25 Kasım 2016
Sayı: KB 2016/44

Ekonomik-sosyal kriz derinleşiyor
Gericiliğe rıza göstermiyor, direnişi seçiyoruz!
Yeni KHK’lar: Saldırı ve baskı paketleri!
Kürt halkına yönelik saldırılar sürüyor
Grev hakkına saldırıya OHAL kılıfı
Ne diplomasi, ne yargı: Tek yol direniş!
Her açıdan zor bir yıla giriyoruz
Petro-kimya sektöründe meslek hastalıkları
Düzenin çarkı işçi kanıyla dönüyor!
Şirvan’dan yansıyan katliam düzeni
Düzenin çok yönlü bunalımı ve devrim seçeneği
TKİP’nin 18. kuruluş yıldönümü etkinliği gerçekleşti
Ekim Devrimi aynasında yayınların önemi
Kapitalist dünya ekonomisinde kriz dinamikleri büyüyor
Emperyalist saldırganlıkta yeni bir döneme doğru
Marakeş Konferansı: Çevre tekellerin insafında!
Gençlik devrime, mücadeleye!
Üniversitelerde baskılar artıyor
“Direnişi seçiyoruz!”
Cumartesi Anneleri Hayrettin Eren’in akıbetini sordu
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Ekim Devrimi aynasında yayınların önemi

 

19. yüzyılın sonuna gelindiğinde Çarlık Rusya’sında devrimci hareketin aldığı darbeler ve yoğun gericilik dönemi ardından işçi sınıfının mücadeleleri yükselişe geçti. Köylülüğe ve küçük-burjuvaziye dayanan devrimci hareket, yüzyılın sonunda bu yükselişten etkilenmeye başladı. 1880’lerden ‘90’lara geçilirken işçi hareketinin yükselmeye başlamasıyla işçi sınıfı devrimciliği için de zemin oluştu.

Yerel mücadelelerle sınırlı kalan grevlere ve direnişlere paralel olarak, işçi sınıfının ekonomik çıkarları için mücadelesini yükseltmekle sınırlı kalan yerel ajitasyon grupları ve pek çok konuda işçilerin eğitimi için düzenli olarak toplanan aydın çevreleri yaygınlaşmaktaydı. İşte bu dönemde, 1895 yılında Lenin, aydın ve işçilerden oluşan St. Petersburg İşçi Sınıfı Kurtuluşu Mücadele Birliği’nin kuruluşunda yer aldı. Birlik, kurulduğu dönemde kentte yaygınlaşan işçi grevleriyle bağlarını geliştirmesinin ardından -polisin hedefi olup Lenin de dahil 5 üyesinin tutuklanmasına rağmen-, 1896 Mayıs’ında St. Petersburg tekstil işçilerinin grevinde etkili bir yere sahip oldu.

Grev, Nikolay II’nin tahta çıkışının kutlandığı üç günlük tatil dönemi için ücretlerin ödenmemesine karşı bir protesto olarak başladı. Ama çok geçmeden, iş gününün kısaltılması ve ücretlerin arttırılması için mücadeleye dönüştü ve 30 bin işçinin çalıştığı Rusya’daki en büyük yirmi fabrikaya yayıldı. (...) Bu sadece Rusya’nın o zamana kadarki en büyük grevi değil, aynı zamanda, tek bir fabrikanın sınırlarını aşan ilk grevi oldu ve St. Petersburg Birliği bu grevde çok önemli bir rol oynadı.” (Cliff, s. 68)

Sınıf hareketinin Çarlık Rusya’sındaki mücadele sahnesinde yer alması ilerici, devrimci aydınlar ve marksist çevrelerin ilgisinin bu alana yoğunlaşmasına vesile oldu. 1890’ların ortalarına kadarki bu ilk dönemde aydınlar arasındaki tartışmalarda, sınıfı eğitim çevrelerinde örgütlemek ve sınıfın ekonomik mücadelesini yükseltmek için ajitasyonu yoğunlaştırmak şeklinde iki eğilim ortaya çıkmıştı. Grevlerin artması ve yaygınlaşmasıyla birlikte bu tartışmalar, sınıfın dar ekonomik çıkarları için mücadelesini örgütlemek ve sınıfın sosyalist siyasal bilincini geliştirmek noktasındaki ayrışmayı su yüzüne çıkarttı. Buna paralel olarak da sınıfın yerel ve mevzi direnişlerden öteye, bütün Rusya çapında örgütlenmesini sağlamak ihtiyacı yakıcı olarak hissedilmeye başlandı. Bu tartışmalar, Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi’nin 1898’deki ilk kongresinde ve -pratikte kuruluşu olarak da kabul edilen- 1903’teki ikinci kongresinde Bolşeviklerin örgüt sorunu üzerinden ayrışmasına kadarki süreçte belirleyici bir yere sahip oldu. Bu süreçte Lenin ise tüm enerjisini sınıfın politik mücadelesinin geliştirilmesi hedefine; bu amaçla da sınıfın öncü partisinin ve tüm Rusya çapında siyasal gazetenin -Bolşeviklerin ayrışmasına kadarki süreçte İskra- örgütlenmesine yoğunlaştırdı.

