30 Kasım 2018
Sayı: KB 2018/45

İnsanca bir yaşam ve çalışma koşulları için mücadeleye!
Emekçiler geçim, onlar seçim derdinde!
ABD ile saray rejiminin Suriye’ye karşı savaşı devam ediyor!
Sermaye devleti “derin devlet”in ta kendisidir!
Yalan ve aldatmacayla sınıf mücadelesinin önüne geçilemez
Devrimci basına sahip çıkalım!
Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplanıyor
İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!
İşsizlik Fonu nasıl talan edildi?
“İnşaat işçilerinin tutuklanması tüm işçilere gözdağıdır”
TKİP’nin 20. yılı etkinliğinde yapılan konuşma…
200. yıl gecesi: Coşkulu, kitlesel, devrimci bir etkinlik!
200. yıl etkinliğine gönderilen mesajlar
“The General” 198 yaşında!
Rusya-Ukrayna gerilimi
Sarı Yelekliler ya da Fransa’daki toplumsal hareketin yeni yüzü
Üniversitelere dönük ablukayı dağıtmak için mücadeleye!
Kadınlardan 25 Kasım eylem ve etkinlikleri
Ücretli poşet ile çevre dostluğu
“Black Friday” mi yoksa kapitalizmin karanlığı mı?
4 Aralık Dünya Madenciler Günü
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Sarı Yelekliler ya da Fransa’daki toplumsal hareketin yeni yüzü

K. Bulut

 

Yeni çağın kitleleri bireyselleştiren internet ortamı, kendi içinde alternatifine dönüştüğü örnekler yaratmaya devam ediyor. Sarı Yelekliler bunun son örneği. Fransa’da Sarı Yelekliler adıyla açığa çıkan eylemler, sosyal medyada bir paylaşım ve çağrıya dayanıyor. Geniş kesimlerin taleplerini yansıtan çağrının yayılmasıyla, Sarı Yelekliler bir anda yüz binlerin gündemi haline geliyor.

Fransa’nın toplumsal hareketi kendini tekrar eden bir temele dayanıyor. Tarihsel olarak gelişkin hakları savunma kültürüyle, neo-liberal saldırı paketleri her kesimin direnciyle karşılanıyor. Geçen yıl özelleştirme adımı karşısında demiryolu işçileri, üniversite giriş sistemi karşısında öğrenci gençlik genel grev, işgal ve blokajlarla, aylar boyunca mücadele etmişti. El Khomri ve ardından Loi Travail yasalarına karşı kitlesel eylemler de toplumdaki mücadele kültürünü yansıtıyordu. Şu an ayrıca, Hyatt otel işçilerinin ve posta işçilerinin grevleri, BUT, MONOPRİX gibi market zincirlerinde işgal örnekleri yaşanıyor.

Fransa’da işgal, grev ve direniş olmayan ay yok gibi. Buna rağmen saldırı yasaları bir bir uygulanıyor, en fazla bir nebze geriletilerek ya da geciktirilerek gündeme getiriliyordu. Sendikalar ile eylemlerin hattını belirleyen örgütlerin daha ileri mücadeleleri örecek iradeye sahip olmadıkları yerde eylemler sönümleniyordu.

Sarı Yelekliler bu açıdan bir çıkış çabası olarak görülebilir. Sendikaların icazetçi sınırlarını aşan bir mücadele hattı üzerinden şekillendi. Klasik bir protesto mitingi yerine baştan yol kesme eyleminin tercih edilmesi bir rastlantı değil. Lokal çağrılar yapıldığı için, ilk önce izin başvuruları yapılan yerler varken, son güne gelindiğinde bu başvurular geri çekildi. Devletin eylemler için izin başvurusu dayatmasının ardından bu net iradenin konması, eylemin tercihlerindeki dinamiği yansıtıyor.

Eylem 2 bin 500 noktada eş zamanlı gerçekleştirildi. Nice örgüt ve sendikanın organize edemediği bu yaygınlık ve kolektiflik, bağımsız bir çağrıyla birkaç hafta içinde açığa çıkabildi. Geleneksel örgütlerin, sol/sosyalist hareketin dışında gelişen bu hareket faşistlerin de desteğini kazandı. Bu, çağrının kendi toplumsal tabanlarının da bulunduğu taşralardan gelmesi nedeniyle ve sosyal taleplere dayalı bir istismar için gerekiyordu. Sarı Yelekliler’in temel talepleri (yakıt zamlarının ve küçük şirketler ile köylüleri daha ağır etkileyen vergi sistemindeki değişikliklerin geri çekilmesi), bu yanıyla sahiplenebilecekleri bir sınırdaydı. Bu talepler üzerinden Macron hükümeti zayıflatılabilir ve kendi kitle tabanları güçlendirilebilirdi. Nitekim solun hareketi küçümsemesi sayesinde geniş bir kesimde olumlu bir intiba yarattılar.

