22 Ocak 2016
Sayı: KB 2016/03

“Teröre karşı mücadele” yalanıyla devlet terörünün önü açılıyor
Ödenek örtülü, vurgun aleni!
Zulüm sınır tanımıyor
Fiili sıkıyönetim!
Onurlu direniş güçleniyor
Soruşturmaların ve linç kampanyalarının hedefinde işçi ve emekçiler var
“Kirli savaşları bitirecek yegane güç emeğin kavgasıdır”
Hedefte “kıdem” var!
Devletin görmediği işsizler ordusu!
Çetinkaya işçisi: Direneceğiz!
Liseli gençlik çalışmamız üzerine
Kırıntılar sizin olsun, gelecek bizim!
Sınav hayatları eliyor!
İran sistem içinde yerini alıyor!
Emperyalizmin “krizle savaşacak cephanesi” tükeniyormuş
Kadın İşçi Kurultayı’na yürüyoruz!
Hrant Dink katledilişinin 9. yılında anıldı
Kirli savaş ve batının suskunluğu tartışmaları
DEV TEKSTİL 1. yılında!
Herkese iş, tüm çalışanlara iş güvencesi!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Çetinkaya işçisi: Direneceğiz!

 

Tekstil sektöründeki kuralsızlığın yaşandığı alanlardan biri olan nakış atölyelerinde çalışan işçiler bir bir direnişe geçiyor. Geçtiğimiz aylarda yaşanan Bayteks Nakış direnişinin ardından şimdi de Çetinkaya Nakış işçileri sendikalaşma mücadelesi veriyor. Kızıl Bayrak gazetesi olarak direnişçi işçilerle gerçekleştirdiğimiz röportajımızı sunuyoruz.

- Çalışma koşullarını anlatır mısınız?

Zahir: Gündüz ve gece olmak üzere iki vardiya şeklinde çalışıyoruz. Yani 12 saat çalışıyoruz. 1450 TL civarı ücretler alırken, sigorta primlerimiz asgari ücret üzerinden yatırılıyor. 30 yıl bile çalışmış olsan, yıllık olarak kullanabileceğimiz izin 15 gün ile sınırlıydı.

- Örgütlenme sürecinizi anlatır mısınız?

1 Haziran 2013’te gerçekleşen nakış işçilerinin eyleminde de işçi komitesinde olan biriydim. O günden bugüne nakış işçileri arasında mücadelemiz sürüyor. Çalıştığımız işyerinde yaşadığımız sorunlara karşı bir kaç arkadaşla biraraya geldik. Sendikal çalışmalara başladık. Deriteks’te örgütlenmeye başladık. İlk 2 temsilciyi patron seçti. Bu arkadaşları biz kabul etmedik. Kendi seçtiğimiz temsilciler de “Bize ihanet etmezsin”, “Sen yanlış yapmazsın,” gibi cümlelerle müdür tarafından güzelce tehdit edildi. En son temsilciliği ben aldım. Benden sonra değişiklikler başladı. Patron tarafından şahsıma yönelik dikkate almayacağına dair cümleler sarfedildi. Ardından patronla yapılan toplantıda sendikaya üye olmamızın sebepleri soruldu. Sendikayı bırakmamız karşılığında taleplerimizin karşılanacağı söylendi. Ayrıca üretimi tek vardiyaya düşürebileceği, işçi atabileceği, özellikle bekarları ve sevmediği evli bir kaç arkadaşımızı da işten çıkartabileceği yönünde tehditlerde bulundu.

