İçindekiler:

28 Mayıs 2022
Sayı: KB 2022/19

Kitlelerin örgütlü direnme iradesini güçlendirelim!
Türk sermaye devletinin yeni işgal planı
Erdoğan'ın NATO pazarlığı
Zorbalık, çürüme...
"Biz mücadele yolunu seçtik"
Pressan'da direniş başladı
Davos zirvesi
Kapitalizmin "yeni riskler çağı"
Küresel açlık tehlikesi
ABD gerilimi tırmandırıyor
Kapitalizm, savaş ve parti programı- H.Fırat
Finlandiya, İsveç, NATO ve emperyalizm
ABD'de savaşa farklı yaklaşımlar
Almanya'da sendikal hareket
AB şefleri çark etti
8 Mayıs'ta Hitler'in ruhuna çağrı
İtalya'da savaş ekonomisine karşı grev!
Dünya işçi-emekçi eylemlerinden...
Amerika'da kadınlar kürtaj hakkına sahip çıkıyor!
Bergen'in yaşamından...
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

ABD’de savaşa farklı yaklaşımlar

 

ABD emperyalizmi hakimiyetindeki “tek kutuplu dünya” döneminin geri dönüşü olmayan bir şekilde aşıldığını gösteren veriler artıyor. Joe Biden ve temsil ettiği güçler bu süreci askeri-ekonomik güç kullanarak durdurmaya çalışırken, başka bir kesim ise “çok kutuplu dünya” gerçeğini kabul etme zamanının geldiğini dillendiriyor.

Japonya’nın başkenti Tokyo’da “Dört Taraflı Güvenlik Diyaloğu” (ABD, Japonya, Avustralya, Hindistan dörtlüsünün oluşturduğu Quad) devlet başkanlarını toplayan Biden, militarizm ve savaş histerisini körüklüyor. Buna karşılık Rusya ve Çin ile ilişkilerde farklı bir tutum alınması gerektiğini dile getiren kesimler de seslerini yükseltmeye başladılar. Eski ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger gibi isimlerin de aralarında olduğu bu görüşün savunucuları, Ukrayna üzerinden Rusya’ya karşı sürdürülen savaşın sona erdirilmesi için çağrı yapıyorlar.

Zakaria: Amerikan barışının sonuna tanık oluyoruz

Biden yönetimi ile batılı işbirlikçilerinin Rusya’yı boğma planı kapsamında Ukrayna üzerinden yürüttükleri savaşı ekonomik ambargo ile daha da yıkıcı hale getirme planları tutmamış görünüyor. Bumerang etkisi yapan bu politika ABD ekonomisini de olumsuz etkiledi. Biden’a verilen desteğin yüzde 30’lara gerilediği belirtilirken, Amerika’daki pahalılıktan Putin’i sorumlu tutma saçmalıklarının pek etkili olmadığı görülüyor.

Rusya’ya karşı izlenen politika konusunda farklı yaklaşım sergileyenlerden biri, ABD demokratlarına yakın ve ülkenin tanınmış dış politika uzmanlarından Fareed Zakaria oldu. Hint asıllı Zakaria, Amerikan rejiminin önde gelen “akıl hocaları”ndan biri olan Samuel Huntington’un öğrencisi kabul ediliyor. Le Monde gazetesi ile yaptığı söyleşide Rusya ile ilgili ifadeleri dikkat çekti.

Söyleşide, “Amerikan barışının sonuna tanık oluyoruz” ifadelerini kullanan Zakaria, şu noktalara dikkat çekiyor. “Jeopolitik planda Irak olayı Amerika’nın güç kullanımındaki meşruiyetine son verdi. 2008 ekonomik krizi ABD’nin itibarına darbe vurdu. Ve şimdi ilk kez büyük bir güç, dünyadaki en büyük nükleer cephaneliğe sahip olan Rusya Amerika’ya cepheden meydan okuyor… Amerikan barışının bitişi çok sayıda ülkenin sürekli birbirleriyle rekabet halinde oldukları çok kutuplu yeni bir dünyaya giriş anlamına geliyor. Bu da hatalar yapma riskini ve bir çatışma çıkması tehlikesini arttırıyor.”

Kissinger: “Ukrayna Rusya’nın şartlarını kabul etmeli”

“Ukrayna’daki savaş Batı diplomasisinin sarsıcı bir başarısızlığıdır” diyen Zakaria’nın yaklaşımını destekleyen daha dikkat çekici son açıklama Henry Kissinger’den geldi.

