30 Kasım 2018
Sayı: KB 2018/45

İnsanca bir yaşam ve çalışma koşulları için mücadeleye!
Emekçiler geçim, onlar seçim derdinde!
ABD ile saray rejiminin Suriye’ye karşı savaşı devam ediyor!
Sermaye devleti “derin devlet”in ta kendisidir!
Yalan ve aldatmacayla sınıf mücadelesinin önüne geçilemez
Devrimci basına sahip çıkalım!
Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplanıyor
İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!
İşsizlik Fonu nasıl talan edildi?
“İnşaat işçilerinin tutuklanması tüm işçilere gözdağıdır”
TKİP’nin 20. yılı etkinliğinde yapılan konuşma…
200. yıl gecesi: Coşkulu, kitlesel, devrimci bir etkinlik!
200. yıl etkinliğine gönderilen mesajlar
“The General” 198 yaşında!
Rusya-Ukrayna gerilimi
Sarı Yelekliler ya da Fransa’daki toplumsal hareketin yeni yüzü
Üniversitelere dönük ablukayı dağıtmak için mücadeleye!
Kadınlardan 25 Kasım eylem ve etkinlikleri
Ücretli poşet ile çevre dostluğu
“Black Friday” mi yoksa kapitalizmin karanlığı mı?
4 Aralık Dünya Madenciler Günü
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

“İnşaat işçilerinin tutuklanması tüm işçilere gözdağıdır

 

Eylül ayında 3. havalimanı inşaatı işçileri kölece çalışma ve barınma koşullarına karşı eyleme geçmiş, ardından jandarma baskınıyla yüzlerce işçi gözaltına alınmış, onlarca işçi ve sendikacı tutuklanmıştı. İşçilerin 5 Aralık’ta görülecek ilk duruşmaları öncesi yöneticilerinin de tutuklu olduğu İnşaat İşçileri Sendikası’nın (İnşaat-İş) avukatı Ekin Güneş Saygılı ile konuştuk.

Av. Saygılı, “mala zarar”, “görevi yaptırmamak için kamu görevlilerine direnme”, “kamu malına zarar”, “iş ve çalışma hürriyetinin ihlali”, “toplantı ve gösteri yürüyüşüne taş, sopa veya yüzü kapalı şekilde katılma” gibi suçlamaların yöneltildiğini belirterek şunları söyledi:

Şu anda işçi ve sendikacıların tutuklanma gerekçesi, toplantı ve gösteri yürüyüşüne taş, sopa veya yüzü kapalı şekilde katılmak. Fakat iddianame içerisinde arkadaşlarımızın hangisinin, hangi davranışlarıyla bu suçları işlediği kesin bir yargıya varacak şekilde belirtilmemiş. Yani kişiler özelinde tek tek hangi suçu nasıl işledikleri açıkça belirtilmesi gerekirken, adeta duruma uygun ne kadar suç varsa sıralanmış ve altına işçi ile sendikacıların adları sıralanmış. Zaten daha gözaltı sonrası tutuklamalara yönelttiğimiz ilk itirazlarımızda da aynı şekilde mahkemeye sevk eden savcının görevini suiistimal ettiğini belirtmiştik.”

Kamu görevlileri sermayeden yana”

Tutuklama kararlarının verildiği 18-19 Eylül tarihlerindeki mahkeme aşamasında dosyayı inceleme, sendikacı ve işçilerle sağlıklı koşullarda görüşebilme ve dolayısıyla hukuki yardım sunma imkanlarının olmadığını aktaran Saygılı, “Zaten 3 günlük gözaltı süresi boyunca hiç avukat görmemiş, baskı ve şiddet görmüş işçilerle dosyalarını görmeden, yöneltilen suçlamaların neler olduğunu doğru düzgün bilmeden görüşme yapıp duruşmaya çıkmak zorunda kaldık” diye konuştu.

Gözaltı sırasında jandarmanın “orantısız güç” kullandığını, buna patron temsilcilerinin de katıldığını, kapılar kırılarak gözaltına alınan işçilerin yönetim ve güvenlik binasına götürüldüğünü hatırlatan Saygılı, “Eylem ve görüşme süreçlerinde de zaten kaymakamından jandarma komutanına kadar kamu görevlilerinin işverenin yanında yer aldığı da anlatımlardan ortaya çıktı” dedi.

