11 Ekim 2013
Sayı: KB 2013/40

AKP paketlerinden kölelik dayatmaları ve polis devleti uygulamaları çıktı
AKP’nin ‘demokrasi paketi’...
Haziranları Ekimler’e taşımak için...
Ekim Devrimi’nin 96., Yeni Ekimler’in Partisi’nin 15. yılında...
İşçi ve emekçi iktidarı için saflara!
Ferit’in katili çürümüş düzendir!
Kadın istihdam paketi, esnek çalışma paketinin parçasıdır!
10. Çalışma Meclisi toplantısı gerçekleşti…
Sendikal harekette neden ve nasıl tasfiye?
Feniş’te mücadele kararlılıkla sürüyor!
“Hakkımızı alana kadar...”
Penti’de direniş bitti!
“Eylemlerimiz devam edecek!”
Ortak olan soruna temelden farklı yaklaşımlar
“Altın Şafak” ve Alman burjuvazisinin ikiyüzlülüğü...
AKP’nin ikiyüzlü mülteci politikası

Gençlik direnişe, 6 Kasım’da alanlara!

Gençlik hakları için direnişte...
Çocuklar şehre geri döndü...
Gezi tutsaklarından BİR-KAR’a...
Burcu Koçlu için eylem!
Zindanda baskılar sürüyor…
BİR-KAR’dan Gezi tutsağına…
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

“Eylemlerimiz devam edecek!”

 

İki aya yakın bir süredir Punto Deri’de kapı önünde direnen işçilerden Ramazan Aygün ile direniş süreci üzerine konuştuk...

- Punto işçileri sendikaya üye oldukları için işten atıldı ve siz ilk atılan 2 kişiden biri olarak yaklaşık iki aydır direniştesiniz. Sendikaya üye olmaya nasıl karar verdiniz?

- Biz Punto çalışanları, 10 yıldır burada çalışıyoruz. Aramızda daha uzun süredir çalışanlar da var. En az çalışanımız 8-10 yıldır burada. Bu direnişi buraya kadar getirmemize neden olan şey, Punto yöneticilerinin katı tutumudur, tabi patronların isteğiyle. Bu tutum 2005 yılında başladı, şimdiye kadar artarak geldi. Biz 2005 yılında makinacı-ayakçı olarak parça başı çalışıyorduk. O sırada aldığımız ücret ortalama 2000 TL civarıydı. 2005 yılında şirkete Stefan Kesenci adında yeni bir müdür geldi. O maaşları öğrenince, bu paranın çok olduğunu söyleyip maaşımızı 1200 TL indireceklerini ve mesai ücreti alarak devam ettireceklerini söylediler. Böylece eskisinden çok kazanacağımızı iddia ettiler. Buna karşı çıkan bazı arkadaşlar oldu. O gün öncülük eden 14 kişiyi çay paydosundan sonra içeriye almayarak işten çıkardılar. Bu kalanlara bir tehditti.

2009 yılına gelindiğinde bu sefer eski sistem de fazla gelmeye başladı. 180 saat üzerinden yapılan ücretlendirme fazla gerekçesiyle bundan sonra 225 saat üzerinden maaşlarınızı hesaplayacağız dediler. Yani, sadece bu sınırın üzerindeki saatler mesai olacaktı. Bunun yanında da asgari ücretten ödenen sigorta primini kademeli olarak yükselteceklerini, böylece 2 yıl sonra da sigortamızı gerçek ücretlere kadar getireceklerini, o tarihte tüm maaşımızı bankadan alacağımızı söylediler. Ama 2 yılda hiç bir şey yapmadılar. 2011’de sigortalarımız asgari ücretten sadece 50-100 TL kadar fazla yatıyordu. 2012’ye geldiğimizde Kuzu Deri direnişi başladı. Bizde de biriken öfkeyle bir uyanış yaşandı ve biz de sendikaya gittik. Konuştuk, anlattık ve anlaşıp Deri-İş Sendikası’na üye olduk.

- Sendikaya üye oldunuz. Bir süre çalışma yürüttünüz, sonra ortaya çıkınca da işten atıldınız. Arkadaşlarınızı üye olmaya nasıl ikna ettiniz ?

