11 Mayıs 2018
Sayı: KB 2018/19

Emekçiler sadece mücadeleyle kazanabilir!
Ara sıra devrimden söz etmek!..
AKP’nin seçim politikası rüşvet
Toplumda mücadele mayalanıyor!
PAGEV raporunu yayınladı: Petrokimya patronları büyüyor!
Sayın Mammadov, sahip olduklarınız bizden çaldıklarınızdır!
“Sorumlular patronlar ve patronları koruyanlar!”
Direnişçi kamu emekçileri: “OHAL’e yeter, TAMAM”
Kayseri 1 Mayıs’ı üzerine…
İşçiler, emekçiler ve öğrenciler ne diyor?
24 Haziran seçimleri üzerine… Düzene karşı DEVRİM!
Kore Yarımadası’nda “yeni bir tarih”
Lübnan halkı direnişi tercih etti!
Ermeni emekçileri Sarkisyan’a geçit vermedi
Bir acıdan bin acıya göç
Kapitalizmde anne olmak
Gebze İşçilerin Birliği Derneği’nden engelleme açıklaması
İŞKUR, işsizlik fonunun yağmasını pazarlıyor
DGB ve DLB üç fidanı mezarları başında andı
Bazen Şerif oldun, bazen Mahzuni
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

AKP’nin seçim politikası rüşvet

 

Erken seçim kararı alan Erdoğan AKP’si tüm planlarını buna göre yapıyor. Seçim ekonomisine geçerek “rüşvetle” oy almayı hesaplıyor. Bu seçim ekonomisinin maliyetinin 24 milyar liranın çok üstünde olduğu söyleniyor. Yoksullaştırılan milyonların çaresizliği oy deposu olarak kullanılmak isteniyor. Sadaka dağıtılarak oy toplanmak isteniyor.

Bu amaçla AKP “rüşvet” dağıtmaya başladı. Emekliye ikramiye, öğrencilere af, imar barışı ve vergi affı gibi konuları kapsayan Vergi ve Diğer Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı, Plan ve Bütçe Komisyonu’nda kabul edildi. Yanı sıra, yaz aylarının ön günlerinde kömür dağıtımı yapıldığı gündeme geldi.

Açlık sınırı altında bir yaşama mahkûm ettiklerinin gelecek endişesini üç kuruşluk yardımlarla oya dönüştürmeye çalışan AKP, yanı sıra hizmetkârı olduğu sermaye sınıfının gönlünü de hoş tutmaya çalışıyor. Yoksullara dağıtılanlardan çok daha fazlası kapitalistlere peşkeş çekiliyor. Erdoğan tarafından sermayedarlara seslenilirken sıklıkla OHAL’i sizin için çıkardık denilmesi tesadüf değil. Sermaye tekelleri bir taraftan ekonomik yollarla teskin edilirken, diğer taraftan geniş oy imkânı sağlayan küçük ve orta boy şirket sahiplerine de rüşvet dağıtılıyor.

AKP bilindiği üzere bu kesimlere 2017’deki referandum öncesinde de Kredi Garanti Fonu (KGF) desteği sağlamıştı. Şimdi, 24 Haziran seçimlerine kısa süre kala yine yönünü orta boy patronlara çevirdi. Vergi, imar ve öğrenci affı ile konutta KDV indiriminden sonra şimdi de KOBİ ve esnaflara KGF desteği geliyor.

AKP’nin sermaye sınıfına yönelik çok yönlü yardımlarının bir yanı mali olurken diğer yanı da onlara sınırsız sömürü imkânı vermek oluyor. Öyle ki seçim sürecinde (Mayıs-Haziran aylarında) kapitalist işletmelere yönelik herhangi bir denetim yapılmasını çıkardığı yasayla da engellemiş oldu.

Rüşvetle satın alma politikası bu defa AKP’yi kurtarabilecek mi göreceğiz. Ancak burada dikkat çeken en önemli taraf AKP’nin toplumsal çürümeyi oya dönüştürme çabasıdır. Oysa çeşitli toplumsal katmanlara sunulan bu imkânların bir seçimlik değil, daha planlı, sürekli bir şekilde pekâlâ kalıcılaştırılabileceği de görülmektedir. Ancak bir sermaye partisi olarak AKP, on milyonlarca yoksulu sefaletten kurtarmayı, kendisinin de parçası olduğu bu kölelik düzenine son vermeyi değil, bu durumu fırsata çevirmeyi hesap etmektedir. Şimdiye kadar başarılı olduğu da yadsınamaz. Haliyle AKP gibi bir düzen partisinin bunu sadece seçimler öncesi yapmasında şaşılacak bir taraf yoktur.

Öte yandan kendisi rüşvet bataklığına batmışken, son olarak da Zarrab vesilesiyle bu bir kez daha belgelenmişken, lüks bir kol saatine kilitli kapıları açanlar, rüşvet aldıklarının önüne yatanlar on milyonlarca emekçiyi de kendileri gibi sanmaktadır. Ancak bu haksız kapitalist sistemin yoksullaştırdığı on milyonlar bu yozlaşmanın, bu çürümenin daha fazla parçası olmayacaklardır.

