11 Mayıs 2018
Sayı: KB 2018/19

Emekçiler sadece mücadeleyle kazanabilir!
Ara sıra devrimden söz etmek!..
AKP’nin seçim politikası rüşvet
Toplumda mücadele mayalanıyor!
PAGEV raporunu yayınladı: Petrokimya patronları büyüyor!
Sayın Mammadov, sahip olduklarınız bizden çaldıklarınızdır!
“Sorumlular patronlar ve patronları koruyanlar!”
Direnişçi kamu emekçileri: “OHAL’e yeter, TAMAM”
Kayseri 1 Mayıs’ı üzerine…
İşçiler, emekçiler ve öğrenciler ne diyor?
24 Haziran seçimleri üzerine… Düzene karşı DEVRİM!
Kore Yarımadası’nda “yeni bir tarih”
Lübnan halkı direnişi tercih etti!
Ermeni emekçileri Sarkisyan’a geçit vermedi
Bir acıdan bin acıya göç
Kapitalizmde anne olmak
Gebze İşçilerin Birliği Derneği’nden engelleme açıklaması
İŞKUR, işsizlik fonunun yağmasını pazarlıyor
DGB ve DLB üç fidanı mezarları başında andı
Bazen Şerif oldun, bazen Mahzuni
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İŞKUR, işsizlik fonunun yağmasını pazarlıyor

 

Ben 35 kişilik bir firmada muhasebeci olarak çalışıyorum. Çalıştığım firmaya geçtiğimiz hafta İŞKUR’dan iki kişi geldi. Patronlarla yapılan görüşmeye beni de çağırdılar. Bizden çaldıkları paralarla verilen teşviklerle, yani işsizlik sigortasından karşılanmak üzere firmaların hangi koşullarda ücretsiz işçi alabileceklerine dair bilgi verip anket yaptılar.

Daha detaylı bilgi almam için beni İŞKUR’a çağırdılar. Birkaç gün sonra Bahçelievler İŞKUR şubesine gittim. Sermaye devleti patronlara o kadar çok teşvik veriyormuş ki, ben de orada öğrenmiş oldum. Örneğin bir şirket lisans mezunu işçi alırsa İŞKUR o şirkete 1 yıl boyunca kişinin sigortasını ödüyor. Keza çalışan sayısının bir önceki yılın çalışan sayısını geçtiği koşulda işe alınan kişilerin sadece sağlık sigortasının ve maaşının İŞKUR tarafından ödeneceğini de orada öğrendim. İŞKUR engelli işçilerin sigortasını ise iki yıl boyunca ödüyormuş. İşte şirketlere bunları anlatıyorlar. Bu modern kölelik düzenini daha nasıl aktif hale getiririz diye İŞKUR çalışanları fabrika fabrika geziyorlar, bazen de ayaklarına çağırıyorlar.

Ben çalıştığım şirkette gördüm ki İŞKUR tarafından alınan işçilerin hiçbir sosyal hakkı bulunmuyor. Güvencesiz, sadece sağlık sigortası yapılıyor ve diplomasına göre de maaş veriyorlar. Sezonluk işçi alımı yaptırıyorlar. Zaten İŞKUR tarafından ödenen o paralar da işsizlik fonu adı altında bizden kesilen paralar. Bizim emeğimizi sömürerek patronlara peşkeş çekiyorlar. Sözde “istihdamı arttırıp işsizliğe çözüm bulduk“ deyip, yalan haberlere devam ediyorlar.

Sermaye devletinin güvencesiz çalışmalarından biri de çıraklık. Çırakların, çıraklık sigortası adı altında okula kayıtlı olarak 3 gün işyerinde staj, 2 gün okulda eğitim görmesi gerekirken, onlar tam gün çalıştırılıyorlar. Buna rağmen sigortasız, güvencesiz, sadece sağlık sigortası ile çalışıyorlar. Bedava işçi çalıştırdıkları için devlet patronlara kişi başı ödeme de yapıyor. Bu çırakların hepsi çıraklık belgesi almadan işten ayrılmak zorunda kalıyor. Çalıştığım şirkette en son askerlik nedeniyle işten ayrılan çırak olan arkadaşımızın, 4 yıl SGK girişinin bile olmadığını, sadece sağlık sigortası yattığını bizzat ben biliyorum. Bu durumda dört yılı çöpe gitmiş oldu arkadaşımızın.

Çırak arkadaşımız ise bu şartlarda çalışmaya mecbur olduğunu her fırsatta söylüyordu. İnsanları mecbur bırakıp emeklerini sömürüyorlar, buna da eğitim diyorlar.

Biz çalışanların talebi “güvenceli iş” olmalıdır. Paralarımızı gasp eden sermaye devleti, işten çıksak da çıkarılsak da emek harcayıp kazandığımız o paraları bize vermeli, patronlara değil! Tüm arkadaşlarımı, işsizlik sigortası üzerindeki bu gaspçılığa hayır demeye çağırıyorum.

Küçükçekmece’den bir emekçi kadın

 

 

 

 

Baskı ve sömürü düzeniniz er ya da geç yıkılacak!