- 2013 Şubat ayında bizlere zam yaptılar. Zam oranı %2 ile %4 arasındaydı. Biz buna itiraz edince bize seçenek sundular “iş yok, sipariş yok , 50 kişiyi işten mi çıkaralım, böyle devam mı edelim ?” diye. Bu soru karşısında tabii çekinceye düştük. İnsanları elimizle işinden edemezdik. Bunun yanında bazı çalışanlara 500 TL ile 1000 TL arasında zam da yapıldı. Bunu yöneticilere sorduğumuzda bize “her işyerinde, sektörde bazı imtiyazlı kişiler olabilir” dediler. Elimizden bir şey gelmedi tabi.

2013 Nisan ayında panoya bir yazı astılar. Yazıda 2013 ihracat siparişlerinin, yani işlerin çok olduğu ve tüm izinlerin iptal edildiği yazıyordu. 2 ay önce iş yok diye zam vermeyen patron, 2 ay sonra işler çok diye izinlerimizi iptal etti. Bu arada deri sektöründe siparişler en az 6 ay önceden verilir. Yine bizi kandırmış oldular. Ben on yıldır çalışıyor olmama rağmen sadece bir kere izin kullandım. Gerisi hep düzmece. Çoğu arkadaşımızın durumu böyle. Bu olayı sendika çalışmamızda önemli bir fırsat olarak değerlendirdik ve üye sayımızı % 40 ın üzerine çıkardık.

- İşten atılma süreci nasıl başladı?

- Çalışma yeterli sayıya ulaşmasına yakın, patron durumu öğrendi. Kim söyledi, ya da nasıl duyuldu bilmiyorum. Ramazan ayının ortasında bizi çağırdılar. Patronun tavrı netti, bize şunları söyledi: “Burayı ben kurdum, ben yönetirim, üçüncü kişileri kabul etmem”. Yanında o sırada biri vardı. Biz de, üçüncü şahıs istemediği halde yanında oturanın kim olduğunu sorduk. Bize danışmanı olduğunu söyledi. Biz de o şahsı tanıdığımızı, kendisinin danışman değil, Türkiye Deri İşverenler Sendikası’nın (TÜDİS) Genel Sekteri Akansel Koç olduğunu, böyle yalancıları dinlediğini ama bizi dinlemediğini söyledik. O an orda bir kırılma oldu, Akansel’i geri çektiler. Hatta Akansel Koç daha sonra bunu birçok yerde anlatıp, kendisine hakaret ettiğimizi söyledi. Aslında hakaret falan etmedik. Olanı söyledik.

Sonra biz en azından maaşlarımızın 1500-1600’lük kısmını bankaya yatırın gerisini elden almaya razıyız dedik. Bunu da garanti altına alan bir taahhüt verin dedik. Patron bunu kabul etmedi. 2 Ağustos’ta insanları bayram adı altında izne çıkarırken benim ve Hülya Alptekin’in iş akdi Akansel’in eliyle feshedildi. Arkasından da iki günde bir parça parça çıkarmalar başladı. Bu kalanlara bir gözdağıydı. O sırada sendikaya üye olan insanları tek tek odaya alıp, noteri de getirerek sendikadan baskıyla istifa ettirmeye çalıştılar. Her gireni “arkadaşların istifa etti, bir sen kaldın” diyerek kandırmaya çalıştılar. 22 kişiyi bu şekilde kandırdılar.

- Ve parça parça işten atmalar başladı... Kaç kişisiniz şu anda? Atılan tüm sendikalı işçiler direnişte mi?

- Şu anda işten atılan 19 işçiyiz. Bu 19 kişi de direnişte. Fabrikanın ve fabrika çevresindeki tüm mağazaların önünde bekleyişi sürdürüyoruz.

- Punto patronunun sizinle bir görüşme talebi, teklifi ya da tehdidi oldu mu? İçerde ve dışarda baskı var mı?

Önce fabrika önüne kamera koydular, belki ses kaydı da yapıyorlardır. Bir de oturduğumuz alana zift döktüler. Bir kere de üzerimize araba sürdüler. Ama yıldıramadılar.

Patronun bizimle birebir bir görüşmesi olmadı. Ama bir sürü insan patronun elçisi olduğunu söyleyerek görüşmek istediler .Para teklifinde bulundular, direnişi bırakmamız ve mahkemeden vazgeçmemiz için. Hatta sendikaya da teklif etmişler, alacaklarımızın daha da üstünde para vermeyi.

