25 Kasım 2016
Sayı: KB 2016/44

Ekonomik-sosyal kriz derinleşiyor
Gericiliğe rıza göstermiyor, direnişi seçiyoruz!
Yeni KHK’lar: Saldırı ve baskı paketleri!
Kürt halkına yönelik saldırılar sürüyor
Grev hakkına saldırıya OHAL kılıfı
Ne diplomasi, ne yargı: Tek yol direniş!
Her açıdan zor bir yıla giriyoruz
Petro-kimya sektöründe meslek hastalıkları
Düzenin çarkı işçi kanıyla dönüyor!
Şirvan’dan yansıyan katliam düzeni
Düzenin çok yönlü bunalımı ve devrim seçeneği
TKİP’nin 18. kuruluş yıldönümü etkinliği gerçekleşti
Ekim Devrimi aynasında yayınların önemi
Kapitalist dünya ekonomisinde kriz dinamikleri büyüyor
Emperyalist saldırganlıkta yeni bir döneme doğru
Marakeş Konferansı: Çevre tekellerin insafında!
Gençlik devrime, mücadeleye!
Üniversitelerde baskılar artıyor
“Direnişi seçiyoruz!”
Cumartesi Anneleri Hayrettin Eren’in akıbetini sordu
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Cumartesi Anneleri Hayrettin Eren’in akıbetini sordu

 

Cumartesi Anneleri 19 Kasım’da Galatasaray Meydanı’nda gerçekleştirdikleri 608. eylemlerinde Kasım 1980’de gözaltında kaybedilen Hayrettin Eren’in akıbetini sordu.

12 Eylül döneminde kaybedilen Cemil Kırbayır’ın abisi Mikail Kırbayır, 36 yıldır kayıpların bulunması, katillerin cezalandırılması talebini yükselttiklerini, 21 yıldır da Galatasaray Meydanı’nda olduklarını söyledi.

1981 yılında gözaltında kaybedilen Süleyman Cihan’ın kardeşi Ahmet Cihan, “Galatasaray oturmaları bu ülkenin ciddi bir ayıbıdır. Devleti yönetenler bu ayıptan kurtulamazlar” diyerek, kayıpların yerinin açıklanmasını istedi.

Hayrettin Eren’in annesi Elmas Eren de Mehmet Ağar’ın “Bir tuğla çekersem duvar yıkılır” sözlerine değinerek “Çek bu tuğlayı artık. Çocuklarımız bulunsun” dedi. Elmas Ana “Yıkılmayacağız. Son nefesime kadar buradayım” diye ekledi. Hayrettin Eren’in kardeşi Faruk Eren 12 Eylül koşullarında kayıp yakınlarının mücadelesine dair “Yazılacaksa bu ülkede demokrasi mücadelesi tarihi, bu kadınlar çok önemli, onlara çok şey borçluyuz” diye konuştu. Hayrettin Eren’in kardeşi İkbal Eren de yakınlarını bulamadan yaşamını yitiren Cumartesi Anneleri’ni andı.

Kayıp yakınlarının konuşmalarından sonra basın açıklaması Ümit Tekay Dişli tarafından okundu. Açıklamada Hayrettin Eren’in gözaltında kaybedilmesi şu ifadelerle anlatıldı: “26 yaşındaki Hayrettin Eren 12 Eylül askeri darbesinin hemen ardından, 21 Kasım 1980 tarihinde babasına ait otomobille yola çıktı. Saraçhane Haşim İşcan Geçidi’ne geldiğinde arkadaşı ile birlikte gözaltına alınarak Karagümrük Karakolu’na götürüldü.

Olaydan haberdar olan Elmas Eren, Karagümrük Karakolu’na gitti. Gözaltı kayıt defterinde oğlunun adını gördü. Karakoldakiler Hayrettin’i aynı operasyonda gözaltına alınan 8 kişi ile birlikte Gayrettepe’deki Siyasi Şube’ye gönderdiklerini söylediler.

Anne Elmas Eren Gayrettepe’ye koştu. Hayrettin’in gözaltına alınırken kullandığı babasına ait 34 F 6798 plakalı otomobil Siyasi Şube’nin bahçesindeydi ama ona ‘Gözaltında böyle biri yok’ denildi.

Oysa Hayrettin Eren, Siyasi Şube’nin alt katındaki hücredeydi. Başında Fikret Işınkaralar’ın olduğu işkence timine ifade vermeyi reddediyor, sorulan soruları cevaplamıyordu. Annesi şubenin kapısında beklerken o içeride yoğun işkence görüyordu.”

