4 Eylül 2020
Sayı: KB 2020/Özel-12

Yıkım politikalarına karşı örgütlü mücadele!
Libya’daki son gelişmeler ve Türkiye
Barolar yine iktidarın hedefinde
Salgın değil, asıl tehlike kapitalizm!
Bakanların şirketleri servetlerini katladı
Barış Atay’a saldırı ve devrimci sorumluluk
“Doğamızı ve tarihimizi kurtaralım”
Sosyal medya yine AKP iktidarının hedefinde
Yusufeli Barajı’nda yaşananlar…
Dardanel’de rekor büyüme
150 yılın aynasında devrim reform diyalektiği
ABD’de Cumhuriyetçi Parti kongresi
‘Mississippi Yanıyor’ ve ‘nefes alamıyorum’
Doğu Avrupa solu ve Belarus’taki gelişmeler
IG Metall’in önerisi ve gerçekler
Soluduğumuz zehirli hava: Kapitalizm
Dünyada eylem ve protestolar
“Gerçek yaşamda seyirci yoktur”
Proleter sanatın yorulmaz savaşçısı
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Doğu Avrupa solu ve Belarus’taki gelişmeler üzerine

“Belarus’tan sesler, devrim rüzgarı!”

 

Belarus’taki güncel gelişmeler, Beyaz Rusya ve Rusya’daki marksist solcular için sürpriz oldu. En çok da kamu işletmelerindeki işçilerin bu eylemlerde yer alması... “Özgür olmayan seçimler”in liberal anlatısının batı solunda bile sorgulanmamasından farklı olarak, yereldeki marksistler bu durumu devrimci bir işçi hareketinin yeniden doğuşu için bir olanak olarak görüyorlar.

Her biri editoryal kesintiler içeren üç belgeyi yayınlıyoruz: ikisi Belarus’taki çeşitli marksist grupların ittifakı, diğeri ise Rusya’nın tanınmış solcularından Boris Kagarlizki’nin bir analizini içeriyor. (Junge Welt, 19 Ağustos 2020)

***

“Dünyanın her yerindeki komünistlere ve solculara” çağrı:

Sevgili yoldaşlar! Biz, Beyaz Rusya’nın Marksistleri (MB), ‘Strike BY’ girişimini birlikte kuran komünist ve sol çevreleri, örgütleri ve partileri temsil ediyoruz. Dayanışma ve destek istiyoruz.

Belarus Cumhuriyeti’nde gerçekleşen cumhurbaşkanlığı seçimleri siyasi krize yol açtı. Bu kriz hem muhalefet hem de devlet gücü tarafından körükleniyor. Tüm bunlar Beyaz Rusya’da daha önce hiç görülmemiş bir polis şiddetine yol açtı. Lukaşenko hükümetine karşı özellikle son yıllarda, öfke ve memnuniyetsizlikler birikmiştir.

Memur ve mahkemelerin keyfi davranışları, işçi ve halk karşıtı yasalar, sürdürülen özelleştirmelerin sonucu olarak özel sektörün sürekli büyümesi bu öfke ve memnuniyetsizliği tetiklemiştir.

Uluslararası sermayeye eklemlenmiş liberal muhalefet, kitlelerin birikmiş hoşnutsuzluğunun ortaya çıkardığı barışçıl protestoları (...) kullanıyor. (...) Muhalefet de devlet iktidarı gibi her şekilde kazanmaya çalışıyor. Gözümüzün önünde, Lukaşenko’da (...) somutlaşan devlet kapitalist sistemi ile muhalefetin temsil ettiği çeşitli uluslararası emperyalist güçler arasındaki bir mücadele yaşanıyor. Muhalefet uzun zamandır ilk defa grev çağrısında bulunuyor, ancak yalnızca kamu kuruluşlarında. Oysa Belarusluların çoğunluğu özel sektörde çalışıyorlar ve oradaki durumları bazen kamu kuruluşlarından daha da kötüdür.

(…) Bu durum seçimlerle değiştirilemez, sadece burada ve şimdi sınıf çıkarlarını savunan işçi kolektiflerinin örgütlü gücü ile değiştirilebilir, özellikle Belarus işçi sınıfı artık gücünü fark etmişken. Polis şiddetini durduran işçilerdi. Kitleler siyasallaşıp harekete geçmeye hazırken, tamda şimdi işçilerin çıkarları için mücadele başlatılmalı.

(...)

