25 Kasım 2016
Sayı: KB 2016/44

Ekonomik-sosyal kriz derinleşiyor
Gericiliğe rıza göstermiyor, direnişi seçiyoruz!
Yeni KHK’lar: Saldırı ve baskı paketleri!
Kürt halkına yönelik saldırılar sürüyor
Grev hakkına saldırıya OHAL kılıfı
Ne diplomasi, ne yargı: Tek yol direniş!
Her açıdan zor bir yıla giriyoruz
Petro-kimya sektöründe meslek hastalıkları
Düzenin çarkı işçi kanıyla dönüyor!
Şirvan’dan yansıyan katliam düzeni
Düzenin çok yönlü bunalımı ve devrim seçeneği
TKİP’nin 18. kuruluş yıldönümü etkinliği gerçekleşti
Ekim Devrimi aynasında yayınların önemi
Kapitalist dünya ekonomisinde kriz dinamikleri büyüyor
Emperyalist saldırganlıkta yeni bir döneme doğru
Marakeş Konferansı: Çevre tekellerin insafında!
Gençlik devrime, mücadeleye!
Üniversitelerde baskılar artıyor
“Direnişi seçiyoruz!”
Cumartesi Anneleri Hayrettin Eren’in akıbetini sordu
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Kapitalist dünya ekonomisinde kriz dinamikleri büyüyor

 

Son süreçte dolar ve avroda yaşanan aşırı artış kapitalist dünya ekonomisinin krizinin yeni bir göstergesi olarak kayıtlara geçti. Köpük ekonomisinin şaha kalktığı bir dönemde dünya milli gelirinin iki katına ulaşan bir borç sarmalı insanlığı tehdit ediyor. Artık emperyalist-kapitalist sistemin devamı için mesai yapan IMF, Dünya Bankası vb. kurumlar bile borç sarmalını açıkça ortaya koyan değerlendirmelere raporlarında yer vermek zorunda kalıyorlar.

IMF’nin kısa bir süre önce yayınladığı Mali İzleme Raporu’nda kapitalist dünya ekonomisinin yarattığı devasa borçların yüzde 66’sının özel kapitalist şirketlere ait olduğu belirtiliyor. Doğal olarak aşırı borçlanma, dolardaki devasa artışı tetikliyor.

Kapitalizmin ipliği pazara çıkmış durumda. Bu olguyu daha kısa bir süre önce tarihin sonunu, kapitalizmin ebediliğini hararetle savunan ekonomistler bile itiraf etmek zorunda kalıyorlar. Yaşanan krizin kapsam ve niteliğinin derinliği burjuva ekonomistleri korkutuyor. Kapitalizmin iktisadi temelde krizi yönetme gücü de hızla zayıflıyor.

2008 sonrasında ileri kapitalist ülkelerin tümü faizin sıfırlanmasını temel alan kredi yaklaşımında ortaklaştılar. Uzun süre faizsiz kredi kullanma şansını yakalayan kapitalistler önemli yeni ekonomik ayrıcalıklar elde ettiler. Ancak kredilerin ödenmesinde ortaya çıkan açmazlar, krizin tetiklediği iflasları arttırdı. ABD’nin dinamosu, Avrupa’nın lokomotifi olan şirketlerin çöküşü hızlandı. İşsizlik arttıkça arttı. Kâr oranlarında yaşanan düşüşler kapitalist ekonomistler tarafından bile ifade edilir oldu.

Kapitalist dünya sisteminin akıl hocaları yaptıkları tartışmalar sonucunda kredi kullanımına sınırlama getirilmesi ve “0” faiz yaklaşımının terk edilmesi konusunda ortaklaştılar. Zira faizin sıfırlanmasına dayalı ekonomiyi rahatlatma reçetesi parasal genişlemeye yol açsa da kapitalist dünya sisteminin borç yükünün katlanmasına yol açmıştı.

İrrasyonaliteyi yapısal olarak içeren kapitalizm bir defa daha devasa borçlarla insanlığı yüz yüze bıraktı. Emperyalist ülkelerdeki “0” faize dayalı kredinin tetiklediği finansal genişleme, yani borçlanarak krizden kurtulma yaklaşımı başarısız oldu. Borç ödemelerinde sorunlar arttı. Beklenen ekonomik krizden çıkış vb. hülyalar tümüyle boşa çıktı.

