22 Ocak 2016
Sayı: KB 2016/03

“Teröre karşı mücadele” yalanıyla devlet terörünün önü açılıyor
Ödenek örtülü, vurgun aleni!
Zulüm sınır tanımıyor
Fiili sıkıyönetim!
Onurlu direniş güçleniyor
Soruşturmaların ve linç kampanyalarının hedefinde işçi ve emekçiler var
“Kirli savaşları bitirecek yegane güç emeğin kavgasıdır”
Hedefte “kıdem” var!
Devletin görmediği işsizler ordusu!
Çetinkaya işçisi: Direneceğiz!
Liseli gençlik çalışmamız üzerine
Kırıntılar sizin olsun, gelecek bizim!
Sınav hayatları eliyor!
İran sistem içinde yerini alıyor!
Emperyalizmin “krizle savaşacak cephanesi” tükeniyormuş
Kadın İşçi Kurultayı’na yürüyoruz!
Hrant Dink katledilişinin 9. yılında anıldı
Kirli savaş ve batının suskunluğu tartışmaları
DEV TEKSTİL 1. yılında!
Herkese iş, tüm çalışanlara iş güvencesi!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Devletin görmediği işsizler ordusu!

 

İşsizlik bu ülkenin en büyük sorunlarından birisi. En son yapılan araştırmalara göre resmi olan işsizlik sayısı 3 milyonun üzerinde. Ya resmi olmayan rakamlar! Ya sokakta gördüğümüz genç insan yığınları, ya kahvehanelerin doluluğu! İŞKUR’a başvurmayan işsizler ve evdeki kadınlar! Tüm bu gerçekler bize işsizlik oranının çok daha fazla olduğunu gösteriyor.

İşsizlik zor. Ülkemizde her şeyin ateş pahası olduğu, ev kiralarının maaşımızın yarısından fazlası olduğu bu dönemde işsizlik daha da zor. Hele de iş ararken yaşadığımız maddi zorluklar. Zaten işsizsiniz, bir geliriniz de yok, sistem öyle bir hale gelmiş ki, iş aramak bile ciddi bir bütçe istiyor. İş ararken ya gazeteden ya da internette yer alan ilanlardan faydalanıyoruz. Gerçek haber değeri olmayan, halkın gerçek sorunlarını yansıtmayan kalemlerini iktidara satan bu kâğıt paçavralarına para veriyorsunuz, sırf iş ilanlarına bakabilmek için. Gözünüze kestirdiğiniz ilanı telefonla arayıp bilgi almak istediğinizde size yarım yamalak bilgi veriliyor. Ücret asla telefonda söylenmiyor, “buraya görüşmeye gelmelisiniz” deniliyor. Belki de şartları telefonda öğrendiğinizde kabul etmeyeceğiniz bir iş için yol ücreti verip görüşmeye gidiyorsunuz. Sunulan şartlar sizi hayal kırıklığına uğratıyor, eliniz boş dönüyorsunuz. Ya da “başvurunuzu aldık, size döneceğiz” deyip gönderiyorlar. Ya da aynı iş için birkaç kez görüşmeye gidiyorsunuz. İsmi ünlenmiş ve kurumsallaşmış firmalara iş görüşmesine gidiyorsunuz. Yapının görselliği sanki lüks bir otelin lobisinden içeri giriyormuş gibi hissetmenize neden oluyor, size sunulan düşük ücret ve kölece çalışma koşullarıyla “patron işçinin sırtından bu devasa binayı nasıl da dikmiş!” sözünü söyletiyor.

Belki fark etmişsinizdir, artık bazı toplu ulaşım araçlarında yolculara ücretsiz internet sunuluyor. İşsizlerin yol parası olmadığı için iş görüşmesine gidemediği bir ülkede otobüste ücretsiz internetin olması, zaten kitap ve gazete okuma oranının çok düşük olduğu bu toplumda okuma oranını daha da çok düşürüp, telefon bağımlılığını arttırmaktan başka bir işe yaramıyor. Gerçek hizmet, ulaşımın ücretsiz bir hale getirilmesiyle sağlanır. Ulaşımın ücretli olması biz emekçiler için çok büyük sorun. Patronların düşük ücret verdiği yetmiyormuş gibi, yol ücreti vermediği için bazı işyerlerinde işe gidebilmek için cebimizden yol ücreti vermek zorunda kalıyoruz. Hastaneye gidebilmek için bile yol parasını düşünmek zorunda kalıyoruz.

Hadi diyelim ki, iyi kötü bir iş bulduk. İşe başlarken bizden istenen evraklar bile o kadar maliyetli ki, sağlık raporu adı altında biz işsizlerden meslek dallarına göre (ağır iş statüsü vs.) ücreti 40 TL ile 90 TL olan sağlık raporu isteniyor. İşte o anda insanın “işsizim ben ya işsizim!” diye bağırası geliyor. Yok fotoğrafı, yok ikametgâh belgesi, yok sabıka kaydı, hepsi bir sürü para. İş ararken harcadığın yol parasını da hesaba katarsak gerçekten de iş aramak bile o kadar maliyetli ki!

