29 Haziran 2018
Sayı: KB 2018/25

Sermayenin diktatörlüğüne ve diktatörüne karşı mücadeleye!
Şaibeli seçimler zincirinde yeni halka!
Reformist solun ilk seçim değerlendirmeleri
Atı alan Fırat’ı geçemedi!
Seçim hileleri 24 Haziran’da da devredeydi
Hapishanelerde hücre saldırısının yolunu düzleyen saldırılar
Neo-liberal tarım politikalarının yarattığı tablo
Çözüm işçi iktidarında!
İstanbul’da direnen KESK’li emekçilerden açıklama
Derby işgali 50. yılında!
Karl Marks’ın 200. Doğum Yılı… / 2
‘İşçilerin Birliği Halkların Kardeşliği Festivali’ gerçekleşti!
Avrupa’dan ilk seçim açıklamaları: Ne özgür ne de adil!
Dünyadan kısa kısa…
Türkiye IMF kapısına doğru yol alıyor
Şenyaşar: Dövdüler, bıçakladılar, kurşun sıktılar ölü taklidi yaptım
Kocaeli’nin 24 Haziran seçimi
Sermayenin öğrettiği çaresizlik
İşçi sınıfı bu oyunu bozmalı!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Çözüm işçi iktidarında!

 

Dün söyledik, bundan sonra da söylemeye devam edeceğiz: Bir parça temiz hava, bir parça güneş için dahi, daha fazla birlik, daha fazla mücadele! İşçi sınıfı için başka bir yol yok!

Seçimlerle ilgili tutumumuzu ortaya koyduğumuz bildirimizde de belirttiğimiz gibi, MİB olarak işçi sınıfının çıkarlarını her şeyin üstünde görüyoruz, tüm meselelere olduğu gibi seçimler konusuna da bu bakış açısından yaklaşıyor, işçi sınıfının bir bütün olarak sınıf çıkarlarının gereği olan bir tutum alıyoruz.

Bu temel bakış açısından hareketle:

İlk olarak seçimler, önümüze konulan seçenekler ve vaatleriyle ilgili tüm temel gerçekleri anlatmayı kendimize bir görev olarak saptadık.

İkincisi mevcut sömürü ve kölelik düzeniyle sorunu olmayan, kapitalist sömürü düzeni ve bu düzenin patronlarıyla hiçbir kavgası olmayan mevcut hiçbir parti ve adayı desteklemeyeceğimizi vurguladık.

“Asıl kavga emekle sermaye arasındadır” dedik!

Üçüncüsü bugüne kadar politika ve icraatlarıyla sermayenin diktatörü gibi çalışan, OHAL’i patronlar rahat etsin diye grevlerimizi yasaklamak için kullanan, bunu da pişkince defalarca tekrar eden, fabrikasında ve sendikasında söz hakkına sahip olmak ve insanca yaşamak için ayağa kalktığı zaman hep karşısında yer alan, tüm iktidar gücünü patronlar sınıfı için kullanan AKP iktidarı ve adayından sorulacak hesabımız var dedik!

“Sermayenin diktatörüne işçi sınıfının oyu yok!” dedik!

Dördüncüsü hangi aday ya da parti olursa olsun sermayenin sınıf egemenliğine, paranın her şey olduğu, para babalarının gerçek söz ve karar hakkına sahip olduğu bu düzen yıkılmadan işçi sınıfının kurtulamayacağını vurguladık.

“Paranın saltanatı yıkılmadan bize gün yüzü yok” dedik!

Beşincisi bu düzende dahi işçi sınıfının bir parça soluklanma ve bir parça güneş için dahi bir sınıf olarak mücadele vermek zorunda olduğunu vurguladık.

“Patron partilerinin ve adaylarının değil, kendi sınıf taleplerimizin arkasında birleşelim!” dedik!

Altıncısı hangi aday ya da parti kazanırsa kazansın kapitalist kriz kapıda, her halükarda krizin faturası işçi sınıfına ödetilecek. Bugün işçiler olarak en başta gelen görevimiz bu faturayı ödememek için mücadeleye hazırlanmak gerektiğini anlattık.

“Krizin faturasını patronlar ödesin!” dedik!

Tüm işçi kardeşlerimizi bağımsız çıkarlarımız ve gerçek kurtuluşumuz için birleşmeye, kenetlenmeye ve mücadele etmeye çağırıyoruz dedik!

Tüm bu gerçekleri söyleyip durduk!

Bu gerçeklerden hareketle sınıf birliğimizi güçlendirmek, mücadele gücümüzü arttırmak için çalıştık.

Seçimler sona erdi.

