29 Haziran 2018
Sayı: KB 2018/25

Sermayenin diktatörlüğüne ve diktatörüne karşı mücadeleye!
Şaibeli seçimler zincirinde yeni halka!
Reformist solun ilk seçim değerlendirmeleri
Atı alan Fırat’ı geçemedi!
Seçim hileleri 24 Haziran’da da devredeydi
Hapishanelerde hücre saldırısının yolunu düzleyen saldırılar
Neo-liberal tarım politikalarının yarattığı tablo
Çözüm işçi iktidarında!
İstanbul’da direnen KESK’li emekçilerden açıklama
Derby işgali 50. yılında!
Karl Marks’ın 200. Doğum Yılı… / 2
‘İşçilerin Birliği Halkların Kardeşliği Festivali’ gerçekleşti!
Avrupa’dan ilk seçim açıklamaları: Ne özgür ne de adil!
Dünyadan kısa kısa…
Türkiye IMF kapısına doğru yol alıyor
Şenyaşar: Dövdüler, bıçakladılar, kurşun sıktılar ölü taklidi yaptım
Kocaeli’nin 24 Haziran seçimi
Sermayenin öğrettiği çaresizlik
İşçi sınıfı bu oyunu bozmalı!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Hapishanelerde hücre saldırısının yolunu düzleyen saldırılar

 

Hapishanelerde hücre saldırısının miladı 19-22 Aralık 2000 katliamlarıdır. Ancak sermaye devleti bu aşamaya bir anda gelmedi. Deyim yerindeyse adım adım ilerledi; hücre saldırısının yolunu çeşitli hapishanelerdeki saldırı ve katliamlarla döşedi.

İlk adımı 1991’de 3713 sayılı “Terörle Mücadele” yasasıyla attı. Bu yasayla devrimci tutsakları disiplin cezalarıyla hücreye atmanın ötesine geçip, tutsaklık süresinin tümünün hücrelerde geçirilmesini hedefledi. Tıpkı F Tipi hapishanelerde olduğu gibi...

Yasa çıktıktan birkaç ay sonra Eskişehir tabutluğunu devreye soktu. Ne var ki Türkiye genelinde hapishanelerde tutsakların açlık grevi eylemi sonrasında bundan “geri” adım attı.

Eskişehir tabutluğu 1996’da yeniden açılmak istendi. Bu kez saldırı yeni kurulan Cezaevi Merkezi Koordinasyonu’nun (CMK) ölüm orucu ve süresiz açlık grevi eyleminde ölümsüzleşen 12 canla püskürtüldü.

‘96 direnişi öncesi ve sonrasında da hapishanelere dönük saldırı ve katliamlar yapıldı. ‘95’te Buca, ‘96 başında Ümraniye, sonlarına doğru Diyarbakır hapishaneleri işkence ve kana bulandı.

Ulucanlar, Burdur, Bergama…

26 Eylül 1999’da Ulucanlar Hapishanesi’nde 10 devrimci tutsağın vahşice katledildiği saldırı sermaye devletinin hücre politikasının en vahşi halkası olarak kayıtlara geçti. Beraberinde Ulucanlar Hapishanesi’nde komünist ve devrimci tutsakların destansı direnişi de tarihe işlendi.

Ulucanlar saldırısından sonra Ulucanlar Hapishanesi’nde bulunan erkek tutsaklar Burdur, Bartın, Ermenek hapishanelerine sürgün edildiler.

Burdur Hapishanesi’ne saldırıdan önce Burdur’a o dönem yeni gelen müdür Katip Özen’in, “burayı ikinci Ulucanlar’a çevireceğim, hepinizi muma çevireceğim” şeklindeki sözleri devrimci basına yansıdı. Müdürün “Ulucanlar”dan kastı tek başına bu hapishanede yapılan katliam değil, bu katliamın asıl nedeni olan hücre saldırısıydı.

5 Temmuz 2000’de Ulucanlar saldırısından sonra 19 Aralık saldırısının provası temelinde Burdur Hapishanesi’ne saldırdılar. 60 tutsağın olduğu nispeten gözlerden ırak bir hapishaneydi. 19 Aralık’ın provasının yapılabileceği özelliklere sahip bir hapishaneydi.

Burdur Hapishanesi’ne yapılan saldırıdan sonra her tutsak en az 15 gün “iş göremez” raporu aldı. Bu durumdan hareketle burada katliam yapılmak istenmedi dense bile kesinlikle katliam yapmaktan kaçınılmadı. Ulucanlar’da öldü diye işkence yapmayı bırakan sermaye devleti Cemal Çakmak’ı yine öldürmeye çalıştı. Ama amacına ulaşamadı. (19 Aralık saldırısını da ölmeden atlatan Cemal Çakmak 2005’te Dersim’de 17’lerden biri olarak ölümsüzleşti.)

Koğuşa saldırıda kullanılan iş makinesi Veli Saçılık’ın kolunu kopardı. Veli’nin kolunu bir sokak köpeğinin dişleri arasında buldular. Ancak hastanede Veli’nin kolu dikilemedi, daha doğru bir ifadeyle dikilmedi.