Aynı grup internette “Çalışan insanlara” çağrı yaptı:

İhtiyacımız, özgür seçimler için tek seferlik bir grev değildir. İhtiyacımız, patronlar ve mülkiyeti elinde tutanların ‘ölçülerini yitirdiğinde’ işçilerin hareket etmesini sağlayacak olan bir işçi örgütlenmesidir. Her birimiz günümüzün çoğunu işte geçiririz ve orada, işimizi kaybetme korkusuyla esaret hissiyle boğuşuruz.

Bizlerin, devlet gücünden ve mülk sahiplerinden bağımsız, aktif ve sürekli çalışan işçi örgütlerine ihtiyacımız var.”

Boris Kagarlizki’den “Belarus Devriminden İlk Dersler”

Beyaz Rusya’daki devlet gücü bir “Maidan”dan (Ukrayna’daki ABD ve AB yanlısı ayaklanma) çok korkuyordu. 2014 yılından bu yana istihbarat servisleri ve yürütme organlarının tüm çabaları bu senaryonun tekrarlanmasını önlemeye yöneliktir. Ve bu örgütlerin bunu çok profesyonelce başardığını söylemek gerekir. Ukrayna krizinin tüm deneyimlerini incelediler, doğru sonuçlara vardılar ve en fazla iki ila üç gün sonra ciddi protestoları da kontrol altına alabilmek için her türlü önlemleri aldılar.

Ancak tek bir şeyi dikkate almadılar: Belarus’ta olgunlaşan bir ‘Maidan’ değil, bir halk devrimi. (...)

Minsk’te ayaklanmalar başladığında, devlet gücü sokak protestolarını bastırmak için agresif güç kullanabileceğini ve aynı zamanda ayrıcalıklı konumdaki vatandaşlarını sindirebileceğini varsaydı.

Gösterilerin sadece başkentteki birkaç bin aktivistle sınırlı kalacağını varsayarken, ülkenin dört bir yanındaki insanların çoğunluğuyla karşılaşmaları, hesabı yanlış yaptıklarını gösteriyor. Yıllardır, hatta on yıllardır birikmiş olan sosyal ve siyasi hoşnutsuzluk potansiyeli, ekonomik krizde kaçınılmaz olarak gün ışığına çıkmak zorundaydı ve seçim kampanyası sırasında devrimci bir durumun olgunlaşması, halkın binlerle muhalefet mitingine gelmesi, devlete gerçek desteğin yüzde 15 olduğu tahmin ediliyordu.

Bu durumda, baskılar sadece protestoları sona erdirememekle kalmadı, aynı zamanda körükledi. (...) Yetkililer, devrimci bir süreç başladıktan sonra bunun tamamen polis araçlarıyla durdurulamayacağını hiçbir zaman anlamazlar (...)

Üç gün boyunca sokakta çıkan çatışmalar, rejimin polis güçlerinin tamamen bitkin ve moralinin bozulmasına yol açtı. Zaten ikinci gün ordunun yardıma çağrılması gerekiyordu, ama (...) kendi halkına karşı görevlendirilen bir zorunlu askerler ordusu birkaç gün sonra parçalanacak ve kısmen protestocuların yanına geçecekti. Askeri harekatın başlamasının hemen ardından emirlere uymama, isyan ve sabotaj olayları arttı. Bu durumda, iktidar aşırıya gitmeyerek akıllı davrandı. (...)

Ama belirleyici an işçilerin kitlesel grevleriydi. (...) İki gün sonra, devlet yetkililerini güç kullanımını durdurmaya zorladılar ve şehirlerdeki binlerin mitingleri artık kimse tarafından engellenemedi. Çeyrek asırdır sadece Beyaz Rusya’da değil, tüm Doğu Avrupa’da böyle bir şey olmadı.

Bu kısmen, Rusya ve Ukrayna’nın aksine Beyaz Rusya’da (Belarus) sanayi alt yapısının genişlemesine bağlı olarak işçi kolektiflerinin nispeten genç ve istikrarlı olduğu gerçeğiyle açıklanmaktadır. (...)

Belarus’u örnek olarak alırsak, gerçekten devrimci bir ayaklanmayı, seçkinler tarafından düzenlenen bir ‘renkli devrim’den ve bir’ Maidan’dan ayıran şeyin ne olduğunu görebiliriz. İşçiler, Belarus’ta gelecekteki her devlet iktidarının hesaba katması gereken bağımsız bir siyasi güce dönüşmüştür.

Rusçadan Almanca’ya çeviri: Reinhard Lauterbach

 

Kaynaklar:
- zbstby.org/to-communists-and-left.html
- zbstby.org/index.html
- rabkor.ru/columns/editorial-columns/2020/08/16/belarusian_revolution_first_lessons/

Junge Welt’ten çeviri: Kızıl Bayrak