Emekleriyle yaşam savaşı verenler, alınterlerini çalanlarla aynı bataklıkta çürümemek için çırpınacak, sömürünün, toplumsal eşitsizliğin, adaletsizliğin olmadığı daha güzel bir dünya ve aydınlık yarınlara çıkmanın yolunu mutlaka bulacaklardır. AKP gibi düzen partileriyse yoksulluğun kendilerinin sebep olduğu bir durum olduğunu, ancak bunun onursuzluk anlamına gelmediğini göreceklerdir. Ahlak gibi insani erdemlerden yoksun olanlar, bu değerlerin parayla pulla satın alınamayacağını bir kere daha yaşayarak tadacaklardır. Yoksullar ise kendi istemleri dışında zorla itildikleri bu bataklıktan çıkmayı mutlaka başaracaktır. Ancak bu bataklıktan beslenenlerin ise daha derinlere saplanıp orada çürümek dışında hiçbir çıkış yolu yoktur.

 

 

 

 

Ekonomideki kırılganlık ortaya seriliyor

 

Sermaye devleti “ekonomideki belirsizlikler” gerekçesiyle erken seçim kararı alsa da, yabancı sermayeye ve ithalata bağımlılık Türkiye kapitalizminin krizini büyüterek ekonomiyi çöküşe doğru sürüklüyor. “Seçimler ile belirsizlik ortadan kalkacak” iddiası, krizin faturasının ödettirildiği işçi sınıfı ve emekçileri boş hayallere sürükleme işlevi görüyor. AKP şefleri başta olmak üzere sermaye temsilcilerinin “istikrar” yalanlarıyla birlikte döviz TL karşısında rekor tazelemeye devam ediyor. Bu ise Türkiye kapitalizminin çarklarındaki kırılganlığı ortaya seriyor.

Dışa bağımlılık-döviz kuru-enflasyon çıkmazı

Türkiye kapitalizminin bağımlı olduğu ithalatta yaşanan artışlar dış ticaret açığını giderek büyütüyor. Aynı zamanda uluslararası piyasalardaki hareketle birlikte dövizdeki tırmanışın sürmesi, enflasyondaki yükselişin önünün alınamamasına yol açıyor. Enflasyondaki yükseliş ise ekonomideki dengesizliği ve güvensizliği yükselterek TL’den kaçışlara hız veriyor. Sonuç ise, dövizdeki tırmanışın devam etmesi ve TL’nin daha fazla değer kaybı oluyor. Bunun son göstergesi de Nisan ayı enflasyon rakamlarının açıklanmasının ardından yükselişe geçen dövizin ilerleyen günlerde tırmanışını sürdürmesi oldu. Sonrasında da Trump’ın İran’la nükleer anlaşmayla ilgili kararı TL’nin kayıplarını büyüttü ve döviz yeni rekorlar kırdı.

Enflasyonda ithalat bağımlılığının ve dövizin etkisi

Nisan ayı sonunda faiz arttırma kararı alan Merkez Bankası (TCMB) 4 Mayıs’ta açıklanan enflasyon rakamlarına dair değerlendirmesinde de bu olgulara işaret etti. TCMB’nin değerlendirmesinde döviz kurundaki hareketliliğe “liradaki birikimli değer kaybı” ifadeleriyle yer verilirken, bunun enerji ve temel mal grubu fiyatlarında artışa yol açtığı kaydedildi.

Ayrıca, Nisan ayında üretici fiyatlarının daha da yükseldiğine dikkat çekilerek “Tüketici fiyatları üzerinde üretici fiyatları kaynaklı maliyet baskıları bir önceki aya kıyasla artarak güçlü seyrini korumuştur” denildi. Merkez Bankası, faiz kararını da “dövizdeki beklenmedik artış” ile gerekçelendirmiş, sonrasında da yıl sonu enflasyon tahminini yükseltmişti.

 

 

 

 

Düzen partileri adaylarını belirledi

 

Hem iktidar hem de muhalefet açısından düzen siyasetinin krizini ortaya seren 24 Haziran erken seçimi için sermaye partileri cumhurbaşkanı adaylarını belirledi.

Yönetememe krizi yaşayan AKP-MHP ittifakının “ekonomik ve siyasal” gerekçeler öne sürerek aldığı 24 Haziran erken seçim kararı, “aday” tartışmalarıyla birlikte düzen muhalefetindeki krizi de su yüzüne çıkarmıştı.

Aralarında “ortak aday” tartışmalarında bir sonuç alamayan CHP, İYİ Parti ve SP kendi adaylarını çıkarmaya karar vermişti. 4 Nisan’da adayının Muharrem İnce olduğunu açıklayan CHP ile birlikte düzen partilerinin adayları resmileşmiş oldu. SP Temel Karamollaoğlu’nu, İYİ Parti ise Meral Akşener’i aday gösterdi.

AKP-MHP ittifakının adayı da Tayyip Erdoğan olurken, Vatan Partisi’nin adayı ise Doğu Perinçek oldu.

Halkların Demokratik Partisi (HDP), ise 5 Nisan’da cumhurbaşkanı adaylarının Selahattin Demirtaş olduğunu açıkladı. Aday tanıtım etkinliklerinde Demirtaş’ın gönderdiği mesaj da okundu. Kendisini aday gösterenlere teşekkür eden Demirtaş; “Zorlu ve adaletsiz bir seçim kampanyası olacağına kuşku yok. Zorbaların yaptıkları, yapacaklarının da teminatıdır. Ama yılmak yok. Geri adım atmak yok” dedi.


 
§