25 Eylül 2020
Sayı: KB 2020/Özel-15

Pandemi ve toplumsal mücadele
Yayılmacı hevesler ve yaşanan hezimet
Her şey saray rejiminin bekası için!
Suçun failleri emekçileri suçluyorlar!
Süleyman Soylu yine “iş başında”!
Nazi yöntemleri ile ayakta kalmaya çalışıyorlar!
DEV TEKSTİL Genel Meclis toplantısının sonuç metni
“Eninde sonunda Sinbo’ya sendika girecek”
TEKSİF Genel Merkez Kurulu’na doğru...
Aksaray İşçi Birliği Temsilciler Kurulu toplandı
Suphi’nin Örgütünün Faaliyetleri - Cemil Seydahmetov
Kürt partileri arasında gerilim ve emperyalizm
ABD’nin “anarşist” şehirleri
Yabancı Meclisi seçimleri ve Essen deneyimi
Sudanlı kadınlar mücadelede ön saflarda!
Kadın düşmanı politikalar sürekli gündemde!
Geleceğimizi ellerimize alalım!
Ulucanlar katliamı ve direnişi 21. yılında!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Nafaka yine hedef tahtasında!

Kadın düşmanı politikalar
sürekli gündemde!

 

Tek adam rejimi peş peşe gündeme getirdiği saldırılarla toplumun nefes borularını tıkamaya çalışıyor. Saldırılar çoğu zaman belli bir plana göre gündeme getiriliyor. Konu gündemleştiriliyor, kamuoyu oluşturuluyor, saray beselemesi medya ordusu ve troller seferber ediliyor, toplumdaki kutuplaşma körükleniyor, vb... Bu kampanyanın ardından toplumdan etkili bir tepki gelmezse, tek adam imzayı atıyor. Ancak, İstanbul Sözleşmesi örneğinde olduğu gibi, toplumsal muhalefet sert tepki gösterirse, saldırı bir süreliğine geri çekiliyor.

Kadın düşmanı politikaları sürekli gündeme getiren AKP-MHP iktidarı, bir dizi saldırıda bu taktiği kullandı. Çocuk istismarcılarına, katillere, soygunculara af sağlayan yasa tasarısı, Boşanma Kanunu, İstanbul Sözleşmesi ve Nafaka Kanunu bunun örnekleri.

Nafaka Kanunu geçtiğimiz yıl da gündeme getirilmişti. “Mağdur erkekler” adına basın toplantıları düzenlendi, AKP-MHP iktidarı eliyle çalıştaylar gerçekleştirildi. Gerçekleri tersyüz eden açıklamalar ardı ardına yapıldı. Ancak daha sonra konu rafa kaldırıldı.  

Geçtiğimiz günlerde Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün katıldığı bir televizyon programında nafakaya dair düzenleme ihtiyacı olduğunu iddia etmesi, rejimin Nafaka Kanunu’nu hedefe çakma hazırlığı yaptığının işareti oldu.

Yalanlara dayalı algı operasyonları

Sarayın Adalet Bakanı, “1-2 yıl evli kalıp, ömür boyu nafaka verme zorunluluğu”nu doğru bulmadığını söylüyor. Gül daha ilk adımda gerçeği çarpıtıyor. Zira o da biliyor ki, nafaka ömür boyu alınmıyor. Evlilik durumunda nafaka doğrudan kalkıyor. Nafaka alanın yoksulluktan kurtulması ve şartlarının iyileşmesi koşullarında da nafaka kalkabiliyor.

Yasaya göre nafakayı “boşanma ile yoksulluktan doğrudan etkilenecek taraf” alabiliyor. “Nafaka kadınlara ödenir” diye bir husus yok. Ancak tüm tartışmanın kadınlar üzerinden yapılması, aslında boşanma ile asıl mağduriyet yaşayanın kadınlar olduğunun açık itirafı anlamına geliyor.

Adalet Bakanı, 1-2 yıl evli kalan erkeklerin ömür boyu nafaka ödediklerini iddia ederken, binlerce kadının üç kuruşluk nafakayı bile icra yollarıyla dahi alamadığını dile getirmiyor. Aslında tüm tartışma kadınlara ödenmesi gereken ama ödenmeyen gülünç rakamlar üzerinden yapılıyor.

Oysa, ödenmesi için hükmedilen nafakanın miktarı bir yana, boşandığı eşinden gelen maddi katkı, kadının mağduriyetini ve ayrıldığı eşe bağımlılığını devam ettiren bir rol oynuyor. Kadınları nafaka sistemine mecbur bırakan düzen, elde edilmiş bu maddi kazanımları bile ortadan kaldırmaya çalışarak, boşanmayı güçleştirerek, kadınlar üzerindeki maddi, psikolojik, cinsel şiddeti artırmayı hedefliyor.

Kadınlardan ne istiyorlar?

Bir düzen düşünün ki, kadınlar sömürü, baskı ve eşitsizlik sarmalında yaşamlarını sürdürsün. Bunun doğal bir sonucu olarak şiddet “olağan” bir uygulama haline gelsin. Aile içinde yaşanan baskı ve şiddetten bireysel olarak kurtulmaya çalışan kadın, karşısında erkek egemen düzenin tüm kurumlarını el birliği halinde görsün. Yargı, erkek egemen anlayışın temel zırhı haline gelsin. Polis tam da bu zihniyetin koruyuculuğunu yapsın. Artan kadın cinayetleri karşısında bu kurumlar üç maymunu oynasın. Tüm bunları aşarak boşanma kararı verebilen kadın, karşısında yeniden türlü yollarla boşanmayı engellemeye çalışan düzen kurumlarını bulsun. Ne için? “Aileyi korumak” adına dayatılan köleliği kadınlara kabul ettirmek için.

Nafakanın kaldırılmak istenmesi, kadınlara yönelik bütünsel saldırının sadece bir parçasıdır. Dinci-faşist iktidarın kadın düşmanı politikalarının gerisinde arzuladıkları toplum modelini yaratma hedefi durmaktadır.

Elbette kadınların baskı ve şiddete uğraması, çifte sömürüye maruz kalması kapitalizmin doğasında vardır. Orta çağ artığı ideolojisiyle AKP ise buna yeni boyutlar kazandırmakta, kadınların tüm kazanımlarını ortadan kaldırmak istemektedir. Zira haklarını koruyan, köleliği reddeden kadın imgesi, bu zihniyetin temsilcilerinin kabusudur.

AKP-MHP rejiminin icraatları, tüm demokratik haklar gibi kadınların kazanımlarının da kapitalist düzende güvence altında olmadığını döne döne ortaya koymaktadır. Bundan dolayı, köleliği reddeden kadınlara kin duyan dinci-faşist zihniyete karşı mücadele, kapitalizmi ortadan kaldırıp sosyalizmi kurma mücadelesiyle birleştirilmelidir.