4 Mart 2016
Sayı: KB 2016/09

MESS, devlet ve sendikal bürokrasi saldırıya geçti
Savaşa, sosyal yıkıma ve gericiliğe bütçe!
Sur’da yeni bir katliam hazırlığı
Katillere yasal koruma!
İşçi sınıfı, meşruluğuna yaslanarak kazanacaktır!
Sınıf devrimcileri fiili-meşru mücadeleye çağırdı
DİSK’ten saldırılara karşı eylemler
Esas sorun patronların mülkiyeti gasp etmesidir
Saadet Sakız işçilerinden ek zam talebi
“Karanlığa teslim olmayacağız!”
Renault’da kıyım ve direniş
Renault’da saldırı MİB’lilere gözaltı
Kadın İşçi Kurultayı Sonuç Bildirgesi
Türkiye’de kadın işgücü ve gelişimi - 4
Dünya kadın örgütlenme deneyimleri üzerine - 4
Bin yılların mirası
Komintern: Dünya devriminin partisi - A. Engin Yılmaz
Suriye’de ateşkes süreci ve savaş tehditleri
“Muhafazakarlar” geriliyor “Reformcular” güçleniyor
İsviçre’de ‘yabancı’ düşmanı yasa teklifi reddedildi
Devrimci gençlik faaliyetleri sürüyor
Bıjî Heştê Adarê
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Sur’da yeni bir katliam hazırlığı

 

Türk sermaye devletinin “sokağa çıkma yasakları” ve kanlı icraatları devam ediyor. Sermaye devleti şimdi de Diyrabakır/Sur’u abluka altına almış bulunuyor. Sur’daki “sokağa çıkma yasağı” üçüncü ayını doldurdu. Gelinen aşamada ise Sur’da yüzlerce kişi, günlerdir abluka altında yaşam mücedelesi veriyor.

İlçedeki kanlı saldırılar her geçen gün daha da yoğunlaştırılıyor. Katliamcı devlet, elindeki tüm silahları hiçbir kural tanımaksızın kullanmaya devam ediyor. Abluka gitgide daraltılıyor. Tank ve top ateşleri aralıksız biçimde ablukanın daraltıldığı mahalleyi ve hedef binaları dövmeye devam ediyor. Var olanlar yeterli görülmemiş olcak ki, son günlerde çevre kentlerden buraya takviye zırhlı birlikler sevk ediliyor. Cizre’den farklı olarak kuralsız savaşa şimdi helikopterler ve hava saldırıları da eklenmiş durumda.

Dümeninde dinci-gerici AKP iktidarının olduğu sermaye devletinin ve emrindeki katliam güçlerinin gözü o denli kararmıştır ki, binalardan çıkış yapanlara anında ateş açıyorlar. Yaralanan bu insanlara yardım etmek isteyenlere anında müdahale edilyor, gözaltına alınıp tutuklanıyorlar. Yıkılan binalara hiç kimse yanaştırılmıyor. Bu bir yana, ilçeye giriş çıkışlar dahi yasak. Çevrede yürüyenlere izin verilmiyor, kuşatmaya son verilmesi için yapılan gösterilere vahşice saldırılıyor.

Türk sermaye devleti, geçtiğimiz günlerde başta yaralılar olmak üzere bir binanın bodrum katında mahsur kalanların dışarı çıkmaları için bir “insan koridoru” açtığını iddia etmişti. Daha kısa süre önce Cizre’de de benzeri bir mizansene başvurulmuştu. Cudi Mahallesi'nde çöken bir binanın bodrum katında mahsur kalan yaralıların alınması için sözde ambulansların gönderilmesine izin verildiği söylenmiş, ne var ki bunun kalleşçe düzenlenmiş bir tuzak olduğu, sokağa girmeye çalışanlara açılan ateşle açığa çıkmıştı. Cizre’den yaşananları bilen direnişçiler bu kez başvurulan aldatmacayı boşa çıkardılar. Devlete ve onun katliamcı güçlerine güvenmediklerini, ancak HDP ve halktan oluşacak bir heyete güvenebilceklerini ve ancak bu koşul yerine getirilirse binadan çıkabileceklerini belirtmişlerdi. Sermaye devleti bunu anında ve tereddütsüz biçimde reddetti. Bugüne kadarki tecrübelerle, en son olarak da Cizre deneyimi ile sabittir ki, Türk sermaye devleti sadece katliamcı değil, aynı zamanda ikiyüzlü ve kalleş bir devlettir. Sermaye devletinin Sur’daki “insan koridoru” yalanı bunun yeni bir kanıtı oldu.

Fakat sorun bundan da ötedir. Nereden bakılırsa bakılsın tüm emareler, Kürt halkına düşmanlıkta sınır tanımayan sermaye devletinin Sur’da sergilediği vahşetin seyri bile tek başına onun yeni bir katliama hazırlık yaptığını göstermektedir.

