25 Eylül 2020
Sayı: KB 2020/Özel-15

Pandemi ve toplumsal mücadele
Yayılmacı hevesler ve yaşanan hezimet
Her şey saray rejiminin bekası için!
Suçun failleri emekçileri suçluyorlar!
Süleyman Soylu yine “iş başında”!
Nazi yöntemleri ile ayakta kalmaya çalışıyorlar!
DEV TEKSTİL Genel Meclis toplantısının sonuç metni
“Eninde sonunda Sinbo’ya sendika girecek”
TEKSİF Genel Merkez Kurulu’na doğru...
Aksaray İşçi Birliği Temsilciler Kurulu toplandı
Suphi’nin Örgütünün Faaliyetleri - Cemil Seydahmetov
Kürt partileri arasında gerilim ve emperyalizm
ABD’nin “anarşist” şehirleri
Yabancı Meclisi seçimleri ve Essen deneyimi
Sudanlı kadınlar mücadelede ön saflarda!
Kadın düşmanı politikalar sürekli gündemde!
Geleceğimizi ellerimize alalım!
Ulucanlar katliamı ve direnişi 21. yılında!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

AKP sağlığımızı hiçe sayıyor, eğitim hakkımızı gasp ediyor...

Geleceğimizi ellerimize alalım!

 

Sermaye iktidarının ciddi önlemler almamasından dolayı Covid-19 pandemisinin yayılması kontrolden çıkmışken, okulların açılması tartışması devam ediyor. Mart ayından bu yana eğitim sistemindeki kaos aşılmış değil. Zaten niteliksiz ve eşitsiz olan eğitim pandemiyle birlikte neredeyse fiilen ortadan kaldırıldı. Türkiye’de resmi olarak açıklanan ilk vakalarla birlikte yüz yüze eğitime ara verildi, uzaktan eğitime geçildi. TV’den ve online olarak verilen EBA deneyimi ise tam anlamıyla fiyasko oldu. Ders içeriklerinin niteliksizliği, teknik açıdan yapılan hatalar ve eksiklikler bir yana, EBA dinci-milliyetçi gericiliğin propaganda aracına dönüştürüldü. Adnan Menderes’in idamının canlandırılmasından ders aralarındaki ilahi dinletilerine uzanan gerici propaganda pervasızca çocuklara dayatıldı. 

EBA TV yayınları bu şekilde sürerken, başlayan online dersler ise eşitsizliği daha da belirginleştirdi. Altyapı eksikliğinden kaynaklı birçok öğrenci online derslere erişim sağlayamazken, AKP’nin Milli Eğitim Bakanı öğrencilerin yüzde 20’sinin online eğitim için gerekli olan bilgisayar, tablet, internet bağlantısı gibi imkanlardan yoksun olduğunu açıkladı. Kısa bir dönem için yapılan evden eğitim, bu alanda da sınıfsal eşitsizliklere ayna tuttu.

Normal zamanlarda dahi akademik dersleri yeterli düzeyde alamayan meslek liseli öğrenciler ise eğitimdeki kaos ve belirsizlikten en çok etkilenen kesim oldu. EBA TV ve online eğitimdeki sıkıntıları diğer öğrenciler gibi yaşayan meslek liseliler için ortaya çıkan bir diğer sorun ise, staj ve uygulamalı derslerdi. Yüz yüze eğitime ara verilmesiyle stajlar iptal edildi. Bundan dolayı birçok öğrenci staj ücretlerini alamadı ya da gecikmeli aldı. Fiilen uygulamasındaki tüm eksiklik ve çarpıklıklara rağmen mesleki eğitimin önemli bir ayağı olan stajlar “yapılmış gibi” kabul edildi. Atölye dersleri ise yapılamadı. Teknik lise öğrencilerinin 11. sınıf sonunda gördükleri yaz stajı, 12. sınıf sonuna bırakıldı.

