Onurlu direniş güçleniyor
‘Barış için Akademisyenler İnisiyatifi’ tarafından yapılan “Bu ülkenin akademisyen ve araştırmacıları olarak bu suça ortak olmayacağız!” başlıklı açıklama, kaçak sarayda adeta infial yarattı. Açıklamaya imza atarak “kirli savaşa hayır” diyen 1128 akademisyene hışımla saldıran sarayın gözü dönmüş tiranı, linç kampanyası başlattı. Kaçak saraydan emri alan tetikçi/yandaş/yalaka takımından müteşekkil “bindirilmiş kıtalar” anında dört koldan saldırıya geçtiler.
Suç dosyaları üzerinde yükselen saltanatlarını tahkim edebilmek için toplumu “biat etmiş sürü” derekesine düşürmek isteyen Ortaçağ artığı zihniyet, farklı sesleri duymak bile istemiyor. Devlete hakim olan bu ilkel zihniyetin önde gelen temsilcileri, Kürt halkına karşı işledikleri ağır suçların, “sayıları az, sesleri yüksek çıkan” aydın/akademisyenler tarafından ifşa edilmesiyle iyice zıvanadan çıktılar. Gazeteci kılıklıları, vampir mafya babaları, cüppeli yandaşları, köhne YÖK’ün şefleri, kukla hükümetin başı ile bakanları aynı anda zehirlerini akıtmaya başladılar. Üç aylık bebekleri bile soğukkanlılıkla katleden dinci iktidar, kirli savaşın sona ermesini talep edenlere etmedik hakaret, savrulmadık tehdit bırakmadı.
Suçüstü yakalanma telaşı
Linç kampanyasının bizzat saray tiranı komutasında sürdürülmesi, Kürt halkı şahsında insanlığa karşı işledikleri ağır suçların ortaya serilmesinden duydukları korkuyu gözler önüne seriyor. İbretle izlenen saldırganlık histerisi, suçüstü yakalanma ruh halinin dışa vurumudur. Eğer açıklamada dile getirilen akıl almaz suçlar işlenmemiş olsaydı, bu kadar telaşa gerek kalmazdı.
Ortaçağ artığı zihniyet aydınlıktan korkuyor
İlkel zihniyetlerini topluma dayatmak için her yola başvuran, Diyanet İşleri Başkanlığı’nı “Fetva Kurumu” gibi kullanan kaçak sarayın tiranıyla müritleri, zorbalığa biat etmeyi reddeden aydın/akademisyenleri cahillikle suçluyor. “Çatlak ses” çıkaranları zulmün kamçısıyla susturmaya çalışan bu iktidar, buna rağmen kirli savaşa hayır diyebilen bilinçten korktuğunu temelsiz suçlamaları, ölçüsüz saldırganlığıyla kanıtlamıştır. Babaları kızlarını taciz etmeye özendirecek derecede ilkel/vahşi zihniyetin temsilcilerinin aydın/akademisyenleri cahillikle suçlamaları ancak histeriye dönüşmüş bir korkuyla izah edilebilir.
Neo-faşist taktik
ABD emperyalizminin Afganistan işgaliyle başlayan yeni saldırı dalgasına komuta eden dönemin başkanı oğul Bush, “ya bizden yanasınız ya teröristlerden” ikilemini dayatmıştı. Bu dayatma, başında Bush’un bulunduğu neo-con diye adlandırılan neo-faşist çetenin “doktrini” idi. Afganistan, Irak işgalleri başta olmak üzere bir çok alanda neo-conlarla suç ortaklığı yapan AKP iktidarı,
Washington’daki efendilerinin neo-faşist taktiğini uygulamaya çalışıyor. Tetikçi medya ordusu başta olmak üzere “bindirilmiş kıtaları”nı seferber eden tiran, “ya kirli savaşa destek vereceksiniz, ya teröristsiniz/hainsiniz” ikilemini dayatmaya çalışıyor. Histerik ruh halleri, bu iğrenç ikileme biat etmeyenlerin seslerini yükseltmelerinin yarattığı kaygıların da dışa vurumudur.