Devrimci sınıf partisinin inşasında politik yayının yeri

1898’deki ilk kongre ardından partinin inşası için pratikte pek bir yol kat edilemezken, 1903’e kadarki dönemde partinin inşası için Lenin’in üzerinde yoğunlaştığı temel adım partinin merkezi yayın organının örgütlenmesi oldu. 1899’da “Acil Görevlerimiz” adlı yazısında, partinin içerisinde bulunduğu en acil sorunu yerel örgütlerin birbirinden yalıtılmışlığı ve içerisine sürüklendiği “amatörlük” olarak tanımlayan Lenin, bu sorun devam ettiği oranda “proletaryanın sınıf mücadelesinin örgütlenmesi ve ona önderlik edilmesinin” mümkün olamayacağının altını çiziyor ve şöyle diyordu: “Bu amaçla, en yakın hedefimiz düzenli olarak çıkacak ve bütün yerel gruplarla yakın bir ilişki içinde olacak bir Parti yayın organının kurulması olmalıdır. Önümüzdeki dönemin tamamı boyunca sosyal demokratların bütün faaliyetinin bu amaca yönelmesi gerektiğine inanıyoruz. Bu tür bir yayın organı olmaksızın, yerel faaliyet ‘amatörce’ olmaya devam edecektir. Eğer Partinin belirli bir gazete aracılığıyla doğru biçimde temsil edilmesi sağlanmazsa, Partinin kuruluşu önemli ölçüde boş söz olarak kalacaktır. Merkezi bir yayın organı tarafından birleştirilmeyen bir ekonomik mücadele, Rus proletaryasının bütününün sınıf mücadelesi haline gelemez. Parti bir bütün olarak politikaların önerilmesi gereken her konuda açıklamalar yapmadıkça ve mücadelenin çeşitli biçimlerine bir yön vermedikçe, bir politik mücadele sürdürmek olanaksızdır.” (“Acil Görevlerimiz”, sf. 61)

Buradaki parti yayın organı vurgusu; işçi sınıfının sosyalist hareketle birleştirilmesi, sınıfa siyasal propaganda ve ajitasyonun taşınması, kapsamının yaygınlaştırılması ve niteliğinin geliştirilmesi sorunlarından ve politik görevlerinden kopuk değildi. Aksine Lenin parti yayın organının kurulmasını bu sorunların pratik bir çözümü olarak ortaya koyuyordu. Partinin tüm öteki faaliyetlerinin de ancak yayın organının kurulmasıyla işlevine uygun bir niteliğe kavuşacağını vurguluyordu: “Partinin bütün gücünü (yazma faaliyetine ilişkin gücünü, bütün örgütsel kapasitesini, bütün maddi kaynaklarını vb.) bütün Partinin yayın organının kuruluşuna ve doğru yönetilmesine yoğunlaştırmaktan söz ederken, öteki faaliyet biçimlerini geri plana atmayı bir an bile düşünmüyoruz. (...) Partinin bütününün bir yayın organı aracılığıyla birleştirilmesi olmaksızın devrimci mücadelenin bu faaliyet biçimlerinin öneminin yüzde doksan azalacağına inanıyoruz (...). Parti yayın organı, bu tür faaliyetlerle rekabet etmek bir yana, bunların yayılmasına, pekiştirilmesine ve sistemleştirilmesine muazzam bir etki yapacaktır.” (“Acil Görevlerimiz”, sf. 61-62)

