık düştü
"Sosyal" rant projesi
Birleşik mücadele
"İş çok, iş beğenmemek var"
Bu pisliği işçilerin örgütlü gücü temizler!
Türkiye'de işçi sınıfının görünümü"
Ulucanlar katliamının politik anlamı ve arka planı
İran'da sarsıcı gelişmeler
Şangay İşbirliği Örgütü zirvesi
Ermenistan-Azerbaycan çatışması
Almanya'da emekçiler eylemde!
Fransa'da karşılama grevleri!
Dünya Kadın Konferansı'nın ardından...
"Afrikalı kadınlar politik yaşama katılmalı"
"Konferans hedef belirlemeli"
Gençlik mücadelesinin yeni dönemi
"Yurtlara yerleştirme" yalanı
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

“Türkiye’de işçi sınıfının görünümü”

 

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi (DİSK-AR) 2017 yılında da “Türkiye İşçi Sınıfı Gerçeği 2017” başlıklı bir araştırma yayınlamıştı. Pandemi döneminin etkilerini saptamak için yapılan araştırma, güncel verilerle zenginleştirilerek “Türkiye İşçi Sınıfının Görünümü 2021” adıyla kitap olarak yeniden yayımlandı.

Araştırmada işçi sınıfının hem çalışma hem yaşam koşullarının giderek kötüleştiği verilerle ortaya konuyor. Çalışma yaşamında işçilerin profili şöyle tanımlanıyor:

“Uzun çalışma saatlerine katlanan, mesai saatleri dışında ek iş yapmak zorunda kalan, ağır çalışma koşulları altında ezilen, kendisiyle ailesinin yaşamını güvence altına alamayan, ancak ertesi gün yeniden çalışabilmek için dinlenebilen, izin hakkı gasp edilen, sınıf bilincini geliştiremeyen bir işçi profili.”

Araştırmaya katılan her 100 işçiden biri ise yıllık iznini kısa süreli işlerde çalışarak geçiriyor.

İşçilerin öncelikli sorunları

DİSK AR’ın araştrması, işçi sınıfı için en sıradan yaşam koşullarının bile AKP-MHP rejimi tarafından bir lüks haline getirildiğini somut verilerle ortaya koyuyor.

İşçilerin karşılaştıkları ilk altı problem şöyle sıralanıyor:

1-Düşük ücret, 

2-Çalışma saatlerinin uzunluğu, 

3-Ücretin düzenli olarak ödenmemesi,

4-Fazla mesai yapma mecburiyeti,

5- İşi kaybetme korkusu,

6- Çalışma saatleri ile sosyal ve aile yaşamının uyuşmaması.

Bunun yanı sıra araştırmada işçilerin sosyal kökeni üzerine şunlar söylenmektedir:

“İşçilerin yaşları arttıkça babalarının ücretli çalışan olma oranı düşerken, kendi hesabına çalışan babaların oranı artmaktadır. Genç işçilerin babalarının daha yüksek oranda ücretli olduğunu ifade etmeleri işçileşmenin arttığını göstermektedir.”

Sınıfsal aidiyet

İşçilerin yüzde 61,3’ü kendini herhangi “bir toplumsal sınıfa ait hissetmediğini” ifade etmiş, yüzde 13,4’ü ise bir fikri olmadığını beyan etmiştir. İşçi sınıfına ait hissedenler yüzde 10,7 sınırında kalırken, alt sınıf olarak ifade edenler 3,2 oranındadır. Yüzde 3’ü kendini ‘üst sınıf’ olarak tanımlarken, yüzde 5,7’si ise kendisini “orta sınıfa” ait görüyor.

Toplumsal aidiyeti ifade etme zorunluluğu olan bir soruya verilen yanıtlarda ise işçilerin yüzde 45,7’si işçi sınıfına ait olduğunu ifade ederken, orta sınıfa ait olduğunu söylenlerin oranı ise yüzde 33,7.

“Türkiye’de çalışma hayatına ilişkin en önemli sorun hangisidir?” sorusuna, işçilerin yüzde 71,1’i ‘işsizlik’ yanıtını veriyor. Ardından sırasıyla düşük ücret, sigortasız çalıştırılma, uzun çalışma süreleri geliyor. İşçilerin yüzde 31,8 ise Kod 29 ile işten çıkarılmayı sorun olarak görmekte.

İşçilerin yüzde 44,5’i tek adam rejimine dayalı siyasal iktidara olumsuz bakarken, ktidarın göçmen politikasını başarısız bulanların oranı ise yüzde 66,5.

İşçiler çoğu zamanını sosyal medyada geçiriyor. “Vakıf, dernek gibi sivil toplum kurumları/topluluklar için gönüllü olma/çalışmalara katkı verme” gibi aktivitelere ise çok az zaman ayırıyor. İşçilerin sosyal medya dışında geçirdikleri vakit ise Televizyon izleme (%29,9), spor izleme (20,4), dini ibadetler yapma (%19,3), internetten dizi izleme (18,8) şeklinde sıralanıyor.