Daha sonra kendi aramızda yaptığımız toplantıda kararlar aldık. 1700 tl ücrete ek olarak AGİ, sigorta primlerinin aldığımız ücret üzerinden yatırılması ve 8 saatlik iş günü taleplerimiz oldu. Patronla toplantıya hazır olduğumuzu bildirdiğimizde ise, patron kendisinin hazır olacağı zaman toplantıya katılacağını söylemiş. Bu sırada sendika yetkisi için bir kişi eksikti. Bir arkadaşımızı da sendikaya razı ettikten sonra sendika yetkisini alabildik. Patron sendika yetkisini düşürmek için kağıt üzerinde bir kısım arkadaşı başka bir firmaya geçirdi. Hemen ardından iş çıkışı 10 işçinin atıldığını duyduk. Müdürün odasına çıktığımda, benimle çalışmak istemediklerini, yüzüme bakamadıklarını söylediler. Muhasebeden paramı alıp terk etmemi söylediler. Ben de sendikal haklarımı kullanacağımı söyleyerek atölyenin kapısında beklemeye başladım. Arkadaşlarımı bilgilendirmeye başladım. Bütün işçi arkadaşlar bana hak verdi. Bu sırada patron, işçi arkadaşları toplayıp kendi kurduğu bilgisayarda zorla sendikadan istifalarını başlatmış. Vardiyaları birbirine düşürerek istifaları hızlandırmış, işçileri bana karşı kışkırtmış. Hesabıma 10 bin TL yatırdığını söylemesine rağmen yatırılan para 3,735 TL.

- Şu anda atölyede yaşananları aktarır mısınız?

Üretim devam ediyor. Örgütlenme mücadelemizin sonucunda 1650 TL ücret oldu. Primlerimiz alınan ücret üzerinden yatırılacak. Yıllık izinler konusunda 5 yıllık işçinin izin hakkı 21 güne çıkartıldı. 8 saat çalışma saati gerçekleşti.

- Son olarak işçi, emekçilere çağrınız nedir?

İşçiler birbirine kenetlenmeli, güvenmeli. Güven verebilmeli. Güvenecekleri bir sendikada yer alabilmeli. Sendikal mücadelemiz kendimize güvenmemizi sağladı. Birlik olduktan sonra kimse sırtımızı yere getiremez.

Kızıl Bayrak / Küçükçekmece

 

 

 

 

Ağır sömürü paketi meclise geliyor

 

Sermaye hükümeti, esnek çalışmayı yaygınlaştırmaya dönük ÖİB vb. adımların da içerisinde olduğu düzenlemeleri meclis gündemine taşıyor.

Türk sermaye devletinin yeni dönem “reformları” bir bir hayata geçiyor. Önce kaşıkla emekçileri kandırmaya çalışan sermaye sınıfları ve temsilcisi siyasi partiler, şimdi emekçilerden kepçeyle alacakları adımları atmanın eşiğinde.

Sermaye sözcülerinin sürekli olarak dile getirdikleri “esnek çalışmanın yaygınlaştırılması” adımları meclis gündemine taşınıyor.

“İşçi kiralama” anlamına gelecek Özel İstihdam Büroları (ÖİB) ile “uzaktan çalışma” gibi uygulamaların ilk olarak gündeme geleceği belirtildi.

ÖİB: Köle işçi pazarı

ÖİB ile birlikte sermayeye kolaylık yaratacak olan hükümet, patronların diledikleri gibi ve düşük ücretlerde “işçi kiralayabilmesi”nin önünü açacak. Böylece patronlar istedikleri zaman işçi alıp, istedikleri zaman işçi çıkarabilecek. Patronlar “ücret” karşılığında işçileri satın alırken, şimdi bu gerçek daha da gözler önüne serilmiş olacak. ÖİB’ler adeta “işçi pazarı” işlevini görecek. Patronlara sunulan bu kolaylık, ücretlerin göreli olarak ucuzlamasının ve ücretli kölelik düzeninin daha da ağırlaşmasının yolunu düzlemiş olacak.

Taşeronluk yerine ÖİB

Türk sermaye devletinin seçim aldatmacasındaki temel gündemlerinden biri de taşeronluk sistemiydi. İşçi ve emekçilerin ‘taşeron cumhuriyeti’ne tepkisinin büyümesi nedeniyle, bütün sermaye partileri öyle ya da böyle bu sorunu “çözeceği” iddiasıyla vaatler ortaya atmıştı. Ancak hala bir adım atılmadı. Hem de “kamuda asıl iş, yardımcı iş” ayrımı ve sınırlarında olmasına rağmen atılmadı. Kamuda taşeron işçi çalıştırmanın birçok davada “yasa dışı” ilan edilmesine rağmen bu “vaatler” yerine getirilmedi. Bunun nedeni ise önce ÖİB uygulamasının hayata geçirilmek istenmesidir. Bu sayede, “taşeronluğu kaldırma” öncesinde, ÖİB ile daha da yaygınlaştırmanın önü açılmak istenmektedir.

 
§