29 Mart 2013
Sayı: KB 2013/13

 Kızıl Bayrak'tan
Obama emretti: AKP-İsrail kucaklaştı
Çetelere silah sevkiyatının merkezi Esenboğa Havaalanı
Roboski raporu onaylandı, sermaye devleti kendini akladı
Öcalan’ın mesajının anlamı
Sol hareketten ilk değerlendirmeler
İzmir KHK sözcüsü ile konuştuk
Birlik ve kardeşlik çağrısı yükseliyor!
Özelleştirmeye karşı topyekun mücadeleye!
DİSK olağanüstü kongreye giderken
Bosch’ta sudan sebeplerle işten atılan öncülerden Akan Yılmaz anlatıyor
Taşeron yasası, “taşerona çözüm” ambalajıyla meclise gidiyor
Sınıf hareketinden

Kürt Sorunu Üzerine Konferanslar / 3 Ulusal sorunda reform ya da devrim - H. Fırat

Avrupa’da yeni ve yıkıcı kriz dalgası - Volkan Yaraşır
Barack Obama’nın Ortadoğu ziyareti
Arap Birliği’nin 24. zirvesi
Dünyanın dört bir yanında şalterler indi
Kadın istihdamının artırılmasına dönük politikalarla ne amaçlanıyor?
Kamuya tasfiye, emekçiye sürgün!
Ankara’da faşist saldırı ve provokasyonlar
İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu üyesi Av. Gülizar Tuncer ile konuştuk
Kaybedilen bedenler, kaybedilmeyen savaşlar... - T. Kor
Ya kömür tutuşursa!
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

 

İzmir KHK sözcüsü ile konuştuk...

Kurultayımız işçilerin mücadele kürsüsü olacak”

 

7 Nisan Pazar günü İzmir’de gerçekleşecek olan “İşçilerin birliği, halkların kardeşliği için sınıfa karşı sınıf kurultayı” sözcüsüyle kurultay hazırlıkları üzerine konuştuk.

- Sınıfa Karşı Sınıf Kurultayları’nın İzmir ayağı 7 Nisan günü gerçekleşecek. Ön hazırlık çalışmaları hakkında bilgi verirmisiniz.

- Düşünsel ön hazırlık sürecini saymazsak kurultay çalışmaları Şubat sonu ve Mart başında gerçekleşen toplantılarla başladı. Şu aşamada ise bire bir kitle çalışmasına, ev, fabrika ve işyeri ziyaretlerine öncelik veriliyor. Tüm süreç boyunca kurultayın gündemlerini işleyen afiş bildiri gibi propaganda materyalleri kullanıldı. Halen de kullanılmaya devam ediliyor. Kurultayın amacını anlatan bir dosya hazırlanmıştı. Bu sendikalara demokratik kitle örgütlerine ve öncü işçilere iletildi.

Bu hafta birlik ve kardeşlik toplantıları başlığı altında bir dizi toplantı gerçekleştireceğiz. Ev ve işyeri ziyaretlerimiz devam edecek. Kurultay çağrı afişlerini yapacağız. Davetiyeleri dağıtmaya başlayacağız.

Kurultay çalışması kapsamında imzaya açılan Özgürlük ve Eşitlik Beyannamesi çalışması da tüm bunlara paralel olarak sürdürülüyor.

- Beyanname çalışması kurultay ön hazırlık sürecinde önemli bir yerde duruyor. Amacı ve şu ana kadar elde edilen sonuçlarla ilgili neler söyleyebilirsiniz?

- Beyanname çalışması kurultayın önemli ayaklarından biri. Ancak ondan da öte dünyada ve ülkede yaşanan siyasal gelişmelerle ilgili olarak işçi sınıfı ve emekçileri belli bir tutum etrafında bir araya getirmenin bir aracı. Tıpkı kurultaylar gibi. Bu açıdan kurultay sürecini aşan bir yanı var. Biliyorsunuz beyanname 16 Mart’ta düzenlenen bir basın açıklamasıyla imzaya açıldı. Bu basın açıklaması vesilesiyle sendikalar başta olmak üzere değişik kitle örgütlerine ve siyasal oluşumlara ulaşılarak çalışmanın amaçları anlatıldı. İmkân olan yerlerde yönetimlere sunumlar gerçekleştirildi.

