29 Eylül 2017
Sayı: KB 2017/37

İşçilerin birliği halkların kardeşliği!
Milliyetçilikte yarışıyorlar
Bağımsızlık referandumu ve Türk sermaye devleti
BDSP, İstanbul ve Ankara’da Ulucanlar şehitlerini andı
TİS görüşmeleri yaklaşırken unutulmaması gerekenler
Memur Sen yandaşlıkta sınırları zorluyor
“Başka bir sendikal hareket mümkün!”
Fabrika çalışmalarımızın önemine ve rolüne dair...
Ekim Devrimi üzerine - V. İ. Lenin
Almanya seçim sonuçları ve yakıcı sorunları
Kürdistan bağımsızlık referandumu ve ötesi
Yurtdışında 100. yıl etkinliğine çağrı…
Filistin’i anti-emperyalist/anti-siyonist direniş özgürleştirir!
“Turnuvayı birliğimizi ve mücadelemizi güçlendirmek için bir adım olarak görüyoruz”
Kadının kurtuluşu sosyalizmde!
“Öz savunma”yı ihtiyaç kılan düzen yıkılmadıkça kadın cinayetleri devam edecektir
Değiştirmek için kapitalist dünyayı kavrama kılavuzu Kapital 150 yaşında
Hanedeki olasılık hikayesi
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Hanedeki olasılık hikayesi

 

Yolun karşısına geçip, az evvel içerisinde yürüdüğü insanlara karşıdan baktı. Gördüğü şey insanların hep acelelerinin oluşuydu. Kimsenin “burnundan kıl aldırmadığı” erişilmez ve memnun görüntüleriydi yalnızca. Halbuki az evvel “sen”din o kalabalıklarda yürüyen. Yalnızlığını, çaresizliğini tahlil ediyordun. Netice! Hep aynı. Hep birileri, bazen biri, genelde kendinsin suçlu. Şimdi kendisine yolun karşısından bakan ve kalabalıkta kendisi gibi olanlar içerisinden kendini arayan insan, kendisini neden kaybettiği üzerine uzun tahliller yaptıktan sonra yine aynı neticeye erişti. Suçlu onlar, o, belki de kendisiydi. Peki! Suç neydi?

Olasılıkları koymamış mıydı bir bir ortaya? Tek tek üzerine düşünmüştü ihtimallerin. Tesadüflere olasılık tanımamıştı. Biliyordu! Olan üzerine riskleri daralttıkça, olası olanın olasılığı eylemi üzerine koşullamaların, hezimete ya da nihayete erebileceğini.

Hanesinde çalkantılı bir ekonomiye sahip olan insan, sabah ile akşam arasına sıkıştırılmış emek ticaretinde, bugün de sorunsuz olarak satabildi emeğini. Sağlığı belli belirsiz iyi gibiydi. Koşar adım çıktı işinden. Sabah yolun karşısından bakarken kendine, (bu filmin bedeli; işe 10 dakika geç kaldığı için ustabaşından azar yemek olma koşuluydu) akşam olmuştu gene. Kalabalıkta, kalabalıktakiler gibi hızlı, kızgın, kovalayanı varmışçasına yürüdüğünü fark edince, yolun karşısına geçti yine. Baktı uzun uzun insanlığa. Sesli sesli düşündü. Yanında biri olsa muhtemelen duyacaktı, düşündüklerinin homurdanışla sese dönüşmesini.

- Şimdi ben!

- Ben; güneş doğmadan çıktım evden. Ben 21 yıldır güneş doğmadan çıkıyorum evden. Koşar adım gittim işe. Giderken 10 dakika duraklayıp, kendime baktım diye 10 dakika azar yedim ustabaşından. 10 yıldır çalışıyor olmamın, hatırı bile yok, bu iş yerinde.

- Demek ki kaybetsem sağlığımı, yani yatalak hasta olsam ve iyileşme ihtimalim 1 ay olsa… 10 dakika gecikmeye, haysiyetimi sorgulayan bu işveren yaltakçısı, kraldan çok kralcıysa, variyetin sahibi saniye olsun tutmaz beni, bu iş yerinde.

Aklına, fabrika önünde aldığı bildiri geldi. “Güvencesiz çalışma koşulları…” falan diye bir şey yazıyordu.

- “Evet benim yarınımın güvencesi yok!” dedi.

Yetmiyordu aldığı. Yetmesi için detaylı hesaplar yapıp, kırpıp, kısıp, azaltıp ayın sonundaki yeni maaş gününe kadar muazzam badireler atlatıyordu. Eline geçtiğinde maaşı, geçmiş aydan kalan hiçbir sıkıntı aklına bile gelmiyordu. Kirayı, faturaları, çocukların birincil ihtiyaçlarını, yaşamsal gıda malzemelerini, onu, bunu, şunu derken 3 gün sonra yine başlayacaktı ay sonu maratonu. Aynı teraneyi 21 yıldır soluksuz sürdürüyordu.