Vampirler de iş başında
“Savaş dursun, barış gelsin, bebekler ölmesin...” taleplerini dile getiren aydın/akademisyenlere kin kusan tiranla müritleri, vampir mafya babası bozuntusu Sedat Peker’in mide bulandırıcı açıklamalarına tek laf edemiyorlar. Aydın/akademisyenleri tehdit eden, “kanlarıyla duş alacağız” diye vaaz veren bu vampir, iktidarın sözcüsü havalarında açıklama yapıyor. Hal böyleyken ne kaçak saraydan ne kukla hükümetten tepki gelmemesi, vampirle tiran arasındaki işbirliğini deşifre etti. Hatırlatalım ki, aynı vampir, Ankara Katliamı’nın hemen öncesinde “oluk, oluk kan akacak” diye açıklama yapmıştı...
Onurlu direniş büyüyor
MHP’li faşistlerin, cüppeli uşakların, YÖK başındaki yandaş takımının, Yeni Şafak şefi İbrahim Karagül başta olmak üzere medyadaki tetikçi sürüsünün ve nihayet ev baskınlarıyla kolluk kuvvetlerinin yürüttüğü topyekûn saldırıya rağmen geri adım atılmaması, ‘Barış İçin Akademisyenler’in onurlu direnişini sürdürme kararlılığını göstermiştir. Bu onurlu duruş sayesinde açıklamaya atılan imzalar 2 bini aşmıştır. Sürek avı ve tehditlere rağmen kirli savaşa hayır diyen sesler artmaya devam ediyor. Akademisyenlerin yanısıra gazeteciler, yazarlar, sanatçılar, hukukçular da kirli savaşa hayır demeye başladılar. Bekleneceği üzere bu onurlu duruş, tiranla tetikçilerini iyice zıvanadan çıkardı. Maskeleri bir kenara atıp faşist suratlarını tüm çirkinliğiyle sergiliyorlar.
Dinci-faşist zorbalığa karşı başlatılan bu onurlu direnişi desteklemek, güçlendirmek, yaymak büyük bir önem taşıyor.
Akademisyenlere gözaltı ve linç kampanyası
Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi’nin “Bu suça ortak olmayacağız” başlığıyla 11 Ocak’ta yayınladığı bildiride imzacı olan eğitim emekçilerine yönelik topyekûn bir saldırı ve linç kampanyası başlatıldı.
Erdoğan ve YÖK’ün “gereği yapılacak” talimatıyla başlatılan saldırılarda 109 akademisyene üniversiteler soruşturma açtı, 15 akademisyen görevinden uzaklaştırıldı, 36 akademisyen gözaltına alındı, 2 akademisyene yurtdışına çıkış yasağı getirildi.
Saldırılara karşı birçok kentte dayanışma eylemleri gerçekleştirilirken imzacıların sayısı da 2 bin 200’ü aştı.
Gözaltı ve görevden uzaklaştırma
Prof. Dr. Bülent Tanju hakkında “halkı kin ve düşmanlığa teşvik etmek” ve “devletin kurumlarını alenen aşağılamak” gerekçesiyle soruşturma açıldı. Kayseri’deki Abdullah Gül Üniversitesi Rektörlüğü Tanju’nun okuldaki mimarlık bölümünden istifasını istedi.
Bartın Üniversitesi’nde de benzer adımlar atılarak, bildiride imzası bulunan Bartın Üniversitesi Antropoloji Bölümü Başkan Yrd. Doç. Dr. Hülya Doğan hakkında da savcılık soruşturma başlatırken üniversite yönetimi ise Doğan’ın görevden alındığını açıkladı.
Hacettepe Üniversitesi Rektörlüğü üniversiteden bildiriye imza atan eğitim emekçileriyle ilgili “teröre karşı mücadeleyi kınayan bildiriyle ilgili gerekli işlemler başlatılmıştır” açıklamasında bulundu. Emekçilere yönelik saldırıyı hayata geçirmeye başlayan üniversiteler arasında Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi de yer aldı.
Düzce Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Latife Akyüz de bildiriye imza attığı gerekçesiyle görevinden uzaklaştırılırken hakkında savcılık soruşturması başlatıldı.
Bildiriye imza atan Kocaeli Üniversitesi’nde görevli akademisyenler hakkında da üniversite yönetimi soruşturma başlatırken 15 Ocak’ta ise 19 akademisyen gözaltına alındı.
Abant İzzet Baysal Üniversitesi’nde görevli 3 akademisyen ise 15 Ocak sabahı evleri basılarak gözaltına alındı.
İstanbul Arel Üniversitesi Rektörlüğü ise haklarında başlatılan soruşturmayı gerekçe göstererek 5 akademisyeni görevden uzaklaştırdı. |