Adana’dan Greif işçilerine selam…
“Mücadelenizi destekliyoruz!”
Hastanede çalışan bir taşeron işçisi: Kamu kuruluşunda çalışan bir taşeron işçisiyim. Taşeron işçileri olarak ikinci sınıf insan görülüyoruz. Hastanede 8 saat süre içinde yapmadığımız iş kalmıyor. Bazen taşeron işçilere patronun hastane dışında ev ya da başka işyerlerini bile temizlemesi işini yaptırıyorlar. Biz taşeron işçileri olarak hastane yönetimine karşı gelemiyoruz, baskı görüyoruz. Taşeron firma her şeyden kar elde etmeye çalışıyor. Örneğin 3 yıldır aynı formayı giyiyoruz. Hâlbuki her sene yenisini vermesi gerekiyor. Bu sorunlarımızdan sadece biri. Ücretlerimizi zamanında alamıyoruz, bordroları imzalıyoruz ama elimize ne kadar geçiyor belli değil. Cenazemiz olduğunda izin vermiyorlar. Ablam öldü senelik iznimi alıp gitmek zorunda kaldım. Greif işçilerinin örgütlü olmaları bir güvencedir. Kendilerine başarı diliyorum, kararlılıklarından vazgeçmesinler.
Belediyede çalışan bir taşeron işçisi: Bizim taşeron olarak hiçbir sosyal hakkımız yok. Ücretler çok düşük. Taşeron çalışma bir nevi kölelik. Yüzlerce işçinin alacağı parayı yandaş bir taşeron patronu alıyor. Greif işçilerinin kadrolu-taşeron birlikte mücadele etmesi çok anlamlı. Mesela biz de sendikalı olmak için DİSK’e üye kadrolu işçilerin desteğini istedik ama bulamadık. Hâlbuki DİSK’e üye kadrolu işçiler okullara vb. gönderilerek belediye bünyesinde azaltılmak isteniyor. Bizlerin de sendikalı olması bu gibi sorunların önünü keserdi. Sendikalarda önce zihniyetin değişmesi gerekiyor. Son olarak Greif işçilerinin mücadelesini ve çabasını destekliyorum.
SES üyesi bir emekçi kadın: İşçilerin haklarını savunması, direnmesi güzel. Birlikteliklerini kurup direnişe geçmeleri çok anlamlı. Ama biz yapamıyoruz. Biz de sendikalıyız ama adı var sendikanın. Bizde de taşeron işçileri var ama taşeronları örgütlemek gibi bir dertleri yok. Greif işçilerinin direnişlerine destek veriyorum. Ben de onlarla olmayı isterdim. Greif işçisi kadınları ayrıca selamlıyorum.
Ev emekçisi bir kadın: Kendi haklarını savunan işçileri takdir ediyorum. Greif işçilerinin mücadelelerinin devamını diliyorum. Şu an evdeyim, çalışmıyorum. Elimizden bir şey gelmiyor ama destekliyorum. Özellikle kadın işçilerin mücadelelerini destekliyorum.
Dev Sağlık-İş üyesi bir işçi: Biz de Balcalı hastanesinde taşeron çalışıyoruz. 16 saat nöbet tutuyoruz. 12 senedir çalışıyorum çalışma biçimini 3 vardiya yaptılar. 8 saatten fazla çalışmak yasak diyorlar ama biz yemek paydosu olmadan 9 saat çalışıyoruz. Gece 12.00’de çıkıyoruz. Servis vermiyorlar. Çarşıya otobüs de yok. Çoğu mahalleye yürüyerek ya da otostopla dönen arkadaşlarımız var. Geçenlerde bir hemşire arkadaşımız tacize uğradı, bir başka arkadaşımız gasp edildi. Bu servis sorununu başhekime ve yardımcısına ilettiğimizde “çalışan çalışsın, çalışmayan gitsin” deniliyor. Greif işçilerinin direnişini destekliyorum. Her zaman yanınızdayım. Sizler bizim gibi taşeron işçilerine bir örneksiniz. Haklı davanızı destekliyorum.
Okulda çalışan bir taşeron işçi: Temizlik işçisi olarak çalışıyorum. Biz de maaşlarımızı geç alıyoruz. İş güvencemiz hiç yok. İhaleyi yandaşları alınca bizi çıkartacak, kendi insanlarını yerleştirecekler. Zaten sendikalı değiliz. Greif işçilerini destekliyorum. Bu daha başlangıç mücadeleye devam! Kadın işçilere ayrıca selam yolluyorum.