Meslek liseliler için eğitim döneminde yapılan stajların 21 Eylül’den itibaren başlayacağı söyleniyor. Ancak eğitimin geleceğindeki belirsizlik nedeniyle öğrenciler staj yapacak işyeri bulmakta zorluk çekiyor. Belli fabrika ve işyerleri bu belirsizlikten kaynaklı staj başvurularını kabul etmiyor. Önümüzdeki dönem stajların yapılıp yapılamayacağı belirsizken, giysi vb. staj ihtiyaçlarının paralarını istemekten ise geri durmuyorlar.

Meslek ve teknik lise öğrencilerinin genel eğitim sorunlarının yanı sıra özgün sorunları yerli yerinde durur, belirsizlik sürerken, Milli Eğitim Bakanlığı meslek liselerinde maske, dezenfektan, koruyucu giysinin yanında temassız ateşölçer ürettirmeye hazırlanıyor. MEB’in belli meslek liselerinden, temassız ateşölçer üretip üretemeyeceklerine dair bilgi talep ettiği belirtiliyor. Aylardır okulların açılması için hiçbir hazırlık yapmayan, öğrencilerin bilgisayar-internet gibi teknik ihtiyaçlarını gidermeyen, uygulamalı derslerin ne olacağı sorusuyla ilgilenmeyen MEB, maske-dezenfektan ihtiyaçlarını meslek liseleri üzerinden karşılamanın yanı sıra farklı ürünlerin üretimine başlamak hedefinde olduğunu da göstermiş oldu.

Meslek liselerini birer sömürü merkezi olarak gören sermaye, bu sürecin temel gereksinimleri olan maske-dezenfektan gibi gereçleri meslek liseliler üzerinden ücretsiz elde ediyor. Okulların kapalı olduğu bir süreçte, hiçbir iş güvenliği olmadan ve bu yönlü bir eğitim almadan üretime sürülmenin sonuçlarının en sarsıcısı, Mersin’de bir lisede dezenfektan üretimi sırasında yaşanan patlamada bir eğitim emekçisinin yaşamını yitirmesi oldu. Kapitalistler toplumun yaşamsal ihtiyaçlarını hiçe sayıp kendi kuralsız üretimlerine devam ederlerken, AKP-MHP iktidarı ise “bedava işgücü” olarak gördüğü meslek liselileri kapitalistlerin kârlı görmedikleri alanlarda üretim yapmaya zorluyor. Sarayın Bakanı Ziya Selçuk’un “maske-dezenfektan sıkıntımız yok, meslek liselilerimiz var” açıklamasının da gösterdiği gibi, önümüzdeki süreçte bu pervasız emek sömürüsü “fedakarlık” kisvesi altında sürdürülecektir. Maske-dezenfektan ihtiyacı için meslek liselileri işaret eden sermaye sözcüsü bakan, meslek liselilerin sorunlarına değinmekten ise özenle kaçınıyor.

Eğitim haktır, gasp edilemez!

Kapitalistleri kurtarmak için paket üzerine paket açıklayan, tüm eğitim sürecini turizm sektörünün ihtiyaçlarına göre programlayan AKP-MHP iktidarı, eğitim alanında hiçbir somut adım atmadı. Eğitim “sektörü”nün talepleri doğrultusunda yönelim belirleyen iktidar, devlet okullarına pandemi önlemleri çerçevesinde dezenfektan yerleştirmek (ki bu dahi tüm okullarda yapılmadı), öğrenci ve öğretmenlere “yüksek sesle konuşmamalarını” önermek dışında hiçbir tedbir almadı. Eğitim emekçilerinin fikirlerini almayan, bağımsız bilim insanlarının görüşlerini önemsemeyen, öğrencileri sürecin bir parçası saymayan iktidarın izlediği politika, eğitim hakkının alenen gasp edilmesine neden oluyor.

Geleceğimizi inşa edelim, “karar bizim” diyelim!

