4 Eylül 2020
Sayı: KB 2020/Özel-12

Yıkım politikalarına karşı örgütlü mücadele!
Libya’daki son gelişmeler ve Türkiye
Barolar yine iktidarın hedefinde
Salgın değil, asıl tehlike kapitalizm!
Bakanların şirketleri servetlerini katladı
Barış Atay’a saldırı ve devrimci sorumluluk
“Doğamızı ve tarihimizi kurtaralım”
Sosyal medya yine AKP iktidarının hedefinde
Yusufeli Barajı’nda yaşananlar…
Dardanel’de rekor büyüme
150 yılın aynasında devrim reform diyalektiği
ABD’de Cumhuriyetçi Parti kongresi
‘Mississippi Yanıyor’ ve ‘nefes alamıyorum’
Doğu Avrupa solu ve Belarus’taki gelişmeler
IG Metall’in önerisi ve gerçekler
Soluduğumuz zehirli hava: Kapitalizm
Dünyada eylem ve protestolar
“Gerçek yaşamda seyirci yoktur”
Proleter sanatın yorulmaz savaşçısı
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Barış Atay’a yönelik faşist saldırı
ve devrimci sorumluluk

 

Sarayın İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Barış Atay’ı hedef gösterdi. Faşist çeteler harekete geçti. İstanbul’un göbeğinde milletvekili Barış Atay’a saldırdılar. Çetelere bu emri veren, saldırı için onları sokaklara salan S. Soylu ve AKP iktidarının kendisiydi. Saldırının gerçekleşme şekli, planlı olduğunu gösteriyor.

Saldırıya gösterilen tepkiler üzerine dört saldırganın üçü tutuklandı. Kuşkusuz ki rejim, bu tetikçilerini bir an önce serbest bırakmak için bahane arayacaktır. Zira Barış Atay’a yönelik saldırıyla verilmek istenen mesaj açıktır: İşçi sınıfı ile emekçi kesimler korku cenderesine alınmak istenmektedir. AKP-MHP rejimi bunun için tetikçi-çetelere ihtiyaç duyacaktır.

Korkuyu toplumsallaştırmak isteyen AKP iktidarı, “sivil” faşist kontra güçlerini, bu kirli ve kanlı işler için kullanıyor. Bu güçler AKP iktidarı açısından son derece işlevseldir. Nitekim bunlar, uzun zamandan beri toplumsal tepkinin bastırılması için kullanılmaktadır. Faşistlerin ideolojik ve pratik olarak eğitilmeleri için ülkenin dört bir yanında kamplar açılmıştır. Kontra basında kalem oynatan troller de açıkça muhalif olan emekçileri katletmekten bahsetmekte, donanımlı olduklarını açıklamakta ancak katliam çağrısı yapan troller hakkında hiçbir işlem yapılmamaktadır.

AKP-MHP iktidarı kontra güçleri Kürt halkına, ilerici demokrat siyasal yapılara, devrimci yapılara, muhalif aydınlara karşı pervasızca kullanıyor. Bu iktidar, kontra güçleri sokakta kullanmak konusundaki çekincelerini geride bırakmıştır. S. Soylu vb.leri gelinen yerde bir tecavüzcüyü koruma noktasında bile tereddüt yaşamıyorlar. Nitekim ilerici, devrimci özneleri açıkça hedef alıyorlar. 

AKP iktidarı, Barış Atay’a yapılan türden saldırıları aynı zamanda, umutsuzluk, moral bozukluğu yaşayan çekirdek tabanını motive etmek için de kullanıyor. AKP, parti içinde artan krizi şalla örtmek, başarısızlığını perdelemek, tükenmişliğini saklamak için faşizmin sokak ayağını tepe tepe kullanıyor. Buna dayanarak emekçileri faşizm cenderesine alıp hareketsiz bırakmak istiyor.

Barış Atay’a yapılan saldırı faşizmin sokak ayağını pekiştirmenin de açık bir göstergesidir. Faşizmi pekiştirme hamleleri bununla da sınırlı değil. Kolluk güçleri ile yargı da bu pervasız politikaya destek veriyorlar. Zira “sivil” kılıklı çetelerin kendi başlarına hareket etmeleri mümkün değil.

