4 Eylül 2020
Sayı: KB 2020/Özel-12

Yıkım politikalarına karşı örgütlü mücadele!
Libya’daki son gelişmeler ve Türkiye
Barolar yine iktidarın hedefinde
Salgın değil, asıl tehlike kapitalizm!
Bakanların şirketleri servetlerini katladı
Barış Atay’a saldırı ve devrimci sorumluluk
“Doğamızı ve tarihimizi kurtaralım”
Sosyal medya yine AKP iktidarının hedefinde
Yusufeli Barajı’nda yaşananlar…
Dardanel’de rekor büyüme
150 yılın aynasında devrim reform diyalektiği
ABD’de Cumhuriyetçi Parti kongresi
‘Mississippi Yanıyor’ ve ‘nefes alamıyorum’
Doğu Avrupa solu ve Belarus’taki gelişmeler
IG Metall’in önerisi ve gerçekler
Soluduğumuz zehirli hava: Kapitalizm
Dünyada eylem ve protestolar
“Gerçek yaşamda seyirci yoktur”
Proleter sanatın yorulmaz savaşçısı
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

“Birlik olalım doğamızı ve tarihimizi
hırsızların elinden kurtaralım”

 

Dersim Dernekleri Federasyonu Başkanı Ali Haydar Ben ile Munzur Gözelerini ve Dersim halkının tarihsel-kültürel değerlerini hedef alan saldırı süreci üzerine konuştuk…

 

-Munzur Gözleri “peyzaj düzenlemesi” adı altında yapılaşmaya açılmak isteniliyor. “Peyzaj düzenlemesi” adı verilen saldırının kapsamını anlatabilir misiniz?

Geçmişten günümüze Dersim coğrafyasına dönük tarihsel bir politika mevcuttur. Dersim, asırlardır Türk egemenleri için çıban olarak görülmektedir. Bu durum günümüz Türk İslam sentezli üniter devlet modelini benimsemiş Türkiye Cumhuriyeti devleti için de geçerlidir.

Bu çıbanla, yani Dersimin Kürt, Alevi, Kızılbaş kimliğiyle mücadele etmenin yöntemi olarak kültürel, çevresel ve inançsal saldırılar marifetiyle kapsamlı bir asimilasyon politikası benimsenmiştir. Peyzaj Düzenlemesi adı altında yapılan bu saldırıyı da bu zeminde ele almak gerekmektedir. Bizler biliyoruz ki; 37-38 katliamında açılan yaralar henüz kabuk bağlamamışken bu saldırılar yeni yaralar açmayı amaçlamaktadır.

Munzur Dersim insanı için tarihtir, bilinçtir, inançtır yani Dersim insanının şah damarıdır. Bu saldırıyla Dersim insanının Munzur’la, yani kökleriyle bağı kesilmek istenmektedir. Bu sebepledir ki ne Munzur Gözelerine ne de Dersim coğrafyasına dönük yıkım saldırılarına asla geçit vermeyeceğiz.

 

-Munzur Gözeleri yöre halkı için kutsal bir alan. Bunun yanı sıra sit alanı içerisinde yer alıyor. Sit alanı içerisinde otoparklar işletiliyor. Kaymakamlık izni ile stantlar kuruluyor. Bütün bunları da saldırı sürecinin bir parçası olarak düşündüğümüz de Munzur Gözeleri neden iktidarın hedefinde?

Munzur Gözeleri ve vadisi sadece Dersim Halkı için önemli bir değer değildir. Üzerinde bulunan ender doğa güzellikleriyle dünyada önemli bir üne sahip olan bir bölgedir. Bu da sistemin gözlerini tıpkı Karadeniz dereleri, Ege kıyıları, İstanbul Galata Kulesi ve Salda Gölü gibi buraya da dikmesine sebep olmaktadır.

Sistem için hedef doğanın yeşilinden çok paranın yeşilidir. Bu amaçla kendi çıkardığı yasaları bile çiğneyerek hiçbir hukuki altyapısı ve zemini olmayan bu saldırılarla ister doğal sit alanı olsun ister tarihi miras olsun, kitlesel çekim alanı olan her yeri rant olarak görmekte ve eğlence merkezlerine çevirmeye çalışmaktadır. Bu yüzden yüzyıllardır bu coğrafya hangi iktidar olursa olsun bir ganimet olarak görülmektedir.

AKP iktidarı bu çıtayı daha da yükselterek devam ettirmektedir. Bu gözle bakıldığı zaman, yıllardır Munzur Gözeleri sistem tarafından bilinçli bir şekilde bakımsız bırakılmış ve kendi yasalarına dahi aykırı olduğu halde birinci dereceden doğal sit alanı olan ve aynı zamanda bizler için Alevi-Kızılbaş inanç merkezlerinden biri olan bu bölgede piknikçilere, ticari amaçlı stantlara, kapasitesi üzerindeki turizm faaliyetlerine göz yumulmuş ve kirletilmiştir.

Şimdi de Fırat Kalkınma Ajansı ve Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü tarafından Gözeler alanının bakımsız olduğu bahane edilerek bu bölge yapılacak olan rekreasyon projesiyle sermayeye peşkeş çekilmeye çalışılmaktadır.

 

-Munzur Gözlerine dönük saldırganlık Derim halkı tarafından nasıl karşılandı?