Sermaye devletinin bu kanlı ve kirli savaşının temel hedefi Kürt halkının direnme azmi ve iradesini kırmak ve teslim almaktır. Bir kez daha, sermaye devleti Cizre’de olduğu gibi Sur’u da tank ve top ateşi ile yakıp yıkabilir, 5 bin yıllık bir tarihi olan bu kenti harebeye çevirebilir, bu yoksul semtin on binlerce yoksul insanını göç ettirebilir ve nihayet, yeni bir katliam da yapabilir. Fakat, Kürt halkının direnme azmi ve iradesini kıramayacak ve teslim alamayacaktır. Sermaye devletinin beklentileri boşunadır. Cizre ve Silopi’deki kıyımı bir zafer tablosu olarak ilan etmeleri, gerçekte Kürt halkının her şeye rağmen ortaya koyduğu direnme ve tutunma kapasitesi karşısında içine düştükleri aczin, çaresizliğin ve zavallılığın bir göstergesidir.

Cizre direndi. Sur da direnecektir. Dinci-gerici iktidarın ve sermaye devletinin ömrü Kürt halkının teslimiyetini görmeye yetmeyecektir. Zafer er ya da geç Türkiye işçi sınıfı ve emekçi halkları ile devrimci kader birliği yapmış olan Kürt emekçilerinin olacaktır.

 

 

 

 

Katliam saldırıları sürüyor

 

Türk sermaye devletinin Kürdistan’daki katliam saldırıları sürüyor.

27 Şubat sabahı Diyarbakır’ın Sur ilçesine tanklarla yapılan saldırı yoğunlaştırılırken, ilçedeki binalarda mahsur kalanlar doğrudan kaldıkları binaların hedef alındığını belirterek “Halk ayaklansın artık” çağrıları yaptılar. Mahsur kalanlardan zaman zaman haber alınamazken saldırılar sürdü.

28 Şubat günü Şırnak İdil’deki belediye binası da bombalanırken Turgut Özal Mahallesi’nde direniş sürdü.

29 Şubat günü ise Kürt kentlerinde katliamlar sürerken Hakkari Yüksekova’daki Akpınar (Sorê) Köyü de polis ve asker tarafından basıldı.

Onlarca zırhlı araçla köye gelen polis ve askerler köydeki evlerde arama yaptı, evlerin kapı ve pencerelerini kırdı. Yaklaşık üç saat süren ev aramaları sırasında köylülere hakaret edilirken, köylüler dipçiklerle de darp edildi. Köyden ayrılırken iki gencin de kimliğine el koyulurken kimliklerin Kısıklı Jandarma Karakolu’ndan geri alınabileceği iddia edildi.

Polis ve asker, baskın ve aramaların gerekçesi olarak ise köyün yakınlarında bulunan bir köprüye bomba yerleştirilmesini gösterirken, bombanın köylülerce konduğunu iddia etti.

Öte yandan 14 Aralık’tan bu yana “sokağa çıkma yasağı” bulunan ve 200’ü aşkın kişinin sermaye devleti tarafından katledildiği Cizre’de sokağa çıkma yasağına ilişkin olarak Şırnak Valiliği tarafından açıklama yapıldı.

Valiliğin internet sitesinden yapılan açıklamada, Cizre’de sokağa çıkma yasağının 2 Mart'tan itibaren 19.30-05.00 saatleri arasında uygulanacağı bildirildi.

Ayrıca, Silopi’de uygulanan sokağa çıkma yasağının başlangıç saatinin de 18.00’den 19.30’a alındığı belirtildi.

2 Mart günü ise Sur’dan bilgi veren Remziye Tosun, saldırılarda bayıltıcı etkisi olan ve boğaz yakan gaz kullanıldığını belirtti. Tosun, gazın muz ve elma kokusunu andırdığını belirterek gazın içeri girmemesi için kapı ve pencereleri battaniyelerle kapatmaya çalıştıklarını söyledi. Tosun, olası bir katliam durumunda çocuklarının isimlerini kollarına yazdıklarını da ekledi.

Aynı gün, abluka altında olan Şırnak’ın İdil ilçesinin çevresi, F-16 savaş uçakları tarafından bombalandı. Bombardımanın Hedil (Kayı) ve İvan köyleri kırsalında gerçekleştiği belirtilirken, savaş uçaklarının hareketliliği de devam ediyor.

Öte yandan Mardin’in Dargeçit ilçesi Kılavuz (Xelila) ve Baysun (Dinar) köylerinin çevresindeki dağlık alanların da savaş uçakları tarafından bombalandığı gelen bilgiler arasında.

Yine saldırıların sürdüğü Cizre’nin Cudi Mahallesi’nde bir evdeki sandığın içinde katledilmiş halde bulunan cenazenin Sahip Edin’e ait olduğu öğrenildi.

 
§