- Madem ki aldığım yetmiyor, madem ki 21 yıldır hiç yetmedi, madem ki bu böyle gideceğe benzer… diye söylenmeye devam ederken, bildirideki birkaç kelime daha geldi aklına. “Kölelik düzeni!” yazıyordu.

- Köle mi? Aç kalma olasılığı bu kadar yüksekken, köle bile değilim ben!

Sigara çıkardı cebinden. Saydı pakette üstünkörü kaç tane kaldığını. Öyle ya; içtiği sigara 10 adet ekmeğe bedeldi, az para alıyor, hem de aldığı az paranın, fazlasıyla vergisini veriyordu. Bunları o dağıtılan bildiriyi alıp okumadan önce hiç düşünmemişti. Beyninde şimşekler çakıyordu adeta. Neyse ki kurtulabildi bu buhranlı fikirlerden. Zor bela yakabildi bir sigara.

- Ölsem!... Arkada kalanlarımın hiçbir dayanağı yok. Yaşarken de dayanılası değil bu hayat.

- Hep susan, hep kenardan seyredendim. “Susma! Sustukça, sıra sana gelecek” diyorlardı. Sıra hiç bizden gitmedi.

Silkindi insan. Yolun karşısındaki kalabalığa karışıp, evine doğru koşar adım yürüyüp gitti.

Yarın yine kendini tekrarlayacak yaşantısı.

Tam 21 yıldır,

Yani 7 bin 670 gündür; bu senaryonun baş karakteri olarak sürdürmüyor muydu oyunu? Oyuncular değişiyor, oyun hep aynı kalmıyor muydu?

B. Mahir

 

 

 

 

10 Ekim Katliamı Davası’nda 5. duruşma

 

10 Ekim 2015’te Ankara Garı’nda IŞİD eliyle gerçekleştirilen katliamda 102 kişinin yaşamını yitirmesiyle ilgili davanın 5. duruşması 25-26 Eylül’de Ankara  4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.

19’u tutuklu, 17’si firari 36 sanığın yargılandığı duruşmanın ilk günü mahkeme heyetinin dosyaya eklenen belgeleri okunmasıyla başladı.

Av. Ahmet Özder tanıkların mahkemede dinlenmesini istedi. Av. Zinet Özçelik ise kamu görevlilerinin katliamdaki sorumluluklarına dikkat çekerek alana çoklu ambulans gönderilmediğini, olay yerine gelen triaj ekibinin triaj yapmadığını belirtti. Patlama sonrası 11 ambulansın hiç yaralı almadığını vurgulayarak “Ambulansların büyük bölümü insanlar çırpına çırpına hayatını kaybettikten sonra ölülerini taşımışlar” dedi.

Özçelik, polislere de ‘bomba saldırısına karşı kendiniz koruyun’ denildiğini hatırlattı ve sağlık organizasyonunun yapılmaması nedeniyle ölüm sayısının arttığını ifade ederek bunun üzerinin örtülemeyeceğini söyledi.

Özçelik, olayda sorumlu olan polislerin de mahkemede dinlenmesini talep etti.

Öğle arasının ardından devam eden duruşmada 7 Şubat 2017’de Antep’te gözaltına alınarak tutuklanan IŞİD’in bomba malzemelerini saklamak için kullandığı depoları kiralayan Mehmet Fatih Alıcı’nın polisteki ifadesi ortaya çıktı.

Antep’teki düğün katliamı dava dosyasına giren Alıcı ifadesinde, örgütün talimatıyla bomba malzemelerinin saklanması için Antep’te depo kiraladığını, bu malzemeleri IŞİD üyeleri tarafından kendisine söylenen isimlere teslim ettiğini söyledi.

Alıcı, 10 Ekim’den önce de kendisine bomba yapımında kullanılan malzemeler geldiğini anlattı.

Duruşmanın ikinci gününde ise sanıklar suçlamaları reddederek demagojiler eşliğinde tahliyelerini istediler. Avukatlara sataşmaları sonucu duruşma salonunda gerginlikler yaşandı.

Savcı mütalaasında bilirkişi raporlarının dönüşünün beklenmesini, sanıkların tutukluluk durumunun devamını, kamu görevlilerinin bu davada tanık olarak dinlenmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle reddini istedi.

Mahkeme heyeti, müştekilerin ve suçtan zarar görenlerin davaya kabulüne, bilirkişilere teslim edilen dijital materyal ve görüntülerin beklenmesine, sanık Cuma Dabanıyassı, Bestami Işık ve Mehmet Korkmaz hakkında açılan dava ve Esin Durgun’un ifadeleri için yazılan müzekkerelerin beklenmesine, kamu görevlilerinin ve sanıkların eşlerinin dinlenmesinin reddine karar verdi. Dava 22-23 Kasım’a ertelendi.


 
§