 

Fabrikalarda, okullarda, sokaklarda, her yerde bu kokuşmuş ve çürümüş sömürü düzeninin baskısı ve zoru ile karşı karşıya kalıyoruz.

Fabrikalarda patron, müdür, amir vb. herkes işçilerin üzerinde baskı kuruyor, daha fazla üretim ve kâr uğruna işçileri sindirmeye çalışıyor, nefes almalarına dahi karışıyor. Sömürücü patronlar bu baskılara ve sömürüye karşı direnen işçilere polisi ile jandarması ile saldırıyorlar. İşçilerin hak alma mücadelesindeki en önemli silahı olan grevler OHAL bahane edilerek yasaklanıyor. AKP ve başında bulunan “reis”leri her defasında 16 yıldır iktidar oldukları dönemde işçilerin “grev mrev” yapmasına izin vermemekle, ülkeyi patronlar için sömürü cennetine dönüştürmekle övünüyor.

Efrîn’de yürütülen kirli savaşa karşı Boğaziçi Üniversitesi’nde “İşgalin ve katliamın lokumu olmaz” diyen, kardeşlik isteyen öğrenciler “reis”in iki sözü ile haksız yere tutuklanıyor. “Çocuklar ölmesin” diyen Ayşe öğretmen suçlu ilan edildi, tutuklandı. Sonra serbest bırakıldı ama altı ay sonra tekrar tutuklanacak. Darbeyi “Allah’ın bir lütfu” olarak görüp, yaklaşık iki yıldır ülkeyi OHAL’le yönetenler binlerce kamu emekçisinin işine son verdiler. Uzun süredir sokaklarda hakkını arayan kamu emekçilerine dönük saldırılar ve baskılar artarak sürüyor.

Ama unutmamak gerekir ki patronların ve uşaklarının çürümüş, her tarafından pislik saçan düzenleri er ya da geç yıkılacaktır. Tüm bu baskılara ve zorbalığa rağmen sokaklarda işçiler, emekçiler, gençler, öğrenciler gelecekleri için direniyor, haklarını arıyor, sokakları terk etmiyorlar.

Burada tüm sorumluluk biz işçi ve emekçilerdedir. Bizler sokağa çıkmadan, bizleri sömürüye mahkûm eden patronlar düzenine karşı mücadeleyi büyütmeden bu düzen son bulmayacaktır. Şimdi mücadeleyi büyütme günüdür. Artan baskılar bizleri yıldırmamalıdır. Dirençle örgütlü mücadeleyi büyütmeliyiz.

Çerkezköy Arçelik’ten bir işçi

 

 

 

 

 

Yıldız Kalıp’ta “iş kazası” geçiren işçi işten atıldı

 

Patronların kâr hırsı iş “kazalarının” nedeni oluyor. Yine aynı kâr hırsı “kaza” geçiren işçinin işten atılma nedeni oluyor. Metal İşçileri Birliği’nin sosyal medya hesabında yaşadıklarını anlatan Yıldız Kalıp işçisi bunun son örneği.

Kasım 2017’de İstanbul Arnavutköy’de bulunan Yıldız Kalıp fabrikasında işe başladığını belirten metal işçisi,  kendine verilen koruyucu ekipmanların içinde bilek koruyucu olmadığı için 7 Aralık 2017’de iş “kazası” geçirdiğini ifade ediyor.

Gece vardiyasında çalışırken sepette bulunan demir sacları kaldırırken, sacların devrilmesi sonucu bileğim kesildi. İlk olarak Arnavutköy Hastanesi’ne götürüldüm. Hastanenin tam teşekküllü olmamasından kaynaklı, ambulansla Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi Hastanesi’ne sevk edildim. Burada da ameliyatı gerçekleştirebilecek vasıflı doktor olmamasından kaynaklı sabaha kadar bekletildikten sonra, ancak ameliyat olabildim” diyen işçi Yıldız Kalıp’tan şikayetçi olduğunu belirterek şunları söyledi:

Bilek koruyucu verilmemesinden ve akşam revirde kimsenin olmamasından kaynaklı, emniyete ifade vererek şikâyetçi oldum. Şikâyetçi olduktan sonra dosyam savcılığa gönderildi. Arabulucu atandı. SGK tarafından çalışmış olduğum fabrikada, hiçbir denetleme yapılmadığını öğrendim.”

Toplam 4 ay rapor alan metal işçisi raporu bittikten sonra iş başı yaptı. Ne var ki üç hafta çalıştıktan sonra “performans düşüklüğü” bahanesiyle işten çıkarıldı.

Metal işçisi sınıf kardeşlerine şu çağrıyı yaptı: “Ait olduğumuz sınıfın bilinci ve örgütlülüğü ile hareket etmediğimiz sürece, giriştiğim mücadelenin sadece hukuki boyutta kalacağını biliyorum. Bizler birliklerimizi ve örgütlülüğümüzü oluşturup kuvvetlendirmediğimiz sürece, sömürü, iş ‘kazaları’ ve katliamları durdurmak imkânsız olacak.”

 
§