AKP-MHP iktidarı süreci başından beri sermaye sınıfının ihtiyaçları doğrultusunda yönetiyor. Eğitim ve turizm sektörü başta olmak üzere sermayenin ihtiyaçları öğrencilerin, velilerin eğitim emekçilerinin ihtiyaçlarından, bilim insanlarının uyarılarından önde geliyor. Son dönemde MEB’in başlattığı “uzaktan eğitime bir fikrim var” kampanyasının amacını anlamak içinse “Bilim Kurulu”na bakmak yeterli. Nasıl ki “Bilim Kurulu” göstermelik bir danışma meclisinden ötesini ifade etmiyorsa, kararı son kertede toplum sağlığı pahasına siyasal iktidar veriyorsa, bu kampanya da görüntüyü kurtarmak adına sahnelenen bir mizansenden ibarettir.

Sermaye iktidarı aklımızla alay eder, hayatımızı hiçe sayarken, sürecin temel bileşenleri olan öğrenciler, veliler, eğitim ve sağlık emekçileri olarak aşağıdaki taleplerimiz için birleşelim, mücadele edelim:

- Sürecin öznelerinin katılabileceği meclisler oluşturulsun. Meclislere söz, yetki, karar hakkı tanınsın!

- Meslek liseleri sömürü merkezleri değildir! Okullarda maske, dezenfektan vb. seri üretimine son verilsin!

- Tüm öğrencilere, velilere, eğitim emekçilerine ve okul personeline düzenli test yapılsın!

- Okulların hijyen malzemesi ihtiyaçları için ödenek ayrılsın ve yeterli sayıda personel atansın; öğrencilerin, eğitim emekçilerinin ve okul personelinin maske-dezenfektan vb. ihtiyaçları giderilsin!

- Tüm bileşenlerin nitelikli beslenme ve ulaşım ihtiyacı karşılansın!

- Eğitimde kayıp zaman telafi edilsin!

- Özel okullar kamulaştırılsın!

- Okulların fiziki altyapı eksiklikleri giderilsin! Okul sayısı artırılsın ve ek öğretmen atamaları yapılsın!

- Her okulda sağlık ekipleri bulundurulsun ve revirler açılsın!

- Uygulamalı dersler için hijyen şartlarının ve fiziki mesafenin sağlandığı atölyeler oluşturulsun!

 

 

 

 

 

“İntihar değil cinayet”

 

18 yaşındaki Furkan Celep’in hayatına son vermesi üzerine 25 Eylül’de Kadıköy Beşiktaş iskelesi önünde gençlik örgütlerinin çağrısıyla eylem yapıldı.

Kapitalizmin gençliği geleceksizliğe mahkum ettiği vurgulanan açıklamada, kapitalizme karşı mücadeleyi büyütme çağrısı yükseltildi.

“Kapitalizm öldürür! İntihar değil cinayet” pankartının açıldığı açıklamada “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz” ve “ Yaşasın örgütlü mücadelemiz” sloganları atıldı.

Gençlik örgütleri adına yapılan açıklamada, Celep’in intihar etmeden önce yazdığı nottan alıntılarla kapitalizmin insanları yalnızlaştırmaya ve yabancılaştırmaya devam ettiğine işaret edildi. Türkiye’de her gün ortalama 9 kişinin intihar ettiği belirtilen açıklamada, “Tüm bu yaşananlar intihar değil, cinayettir” vurgusu yapıldu. Açıklama, örgütlenme çağrısıyla şöyle son buldu: “Kurtuluş, aynı sorunları yaşayan milyonların bir araya gelmesindedir. Çözüm, her yanı çürümüş kapitalist düzene karşı mücadeleyi yükseltmekten geçmektedir. Sibel’in, Hakan’ın, Furkan’ın ve adını bilmediğimiz nice arkadaşımızın katili olan kapitalist düzene karşı birlik olalım hesap soralım!”