Kriz karşısında kaygıları artan emperyalist burjuvazi, çözüm reçetesi olarak negatif faizi önermeye başladılar. Ancak bu öneri de kapitalistlerin krizi ertelemesini sağlamayacaktır. Zira bu öneri kapitalizmin genişleme ve kar ruhuna aykırıdır ayrıca zaten düşen karlılık oranlarını daha da minimize edeceği için çok daha büyük krizleri tetikleyecektir.

Gelişmiş emperyalist-kapitalist ülkelerde faizin sıfırlanması ve parasal genişleme hamleleri, krizden kredi genişlemesi, yani borçlanmayla çıkma çabası anlamına geliyordu. Beklenen ekonomik toparlanmanın bir türlü yakalanamaması negatif faizi gündeme getirdi ve halen dünyada negatif faize yatırılan fonların miktarı giderek artıyor.

Emperyalist kapitalizmin uyguladığı politikalar, tek tek kapitalistlerin ve kapitalist firmaların borçlarının artmasında katalizör işlevi gördü. Ayrıca, aynı politikalar toplumsal düzeyde sosyal yıkımı boyutlandırdı. Dünya Bankası ve Dünya Kalkınma Raporu verilerine göre; dünya nüfusunun yarısı 2 dolardan daha az bir gelirle yaşamak zorunda…

Dünya nüfusunun yüzde 20’si ise, yani yaklaşık 1,5 milyar insan 1 dolardan daha az bir gelirle yaşamak zorunda bırakılıyor. 800 milyon insan aç yaşıyor. Yılda 11 milyon çocuk açlıktan ölüyor.

Kapitalizmin krizi yapısaldır. Dahası krizin olmadığı koşullarda bile çarklar burjuvazi için döner. Tüm kârlı alanlar burjuvazinin hizmetine sunulur.

Yapılması gereken şey, ücretli emeğin sömürüsüne dayanan ve insanlığın gelişiminin önünde bir engele dönüşen kapitalizmi tarihin çöplüğüne göndermektir.

 

 

 

 

Sermaye devletinin devrim korkusu büyüyor


“Sermayenin devrim korkusu büyüyor” demek, umudunu yitirenler için son derece hayalperest bir söylem gibi gelebilir. Bugünün gerçekliğinde, öznel olarak bu söz gerçekçi görünmeyebilir de. Ama biliyoruz ki, nesnel olarak devrimin koşulları gelişiyor.

Ezber bozan Haziran Direnişi

İstanbul’da Gezi Parkı'nda başlayan ve kısa sürede Türkiye’ye yayılan Gezi Direnişi yalnızca sermaye devletinin değil, kendine “devrimci” diyen birçoklarının da ezberini bozdu. 2013 Haziran’ına dek kahredici bir sessizliğin olduğu Türkiye’de, deyim yerindeyse bir anda devrim oluyormuş gibi hissettiren Haziran Direnişi patlak verdi.

Haziran Direnişi’nde sermaye devletinin en büyük avantajı, direnişe önderlik edecek devrimci bir sınıfın ve örgütlülüğün olmamasıydı. Bu yüzden AKP karşıtlığıyla başlayan süreç, AKP karşıtlığıyla bitirildi. Her şeye rağmen bu durum Türkiye’deki devrimci potansiyeli gösteriyor. Sermaye devleti de bu potansiyeli görüyor ve korkuları büyüyor.

Kitlelerin öfkesi ve tepkisi devrim korkusunu büyütüyor

Geçtiğimiz günlerde AKP iktidarı tarafından gündeme getirilen ve cinsel istismarı meşrulaştırmayı amaçlayan yasa tasarısı kitlelerin büyük tepkisine yol açmıştı. Sonuç olarak bu tepki nedeni ile önerge geri çekildi.

OHAL’le pek çok işçi direnişi yasaklandı. Buna rağmen yasaklanan direnişlerin çoğu sürdürüldü. Kazanımla biten direnişler de oldu. Bu tekil mevzi direnişleri ve yer yer eylem boyutuna ulaşan kitlelerin öfkesi, bir sosyal patlama potansiyelini sermaye devletine daha net gösteriyor.

Bu nedenle devrim, sermaye devleti için güncel bir korku kaynağıdır. Derinleşen ekonomik kriz koşullarında ise, devrim daha da güncel bir hale geliyor. Bizlere ise sermayenin korkularını büyütecek adımlar atmak kalıyor.

M. Kurşun

 
§