Açıklamanın devamında yargının Hayrettin Eren’in gözaltında kaybedilmesine ve katillerinin korunmasına verdiği destek şu sözlerle anlatıldı: “Aynı operasyonda gözaltına alınan kişiler mahkemeye çıkarıldıklarında yanlarında Hayrettin yoktu. ‘Hayrettin Eren de bizimle birlikte gözaltındaydı’ diyerek ifade verdiler. Suç duyurusunda bulundular ama mahkeme gereğini yapmadı. Eren Ailesi Hayrettin ile birlikte gözaltına alınan ve şubede birlikte sorgulanan tanıklarla birlikte suç duyurusunda bulundu. Etkin bir soruşturma yürütülmedi.

Milli Güvenlik Konseyi başta olmak üzere, tüm resmi makamlara başvuran aile ‘Hayrettin Eren isimli şahıs gözaltına alınmamıştır. Hâlâ aranıyor’ cevabı ile karşılaştı. Hayrettin’in akıbetini açığa çıkarma görevini yerine getirmeyen devlet, Eren Ailesi’nin evine Hayrettin için seçmen kağıdı, askerlik celbi göndermeye devam etti.

Eren Ailesi’nin ve İHD'nin sürdürdüğü hukuk mücadelesine rağmen 36 yıldır hukuk işletilmedi; 'takipsizlik' ve 'zamanaşımı' kararlarıyla hukuka aykırı bir şekilde kapatılmak istenen dosya 2014 yılında Anayasa Mahkemesi’ne taşındı.”

 

 

 

 

243. F Oturması: Roza bebek serbest bırakılsın!

 

Hasta tutsaklar için 19 Kasım’da Galatasaray Meydanı’nda yapılan 243. F Oturması eyleminde İHD İstanbul Şubesi Hapishane Komisyonu adına basın açıklamasını Mine Nazari okudu.

Açıklamada Erdoğan ve AKP’li yetkililerin açıklamalarının kendilerini kaygılandırdığı belirtilerek hapishanelere yönelik yeni bir saldırı olacağından kaygı duydukları ifade edildi. Hasta tutsakların tedavilerini engelleyen bu zihniyete son verilmesi gerektiği vurgulandı.

Ardından Şakran Kadın Hapishanesi’ne kapatılan Meral Ekin Ayata ile 8 aylık hasta bebeği Roza’nın yaşadığı sorunlar, Ayata’nın ablası Nevin’in şu ifadeleriyle anlatıldı: “Şakran Hapishanesi’nde çok kötü koşullarda kalıyorlar. Yetersiz ve sağlıksız besleniyorlar. Anne sütü yetersiz kalıyor. Bebeğe ek gıda alamıyorlar. Bebek Roza’nın aşıları yaptırılamıyor. Ek gıda talebimiz defalarca başvurmamıza rağmen karşılanmadı.”

Açıklamanın devamında Roza bebeğin hapishanede hastalandığı ve hapishane doktorunun yanlış teşhisi nedeniyle aldığı ilaçlardan enfeksiyon kaptığı aktarıldı. Roza’nın hastaneye dahi zamanında götürülmediğine dikkat çekildi.

Ayata’nın sağlık durumuna ilişkin de bilgi verilen açıklamada, ağır astım hastası olduğu, solunum cihazının kendisine 3 ay geç verildiği, 1 saatlik açık görüş hakkının gasp edilerek yarım saate indirildiği belirtildi. Ayata ve Roza bebeğin serbest bırakılması talebiyle açıklama sonlandırıldı.

Meral Ekin Ayata’nın eşi Emir Berat Diner de eylemde söz aldı. Ek gıdalarla çocuğunun beslenmesi gerektiğini ancak dışarıdan bu takviyelerin alınmasına izin verilmediğini söyledi. Eşi ve çocuğunun serbest bırakılmasını isteyerek konuşmasını noktaladı.

 

 

 

 

Gözaltında kaybedilen Hasan Ocak davasında zamanaşımı

 

1995 yılında İstanbul Terörle Mücadele Şubesi polisleri tarafından işkence edilerek katledilen ve bedeni kaybedilen Hasan Ocak davası için zamanaşımı kararı verildi.

Beykoz Cumhuriyet Başsavcılığı, Ocak’ın katledilmesinden bu yana tanık ifadeleri ve raporlara rağmen “faillerin bulunamadığına” hükmetmişti. İşkenceci polislerin isimlerinin “somutlaştırılamadığını” iddia eden savcılık ağırlaştırılmış müebbet ve müebbet hapis cezası gerektiren suçlarda zamanaşımı süresinin 20 yıl olmasına dayanarak Hasan Ocak davasında zamanaşımı kararı verdi. “Görevi kötüye kullanma” suçunda da 5 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu belirten savcılık, soruşturmaya yer olmadığına karar verdi.

Hasan Ocak’ın annesi Emine Ocak’ın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) yaptığı başvuru 2004 Temmuz’unda Ocak’ın yaşam hakkının ihlal edildiğinin tespiti ve aileye 25 bin avro tazminat ödenmesi kararıyla sonuçlanmıştı.


 
§