29 Eylül 2017
Sayı: KB 2017/37

İşçilerin birliği halkların kardeşliği!
Milliyetçilikte yarışıyorlar
Bağımsızlık referandumu ve Türk sermaye devleti
BDSP, İstanbul ve Ankara’da Ulucanlar şehitlerini andı
TİS görüşmeleri yaklaşırken unutulmaması gerekenler
Memur Sen yandaşlıkta sınırları zorluyor
“Başka bir sendikal hareket mümkün!”
Fabrika çalışmalarımızın önemine ve rolüne dair...
Ekim Devrimi üzerine - V. İ. Lenin
Almanya seçim sonuçları ve yakıcı sorunları
Kürdistan bağımsızlık referandumu ve ötesi
Yurtdışında 100. yıl etkinliğine çağrı…
Filistin’i anti-emperyalist/anti-siyonist direniş özgürleştirir!
“Turnuvayı birliğimizi ve mücadelemizi güçlendirmek için bir adım olarak görüyoruz”
Kadının kurtuluşu sosyalizmde!
“Öz savunma”yı ihtiyaç kılan düzen yıkılmadıkça kadın cinayetleri devam edecektir
Değiştirmek için kapitalist dünyayı kavrama kılavuzu Kapital 150 yaşında
Hanedeki olasılık hikayesi
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Bağımsızlık referandumu ve Türk sermaye devleti

 

Irak Kürdistan’ı referandumu 2014 yılından beri ciddi anlamda gündemdeydi. Son dönemde Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) IŞİD’e karşı gerçekleştirdiği Musul ve Kerkük operasyonlarından sonra Kerkük, Diyala ve Ninova da dahil olmak üzere bölgede peşmerge etkin güç haline geldi.

Ortaya çıkan bu realite 1 Kasım seçimleri öncesi koltuğu sallantıda olan Barzani için tarihi bir fırsattı. 2014 yılında gündeme gelen referandum ABD’nin “zamansız” uyarısıyla ertelenmişti. Ama Barzani’nin de çok zamanı kalmamıştı. Siyaseten varlığını sürdürebilmek için bir atılıma ihtiyacı vardı. Ve bu atılımın adı bağımsızlık referandumu oldu. ABD yine “zamansız” uyarısında bulundu. IŞİD’e karşı operasyonlar bitmeden, Suriye’de kendi lehine bir denge oluşmadan Irak defterinin tekrar açılmasını istemiyordu. Bir zaman aralığı bile verdi. İki sene sonra konuyu masaya yatırmayı teklif etti. Ancak demin de belirttiğimiz gibi değil iki yıl, Kasım’a kadar, yani iki ay içerisinde Barzani’nin kendi siyasal geleceği için bu adım mecburi hale gelmişti.

Referanduma İsrail açık desteğini belirtti. Bölgede Arap ve Şii olmayan bir devletin kurulması, bu devletin de fiziken İran ile arasında doğal bir sete dönüşmesi İsrail için stratejik öneme sahipti. Yine bölgenin gerici gücü Suudi Arabistan da çok cesurca olmasa da IKBY’ye desteğini sundu. Bölgede İran ve diğer Şii güçlerle ortak hareket eden Irak’ın zayıflaması Suudi Arabistan’ın lehineydi. Türkiye neredeyse son birkaç aya kadar konu hakkında görmedim-duymadım-bilmiyorum oyununu oynadı. Bunun arkasında ABD’nin tutumunun ne olacağının belirsizliği ve IKBY ile kurulan güçlü ticari ilişkiler vardı.

Türkiye’nin Almanya’dan sonraki en büyük ihracat kalemi IKBY’yle yapılan ticaretten oluşmaktadır. Bu ihracat kaleminin önemli kısmını AKP’nin en büyük destekçisi olan müteahhit takımı sağlamaktadır. Bağdat’la arası soğuk olan Türk sermaye devletinin IKBY ile geliştirdiği ilişkiler onu ilk etapta temkinli davranmaya itti. Fakat IKBY’nin Kerkük’ü referandum sınırlarına alması ve ABD’nin de “zamansızlık” ısrarı Türk sermaye devletinin sesini yükseltmesinin maddi zemini oldu. ABD, Türk sermaye devletini cesaretlendirerek IKBY üzerinde caydırıcı bir etken oluşturmak istedi. Ancak yaşananlar gösterdi ki Türk sermaye devletinin bölgede caydırıcılığı da inandırıcılığı da yoktur. Türk sermaye devletinin içeride şovenizmi de azdırarak iç siyasetin malzemesi haline getirdiği IKBY’ye dönük savaş kışkırtıcılığı Barzani için endişe sebebi bile olmadı.

