11 Mayıs 2018
Sayı: KB 2018/19

Emekçiler sadece mücadeleyle kazanabilir!
Ara sıra devrimden söz etmek!..
AKP’nin seçim politikası rüşvet
Toplumda mücadele mayalanıyor!
PAGEV raporunu yayınladı: Petrokimya patronları büyüyor!
Sayın Mammadov, sahip olduklarınız bizden çaldıklarınızdır!
“Sorumlular patronlar ve patronları koruyanlar!”
Direnişçi kamu emekçileri: “OHAL’e yeter, TAMAM”
Kayseri 1 Mayıs’ı üzerine…
İşçiler, emekçiler ve öğrenciler ne diyor?
24 Haziran seçimleri üzerine… Düzene karşı DEVRİM!
Kore Yarımadası’nda “yeni bir tarih”
Lübnan halkı direnişi tercih etti!
Ermeni emekçileri Sarkisyan’a geçit vermedi
Bir acıdan bin acıya göç
Kapitalizmde anne olmak
Gebze İşçilerin Birliği Derneği’nden engelleme açıklaması
İŞKUR, işsizlik fonunun yağmasını pazarlıyor
DGB ve DLB üç fidanı mezarları başında andı
Bazen Şerif oldun, bazen Mahzuni
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Bir acıdan bin acıya göç*

 

Açlık, yoksulluk ve kıtlıktan; geçim sıkıntısı ve işsizlikten; ayrımcılıktan, devlet şiddetinden ve savaşlardan yükselen kuvvetli göç dalgaları yaşanmaktadır. Bugün dünyada 65 milyonu geçkin mültecinin olduğu söylenmektedir.

Fransa ve Çin’in mezhep çatışmalarını körükleyerek petrol kaynaklarını ele geçirmeye çalıştığı Orta Afrika Cumhuriyeti’nden, ABD’nin işgal ettikten sonra mezhepsel temelde ayrımları derinleştirerek çekildiği Irak’tan, Sovyetlerin yıkılmasından sonra emperyalist dünyanın ilk savaş fitilini ateşlediği Afganistan’dan... Kapitalizmin pençeleriyle sarılmış tüm dünya ülkelerinden insanlar, azınlıklar, topluluklar, kitleler daha iyi bir yaşam umuduyla yollara düşmekte, göç etmektedirler.

Son dönemde en fazla göç, emperyalistler arası nüfuz mücadelelerinin sürdüğü Ortadoğu ülkelerinden, özellikle de 2011 Nisan’ından bu yana emperyalist müdahale ile başlayan ve derinleştirilen iç savaşın sürdüğü Suriye’den yaşanmaktadır. Dünya hakimiyet kavgasının alanı olarak iç savaşla, dinsel gerici çetelerin devreye sokulmasıyla harabeye dönüştürülen Suriye’den göç eden pek çok insanın duraklarından biri Türkiye’dir. Emperyalistlerin başlarına musallat ettiği IŞİD’den, her şeylerini yitirdikleri bu savaştan kaçıp yaşamak için yollara düşenler Türkiye durağında ölümden, ölümle eşdeğer bir yaşamdan kaçamamaktadırlar. Aşılan sınırların ötesinde yeni sınırlar belirmekte, yeni engeller çıkmakta ve bütün dünyanın emekçiler ve ezilenler için birer hapishaneye dönüştürüldüğü gerçeği acımasızca karşılarına dikilmektedir.

Misafir gözüyle bakılan, mülteci hakkı tanınmayıp “geçici koruma”yla geçiştirilen, gönderilecekleri mi yoksa tampon bir bölgeye mi yerleştirilecekler tüm kaderleri Bakanlar Kurulu’nun kararına -esasen emperyalist pazarlıklara- bağlanan Suriyeliler için Türkiye’de yaşam oldukça zor geçmektedir.

Halklar arasında eşitlik ve özgürlük temelinde kamusal dostluk ve dayanışma inşa etme amacıyla 2014 yılında İzmir’de kurulan Halklararası Dayanışma Köprüsü Derneği’nin, umut yolculuğunda cansız bedeni Bodrum kıyısına vuran 3 yaşındaki Alan Kurdi’nin adını verdiği ve 3.’sünü düzenlediği Alan Kurdi Çalıştayı’nın sınırlı verileri dahi Suriyeli mültecilerin Türkiye’deki güvencesiz, “geçici” sayılan, korkunç yaşamlarına ışık tutmaktadır.