Yargı gözdağı amacıyla kullanıldı”

Saygılı aktarımlarına şunu da ekledi: “Aslında bugünden olayın ilk başlangıcına kadar geriye gittik ve bir tablo çizdik. Bu tabloda insani yaşama ve çalışma koşulları sağlanmayan, ücretleri düzgün verilmeyen ve iş cinayetlerinde katledilen işçilerin, yargı ve onun emrindeki kolluk tarafından nasıl cezalandırıldığını ortaya koymuş olduk.”

Tüm bu uygulamaların nedenini sorduğumuz Saygılı, “Bu bir misillemedir, bu bir gözdağıdır ve yargı bu amaçlar için bir araç haline getirilmiştir” diyerek sözlerini şöyle sürdürdü:

Misillemedir, çünkü senelerdir yüksek güvenlik önlemleriyle korunan, adeta kuş uçurtulmayan havalimanında böyle bir direniş filizlenmiştir, insanlık dışı koşullar teşhir edilmiştir. Bir anda bütün dikkatler buraya çekilmiştir. İşçinin üstünde, işçiden bağımsız değil, onunla beraber karar alan ve uygulayan, üretimden gelen gücü kullanmaktan çekinmeyen bir sendikacılık örneği sunulmuştur.”

Yeni direnişlerden korktukları için gözdağı vermek istiyorlar”

Gözdağı vermek istiyorlar çünkü çok korkuyorlar, yeni havalimanı direnişlerinden, yeni Flormar ve Cargill’lerden korkuyorlar. Mahir Kılıç, Kenan Güngördü ve Türkan Albayrakların çoğalacağından korkuyorlar. Bunun için de bizim davamız özelinde topluma ‘böyle şeyler yapmayın, gözaltına alırız, tutuklarız’ demek istiyorlar.”

Saygılı, tutuklu işçilerin hapishane koşullarına ilişkin ve son olarak şunları ifade etti:

Eklemek istediğim husus şu; tüm işçi arkadaşlarımızı ziyaret ediyoruz. Her ne kadar cezaevi şartları çok kötü olsa da, çoğu tek başına adli tutuklularla beraber 7 kişilik koğuşlarda 44 kişi kalsa da, bir kitap bile haftalar sonra verilse de ve başından beri sıraladığımız hukuksuzluklara rağmen, işçi arkadaşlar genel olarak haklılıklarının farkındalar. Zaten daha tutuklama kararı yüzlerine okunurken ‘biz suç işlemedik, bir daha yapacağız’ demişlerdi hakimin yüzüne. 5 Aralık’ta duruşmada onlara destek verilmesi, sahiplenilmeleri gerekli. Şimdiye kadar geniş bir destek aldı direnişleri, onları yalnız bırakmayan kamuoyu ve avukatların varlığı umut verici. Teşekkür ederim.”

Kızıl Bayrak / İstanbul

 

 

 

 

Kaymakamlıktan Flormar direnişine yeni yasaklar

 

Flormar direnişi 7. ayında devam ederken 26 Kasım akşam saatlerinde Gebze Kaymakamlığı bir tebligat göndererek direnişi kırmaya çalıştı.

Ses aracı yasaklandı, soba yasaklandı, kapıya yazı yazmak yasaklandı ve çadırın kaldırılması istendi. Aynı zamanda kaldırımın “işgal edildiği” dile getirilerek işçilere açıkça “direnişi bitirin” denildi. 

Yasaklara karşı Flormar direniş alanında işçiler yasakların direnişi kıramayacağını dile getirirken çadır, soba ve ses aracı olduğu gibi kullanılmaya devam etti.

Öğle molasında yapılan eylemde işçiler “Baskılar bizi yıldıramaz!”, “Sendikal hakkımız engellenemez!” ve “Yaşasın onurlu mücadelemiz!” sloganlarını haykırdılar. Flormar işçileri ses aracı ile kendi uyarladıkları şarkıları söylediler. 27 Kasım günü fabrika önünde bekleyen işçilere Petrokimya İşçileri Bülteni ulaştırıldı. Kızıl Bayrak’ın son sayısı da işçilere verildi.