Solun görmezden geldiği bu geniş yığının, sınıfsal olarak heterojen bir bileşeni temsil ettiği yerde, anlamlandırma ve beklentiler noktasında belirsizlik taşıyordu. Zira ambulans şirketleri tarafından eyleme çıkma mesaisi verilmiş emekçilerden kendi şirketlerine sahip köylülere kadar geniş bir kesimden oluşuyordu. İşçi sınıfı bireyler olarak yer alsa da örgütleri şahsında yoktu. Hatta Fransa’nın DİSK’i olarak görülebilecek CGT, taleplerin meşru olmasına karşın içindeki “siyasal eğilimler” nedeniyle eylemlerde yer almayacağını duyurdu. Genel sendikal hareket ve sol örgütlerin refleksi de fiiliyatta aynıydı.

Bu noktada, Yeni Anti Kapitalist Parti’nin (NPA) önden müdahalesini ve Sarı Yelekliler forumlarında etkin propaganda yapmasını belirtmek gerekir. Militan karakterleriyle Antifa’lar da eylemlerde yerlerini aldılar, polis terörü karşısında militan karşı koyuşun öznesi oldular. Nitekim basına yansıyan birçok görüntüde, Avrupa tipi demokrasinin simgesi Fransa’da polis terörünün düzeyi kayıtlara geçti. Bu saldırganlık karşısında gün boyu Champs Elysees’de çatışma, kitlenin alanı terk etmemesi, harekete dair yeterli veri sunmaktadır.

Eylemin sarsıcı etkisi ve sermaye hükümetinin uzlaşmaz tavrı, eylemi taşra kentlerinde süreklileştirdi. Hükümetin barbarlık ve “terör” demagojisi, eylemleri yasaklayarak önünü kesme çabası sürüyor. Yol kesme eylemleri güç oranında sürdürülürken, yer yer otoyol gişeleri yakılarak tahrip ediliyor. Gişelerin başında beklenerek, geçen araçlara çağrı yapılıyor. Zayıf noktalarda propaganda eşliğinde yollarda bekleyişler, benzin istasyonlarına araç park ederek fiilen işlevsiz hale getirmeler başladı. Şehirler arası yollarda birçok eylem noktası görmek mümkün. Petrol sevkiyatı yapan tankerler polis eskortlarıyla yola çıkıyor, rafinerilerin etrafında özel çevik kuvvetleri bekletiliyor.

İkinci Cumartesi yaklaşırken eylemin muhtevası da değişti. Eylem Hint okyanusunda sömürge döneminden kalan topraklarda isyana dönüşürken, Belçika’nın Fransa tarafı da eylemlerin parçası oldu. En büyük işçi örgütlenmelerinden İşçi Gücü de (FO) eylemlere katılma çağrısı yaparak sınıfın etkisini taşıdı. Son olarak rafineri grevinin eklenmesiyle, harekete işçi sınıfının taze soluğu aktı.

Gelinen yerde sorun, baştan geri duranların hareketin içine girme çabaları. Hareketi küçümsedikleri yerde, ona alternatif olma gibi rekabetçi bir tutum var. CGT’nin 1 Aralık eylem çağrısı, Sarı Yelekliler’e alternatif bir buluşma gibi ele alınıyor. Elbette farklı toplumsal kesimleri buluşturan bu hareketin kusurlu yanları var. Fransa gibi örgütlenme ve mücadele tarihi olan bir ülkede bayraksız/partisiz eylem demek, örgütlü mücadeleye karşı bir duruşu da ifade etmektedir. Yerellerde birbirinden farklı görüntüler ortaya çıkmaktadır. Bazı yerlerde Fransa bayrağı açılırken başka bir yerde kızıl bayrak dalgalanıyor. Dahası, Fransa gibi bir mülteci ülkesinde bir yerelde eyleme katılmaya gelen Afrikalılar kovulabiliyor. Bu Sarı Yelekliler’in genel kararı olmasa da, bu pratikleri açığa çıkarabilecek zemin mevcut.

Gelinen yerde eylemin sarsıcı gücü ile faşist partinin politik önderlik iddiası geri plana düşmüştür. İkinci hafta eylemlerindeki militan çatışmalar, Başkanlık Sarayı’na yürüyüş, hareketin enerjisinin düşmediğini gösteriyor. Bu noktada önümüzdeki birkaç hafta mücadele açısından önemli. Toplumsal hareketin yeni yüzünün ekonomik zeminde açığa çıkması Fransa özgülünde normal. Fakat gençliğe yönelik saldırıların bu hareketle birleşen bir eylem zemini yaratması, hareketin güçlenmesini sağlayabilir.

Bu noktada asıl sorun, işçi sınıfı ve onun örgütlerinin eylemlerde tutacağı yer. Hareketin parçası olurken ona kimliğini vermek noktasında atılacak adımlarla ancak iktidarı geriletebilecek bir güç ortaya konabilir.

