03 Ocak 2014
Sayi: KB 2014/01

Çürümüş düzende sağlam çark olmaz
AKP-cemaat çatışması ve “kuvvetler ayrılığı”
İktidar dalaşı ve düzen medyası
Riyakarlıkta sınırları yok!
Her dönemin has uşağı: CHP
Yolsuzluk, yağma ve sömürü düzeninden hesap sormaya...
Sınıf devrimcilerinden yolsuzluk eylemleri
Yolsuzluklar protesto edildi
Oyak Renault’ta patron-Türk Metal işbirliğiyle işçi kıyımı...
Türk-İş asgari ücrete ‘muhalif’ kaldığını açıkladı!
Esenyurt’ta işçiler foruma hazırlanıyor
Hacettepe işçisinden zafer kutlaması!
2013: İşçi sınıfı kin ve öfke biriktirdi!
“Bürokratik-icazetçi sendikal çizgiyi aşmak için taban inisiyatiflerini yaratalım!”
Dünya basınında yolsuzluk ve rüşvet operasyonu
2013: Kriz, çatışma, savaş, direniş…
Seçim dönemi ve reformizmle mücadele
Eğitim piyasalaşırken...
İÜ’de mücadele etkinliklerle sürüyor
Roboski için yaygın eylemler
“Yargılanan değil, yargılayan olduk!”
Özgürlük ve eşitlik yürüyüşümüz sürüyor
EKK’dan yeni yıl mesajı...
Kartal Emekçi Kadın Komisyonu kuruldu
Devrimci tutsaklardan yeni yıl mesajları
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Özgürlük ve eşitlik yürüyüşümüz sürüyor

 

2013 yılı, işçi sınıfı, emekçiler, gençler için olduğu gibi kadınlar için de çok yönlü saldırıların yaşandığı bir yıl olarak geride kaldı. Sermaye sınıfının uyguladığı sosyal yıkım politikalarından kadınlar da çok yönlü olarak etkilendi.

AKP iktidarının sermaye sınıfının yönelimleri doğrultusunda işgücü piyasalarının yeniden düzenlenmesi çerçevesinde izlediği politikalarda olduğu kadar, yaşamın her alanına müdahale eden muhafazakar politikalarında da kadınlar doğrudan hedefteydi.

Geçtiğimiz yılın sonlarında gündeme gelen, bu eğitim döneminde ilk adımları atılan, 4+4+4 eğitim sistemi ile kamuoyunda sıklıkla ifade edilen biçimiyle çocuk işçilik ve çocuk gelinliğin önü açıldı. Böylelikle, sermaye sınıfının ucuz ve nitelikli işgücü ihtiyacının karşılanması hedeflenirken, aynı zamanda işgücü piyasasının içine giremeyen kız çocuklarının ise eve kapatılması, çocuk yaşta evliliğin önünün açılması yasalaştırıldı.

Aynı zihniyet, iktidar tarafından yapılan her hamlede kendini gösterdi. Kürtaj tartışmaları, 3-5 çocuk doğurulması teşvikleri, ardından aylardır kamuoyuna sunulan Kadın İstihdam Paketi de aynı bakışın ürünü olarak piyasaya sürüldü. Bir yandan kadınların çocuk doğurmaları sermayenin orta vadeli ucuz işgücü ihtiyaçları gözetilerek teşvik edilirken, öbür yandan ise kuralsız, güvencesiz çalışma sistemi ile kadın emeğinin fütursuzca sömürüsü hedeflendi.

AKP iktidarı 11 yıl boyunca sermaye sınıfının ihtiyaçları doğrultusunda hareket ederken, aynı zamanda gerici ve muhafazakar politikaları hayata geçirmek için adımlar attı. Kuşkusuz bunlardan öncelikli olarak kadınlar etkilendi. Kadını yok sayan, hiçleştiren gericilik, toplumun üzerine ağır bir tortu olarak çöktü. Kamuda türban serbestliğinin getirilmesinde olduğu gibi, siyasal gericiliğin “kadınların özgürlüğü” söylemleriyle topluma yedirilmesi, kadınların eteklerinin boylarının belirlenmesi, hamile kadınların sokaklarda dolaşmasının günah sayılması ve kızlı-erkekli evlerde kalınmasının engellenmesi vb. tartışma ve uygulamalarla kadın üzerindeki gerici kuşatma derinleştirildi.

Tüm bu uygulamalar sözde kadınları korumak adına gerçekleşirken, 2013 yılı kadına yönelik şiddetin, tacizlerin, tecavüzlerin, cinayetlerin artmaya devam ettiği bir yıl oldu. Öyle ki, 2013’ün ilk 9 ayında sadece Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na uğradığı şiddet nedeniyle başvuran kadın sayısının 5774 olması, 4210 kadın hakkında geçici koruma verilmesi kadına yönelik şiddetin boyutu konusunda bir fikir vermektedir.