İŞKUR’un yeni marifeti

İŞKUR işsizlik fonunda biriken paraları nereye harcayacağını şaşırıyor. İşsizler iş arama esnasında böyle sıkıntılar yaşarken, çalıştığında her ay kendi maaşından kesilen işsizlik payı fonda birikiyor ve bu biriken paralar biz işçilere değil patronlara kullandırılıyor. Nasıl mı? “İşbaşı Eğitim Programı” adı altında, firmalar İŞKUR’dan personel bulmasını istiyor. 6 ay boyunca sigortanız İŞKUR tarafından ödeniyor. 1300 TL olan asgari ücretin 1000 lirasını yine 6 ay boyunca İŞKUR size ödüyor. Patrona ise 6 ay boyunca işçiyi ucuza çalıştırmak düşüyor. Hatta yol parası falan da vermiyor. Üstelik 6 ayın sonunda yeniden işsiz kalma ihtimaliniz var. İşçinin işsizlik maaşı alabilmesi için son 2 yıl içinde 600 gün priminin olması ve işveren tarafından iş akdinin feshedilmesi gerekiyor. İşçiye gelince karşısına böyle engeller çıkaran devlet, işsizlik fonunda biriken işçilerin paralarını rahatlıkla patronlara sunabiliyor. Bizden kestiği ve fonda biriktirdiği parayı asıl sahiplerine, biz işçilere vermesi gerekiyor. Hatta iş arayanlara, iş arama ödeneği vermesi gerekiyor.

İş arayan bir işçi

 

 

 

 

Elimizi taşın altına koyma zamanı

 

Sermaye devletinin uşaklığını yapan AKP iktidarı, torba yasa kanunu ile işçi sınıfına karşı darbe hazırlığında.

AKP iktidarı emekçilerin elinde kalan son hakkı olan kıdem tazminatı ile birlikte; kiralık işçi büroları, esnek çalışma ve bölgesel asgari ücret uygulamalarını hayata geçirerek dikensiz gül bahçesi yaratmak istiyor.

Kıdem tazminatı bugün için işçi ve emekçilerin şah damarıdır. AKP iktidarı bugün bizlerin şah damarını kesmeyi planlıyor. Bizlere de iki seçenek düşüyor, ya bu saldırılara karşı sessiz kalarak haklarımızdan vaz geçeceğiz ya da elimizi taşın altına koyarak mücadele edeceğiz.

Zaman, bu saldırılar karşısında fabrikalardan doğru biz işçilerin sessiz ve cılız eylemliliklerle ya da kendi aramızda tekil tekil konuşarak çözüm üretme zamanı değil. Zaman daha kitlesel ve daha örgütlü bir şekilde yan yana gelme zamanıdır.

Zaman grev hakkını fiili meşru ve militan mücadele ile kazanan Kavel’i, 15-16 Haziranları, Paşabahçeleri, Mengenleri, Greifi ve Metal Fırtınası’nı yaratan işçilerin ruhunu kuşanma zamanıdır.

Tuzla Deri OSB'den bir işçi

 

 

 

 

Küçük tepkileri büyük öfkelere çevirelim!”

 

İşçilere dayatılan sefalet ücretlerine karşı biriken öfke, başta metal fabrikaları olmak üzere birçok fabrikada tepkiye dönüşmüş durumda. İşçilere verilen sefalet ücretlerini yine birçok fabrikada maaşların geç yatırılması gibi uygulamalar tamamlarken, zaten varolan tepkiler daha da artıyor. Verilen tepkiler her fabrikada kendini farklı yöntemlerle dışa vuruyor.

İstanbul’un Esenyurt ilçesindeki bir gıda fabrikasında, ayın onunda yatması gereken maaşlar beş gün gecikince işçilerin tepkisi arttı. İnsan kaynaklarının tepkileri azaltmak için duyuru panosuna maaşların yatırıldığını belirten bir yazı asması sonucu, işçiler tepkilerini panoya asılan kâğıda yönetime yazılar yazarak gösterdiler. Uzun bir süredir kabullenmişlik içinde olan bu fabrikadaki işçilerde küçükte olsa tepkilerin verilmeye başlamış olması, işçi sınıfı içinde biriken mücadele potansiyelini gösteren bir örnek durumunda. Küçük tepkileri büyük öfkelere çevirmek için sınıf mücadelesini güçlendireceğiz.

Esenyurt’tan bir gıda işçisi

 

 

 

 

İşsizlik yüzde 10.5’e yükseldi

 

TÜİK verilerine göre, 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısı 2015 yılı Ekim döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 104 bin kişi artarak 3 milyon 147 bin kişiye ve işsizlik oranı da yüzde 10.5’e çıktı.

Aynı dönemde; geçen yılın aynı dönemine göre tarım dışı işsizlik 0.1 puanlık artış ile yüzde 12.6 ‘ya yükseldi. Bu dönemde, 15-24 yaş grubunu içeren genç işsizlik oranı 0.4 puanlık azalış ile yüzde 19.3’e gerilerken, 15-64 yaş grubunda 0.1 puanlık artışla yüzde 10.7’ye çıktı.

İstihdam edilenlerin yüzde 20.4’ü tarım, yüzde 20’si sanayi, yüzde 7.6’sı inşaat ve yüzde 52’si hizmetler sektöründe yer aldı. Yıllık bazda, sanayi sektörünün payı 0.5 puan, tarım sektörünün payı 0.3 puan azaldı.

 
§