“Kolektif örgütleyici” olarak yayın

Bütün bunlar, Lenin’in Mayıs 1901’de, İskra’nın 4. sayısında yayınlanan “Nereden Başlamalı” yazısında daha somut olarak ortaya konuyordu. Lenin “faaliyetlerimizin hareket noktası, istenilen örgütün kurulması yolundaki ilk adım” olarak “bütün Rusya çapında bir siyasi gazetenin çıkarılması” ile başlamak gerektiğini vurguluyordu. Bunu işçi sınıfına sosyalist bilinç taşınması ve sınıfın siyasal ilgisinin arttırılması hedefi doğrultusunda ortaya koyan Lenin, siyasal gazetenin “kolektif örgütleyici” rolünü, “inşa halindeki bir binanın çevresine kurulan iskele” benzetmesiyle niteliyordu: “Gazetenin yardımı ve aracılığıyla sadece yerel faaliyetlere değil, aynı zamanda düzenli genel çalışmaya da girişecek kalıcı bir örgüt doğal olarak şekillenecek ve bu örgüt, üyelerini siyasi olayları dikkatle izleyebilecek şekilde yetiştirecek, bu olayların halkın çeşitli kesimleri üzerindeki etkisini ve önemini değerlendirecek ve devrimci partinin bu olayları etkileyebilmesi için etkili yolları geliştirecektir. Sadece gazetenin düzenli olarak çoğaltılması ve dağıtımının sürekli olarak geliştirilmesi gibi teknik bir görev bile, tek bir ortak partinin bir yerel temsilciler ağını gerektirecektir: Bu temsilciler birbiriyle sürekli ilişki içinde olacaklar, olayların genel durumundan haberdar olacaklar, bütün Rusya çapında çalışmada kendilerine düşen ayrıntılı görevleri yerine getirmeye çalışacaklar ve çeşitli devrimci eylemlerin örgütlenmesinde kendi güçlerini sınayacaklardır.” (“Nereden Başlamalı”, sf. 40)

Kısacası işçi sınıfı başta olmak üzere tüm ezilen ve sömürülen kesimlere yönelik sermaye iktidarının uyguladığı haksızlıkları, baskıları, aldatmacaları teşhir edecek ve bunlara karşı politik mücadeleyi yükseltme işlevi görecek; kapitalizmin çelişkilerine ve sosyalizm ihtiyacına dair işçi ve emekçileri aydınlatacak bir gazetenin düzenli olarak çıkarılması ve dağıtılması faaliyetlerinin toplamı, devrimci örgütün temelinin atılmasına hizmet edecektir. Bunun olmadığı, bu faaliyetler toplamının bir yerlerden aksadığı durumda ise devrimci amaçların tam olarak yerine getirilmesi mümkün olmayacaktır.

İşçi sınıfının mücadelesinin ve sosyalist hareketin Çarlık Rusya’sında 19. yüzyılın sonlarındaki düzeyini yukarıda kısaca özetlemiştik. Lenin’in merkez yayın organı ve bütün Rusya çapında merkezi siyasal gazetenin örgütlenmesi için yaptığı vurgular, tam da o dönemin koşullarının sonucu olmuştur. İşçi ve emekçilerin mücadelelerinin ekonomik çıkarları sınırlarında kalması; sosyalist hareketin sınıf hareketiyle birleşmesindeki sorunlar -yerellere sıkışmışlık, ekonomik mücadeleye daralmışlık- ve bütün bunlara paralel olarak siyasal parti inşasının pratikte yarı yolda kalmış olması, Lenin’in ülke çapında siyasal gazetenin etkin bir şekilde örgütlenmesi çözümünü ortaya atmasına vesile oldu. Bütün bunlara ek olarak Çarlık Rusya’sında işçi sınıfı ve emekçilerin siyasal özgürlükleri neredeyse tamamen gasp edilmişti ve bunun sonucu olarak da politik faaliyet tümüyle illegal olarak yürütülmekteydi. Bu genel koşullarda, tüm Rusya çapında siyasal gazetenin örgütlenmesi, devrimci bir sınıf hareketinin yükselişi açısından devrimci pratik bir çözüm anlamına geliyordu.

Yayınların güncel açıdan önemi

Lenin’in tüm Rusya çapında siyasal gazete planını ortaya koyması ve parti yayın organının kurulması yönünde yaptığı vurgular, o dönemin somut koşullarına “pratik bir çözüm” olarak öne çıksa da, esasta işçi sınıfının bağımsız, devrimci, politik örgütünün inşasında yayınların tuttuğu temel yere işaret etmektedir. Bu temel halka eksik olduğu oranda, diğer faaliyetlerin, devrimci bir sınıf hareketinin örgütlenmesi amacına uygun hayata geçirilmesi mümkün olamayacaktır.

Bugün de, merkezi yayınlar başta olmak üzere yayın faaliyetinin niteliği yükseltildiği, kapsamı genişletilebildiği, işçi sınıfı ve emekçilere yaygın bir şekilde ulaştırılabildiği koşullarda komünistler sınıfa devrimci önderlik misyonunu daha başarılı bir şekilde yerine getireceklerdir.

Günümüz teknolojik gelişmesinin ve iletişim olanaklarının geldiği düzeyi de göz önünde bulunduracak olursak, merkezi yayın faaliyetinin çok yönlü olarak geliştirilmesi bugün de komünistlerin önünde temel bir görev olarak durmaktadır. Yazı katkılarının örgütlenmesi, yazıların niteliğinin güçlendirilmesi, yayının güncelliğini yitirmeyecek sıklıkta çıkarılması, yayın faaliyetinin genelinde en etkili ve yeni teknik imkanların kullanılması, dağıtımın geliştirilmesi, yaygınlaştırılması, vb. somut adımların hayata geçirilmesi, devrimci bir sınıf hareketi yaratmak için atılacak adımların en başında gelmektedir.

