10 Nisan 2015
Sayı: KB 2015/14

Taksim rüzgarından kaçanlar!
Taksim 1 Mayısı'nı bekleyenlere...
Ne seçim, ne meclis; çözüm örgütlü mücadelede!
Avukatlar: Baronun anlaşmasını tanımıyoruz!
“Haklarımızı ve kazanımlarımızı koruyacağız!”
Faşist saldırılara karşı emekçilerin öfkesini örgütlü hale getirelim!
Emekçiler onurlarına sahip çıktı!
Ölü gözünden yaş beklemek ve GMİS Genel Kurulu
Genel kurula koltuk kavgaları damga vurdu
Soma davasını kırılma noktası yapmak... - T. Kor
AKP’den sermayeye istihdam
Taşeron İşçiliğe Karşı Mücadele Kurultayı gerçekleşti
Taşeron İşçilerinin Birliği için ileri!
“İŞGAL: 60 Uzun Gün”
Metal grevinin ardından...
DİSK/TEKSTİL ve işçi satıcılarının it dalaşı - B. Seyit
Yeni bir döneme doğru
Sisi'nin Mısır'ı: Körfez'in parasıyla emperyalizme bekçilik
Yemen saldırısı ve Ortadoğu'da nüfuz mücadeleleri
İran, ABD ve Kral Selman'ın yaveri
Paskalya yürüyüşleri, emperyalist savaşlara ve faşizme öfke
İÜ öğrencileri Mahmut Ak'ı tanımıyor!
Hasan Ferit davasında 6 çeteci serbest
Çiçeğine karnaval düzenlenen portakalın dallarında ceset açıyor
1 Mayıs’ta alanlara!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Haklarımızı ve kazanımlarımızı koruyacağız!”

 

Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İstanbul Şube Başkanı Av. Gökmen Yeşil ile İç Güvenlik Paketi, avukatlara ve savunma hakkına yöneltilen baskılar ve bunlarla bağı içinde 1 Mayıs üzerine konuştuk.

Fiili sıkıyönetim ilanıdır!”

- Geçtiğimiz günlerde İç Güvenlik Paketi meclisten geçirilerek yasalaştı. Bu yasayla beraber bizleri nasıl bir süreç bekliyor?

- Aslında Ahmet Davutoğlu, Çağlayan’daki rehine eylemi sonrasında bizi nelerin beklediğini özetlemişti: “Sokağa izinsiz çıkana bir dakika dahi müsamaha gösterilmeyecek.” Tabii sizin de iyi bildiğiniz üzere bu, bizi bekleyen değil, yaşadığımız bir süreçti. “İç Güvenlik” denilen “sıkıyönetim” yasası ile neyi amaçladıklarını Davutoğlu yaptığı açıklama ile ortaya koydu, ki bu, adı konulmamış, gayri resmi fakat fiili sıkıyönetim ilanıdır.

Yukarıda da belirttiğim gibi, sıkıyönetim yasası ile getirilen düzenlemelerin önemli bir kısmı devlet tarafından zaten uygulanıyordu; yapılan sadece, uygulamanın mevzuata aktarılmasıdır. Örneğin, yasa ile basın açıklaması, toplantı ve yürüyüşlerde yüzün bir şekilde kapatılması suç; sapan, bilye, havai fişek, molotof gibi materyaller silah kabul ediliyor ve kolluk güçlerine geniş bir öldürme yetkisi tanınıyor. Yargı kararı olmadan kolluk güçlerine arama ve gözaltı yetkisi veriliyor. Biz, şehirlerde her köşe başında yasa ne derse desin, kolluğun önüne geleni çevirip üstünü ve çantasını istediği gibi aradığını; gerek Gezi ayaklanması sürecinden ve gerekse 6-8 Ekim Kobanê ile dayanışma eylemlerinden kolluğun nasıl bir ölüm makinesine dönüştüğünü ve cezasız kaldığını biliyoruz. Özetle, Kaçak Saray’ın sahte sultanı kolluğa “ne istediniz de vermedik” diyor ve yasal mermisi ile kolluğu üstümüze salıyor. Bu anlamda bizi, adım başı asker-polis devriyesi, adım başı denetimler, sokağa çıkma yasakları, çıktığında ölüm ve devlet görevlilerinin cezasız kaldığı bir süreç bekliyor.

Avukatlar pasifleştirilip yurttaşlar savunmasız bırakılmak isteniyor!”

- Adliyedeki rehine eyleminin ardından savunma hakkı ve avukatlara yönelik yeni baskılara tanık olduk. Bu baskıların bu kadar pervasızca hayata geçirilmesindeki ısrarı neye bağlıyorsunuz? Sorun, AKP’nin şeflerinin de iddia ettiği gibi sadece ‘güvenlik’ mi?

- Yukarıda anlattığım yeni sürecin ihtiyaçlarına bağlıyorum. Son yıllarda avukatların ve avukat örgütlerinin ciddi şekilde ön plana çıktığını görüyoruz. Kendi adımıza söylersek, derneğimiz neredeyse her işçi direnişini ziyaret edip destek vermiş, bitme noktasına gelmiş olan direnişleri desteğiyle canlandırmış ve sonuç almış, neredeyse her işçi katliamının takipçisi olmuş, devletin karakollarda güya sıfırladığı sokakta kitlesel hale gelen toplu işkence ve infaz vakalarının takipçisi olmuş, davaların sürüncemede kalmaması için “yargının ensesinde olmuş”... Örneğin Soma Katliamı’nda tam 60 gün nöbet tuttuk, köyleri gezdik, insanları hukuki imkanları konusunda bilgilendirdik ve tabii mücadeleyi anlattık.