Asla yeni bir Türkiye’ye uyanmadık! Dün nasıl sömürülüyorsak bugün de öyle sömürülüyoruz. Dün ne kadar yoksulsak bugün de öyleyiz.

Hatta işçi sınıfı olarak bağımsız çıkarlarımız için birleşmek yerine şu ya da bu düzen partisinin peşinden gittiğimiz, sermayenin diktatörü olarak pervasızca hareket edenler kazandığı için bundan sonra işimiz daha zor, mücadele yükümüz daha ağır.

Çünkü seçim sandığından çıkanlar toplumun desteğini aldık diye zafer kutlayanlar, bundan sonra daha büyük sosyal yıkım paketleriyle karşımıza çıkacak.

Daha pervasız davranacaklar, emperyalistler ve patronların rahatı için canımıza daha fazla okuyacaklar..

Kardeşler,

Bir kez daha söylüyoruz: Kendi gücümüze ve birliğimize güvenmeden, inanmadan, ne hayatımız bir parça güzelleşir ne de bir parça daha fazla soluk alırız!

Tarih boyunca olduğu gibi bundan sonra da işçi sınıfı tek bir hakkını mücadele etmeden almamıştır! Bundan sonra da almayacaktır!

Zorlu bir mücadele dönemine girdiğimiz şu gün;

Sınıf birliğimizi daha sıkı kuralım!

Bağımsız sınıf çıkarlarımızın arkasında daha sıkı kenetlenelim!

Patronlara ya da onların uşaklarına değil kendi gücümüze ve birliğimize daha fazla güvenelim!

Son olarak bir kez daha belirtelim:

Kurtuluş ellerimizde!

Çözüm para babalarının değil, işçi sınıfının her şey olduğu işçi iktidarında!

Safları sıklaştıralım!

Metal İşçileri Birliği (MİB)

 

 

 

 

Gebze’de direnişçi işçiler buluştu

 

Flormar direnişinin 40. gününde (23 Haziran) Flormar işçilerinin de katılımıyla direnişçi işçiler buluşması gerçekleştirildi.

“Geçmişten günümüze direnişçi işçiler buluşuyor, deneyimlerini paylaşıyor...” başlığıyla gerçekleştirilen toplantı Flormar direnişinden ve Türkiye sınıf hareketi tarihinden belli başlı dönüm noktalarından kesitlerin yer aldığı sinevizyonla başladı.

Sinevizyonun ardından konuşmalara geçildi. Sınıf mücadelesi tarihinden öğrenmenin ve deneyimlerin paylaşılmasının öneminden bahsedilen ilk konuşmada, örgütlenmenin, sınıfa karşı sınıf tutumuyla hareket etmenin önemi üzerine duruldu. İşçi sınıfının işgal, grev, direniş ruhuyla mücadele ederek kazanabileceği söylendi. Sonra söz direnişçi işçilere verildi.

İlk olarak konuşma yapan Feniş direnişçisi kendi direniş sürecini anlattı. Fabrikada yaşadıkları sorunlardan, sendika bürokrasisinin gerici tutumundan ve sendikadan bağımsız oluşturdukları fabrika komitesi ile attıkları adımlardan bahsetti. İşçilerin özneleşmesine; kendi eylemlerini ve geleceklerini belirleyebilmek, planlayabilmek için komitelere dayalı, taban iradesinin açığa çıkartıldığı örgütlülüğün ve işleyişin önemine dikkat çekildi. Eylemleri fabrikanın dışına taşımanın önemini kendi deneyimleri üzerinden anlattı.

Ardından söz alan Greif direnişçisi de Greif’te bölümlerden ikişer kişiyle oluşturulan 30 kişilik komite ile bütün fabrikada taşeron da dahil örgütlenme çalışması başlatıldığını anlattı. Toplantılar, eğitimler ile sürecin örgütlendiğini anlattı. Örgütlenme ve işgal sürecini kronolojik olarak özetleyen Greif direnişçisi, DİSK Tekstil’in patronla ortak hareket ettiğini anlattı.

Başta Flormar işçileri olmak üzere birçok işçi söz aldı. Flormar işçileri kendi süreçlerinden bahsederek direnişin kazanımla sonuçlanması için yapılması gerekenler üzerine bir tartışma gerçekleştirildi.

Farklı iş kollarından işçiler de kendi deneyimlerini aktarırken konuşmalarda fabrika içinin örgütlenmesinin, direnişin çevre fabrikalara, mağaza önlerine yayılmasının, işçilerin komiteleşmesinin ve söz-yetki-karar hakkına sahip çıkmalarının önemi üzerinde duruldu.