21 Şubat 2014
Sayi: KB 2014/08

Greif işçilerinin davası kazanacaktır!
Greif işçileri: Ayak oyunlarınız boşa,
mücadele azmimiz zaferi getirecek!
DİSK’i kuran ruh Greif’ta!
DİSK’in Greif ziyaretinden yansıyanlar
Direniş kapıya dayanınca...
Birleştik ve direnişin kalesi yarattık!
Greif’te direnişin yaratıcılığı: Sınıf sahnede!
Greif’in işgalci kadınları...
Tariş’ten Greif’a dal Budak salan ihanet!
Türk-İş mitinginden yansıyanlar
BDSP 2014 yerel seçim bildirgesi
BDSP: Seçimlerde devrime çağıracağız!
Bir burjuva partisi, bin koltuk kavgası
Sansürü koyulaştırma yasası
Yerel seçim süreci ve kadınlar
Carrefour’da adım adım taşeronlaştırma
Enerji tekelleri için
Kıbrıs sorununa “çözüm”
“Çözüm süreci”nin son perdesi
Venezuela’da
karşı-devrimci çeteler işbaşında
Kuraklık kapıda!
Denizbank’a müşteri olmayacağız!
Gençliğin geleceği işçi sınıfı saflarında!
“Sizleri umutla takip ediyoruz”
Adana’dan Greif işçilerine selam…
Greif’ta işçi demokrasisi
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Gençliğin geleceği işçi sınıfı saflarında!

 

Üniversitelerde, liselerde, fabrikalarda, sokaklarda, okuyanıyla, çalışanıyla, işsiziyle gençlik toplumun geleceğidir. Gençlik Haziran’da büyük bir sınav verdi. Bu sınav bugüne kadar gördüğü sınavlardan çok daha değerliydi. Çünkü gerçek yaşam için, gelecek için bir mücadeleydi bu ve bir başlangıçtı. Ama devamı daha parçalı, daha dağınık bir biçimde geldi. Peki nasıl gelecek devamı, gençlik nasıl ilkinden daha güçlü, daha örgütlü, daha kararlı olacak? İşte bunun cevabını verecek olan, gençliğin de ötesinde yaşamın temel direklerini oluşturan, ona şekil veren, yaşamı üreten işçi sınıfıdır.

Neden?

Okuyan gençliğin hayatı derslerle dolup taşmış durumda. Derslerde iş dünyasına hazırlanıyor, arkadaşıyla rakip olması, kopya çekmemesi, kendi notunu düşünmesi öğretiliyor. Nasıl bir işçi aldığı ücret üzerinden işçi kardeşleriyle kıyasıya rekabet ediyorsa... Gençlere “derslerini başarıyla geçmesi”, onun dışında kafasını çok yormaması öğütleniyor. Nasıl bugün işçilerden “kendi işlerine bakmaları” bekleniyor, ötesi onlara çok görülüyorsa... Başkasının malına, mülküne dokunmama öğretiliyor, nasıl bugün işçiler patronun mülküne, üretim araçlarına, karlarına, zenginliğine dokunamıyor, onu patronun hakkı olarak görüyorsa...

Kısacası gençlik için geleceğine ve yaşama hazırlık, bugün ders sıralarında ya da birçok önyargılarla yaşamın içinde gelişiyor. Peki gelecek ne anlama geliyor gençlik için? Gelecek, küçük bir azınlık için patron saflarına katılma, büyük çoğunluk için ise işçi sınıfının saflarında ezilme, sömürülme anlamına geliyor. Yani iki saftan birinde sürüyor yaşam: Bir tarafta sermayenin kendini büyütmesi için işçinin sömürülmesini kolaylaştırıyor, işçilerle karşı karşıya geliyorsunuz; diğer tarafta ise bu gibi sermaye ajanları ve patronların azgın sömürüsü altında eziliyorsunuz. Bir tarafta yaşamı belirliyorsunuz, yönetiyorsunuz, zengin oluyorsunuz; diğer tarafta eve ekmek götürmekten, hiç değilse çocuklarınıza daha iyi bir yaşam sunmaktan, borçlarınızı ödeyebilmekten başka bir şey düşünemiyorsunuz. Kısacası, bir tarafta azınlık kalıp sömürücü sınıflara katılıyorsunuz ve salt kendiniz için yaşıyorsunuz. Diğer tarafta ise toplumun büyük çoğunluğu oluyorsunuz ama azınlıkta kalan patronlar sınıfı tarafından sömürülüyorsunuz, yaşayamıyorsunuz.

Gençliğin büyük çoğunluğu da işçi sınıfı saflarına katılmakta ve yaşamı bu sınıfın alışkanlıklarına, yaşam tarzına benzer gelişmekte, bu açıdan da kapitalistler sınıfına katılan gençlerden ve o sınıftan ayrışmaktadır. İşte bu çelişkili yaşam kapitalizmin gerçeğidir. Toplum patronlar ve işçi sınıfı ya da sermaye ve ücretli emek olarak birbirine karşıt iki kutba bölünmüştür. Ve kapitalizmin çelişkilerine son verecek, bu çatışmayı ortadan kaldıracak tek özne, özne olduğunun bilincine varmış, kendisi için değil tüm işçi sınıfı ve ezilen sınıflar adına kapitalistler sınıfının iktidarını yıkma hedefiyle örgütlenmiş işçilerdir.

Tüm ezilenler için harekete geçen işçiler var mı?