Eğer, devletin sıkıyönetim ilanı ile daha fazla ve sistematik sokak işkenceleri, infazlar, hak ihlalleri, işçi katliamları bekliyorsak o halde halklarımızın hak mücadelesinde çok önemli bir görev üstlenen avukatların pasifleştirilmesi ve örgütlerinin dağıtılması amaçlanacaktır. Daha önce de derneğimize yapılan baskınlar ile üye ve yöneticilerimizin tutuklanması bu tasfiye saldırılarının bir ayağı idi.

Şimdi devlet, Çağlayan eylemini maniple ederek hem üç kişinin katliyle sonuçlanan sorumluluğunu gizlemeye, hem de avukatlara yönelik saldırıların gerekçesi haline getirmeye çalışıyor. Sorun tabii ki güvenlik değil. Zira Çağlayan Adliyesi’nde 5200 kişi çalışıyor. Gıda, su, kırtasiye malzemesi gibi temel şeylerin sevki için adliyeye girip çıkanlar ile hakim, savcı ve polisler buna dahil değil. Örneğin hakim ve savcılar elini kolunu sallaya sallaya içeri giriyor, yanlarında sürekli silah taşıyorlar. Hatta yine Çağlayan’da bir hakim geçtiğimiz aylarda kendi katibini silahla saatlerce rehin aldı. Ama o zaman adliyeye giriş çıkışlar ve güvenlik hiç tartışılmadı. Bu örnekler uzatılabilir tabii ama mesele şu, güvenlik bahane, asıl amaç baro dahil avukat örgütlerinin dağıtılıp, avukatların pasifleştirilip, yurttaşlarımızın savunmasız bırakılmasıdır.

Tarama değil arama!”

- Son olarak İstanbul Barosu’ndan avukatların adliye girişleriyle ilgili bir açıklama geldi. ÇHD olarak sizin tutumunuz nedir?

- Özellikle Barolar Birliği son derece geri bir tutuma sahip ve çantaların x-ray cihazına bırakılmasını istiyor. İstanbul Barosu ise son derece karışık duygular içerisinde ve ne yapacağını şaşırmış halde ama yaptığı açıklama ile Barolar Birliği ile paralel bir çizgide olduğunu gösterdi. Avukatları devletin insafına terk etti. Adliye AVM değildir ve biz adliyeye girerken özel eşyalarımızı değil müvekkillerimize ait evrakları taşıyoruz. AVM’ye girmek zorunda değiliz ama adliyeye girmek zorundayız zira orası bizim işimizi icra ettiğimiz yer. Bu nedenlerle avukatın çantası aranamaz. Tabii Baro ve TBB, bunun arama değil tarama olduğunu yazıyor ancak bu son derece uydurma bir kavram; hukukta tarama diye bir uygulama yok. Biz tabii ki bu dayatmayı kabul etmeyeceğiz. Yasal haklarımızı ve fiili kazanımlarımızı koruyacağız bunun için mücadele edeceğiz. Çünkü bu, güvenlik değil, avukatın sindirilmesi meselesidir.

1 Mayıs ‘başlangıç’ olacak!”

- İç Güvenlik Paketi’nin test edileceği ilk ve en önemli gündem 1 Mayıs olacak. Tüm bu ifade ettikleriniz ışığında 1 Mayıs nasıl bir anlam ifade ediyor?

- 1 Mayıs, inancı ve kimliği ne olursa olsun tüm dünyada milyarlarca insan tarafından kutlanan tek gerçek ve ortak bayram ve tabii bir mücadele günü... Gazeteniz zaten bu konuda ciddi bir gözleme sahip; ülkemiz açısından ifade edersek işçi sınıfı belki tam bir birlik içerisinde ve yüz binleri bulan bir eylem halinde değil. Ancak her yerde sınıfın direniş ve eylemlerine, patronların İcra Vekilleri Heyetince sürekli yasaklanan grevlerine tanık oluyoruz. 1 Mayıs bu direnişlerin toplandığı ve Sıkıyönetim Yasası’na ilk kitlesel cevabı verdiği bir pratik ve “başlangıç” olacak.

ÇHD saygı değer pratiğini geliştirecektir!”

- Önümüzdeki sürece ilişkin planlarınız nedir? Nasıl bir mücadele hattı izleyeceksiniz?

- Eğer sokaklarda toplu işkence ve infazların yaygınlaşacağı, faşist terör ve baskıların her an ve her köşe başında kendini hissettireceği yeni bir süreçten bahsediyorsak; buna uygun olarak biz de yeniden örgütlenmeliyiz. Örgütsel yapılarımızı gözden geçirmeli, sınıf örgütleri, meslek örgütleri, kadın, gençlik, LGBTİ, çevre örgütleri olarak daha çok bir araya gelmeli ve ortak mücadele pratikleri geliştirmeliyiz. ÇHD; işçi sınıfı, devrimci tutsaklar, hayvan hakları, kadın, gençlik, LGBTİ, çevre mücadeleleri, göçmen hakları vb. tüm alanlarda mevcut pratiğini geliştirmeli diye düşünüyorum. Bu, ÇHD’nin bir yandan tüm hukukçu ve hukuk öğrencileri ile diğer yandan da toplumsal mücadele alanları ile kurduğu iletişime bağlı. ÇHD zaten bu konularda son derece saygı değer bir pratiğe sahipti ve bunu geliştireceği muhakkaktır.

Kızıl Bayrak / İstanbul


 
§