Burdur saldırısından sonra tutsaklar başka hapishanelere sürgün edildiler.

19 Aralık öncesindeki saldırıların son durağı Bergama Hapishanesi oldu. Saldırı 26 Temmuz 2000’de gerçekleşti. Saldırıdan birkaç gün önce tutsakların kazdığı tüneli bulan sermaye devleti, bunu saldırı bahanesi yaptı. Gerçek neden yine aynıydı: Hücre saldırısına geçmek. Çünkü Bergama Hapishane idaresi tutsaklara yönelik sürekli hak ihlallerinde bulunuyordu. Tünel bulmak hak ihlallerini hak gaspına dönüştürmek için işlevsel bir bahane oldu.

Sadece asker ve gardiyanlarla değil, beraberinde iş makineleriyle gerçekleşen bir saldırı oldu Bergama Hapishanesi’nde de.

Saldırı sonrasında Bergama Hapishanesi’ndeki tutsaklar Buca Hapishanesi’ne sürgün edildiler.

Bu saldırılarla yolu düzlenmeye çalışılan hücre saldırısına karşı 20 Ekim 2000’de Ölüm Orucu eylemi başladı. Ölüm Orucu eyleminin 60. gününde, yani 19 Aralık’ta ise 4 gün süren saldırı ve katliam başladı. Saldırıya karşı yine destansı bir direniş sergilendi, 28 tutsak ölümsüzleşti. Hücre hapishaneleri bu saldırıdan sonra yaşama geçirildi.

Tutsaklar teslim olmadı

Hapishanelerdeki bütün saldırı ve katliamlar tutsakları teslim almayı amaçlıyor. Hücre saldırısı sermaye devletini bu yönde epeyce umutlandırmıştı. Ne var ki tutsaklar sermaye devletinin umudunu can bedeli direnerek boşa düşürdü. Asla teslim olmadılar.

Bugün sermaye devleti tutsakları teslim almak için saldırılarını yoğunlaştırıp, arttırarak sürdürüyor. Bu saldırı karşısında tutsaklar teslim olmadı ve olmayacaklarını defalarca dillendiriyorlar. Bu direnişte tutsak yoldaşlarımızın ve dostlarımızın ölmemesi dışarıda örgütlenecek dayanışmaya bağlı. Bunu hiç akıldan ve yürekten çıkarmadan Ulucanlar’ı, Burdur’u, Bergama’yı ve 19-22 Aralık saldırılarını hatırlamalıyız. En önemlisi de tutsaklarla dayanışmayı güçlendirmeliyiz.

H. Ortakçı

 

 

 

 

Komünist tutsaklara baskı ve tecrit

 

OHAL’le birlikte hapishanelerde saldırılar artarken, Türkiye Komünist İşçi Partisi (TKİP) dava tutsakları da keyfi cezalarla karşılaşıyor.

TKİP dava tutsağı Evrim Erdoğdu, Şakran Kadın Kapalı Hapishanesi’nden gönderdiği faksta yaşadığı ihlalleri şöyle anlattı: “7 Haziran’da 3 aylık bir blok iletişim ‘ceza’m daha infaz edildi. Kitap-yayın yasağı nedeniyle gönderdiğiniz yayınlar bu süreçte depoya kaldırıldı. Mart ayında 3 hücre ‘ceza’sı dayanak gösterilerek İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 2020 Ocak ayında tahliye edileceğime ilişkin müddetnamem geldi. 2’sinin benimle ilgisi olmayan eylemlere ilişkin verilen bu hücrelerin kaldırılarak Temmuz 2018’deki tahliyemin önündeki engelin kaldırılması için infaz hakimliğine yapmış olduğum kararın gözden geçirilmesi başvuruma 4 aydır bir yanıt gelmiş değil.

Sağlığım her geçen gün mevcut koşulların etkisiyle daha da bozuluyor. Koşulların da etkisiyle astım ve KOAH beni oldukça zorluyor.

Sermaye düzeninin dikensiz gül bahçesi yaratma politikasının bir parçası olarak tutulmaya çalışılıyorum sonuçta ama bu keyfi ve hukuksuz uygulama benim durumumda ne kadar sürdürülebilecek göreceğiz.”

TKİP dava tutsağı Onur Kara’ya görüş yasağı

Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Hapishanesi’nde keyfi saldırılara karşı tutsakların gösterdiği direniş de daha fazla baskı ve cezayla karşılık buluyor. TKİP dava tutsağı Onur Kara, baskı ve yasaklara karşı yaptığı eylemlerin sonucunda iki ay görüş yasağına çarptırıldı.

Tutsaklara dönük insanlık dışı hiçbir tutumu kabul etmeyen Kara, yasakların ve baskıların devrimci iradeyi sindiremeyeceğini, tek başına ve ortak mücadele süreçleriyle her fırsatta ortaya koyuyor.