Derneğin İzmir’de (Buca, Bayraklı, Karşıyaka, Bornova, Konak, Yamanlar, Gaziemir, Çiğli ve Torbalı’da) yaşayan 103 kadın ve 63 erkek olmak üzere 169 mülteciyle yaptığı görüşmelere ve 972 mültecinin barınma koşulları hakkında edindiği bilgilere göre mültecilerin kişi başına düşen geliri aylık 195 TL’dir. Yine bu verilere göre mülteciler tuvaleti ve mutfağı olmayan izbe yerlerde yaşamak zorunda kalmaktadırlar. %75’i herhangi bir yardım alamamakta, %40’ı kiralarını düzenli ödeyememektedir. (Avrupa Birliği ödeneği, belli şartları taşıyan, bakıma muhtaç, engelli, yetim, öksüz çocuğu olanlar ve kadınlar tarafından geçimi sağlanan ailelere aylık 120 TL’dir.)

Suriyeliler kayıtsız, merdiven altı atölyelerde, ağır ve tehlikeli işlerde, düşük ücretle gün bitimine kadar çalışmanın, inşaatlarda yarı yevmiyeyle verilen işlerin, tarlalarda karın tokluğuna mevsimlik işçiliğin, dilenciliğin özneleri olmaktadır. Eğitim göremeyen ve 2 milyonu aşmış olan çocuk işçilerin büyük bir kısmını Suriyeli çocuklar oluşturmaktadır. Suriyeli kadın ve çocuklar fuhuşun, istismarın pençesinde bir yaşama itilmektedirler.

Emperyalistlerin kaynaklar üzerindeki kavgasının veya nüfuz mücadelelerinin yanı sıra bu kaynakları işleyecek, bunlardan ürün çıkaracak işgücüne, beşeri sermayeye olan ihtiyaçlarını savaşlarla nasıl karşıladıkları, yaşadıkları çok yönlü bunalımın faturasını dünya işçi ve emekçilerine nasıl ödettikleri Suriye örneği üzerinden açıkça görülmektedir. Kendi refahlarının güvencesi, karış karış yağmaladıkları topraklarda (Irak, Afganistan, Somali, Yemen, Orta Afrika Cumhuriyeti, Tayland, Suriye vd.) tüm dünya işçi ve emekçilerinin güvencesizliği ve sömürüsü üzerine kuruludur.

Tek çıkış yolu ise dünyayı cehenneme çeviren emperyalistlere karşı yine aynı dünyayı emek gücüyle döndüren her milliyetten, her mezhepten işçi ve emekçilerin sınırsız ve sömürüsüz bir dünya kurma mücadelesidir. Asalakların değil, üretenlerin olduğu bir dünyaya yolculuk için mücadeleye!

* Ahmet Telli, “Göç” şiiri

 

 

 

 

Yemen’de koleraya karşı aşı kampanyası

 

Emperyalist devletlerin ve başta Suudi Arabistan olmak üzere bölgedeki işbirlikçilerinin yıllardır sürdürdüğü saldırılarla harabeye çevrilen, açlık, susuzluk ve salgın hastalıkların yaşandığı Yemen’de kolera salgınına karşı aşı kampanyası başlatıldı.

Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) 6 Mayıs günü başlattığı ve 10 Mayıs’a kadar süreceği aktarılan kampanya kapsamında Aden vilayetinde aşılamalar yapıldığı ve 350 bin kişinin aşılanmasının hedeflendiği belirtildi.

WHO Yemen’de Nisan 2017’den bu yana 2 bin 200 kişinin kolera sonucu yaşamını yitirdiğini, 1 milyon kişinin de kolera şüphesi taşıdığını belirtirken, nüfusun yüzde 60’ı temel sağlık hizmetlerinden yararlanamıyor, sağlık merkezlerinin yarısı ise kapalı.


 
§