İçindekiler:

28 Mayıs 2022
Sayı: KB 2022/19

Kitlelerin örgütlü direnme iradesini güçlendirelim!
Türk sermaye devletinin yeni işgal planı
Erdoğan'ın NATO pazarlığı
Zorbalık, çürüme...
"Biz mücadele yolunu seçtik"
Pressan'da direniş başladı
Davos zirvesi
Kapitalizmin "yeni riskler çağı"
Küresel açlık tehlikesi
ABD gerilimi tırmandırıyor
Kapitalizm, savaş ve parti programı- H.Fırat
Finlandiya, İsveç, NATO ve emperyalizm
ABD'de savaşa farklı yaklaşımlar
Almanya'da sendikal hareket
AB şefleri çark etti
8 Mayıs'ta Hitler'in ruhuna çağrı
İtalya'da savaş ekonomisine karşı grev!
Dünya işçi-emekçi eylemlerinden...
Amerika'da kadınlar kürtaj hakkına sahip çıkıyor!
Bergen'in yaşamından...
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Kapitalizmin “yeni riskler çağı”

 

Ekonomik kriz, bölgesel çatışmalar, Koronavirüs pandemisi üst üste binmişken, ABD-NATO kışkırtmalarıyla Ukrayna savaşının fitili de ateşlendi. Bu savaşa benzin dökerek uzamasını sağlayan batılı emperyalistler şimdi de Finlandiya ile İsveç’i NATO’ya alma hazırlığı yaparak, çatışmaların yayılmasına yol açabilecek yeni provokasyonlar hazırlıyor.

Kapitalist/emperyalist sistemin yarattığı felaketler bunlardan ibaret değil. Kitlesel ölümleri, yıkımları ve göçleri dramatik bir şekilde attıracak riskler de kapıya dayanmış görünüyor. Stockholm Uluslararası Barış Araştırmalar Enstitüsü (SIPRI) tarafından yayınlanan son rapor, durumun hiç olmadığı kadar vahim olduğunu gözler önüne seriyor.

“Dünya barışının yeni bir riskler çağına girdiği” uyarısında bulunulan raporda “iklim değişikliğinin sonuçlarının yarattığı krizler ve giderek popülistleşen siyasi ortamın güvenlik açısından ‘zehirli’ bir karışım oluşturduğu” saptaması yapılıyor. Raporda dikkat çeken diğer saptamalar ise şöyle:

“İklim değişikliği, çevre krizleri, kaynakların kıtlığı, canlı türlerinin yok oluşu… Dünyadaki büyük güçler arasındaki ilişkiler ‹zehirli ve tehlikeli› bir durumda. Popülizm ve milliyetçilik yükselişte… Orta Amerika’da iklim değişikliği tahıl hasadını olumsuz etkiledi, şiddet olayları yayılıyor, rejimler yolsuzluğa batmış, kitleler ABD’ye göç etmek için yollara düşüyor… 2010’dan bu yana çatışmalarda ölenlerin sayısı ile mülteci durumuna düşürülen insanların sayısı katlandı… Kullanıma hazır nükleer başlıkların sayısı artıyor… Geçen yıl dünyada askeri harcamaların tutarı 2 trilyon dolara ulaşarak bütün zamanların rekoru kırıldı…”

“İklim değişikliği, fırtına ve sıcak hava dalgaları gibi aşırı hava olaylarının giderek daha sık ve yoğun bir şekilde meydana gelmesine yol açıyor. Bunun sonucu olarak önemli gıda bitkilerinde hasat miktarı azalırken geniş alanlarda hasadın tamamen yok olması riski artıyor” ifadelerine yer verilen raporda, acilen “yeşil ekonomiye” geçiş yapılması tavsiye ediliyor.

Bu geçişin adil ve barışçı bir şekilde gerçekleşmesi gerektiğine vurgu yaparak SIPRI direktörü San Smith, “Bu kadar büyük boyuttaki bir ekonomik değişimde her zaman kazananlar ve kaybedenler olacaktır. Bu geçişten en çok etkilenecek olan kesimlerin çıkarları göz önünde bulundurulmak zorunda. Aksi takdirde yeni çatışma riskleri doğar” uyarısında bulundu.

SIPRI direktörü, sorunu yaratan sistemin siyasi figürlerinden çözüm üretmelerini bekliyor ya da umuyor. Ancak bu beklentinin gerçek hayatta bir karşılığının olmadığı bizzat raporda yer alan saptamalardan da anlaşılıyor. Savaşı, silahlanmayı kışkırtan, nükleer silahlanma yarışını yeniden başlatan, 2021 yılında silahlanma ve savaş için 2 trilyon dolar harcayan bir sistem gerçeği var. Yanısıra, yeni savaşları kışkırtan ve nükleer çatışma riskini arttıran da bu aynı sistemdir. Rapor da “siyasi iklimin zehirli olduğu” vurgusuyla bu sorun dile getiriliyor. Raporun “yeni riskler çağı” diye tanımladığı sorunları yaratan da bu kokuşmuş vahşi kapitalist sistemden başkası değildir.

Sistem içi bir kurum olan SIPRI’nin raporu durumun vahametini net bir şekilde gözler önüne seriyor. Ancak bu kurumun çözüm konusunda yapabileceği bir şey yok. En fazla vahim sorunları yaratanlara zaman zaman “aklınızı başınıza toplayın ve bir an önce çözüm için gerekli adımları atın” diye tavsiyelerde bulunuyor.

İnsan soyunun geleceği de dünya üzerindeki canlı hayatın devamı da, dünya emekçilerinin kapitalist/emperyalist sisteme karşı geliştirecekleri direnişin etkisine ve yaptırım gücüne bağladır. Toplumsal devrimlerle vahşi kapitalizmi tarihin çöplüğüne atmak ya da kitlelerin isyanıyla kapitalistleri önlemler almaya zorlamak dışında bir seçenek bulunmuyor. Kapitalizmin yapısal sorunları dikkate alındığında ise, insan soyunu ve yerküredeki canlı hayatı yok oluştan gerçek anlamda kurtarmanın ise tek bir yolu var: Kapitalizm belasından sonsuza kadar kurtulmak.