Büyük ekonomik ve sosyal yıkımın yaşandığı böylesi bir dönemde işçi ve emekçilerin öfkesi de artmaktadır. AKP iktidarı işçi sınıfıyla emekçilerin öfkesinin sokaklara taşmasından derin bir korku duymaktadır. Bu nedenle sokakta her an mobilize olabilecek faşist çetelere ihtiyaç duyuyor. Barış Atay’a yönelik saldırı, AKP iktidarının sokağı tahkim etme hevesinin de göstergesidir.

Sevda Noyan faşist kontra güçlerin, trollerin bayraktarlığını yaptı. Bunların basında da birçok ayağı var. Barış Atay’ı linç etme kampanyasına bu troller de katıldılar. Saldırganlığın bayraktarlığını yapan basındaki saray beselemesi troller S. Soylu’ya övgüler dizerken, Barış Atay’a yönelik saldırıdan sevinç duydular. Bu arada çetelerin sokaklara salınıp milletvekili Barış Atay’a saldırmalarından sonra mecliste açıklama yapan AKP Sözcüsü Ömer Çelik de, S. Soylu ile aynı zihniyeti taşıdığını ilan etti.

AKP iktidarı gelinen noktada krizin faturasını işçi ve emekçilere ödetmek, kapitalistler için ülkeyi dikensiz gül bahçesine çevirmek için her türlü kirli silahı kullanıyor. Zira AKP iktidarı faşist güçleri kullanmadığı koşullarda ekonomik krizin faturasının, dış politikada yaşadığı iflasın, adaletsizliğin, yokluğun, yoksulluğun üstünü kapatamayacağını, yükselecek mücadele dinamiklerini ezemeyeceğini biliyor.

AKP-MHP iktidarı, faşist çeteleri işçi sınıfı ile emekçilerin karşısına da dikerek, Barış Atay gibi ilerici, emekçilerden yana tutum alan şahsiyetlere saldırtarak korku duvarlarını yükseltmeye çalışıyor. Aynı anda saraya biat etmeyen Türkiye Barolar Birliği (TBB), Türk Tabipleri Birliği (TTB) gibi kurumları da cendereye almak istiyor. Bunun için faşist baskıları arttırmakta, bunun için TBB, TTB gibi ilerici kurumlar üzerine kolluk kuvvetlerini salmakta, avukatları coplatmakta, hapse atmaktadır.

Beka sorunu yaşayan AKP-MHP iktidarı, bu kaba saldırganlıkla işçi sınıfıyla emekçileri hak arama mücadelesinden uzak tutmaya, sefalete teslim olmaya zorlamak istiyor. Bu sayede iktidarda kalma ve ömrünü uzatma planları yapıyor.

Bugün faşist saldırıların merkez üssü olan AKP-MHP iktidarı önce demokrasi havarisi kesilmiş, toplumsal beklentiyi arttırmak için Kürt açılımı, Alevi açılımı, Romen açılımı gibi safsatalara imza atmış, bu aldatmacalarla kirli planlarını toplumdan gizleyebilmişti.

Özelde Barış Atay’a, genelde muhaliflere yönelik saldırılar ilerici muhalif kesimlerdeki anti-faşist öfkeyi büyütüyor. Her şey karşıtını içinde taşır. Kapitalist sömürü ve saldırganlık toplumsal tepkiyi büyütmekte, geniş toplumsal kesimlerde faşizme karşı öfke derinleşmektedir.

Ekonomik kriz, korona salgınıyla birlikte daha da derinleşti. İşsizlik, yoksulluk ve açlık karabasan gibi işçi ve emekçileri kuşattı. Küçük esnafların iflasları, neredeyse rutinleşti. Toplumsal desteğini yitiren gerici-faşist iktidarın ekonomik ve siyasi açmazı derinleşti. Bundan dolayı AKP-MHP rejimi her zamankinden daha pervasızca saldırıyor.

Faşist saldırıların hedefi olan Barış Atay ve ilerici, devrimci öznelerle dayanışma içinde olmak, bu amaçla eylemler örgütlemeye çalışmak sınıf devrimcilerinin önemli görevlerinden biridir. Ayrıca kapitalist sömürü ve faşist kudurganlığa karşı söyleyecek sözü olan ilerici-devrimci yapılarla ortaklaşma zemini yakalamak için de çaba gösterilmelidir. Bu bağlamda sınıf devrimcileri, sömürüye karşı mücadeleyi faşist saldırganlığa karşı mücadele ile birleştiren çağrıları işçi sınıfına taşımalı, anti-faşist propaganda ve ajitasyona hız vermeli, kitle eylemleri örgütlemek için çaba sarf etmelidirler.

H. Yağmur