 

 

 

 

Ekim Devrimi seminerleri düzenlendi

 

Küçükçekmece

İşçilerin Birliği Derneği’nin 20 Kasım’da ‘Ekim Devrimi ve işçi sınıfı’ başlığıyla gerçekleştirdiği seminer devrim şehitleri için saygı duruşu ile başladı. Ardından Ekim Devrimi’ni anlatan sinevizyon izlendi.

Dernek adına yapılan açılış konuşmasında OHAL, savaş ve baskı koşulları üzerinde duruldu. Bu karanlık tablo karşısında Ekim Devrimi’nin yol göstericiliği vurgulandı. Açılış konuşmasının ardından söz Avukat Zeycan Balcı’ya bırakıldı.

Balcı konuşmasında Türkiye’deki OHAL uygulamalarının geçmişini anlattı, OHAL’le ilgili hukuki bilgi verdi. Ardından 15 Temmuz darbe girişiminin ardından yaşanan süreçte sermaye devletinin OHAL’e başvurarak devreye soktuğu baskı ve saldırılara değindi. Ayrıca 15 Temmuz’un ardından hapishanelerde yaşanan saldırılarla ilgili de bilgi verdi. Sermaye devletinin burjuva hukukunu dahi ayaklar altına alan uygulamalara başvurduğunu ve baskı karşısında direnmenin meşruluğunu vurguladı. Konuşmasını OHAL, baskı ve sömürü koşullarına karşı tek yolun mücadele olduğunu belirterek bitirdi.

Seminerde konuşan Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu (BDSP) temsilcisi de işçi sınıfının Ekim Devrimi’nde oynadığı role vurgu yaptı ve işçi sınıfının bu rolü Bolşevik Parti önderliğinde gerçekleştirdiğini söyledi. Devrimci partinin önemi üzerinde duran BDSP temsilcisi Almanya’da devrimin yenilgi sürecini anlattı. Ayrıca 1980 öncesinde Türkiye’de yükselen devrimci mücadele ve işçi hareketi üzerinde durdu ve ‘80 darbesinin ardından yaşanan yenilgi örneğini verdi. İşçi sınıfının birleştirici gücüne örnek olarak TEKEL, Greif ve metal fırtına süreçleri üzerinde durdu. BDSP temsilcisi en acil görevin işçi sınıfının devrimci öncüsü ile buluşmasını sağlamak ve devrimci bir sınıf hareketi yaratmak olduğunu vurguladı.

Etkinliğin ikinci bölümünde forum gerçekleştirildi. Forumda Ekim Devrimi ve kadın, OHAL koşullarının kadınlara yansımaları, gündemde olan tecavüzü meşrulaştıran önerge üzerinde duruldu. Foruma DLB’liler de OHAL sürecinin liselere yansımaları ve işçi sınıfının bir parçası olan meslek liselilerin karşı karşıya kaldıkları sömürü üzerine örnekler vererek katkı sundular.

Uğur Konfeksiyon’da sendikalaştıkları için işten atılan işçiler de foruma katılarak yaşadıkları süreci anlattılar ve direnişleri ile ilgili bilgi verdiler.

Bursa

Bursa’da BDSP tarafından gerçekleştirilen ve sinevizyon gösterimi ile başlayan söyleşide, Ekim Devrimi’nin hangi tarihsel süreç içerisinde yaşandığı, kitlelerin nasıl politikleştiği, hangi örgütlenmeler üzerinden kitlelerin siyasal mücadelenin bir parçası olduğu ve devrimci partinin rolü üzerine konuşuldu. Devrimci sınıf ile devrimci partinin buluşmasıyla devrimin gerçekleştiği belirtildi. İlk işçi iktidarının tarihsel kazanımları üzerine konuşuldu.

İçinde bulunulan tarihsel dönem üzerinde durulan söyleşide, kriz ve savaşların yaşandığı ve bunun devrimleri tetikleme potansiyeli taşıdığı belirtildi. Bu dönemde devrimci partinin ve sınıfın hazırlıklı olabildiği durumda devrimin başarılı olabileceği dile getirildi.

Sovyetlerin yapısı, ortaya çıkışındaki etkenler konusu ile devam eden söyleşide geçtiğimiz sene yaşanan metal fırtına, işçilerin eylemlerini organize ettiği fabrikalar arası kurul örnekleri üzerinde duruldu.


 
§