Eski ABD Dışişleri Bakanı Kissinger, “Ukrayna Rusya’nın şartlarını kabul etmeli” mesajını Davos’ta düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu’nda verdi. Rusya’nın Avrupa güç dengesindeki konumunu unutmasının “ölümcül” olacağına dikkat çekerek şu ifadeleri kullandı:

“Ukrayna ve Rusya kolaylıkla üstesinden gelinemeyecek karışıklıklara ve gerilimlere yol açmadan önce müzakerelere başlamalı. Bu noktadan sonra savaşı sürdürmek, Ukrayna’nın özgürlüğüyle ilgili değil, Rusya’ya karşı başlatılan yeni bir savaşla ilgili olacaktır.”

Zakaria’dan sonra Kissinger gibi birisinin bu yaklaşımı sergilemesi, ABD-NATO tarafından Ukrayna üzerinden yürütülen savaşın hedeflerine ulaşamadığına, Amerika’nın herkese iradesini dayattığı dönemin geride kaldığına işaret ediyor.

 

 

İspanya’da yaygın grevler

 

İspanya’da yüzde 8.3’e ulaşan enflasyon karşısında ücretler erirken, Mayıs ayı onbinlerce işçi ve emekçinin katıldığı yaygın grevlere sahne oluyor.

Grevlerin büyük bir kısmı, İşçi Komisyonları (CCOO) ve sosyal demokrat Genel İşçi Sendikası (UGT) ile İspanyol İşveren Konfederasyonu (CEOE) arasındaki toplu sözleşme görüşmelerinde anlaşmaya varılamaması üzerine gerçekleşti. Sendikalar 2022’de yüzde 3.5, 2023’te yüzde 2.5 ve 2024’te yüzde 2 oranında ücret artış talep ediyor. Sendikalar enflasyon oranında ücret artışı, çalışma koşullarının düzeltilmesi ve geçici işlerin tam zamanlı işe dönüştürülmesi talepleriyle 18-19 Mayıs’ta greve gitti. Coruna bölgesinde (Galiçya) ve Bask’ta, CCOO ve UGT sendikaları öncülüğünde greve çıkan 16 bin metal işçisi ücretlerin artırılması, bunun taşeron işçileri de kapsaması, geçici çalışmanın sınırlandırılması, ağır ve tehlikeli işlerin yeniden düzenlenmesini talep ettiler. Coruna kentinde 5 bin kişinin katıldığı bir gösteri düzenledi. Sendikalar Cantabria’da 20 bin metal işçisini süresiz greve çağırdı. Zira Pymetal tekeli toplu görüşmelerde enflasyon oranının altında bir ücret artışı öneriyor. CCOO ve UGT sendikaları, devlete ait posta hizmetleri şirketi Correos’ta kamu posta hizmetinin kapatılmasına karşı 1, 2 ve 3 Haziran’da grev çağrısında bulundu.

İspanya’da diğer sektörlerde de grevler yaşandı. 13 Mayıs’ta, ortalama aylık ücretleri 800 avro olan çağrı merkezlerinde çalışanlar ücret artışı için ülke çapında greve gitti. 120 bin işçinin yaklaşık yüzde 85’i greve katıldı. Çağrı merkezi sektöründe yeni bir toplu sözleşme imzalanana değin ayda bir gün grev yapılacağı açıklandı. Özerk Bask bölgesinde de tekstil, deri ve ayakkabı sektörlerinde çalışan 11 bin işçi greve çıktı. Tekstil sektöründe 2015, deri sektöründe 2018 ve ayakkabı sektöründe 2007 yılından bu yana toplu sözleşme yapılmadı. 18 Mayıs’ta ise Katalonya Özerk Bölgesinde Barselona’da taksi şoförleri 4 bin araç ile protesto gösterisi düzenledi. Katalonya’da öğretmenler de, bölgesel hükümetlerin eğitimde kemer sıkma politikalarını protesto ederek, her hafta iş bırakma eylemleri yapıyorlar. Bask’ta Osakidetza hastanelerinde ve ruh sağlığı kliniklerinde çalışan işçiler, Navarre’deki yaşlılar evlerinde çalışan sağlık emekçileri, Bizkaia’daki temizlik işçileri, Terrassa ve Ourense’deki toplu taşıma işçileri, Cordoba’daki LGC fabrikası işçileri, Barselona’da H&M mağazalarında çalışan 200 işçi iş bıraktı.