25 Eylül itibariyle IKBY referandumu gerçekleşti ve ilk sonuçlara göre %93 oranında bağımsızlığa ‘Evet’ denildiği ortaya çıktı. Barzani bu sonucu cebine koyarak ömrünü uzattı. Şu sıralar bir anda yakınlaşılan Irak ile beraber ortak tatbikatlar yapan TSK ise AKP’nin askeri-politik enstrümanlığını yapıyor. Tatbikatta dağ taş vuruluyor. TBMM’de Kürt halkına düşman olan üç parti AKP, CHP ve MHP’nin kalkan elleriyle sınır ötesi tezkeresinin süresi bir sene daha uzatılıyor. Boyalı basın “savaş” diye yazıyor. Ve tabi ki sahnenin baş çığırtkanı T. Erdoğan da boş durmuyor. “Askeri müdahale dahil gereği neyse yapılır”, “Bir gece ansızın gelebiliriz” diyen Erdoğan için IKBY’de gerçekleşen referandum adeta at koşturulacak bir boşluğa dönüştü. ABD’nin uzun bir süreden sonra kendini bir konuda pohpohlaması çok hoşuna gitmiş olmalı ki gittiği açılışların bile temel konusu IKBY’ye askeri müdahale oluyor.

Boyalı basın manşetleri savaş nidalarıyla dolu olsa da yandaş kalemşorların çoğu temkinli davranarak referandum karşısında mutlak bir çizgide durmuyorlar. Çünkü IKBY’ye dönük mevcut hamaset dolu dış politikanın sürdürülebilir bir yanı yoktur. IKBY ile kurulan ticari ilişkiler Türkiye için dondurulabilecek, ambargo uygulanabilecek ilişkiler değildir. Nitekim Ekonomi Bakanı, Rusya macerasını hatırlatarak bunu açık açık dile getirmeye bile cesaret etti.

AKP’nin IKBY’ye yönelik tehditleri ABD izin verdiği müddetçe sürecektir. Türk sermaye devletinin ABD’den en büyük beklentisi ise Kerkük’e yönelik askeri işgal tezkeresi olabilir. Kerkük üzerinden kopan Türkmen edebiyatının temelinde de bu vardır. Fakat bu, emperyalistler arası dengeler, bölgenin mevcut tablosu ve sermaye devletinin sürekli tosladığı kendi sınırları dikkate alındığında boş bir hayal olarak kalmaya mahkumdur.

 

 

 

 

CHP Kürt halkına karşı kirli ittifaka çağırdı

Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde (IKYB) “bağımsızlık referandumu”nun yapıldığı gün dahi, Türk sermaye devleti cephesinden konuyla ilgili açıklamalar gelmeye devam etti.

Düzen partileri referandum konusunda sermaye devletinin geleneksel Kürt düşmanı politikalarına sarılırken, ‘sosyal-demokrat’ CHP’den de IKBY’deki referanduma karşı yaptırımlarda bulunulması, Kürdistan üzerindeki gerici/kirli ittifakın güçlendirilmesi çağrısı yapıldı.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Öztürk Yılmaz, mecliste düzenlediği basın toplantısında, referandumu gayrı meşru gördüklerini ve sonuçlarını tanımayacaklarını belirtti. AKP’yi bugüne kadar Barzani’ye destek olmakla suçlayan Yılmaz, bölge devletlerinin Kürt halkına karşı tarihsel ittifakını anarcasına “Irak merkezi hükumetiyle, İran ile daha yakın bir işbirliği içinde bundan sonra ortak adımlar atılması gerektiğini düşünüyoruz” dedi.

Yılmaz, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne dair yaptırımlarda bulunulmasını isteyerek “Bölgemizde savaş olmasını istemeyiz ama Barzani’nin bu sorumsuz adımına karşı da sessiz kalınmaması gerekir. Bunun ne olacağına ilişkin daha önce ticari ve ekonomik hususlar açıklamıştım” diye konuştu.

 
§