Pandeminin etkileri

İşçilerin pandemi döneminde geçinmekte yaşadıkları zorlanmadan dolayı harcamaları azaltma yoluna gittikleri görülüyor. O dönemde işçilerin yüzde 66,4’ü harcamalarını azaltırken, yüzde 49’u daha ucuz besinlere yönelmiştir. Öte yandan, işçilerin yüzde 46’sı virüse yakalanmış, yüzde 36’sı ise sadece İŞKUR desteklerine ulaşabilmiştir. İşçilerin yüzde 30’u işyerinde virüs vakası görülmesine rağmen işlerin durdurulmadığını belirtmiştir. O dönem boyunca işçilerin çalışma biçimlerinde ücretsiz izne çıkarılma ve kısa çalışma şeklinde değişiklikler yaşandığı ifade edilmiştir. Rapordaki veriler Nisan 2020-Haziran 2021 arasında ücretsiz izin ve kısa çalışma uygulamasının yaygın biçimde kullanıldığını göstermektedir.

Pandemi döneminde evden çalışanlar için esnek çalışma koşulları yoğunlaşırken, işçilerin yüzde 48,8’i ev işleri ve bakım yüklerinin arttığına işaret etmektedir. Ayrıca işçiler, pandemi döneminde yapılan “desteklerin” yetersiz olduğunu belirtmektedir.

Raporda yer alan “Kadınlar çalışmak için eşlerinden izin almalı mı?” sorusuna cevap veren her on işçiden dördü “evet” demiştir. Bunun yanı sıra işçilere, kadınların çalışma yaşamının her alanında olup olmaması, yönetici konumda olmaları, çocuk aldırma vb. konularında da sorular sorulmuştur. İşçilerin 56,1’i İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasını olumsuz bulurken, yüzde 44,5’i olumlu bulmuştur.

Kadınların en önemli sorun alanları ise işsizlik, düşük ücretler ve sigortasız çalıştırılma olarak ifade edilmiştir.

“Türkiye İşçi Sınıfının Görünümü 2021”de yer alan diğer verilerin bir kısmı ise şöyle:

“2021 yılı araştırmasına katılan işçilerin yüzde 30,1’i kadın, yüzde 69,9’u erkek. TÜİK verilerine göre ise toplam istihdam içinde kadınların oranı yüzde 26,3, erkeklerin oranı ise yüzde 59,8. Araştırmaya katılanlar arasında en fazla 25-34 yaş aralığında olan işçiler yüzde 38,4 ile yer almaktadır. İşçilerin yüzde 32,2’si genel lise mezunu, yüzde 10,5’i MYO, yüzde 8,9’u meslek lisesi mezunudur. İşçilerin yüzde 32’si yüksek öğrenim mezunu iken, lise ve dengi okul mezunları yüzde 41’dir. İşçilerin yüzde 53,3’ü kiralık evde oturuyor.”

Araştırmada, işçilerin işsizlik deneyimi üzerine iki soru sorulmuş. Biri çalıştığı işi bulana kadar ne kadar süre işsiz kaldıkları, ikincisi ise hangi arama kanalını kullandıkları. Buna göre 6 ay ile 1 yıl arası işsiz kalanların oranı yüzde 11,3 olarak ifade edilirken 2017 yılında bu oran yüzde 4 olarak belirtilmiştir. Dört yıl içinde işsiz geçirilen sürede büyük bir artış saptanmıştır. İşçilerin iş bulma yöntemi açısından ise yüzde 40,5’i “arkadaş ve tanıdık” vasıtasıyla, doğrudan başvuru yapanlar ise yüzde 38,1 olarak belirtilmiştir.

İşçilerin yüzde 80,6’sının sigortalı çalıştığı ve primlerini aldığı, yüzde 5’inin sigortalı olduğu ancak primlerinin eksik yattığı, yüzde 5,3’ünün sigortalı olmadığı ancak aileden yararlandığı, yüzde 8,2’sinin sigortasız çalıştığı ifade edilmiştir.

İşçilerin yüzde 24,6’sı haftalık çalışma süresinin 45 saat olduğunu ifade ederken, 46 saat üzerinde çalışan işçilerin oranı ise yüzde 59,3’tür. Sigortalı olanların yüzde 58,4’ü, sigortasız çalışanların ise yüzde 64’ü 45 saat üzeri çalışmaktadır.

İşçilerin yüzde 37’si “son 12 ay içinde iş taleplerini karşılamak için mesai saatleri dışında çalışmış”. Mesai ve vardiya saatleri dışında işçilerin yüzde 14,2’si haftada birkaç gün, yüzde 8,9’u ayda birkaç gün, yüzde 5,8’i haftada bir gün, yüzde 4,8 her gün fazla mesai yapıyor.

İşçilerin yüzde 14,3’ü ise yıllık izin kullanmıyor. Kullananların yüzde 41,7’si yıllık iznini evde geçirmektedir. Araştırmaya katılan her 100 işçiden biri yıllık iznini kısa süreli işlerle değerlendiriyor.

İşçilerin yüzde 40’a yakını işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerini yeterli bulmamaktadır…