Kızıl Bayrak / Adana
Grevde bulunan Greif (Sunjüt) işçileriyle dayanışma
Biz, MAN Truck & Bus AG Nürnberg fabrikası işçi temsilcileri olarak, daha iyi iş koşulları için ve sefalet ücretlerine karşı başlatmış olduğunuz mücadelenizi sonuna kadar destekliyoruz.
Sermayedarların çıkarları uğruna ücretlerimiz giderek düşürülmektedir.
Sizler ama bu gelişmelere DUR dediniz. Kendi çıkarlarımızı sadece kendimiz koruyabiliriz.
Bundan dolayı meşru taleplerinizin arkasındayız.
Dayanışma ve mücadele dolu selamlarla
MAN Truck & Bus AG Fabrikası İşçi Temsilciliği –Nürnberg İşçi Temsilciliği
Dershanelerin kapatılması yeni bir özelleştirme hamlesidir!
Dershanelerin kapatılmasıyla ilgili hazırlanan tasarı ilk bakışta hükümetin paralel devlet dediği cemaatle kapışması gibi görünse de aslında bir taşla iki kuş değil, birkaç kuş vurmanın en iyi yolu olmuştur. Tasarı biraz incelendiğinde zaten çarpık ve yetersiz olan eğitimin sermayenin talanına nasıl açıldığı görülecektir.
Tasarıda dershanelerin kapatılmasının yanı sıra, tasarıya eklenen geçici madde ile müsteşar yardımcıları, Talim Terbiye Kurulu başkan ve üyeleri, tüm genel müdürler, grup başkanları ile 81 il milli eğitim müdürlerinin görevlerinin, “kanun yürürlüğe girdiği tarihte” sona ereceği belirtiliyor.
Tasarı ile yine kanun yürürlüğe girdiği tarihte 4 yıl ve üzeri sürelerle okul müdür ve yardımcısı olanların, bu görevlerinin “hiçbir işleme gerek kalmaksızın” sona ereceği söyleniyor. Ama bu kadarı bir şey değil, dahası var.
Tasarıyla dershaneler kapatılmıyor dönüştürülüyor. Ayrıca özel okula dönüşmek için başvuranlara teşvikler veriliyor. Teşvik kapsamında 25 yılığına kamuya ait araziler kiraya verilecek, MEB’e bağlı okullar mevcut donanımlarıyla aynı şekilde kiraya verilecek ve özel okula giden öğrencilere de maddi destek verilecek, yani bir de böylelikle para aktarılacak.
Bu maddelerden anladığımız kadarıyla, zaten yetersiz olan eğitim kurumları bütün yönetici kadroların görevden alınmalarla kaos içine sokularak eğitim veremez duruma sokulacak. Ardından özel okula dönüştürülmüş okullara öğrenci akışı sağlanarak eğitim vermez duruma gelmiş devlet okullarında okuyanlardan az buçuk parası olanlar özel okullara yönlendirilecek. Ayağınız alışsın misali verilen teşviklerle özel okula gidenlerin sayıları artırılacak.
Sermaye sınıfının çocuklarının zaten özel okullarda eğitim alıyor oldukları düşünülürse, buradaki asıl amaç işçi ve emekçi ailelerinin cebindeki üç kuruşa göz dikmektir. İşçi ve emekçi aileler, giderlerini daha da kısarak elinde avucunda ne varsa satarak çocuğunun özel okullarda okumasını sağlamaya çalışacaklardır.
Devlet daha önce aynı oyunu engellilerin eğitiminde de yapmıştır. Engeli bireylerin eğitimini kendi bünyesinde daha nitelikli ve daha az maliyetle çözebilecekken bunun yerine teşviklerle özel eğitim kurumlarının açılmasını sağlamıştır. Bu kurumlarda eğitim gören öğrencilerin eğitim giderlerini üstlenerek, özel eğitimin özelleştirilmesini sağlamış, böylelikle engelli bireylerin eğitim umudunu kar amacı güden kurumların insafına bırakmıştır.
Gözünü kar hırsı bürümüş olan sermaye sınıfı ve onun dinci-gerici hükümeti bizlere paran kadar eğitim alabilirsin gerisi beni ilgilendirmez demektedir. Ama asıl sorun iktidarın yaptıkları değil emekçiler adına alanda örgütlü sendikaların ne yaptığıdır. Fakat bu cephede durum pek iç açıcı değildir. Özellikle KESK de yasa geçsin sonuçları üzerinden politika devşirerek sandığa havale etme yolunu tutmuş görünmektedir. Geleceği belli olan bu yasa tasarılarının çöpe atılması için yapılması gerekenleri dün Gezi gösterdi bugün de Greif işçileri göstermektedir. Önemli olan sınıfa karşı sınıf tavrını kuşanarak mücadele etmektir.
F. Can - Eğitim Emekçisi
|