Dersim halkı kadınından erkeğine, gencinden yaşlısına yani bir bütün olarak yukarıda bahsettiğimiz bu politikalara karşı ciddi bir bilince sahiptir. Bu sebeple yıllardır hem toplumsal hem de hukuksal olarak barajlara, orman yangınlarına, taş ocaklarına karşı DKÖ’ler ve STÖ’ler öncülüğünde mücadele etmektedir.

Dersim halkı bilmektedir ki kutsal mekânlarımızdan olan Munzur Gözleri’ne yapılmak istenen otoparklar, kafeteryalar vb. yerler tarihsel, inançsal ve kültürel yönden bölgeyi köklerinden koparacaktır. Ne buna Dersim halkı rıza vermektedir ne de vicdanı olan herkes.

 

-Geçtiğimiz hafta içerisinde Dersim’de söz konusu saldırı ve rant projesine karşı insan zinciri eylemi gerçekleştirildi. Munzur Gözelerine dönük saldırganlığa karşı eylem ve etkinlik süreçlerine nasıl karar veriliyor?

Dersim halkı bizim de DEDEF olarak bileşeni olduğumuz Munzur Özgür Aksın Meclisi öncülüğünde bu projeye karşı hem eylem-etkinliklerle hem de hukuksal olarak tepkisini göstermektedir. Bahsettiğiniz insan zinciri eylemi de bu çerçevede örgütlenmiş bir etkinlikti. Dersimli sanatçılarımızın da destek verdiği bu etkinlik bu projeye dönük Dersim halkının verdiği tepkilerden sadece biridir.

 

-Munzur Gözelerindeki rant projelerinin hayata geçirilmemesi için Dersim’de ve diğer illerde nasıl bir eylem programınız var?

37-38 yılarında yaşanan katliam sonucunda, 90’lı yıllarda yapılan köy boşaltmaları neticesinde dünyanın dört bir yanına sürgün edilmiş Dersimlilerin bu projeye karşı yaşadıkları her yerde seslerini yükselterek sesimize ses olmalarını istiyoruz.

Ayrıca, başta çevre örgütleri olmak üzere bütün duyarlı kesimleri bu süreçte Dersim halkının yanında dayanışma içerisinde yer almaya çağırıyoruz. Tıpkı Kaz Dağlarına yapılan saldırılara karşı nasıl bir kamuoyu yaratıldıysa buna benzer bir tepkiyi örgütleyerek bu projeyi durdurmak istiyoruz.

 

-AKP iktidarının doğa düşmanı politikaları ve rant projeleri ülkenin her yanında pandemi sürecinde bile hız kesmeden devam etti. Rant ve talana karşı yerel mücadelelerin yanı sıra ne yapılması gerekiyor?

Röportajımızın başında da belirttiğimiz gibi, coğrafyamızın dört bir yanında başlatılan veya devam eden bu saldırılar ortak bir politikanın ürünüdür. Bu nedenle mücadeleyi yerel olmaktan çıkarıp daha bütünleştirerek yani ortaklaştırarak yürütmeliyiz. Çünkü mücadeleler birlikleştikleri oranda başarıya ulaşır.

Karadeniz dereleri Munzur’un kardeşidir, Galata Kulesi Hasankeyfin kardeşidir, Salda Gölü Kaz Dağlarının kardeşidir. Doğanın ve tarihi miraslarımızın bir bütün olarak saldırı altında olduğu şu günlerde doğanın bir parçası tarihin geleceğe aktarıcısı olan bizlerin parçalı durumda olmaması ve topyekûn bir mücadele ağının derhal örülmeye başlanması gerekmektedir.

Dersimden çağrımız yerelden mücadele yürüten ve sesi cılız kalan bütün kitle örgütlerinedir. Gelin birlik olalım doğamızı, tarihimizi, kültürümüzü talancıların rantçıların hırsızların elinden kurtaralım.

 

-Sorularımıza verdiğiniz cevaplar için teşekkür ederiz. Son olarak okurlarımıza ne söylemek istersiniz?

Toplumsal sorunların çözümünde en önemli engellerden biri yeterli düzeyde kamuoyu oluşamamasıdır. Bunun temel sebebi iletişim araçlarının iktidar tarafından kontrol altında tutularak kamuoyu oluşmasına engel olunmasıdır. Bu çerçevede sizin gibi; halkın, doğanın çıkarını savunan yayın organlarının üzerine büyük sorumluluklar düşmektedir. Sizler aracılığıyla sesimizi duyurabilmek bizler için çok önemlidir. Bu minvalde sizlere teşekkürlerimizi sunmaktayız.

Son olarak şunu rahatlıkla söyleyebiliriz; biz Dersimliler olarak gücümüzü doğamızdan alan bir halkız. Acılarımızı, sevinçlerimizi, yaralarımızı Munzur ile yaşarız. Dersimliler ister Avrupa’da olsunlar ister Türkiye’nin metropollerinde veya tatil beldelerinde olsunlar Munzur’un derinliğini gökdelenlerin manzarasına değişmezler. Bu çerçevede sistemin engellemeleriyle sesimizi duyuramadığımız bütün Dersimlileri ve doğa savunucularını sizin aracılığınızla Munzur ile dayanışmaya çağırıyoruz.

Kızıl Bayrak / İstanbul