Kitlelerdeki haklarını koruma refleksi Fransa’da birçok kez kendini ortaya koyarken (Kırmızı Boneliler 2013, Gece ayakta- Nuit Debout 2016), şimdi de Sarı Yelekliler olarak ortaya çıktı. Bu bağımsız hareket bir arayışı ifade ediyor. Sendikalar ve örgütlerden bağımsızlaşma eğiliminin gücünü gösteriyor. Sarkozy’ye karşı Hollande’ı, Le Pen’e karşı Macron’u seçtirmekten öteye gidemeyen sol alternatifler, sistemin saldırıları karşısında bir odak olamıyorlar. Macron’un bir sonraki seçimi kaybetme ihtimalini artıran bu hareketin, daha fazlasını yaratacak bir güç ortaya koyup koyamayacağı, işçi sınıfının saldırılara karşı mücadelesinde sendikalarını da sürüklemesini sağlayacak bir çıkış noktasına dönüşüp dönüşemeyeceğini önümüzdeki süreçte göreceğiz.

 

 

 

 

Dünyada grev ve eylemler

 

Dünyanın birçok ülkesinde işçi ve emekçi kitleler hakları ve gelecekleri için grev, gösteri, protesto vb. eylemlerini sürdürüyor.

İran’da Ahvaz çelik işçilerinden protesto

İran’da çelik işçileri 24 Kasım’da, Ahvaz’da eyalet hükümet binasının önünde gösteri düzenlediler. İşçiler gösteride “Hükümet mafya işbirliğiniz kutlu olsun!” sloganını haykırdılar. Çelik işçileri bir kez daha polisin azgın saldırısına maruz kaldılar.

İran’da Huzistan eyaletinde devlete ait çelik şirketi İNSİG’de çalışan 4 bin işçi, aylardır ödenmeyen ücretlerinin ödenmesini talep ederek 10 Kasım’dan bu yana grev yapıyor.

Çelik işçileri 2018 yılında Şubat, Mart, Haziran ve Ağustos aylarında defalarca sokağa çıkarak protesto gösterileri gerçekleştirmişlerdi.

İngiltere-Ellesmere Limanı’nda Vauxhall-Opel işçileri grev yaptı

23 Kasım günü, sendikalı bin 100 işçi, İngiltere’nin Ellesmere Limanı’ndaki Vauxhall otomobil fabrikasında, önümüzdeki yıl 241 istihdam alanının yok edileceğini öğrenmeleri üzerine greve çıktı. Ellesmere Limanı’nda Opel Astra üretiliyor.

Quebec eyaletinde 50 bin öğrenci greve gitti

Kanada’nın Quebec eyaletinde 50 bin öğrenci greve gitti. Öğrenciler, stajlarının karşılığının ödenmesini talep ediyorlar. Staj çalışma olarak kabul edilmediğinden, geçerli iş kanunu kapsamında da görülmüyor. Öğrenciler, özellikle bakım tesislerinde, eğitim ve sosyal çalışmalarda ucuz işgücü olarak kullanılıyorlar.

Öğrenciler yüksek öğrenim ücretlerini de protesto ediyorlar.

Hindistan’da çiftçilerin yürüyüşü

20 binden fazla çiftçi, Hindistan’ın Maharashtra eyaletinde geçen hafta Mumbai’ye yürüyüşlerine başladı. Susuzluk ve kuraklıktan dolayı mahsul alamayan çiftçiler devlet desteği talep ediyorlar. Bu Maharashtra’da bir yıl içinde düzenlenen üçüncü kitlesel protesto gösterisiydi.

Diğer eyaletlerde de protesto gösterileri gerçekleşti. Geçtiğimiz hafta Punjab’ta çiftçiler demiryolu bağlantısını kesip, yolları kapattılar.

Güney Afrika’da grev, Sibanye altın madenlerini felce uğrattı

Güney Afrika’daki Sibanye altın madenlerinde çalışan işçiler daha yüksek ücret talebi için 21 Kasım’da greve gittiler. Şirketin her üç madeninde de üretim durduruldu.

Sibanye, Güney Afrika’daki en büyük altın üreticisi. Driefontein madeninde, işgücünün üçte ikisi AMCU sendikasında örgütlü. Kloof ve Beatrix altın madenlerinde ise işçilerin üçte biri yine AMCU sendikasında örgütlü.

Tunus’ta kamu sektörü çalışanlarından genel grev

Tunus’ta IMF’nin hükümetten talep ettiği kesintilere yönelik protestolar büyüyor. 22 Kasım’da, Tunus’ta 650 bin kamu emekçisi daha yüksek ücret için ve yolsuzluğa karşı 24 saatliğine genel greve gitti. Sendika konfederasyonu UGTT’nin çağrısını yaptığı genel grev, beş yıldan bu yana gerçekleşen en büyük grevdi. Greve sadece hastanelerdeki ve ulaşımdaki acil servisler katılmadı. Ülke çapında ise gösteriler düzenlendi.

Çin-Huizhou’da kitlesel işten atmalara karşı protesto

9 Kasım günü Çin’in güney eyaleti Guangdong’da binlerce işçi 5 bin taşeron işçisinin işten atılacağını öğrenmeleri üzerine fabrika önünde protesto gösterisi düzenledi. Polis gösteriyi kameraya çekenleri gözaltına almaya çalıştı.

Bu fabrikada Apple ve Samsung’a dokunmatik ekran üretiliyor.