Evet var... Ne kadar parçalı ve dağınık olsa da yerel direnişlerde, grevlerde yaşamı durduruyor ve güçleniyorlar. Buna en yakın örnek ise bugün fabrika işgaline devam eden Greif işçileridir. Fabrika işgaline devam ederken taşeronluğun kalkması, ücret zammı ve çeşitli hakları için mücadele ediyorlar. Türkiye ve dünya yüzyıllardır “demokrasi” ararken onlar kendi içlerinde Türkiye’de herhangi bir yerde olmadığı kadar demokratik bir şekilde işgali yönetiyorlar. Kapitalizmin çarpıklıklarını aşmanın yolunu, devrimi bize gösteriyorlar. Ve kim bilir daha nice Greif’ler ilmek ilmek örülecek, ezilen sınıflara yol gösterecek.

İşte yeni Haziranlar da bu yoldan, patronlardan ve onun işbirlikçilerinden bağımsız, sınıfın kendi devrimci çizgisinden gidilerek gelişecektir. Yaşamın gerçekliği üretim ve çalışma alanlarında, fabrikalarda, işyerlerindedir. Esas yaşam alanımız buralardır ve gençlik de gelecek de buraları dolduracaktır. Bugün gençliğin sorunları, dönüp dolaşıp geleceğimizle ilgili sorunlara bağlanmaktadır. Toptan baktığımızda karşımızda büyük bir “geleceksizlik sorunu” durmaktadır. Gençliğin büyük çoğunluğu için gelecek ve özgürlük, işçi sınıfının, işgalci Greif işçisinin saflarına katılmaktan geçiyor. Ya kaderimize razı olup barbarlık içinde çökeceğiz ya da işçi sınıfı saflarında mücadeleye atılacağız. Geleceğimiz için işçi sınıfının, kapitalistlerin iktidarını yıkma mücadelesine katılmalıyız.

D. Baran

 

 

 

 

ODTÜ’yü fethedemeyeceksiniz!

 

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Ormanı’ndan geçen ve yapım aşamasında öğrencilerin direnişi kırmak için polis ordularının kullanıldığı yola “1071 Malazgirt Bulvarı” adını verdi. Karar Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi’nden oy birliği ile geçti. Yolun bu ay sonlarında Başbakan Tayyip Erdoğan’ın açılması planlanıyor.

Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi’nin, Şubat ayında bu gündemle yaptığı toplantıya  Gökçek’in yerine Başkanvekili Ali İhsan Ölmez başkanlık etmişti. Bu toplantı sonucu, “Çankaya İlçesi Çukurambar İşçi Blokları ve Çiğdem Mahallesi Sınırlarından Geçen Yeni Yolun 1071 Bulvarı Olarak İsimlendirilmesine İlişkin Başkanlık Yazısı” gündeme geldi. Gökçek ve Fen İşleri Daire Başkanı Vedat Üçpınar’ın imzasını taşıyan Başkanlık yazısında, şunlar belirtildi:

“Çankaya İlçesi üniversiteler, Çukurambar, İşçi Blokları ve Çiğdem Mahallesi sınırlarından geçen, yazınız ekinde mahalle haritasında işaretlenmiş, yapımı belediye tarafından gerçekleştirilen yeni yolun 1071 Bulvarı olarak isimlendirilmesi konusunun uygun görülmesi halinde Belediye Meclisi’ne havale edilmesi hususunu onurlarınıza arz ederim.”

AKP Grup Başkanvekili Ayhan Yılmaz, Başkanlık yazısı görüşülürken “1071, herkese sayısal anlam ifade etmeyebilir. Onun için bulvarın adı 1071 Malazgirt Bulvarı olsun” önerisinde bulundu. Yılmaz’ın önerisi, Belediye Meclisi’nde oybirliği ile kabul edildi.

CHP ve MHP ortak mı?

Medyaya yansıyan haberlerde kararın oybirliği ile alındığı söyleniyor. Bu durumda ya oylamada CHP’li ve MHP’li üyeler yoktu, ya da kararda onların da imzaları var. Kuşkusuz Malazgirt sözkonusu olduğunda MHP’nin karara hiçbir itirazı olmayacağı gibi, ülkücü faşist Mansur Yavaş’ı aday gösteren CHP’nin böyle bir karara imza atması da muhtemeldir.

Hedefleri ODTÜ’yü fethetmek!

Kuşkusuz yola bu ismin vermesi son derece manidar, AKP açısından da son derece isabetli olmuştur. Çünkü ODTÜ’nün devrimci-direnişçi ruhunu ezmeyi ve ODTÜ’ye girmeyi başlıca siyasal sorun haline getiren AKP’nin şefleri, bu yolu tam da bu amaçla yaptılar. Bunun için savaşa gider gibi gittiler. Polis ordularıyla günler süren harekatlar yaptılar. Gazlarıyla, TOMA’larıyla, plastik mermileriyle en sonunda amaçlarına ulaştılar.

Yolu açtılar açmasına ama ODTÜ’nün devrimci ve direnişçi ruhunu ezemediler. Fakat anlaşılan o ki, AKP ve ortakları faşist zorbalıkla açtıkları yolu, Türkler’e Anadolu kapılarını açan Malazgirt savaşıyla eşdeğer görüyorlar. Açtıkları bu kapıdan ODTÜ’ye gireceklerini sanıyorlar. Ama nafile! ODTÜ’nün devrimci-direnişçi geleneğini yenemeyecekler. ODTÜ’yü fethedemediler, fethedemeyecekler.

 
§