Kadınların öfkesi Haziran’da sokakla buluştu

Yıllara dayanan sosyal ve toplumsal hoşnutsuzluğun sonucu olarak gerçekleşen ve tüm ülkeye yayılan Haziran Direnişi’nde emekçi kadınlar da başta sosyal sorunlar olmak üzere kadına yönelik baskı, hakaret ve gerici saldırılar karşısında kitlesel bir şekilde alanlara çıktılar. Kadınlar, bilinç düzeyleri ölçüsünde direnişte yerlerini aldılar. Yeri geldi kent meydanlarında çatışmalarda, barikatlarda, yeri geldi emekçi semtlerinde ellerinde tencere tava ile direnişe katıldılar. Yıllardır dört duvar arasına hapsedilmek istenen kadınlar, öfkelerini, tepkilerini dile getirdiler. Yaşamın yarısını var eden kadınlar, direnişin yarısını oluşturdular. Süreç içinde yapılan araştırmalara göre direnişe katılanların %52’sini kadınların oluşturması, bu gerçeği gösterir niteliktedir.

Haziran Direnişi bir başka açıdan kadınların üzerindeki değiştirici-dönüştürücü etkisi ile anılmaya değer. Direniş kadınların özgürleşmesinin, kabuklarını kırmasının bir adımı olmuş, kadınların taşıdıkları devrimci enerji açığa çıktığı koşullarda nasıl bir güç olduklarını da (tarihsel deneyimlerde olduğu gibi) bir kez daha göstermiştir.

Kadın mücadelesindeki zaafiyetin derinleştiği bir yıl

Emekçi kadınların düzene karşı öfkesini bilemek, onları sınıfsal zeminlerde örgütlemek bir ihtiyaç olarak kendini belirgin bir şekilde öne çıkartıyorken, 2013 yılında kadın sorununa ve kadınların örgütlenmesine bakıştaki zaafiyetin daha da derinleştiği bir süreç yaşandı.

Türkiye’deki dünün devrimci örgütlerinin reformist saflara kayması ile birlikte, sol hareket açısından ayrışma ve saflaşma daha da netleşti. Kadın mücadelesi açısından ise reformizmden ayrı ele alınamayacak şekilde feminist etki daha da belirginleşti. Emekçi kadınların çifte ezilmişlik, baskı ve eşitsizlik karşısında büyüyen öfke ve tepkileri düzene değil, cinsiyet eşitsizliği temelinde erkeğe yöneltildiği reformist-feminist bakış açısı süreç içindeki tüm gelişmelerde kendini somut olarak gösterdi. Emekçi kadın mücadelesinin en belirgin simgelerinden biri olan 8 Mart, bu yıl reformist-feminist etkinin daha da güçlendiği, bu açıdan saflaşmanın artık tümüyle belirginleştiği, sol açısından sınıfsal tutumun daha da zayıfladığı eylemlere sahne oldu. Keza, kadına yönelik yaşanan saldırılar karşısında verilen tepkiler de bu eksende gelişti. Son olarak geçtiğimiz ay 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü vesilesi ile gelişen eylemler de bu bakışın ürünü olarak erkek egemenliğine karşı ve cinsler arası eşitsizlik ekseninde şekillendi. Kadın-erkek omuz omuza verilen mücadeleye dair kendi içinde muazzam deneyim bırakan Haziran Direnişi’nin kolektif irade ve tablosu, bu zihniyetin değişmesine katkı sağlamamıştır. Zira reformist solun tutumunu belirleyen şey sistem karşısında konumlanışıdır.

Kadın sorununa bakıştaki çarpıklığa, kadın sorununun sınıfsal ve tarihsel özünden kopartılarak sınıflar üstü görülmesine, kadın mücadelesini erkeğe karşı ele alan feminist-reformist anlayışa karşı devrimci bir bayrak yükselten komünistler ise, 2013 yılının şubat ayında Devrimci Kadın Kurultayı gerçekleştirmişler, kadın sorunu üzerinden solda estirilen liberal cereyana karşı devrimci tutumu ortaya koymuşlardır. Aynı zamanda emekçi kadınları devrimci sınıf mücadelesine yöneltmek ve sınıf mücadelesine kazanmak için geçmiş deneyimlerin ve özellikle Haziran Direnişi’nin deneyimleri ışığında mütevazi ancak kararlı adımlarla yürüyüşlerini sürdürmektedirler.

Mücadeleyi büyütmek, geleceği kucaklamak için…

Toplum genelindeki dinci-gerici saldırıların ve kadın hareketi ekseninde reformist-feminist anlayışın panzehiri ise tüm diğer sorunlarda olduğu gibi Haziran Direnişi ile birlikte ortaya çıkmıştır. Geleceğin yeni sosyal mücadeleleri, kadını ucuz işgücü ve evin kölesi olarak gören egemenlere olduğu kadar onun mücadelesini burjuvazinin sığ sularında yüzdürmeye çalışan reformist-feminist akımlara da yanıt olacaktır. Komünistler, yaşamın yarısı olan kadınların kavganın da yarısı olarak ön plana çıkabilmeleri için mücadeleyi büyütmeye devam edecekler.

 
§