İçeride Abdullah Usta diye bir müdür var. “Patronun size bir haberi var” deyip, toplanmamızı istedi. Toplandık ve aynı müdür gelip bize, “bakın sizin burada durmanız sadece burayı değil tüm bu adayı % 50 oranında etkiledi. Bu işe son verelim, yoksa bu kayıbın altında kalırsınız. Kanı kanla yıkamayalım diyor patron, ben onun elçisiyim” dedi. Biz de kanla alakamız olmadığını, amaçlarının buradan gitmemiz olduğunu bildiğimizi ama yasal hakkımız olan sendikalı çalışmayı kazanmadan hiçbir yere gitmeyeceğimizi, yapacağımız tek şeyin sendikalı olarak işimizin başına dönmek olacağını söyledik. Bu teklif ve tehditler hergün telefonla ya da aracılarla mutlaka geliyor. Artık alıştık.

İlk çıkarılan iki işçi olarak, benim ve Hülya’nın maaş ve tazminatlarımızı asgari ücret üzerinden hesaplayıp bankaya yatırmışlar. Fakat bizden sonra ayrılan arkadaşların hiçbir hakkını yatırmadılar. Direnişe katılmalarını engellemek için.

Ayrıca içeride çalışan sendikalı işçiler üzerinde de çeşitli baskılar sürüyor. Müdürler alıp karşısında hiçbir şey söylemeden oturtup bekletiyor. Yemekhane çalışanına “bu işçilere su bile vermeyeceksin” diye emir veriyor.

Bizim derdimiz onların vereceği para değil, hatta biz zam da istemiyoruz. Tek isteğimiz sendikalı olarak işe geri dönmek ve fabrikaya sendikanın girmesi. Bu firmada çalışıp emekli olmak istiyoruz. En temel hakkımız olan sendika en önemli şartımızdır.

- Tüm atılanlar olarak direnişe katıldığınızı, kazanana kadar devam edeceğinizi söylüyorsunuz. Önümüzdeki dönem neler yapacaksınız? Direnişinize dair bizlere ve işçi sınıfına söylemek istediğiniz bir şey var mı?

- Bundan 3 hafta önce Nişantaşı’nda bir yürüyüş ve Punto mağazası önünde basın açıklaması yaptık. Zeytinburnu’nda ailelerimizle bir yürüyüş ve basın açıklaması yaptık. Eylemlerimiz kazanana kadar devam edecek. Burada Punto çalışanları ve diğer fabrika işçileriyle dayanışma içindeyiz. Ama toplumun her kesiminin desteğine ihtiyacımız var. Birçok yerden ziyarete geldiler. Bu ziyaretler ve dayanışma hali bizi çok memnun ediyor. Biz hepimiz Adem’le Havva’nın çocuklarıyız. İnsan ayrımı yapmıyoruz. Burada Türk, Kürt, Ermeni, Sünni, Alevi her kültürden insan direnişte. Eğer bu farklılıkları gözetseydik şu an burada birlikte direnişte olamazdık. Bu farklılıkları gözetmeden bize destek sunanlar bizi çok mutlu ediyor. Gazeteniz Kızıl Bayrak’a ve BDSP’ye de bize verdikleri destek ve gösterdikleri dayanışma için çok teşekkür ediyoruz.

 

 

 

 

Punto direnişine Küçükçekmece’den destek

 

Küçükçekmece Dayanışması, sendikalaştıkları için işten atılan ve buna karşı direnişe geçen Punto Deri işçilerini 7 Ekim’de ziyaret etti.

Direniş alanına yakın mesafede pankart açarak yürüyüş gerçekleştiren dayanışma bileşenlerini işçiler sloganlarla karşıladı. Fabrika önüne gelinmesi ile dayanışma adına direnişi selamlayan kısa bir konuşma yapıldı. Küçükçekmece Dayanışması olarak direnişe gereken desteğin verileceği vurgulandı. İşçilerle direniş üzerine sohbet edildi. Daha sonra işçilerin fabrikanın farklı yerlerinde oluşturdukları nöbet noktaları ziyaret edildi.

Son olarak, direnişle dayanışmanın büyütüleceği vurgulanarak ziyaret sonlandırıldı.

Kızıl Bayrak / Küçükçekmece

 
§