- Nasıl tepkiler aldınız?

- Söz konusu kurumlar genel olarak bu türden imza metinlerine alışkınlar. Bir dizi kurum yönetici metni imzalamış durumda. Destekleri için teşekkür ediyoruz.

Ama bizim esas amacımız kendi bileşenlerimizi aşan bir tarzda kurultay gündemlerinin ve metinde ortaya konulan politik tutumun daha kapsamlı bir şekilde tartışılmasını sağlamaktı. Bir hafta boyunca ekiplere dayalı bir tarzda gerçekleştiren ziyaretlere rağmen çabalarımızın bu türden bir tepkiyi açığa çıkarmak noktasında sınırlı kaldığını görüyoruz. Basın açıklamasına katılan ya da katılamayıp süren çalışmaya sonradan destek olmaya çalışanları, ya da tamamen ilgisiz davrananları bir kenara koyuyorum. Daha genel bir kesim kendi görevini pasif bir destekçi olmak olarak görüyor. Oysa ki gerek emperyalist savaş ve saldırganlık gerekse ulusal etnik ve mezhepsel baskı inkâr ve ayrımcılık tüm ülkenin gündemi, doğal olarak tüm işçi ve emekçilerin sorunu.

Bu sonuçta sendikal yapıların içinde bulunduğu mevcut durumun rolü var kuşkusuz. Ama bir kısmı için sorun biraz daha başka. Ne yapılıyor ve anlamı nedir diye bakılmıyor, kim yapıyor diye yaklaşıyorlar. Ve solda olma iddialarına rağmen devrimcilerle araya mesafe koymaya çalışıyorlar. Yoksa ekseriyetle çalışma olumlu karşılanıyor.

Kendini işçi sınıfının ekonomik sorunlarıyla sınırlamayan, sınıfın siyasal gelişmelere karşı tutum almasını sağlamanın da kendi görevleri arasında olduğunu bilen ve her türden dar grupçu yaklaşımlardan kendini soyutlamış TÜMTİS gibi sendikaların farklı bir yerde durduğunu da ekleyelim.

- Çalışmanın esas ayağını fabrikalar ve emekçi semtler oluşturuyor. Buralarda nasıl bir çalışma sürdürüyorsunuz?

- İçerde arkadaşlarımızın bulunduğu fabrikalarda çalışma bu arkadaşlarımız üzeriden yürütülüyor. Bu işletmeler de dâhil olmak üzere birçok fabrikaya beyanname metinlerini dışarıdan da dağıtıyoruz. Ertesi gün tekrar fabrika önüne giderek geri toplamaya çalışıyoruz. Aynı şeyi emekçi semtlerdeki, ev ziyaretlerinde de yapıyoruz. Başlangıçta bir metni dağıtıp sonradan tekrar toplamaya çalışmanın ne kadar verimli olacağı üzeriden şüphelerimiz vardı. Fakat şu ana kadar elde ettiğimiz sonuçlar bu şüpheyi ortadan kaldırdı. Gerek mahalle çalışmalarında gerekse fabrika dağıtımlarında gördük ki belli kayıtları olsa da birçok işçi ve emekçi metni imzalayıp geri getirmiş. Ve tartışmak konuşmak istiyor. Üstelik tartışmak konuşmak isteyenler arasında metni şu veya bu gerekçeyle yanlış bulduğunu söyleyip imzalamayanlar da var. Şimdi bu tür talepleri geride kalan kısa sürede karşılamak için çaba gösteriyoruz.

- İşçi sınıfı ve emekçilerin bilinç ve örgütlük düzeyinin oldukça geri olduğu genel kabul gören bir veri olduğuna göre bu ilgiyi neye bağlıyorsunuz?

- Tabi önce bu ilginin düzeyini doğru tanımlamak lazım. Toplumun büyük kesimi gibi İzmirli işçi emekçiler de genel olarak depolitize durumdalar. Ya da düzenin şu veya bu ideolojik yaklaşımın etkisi altındalar. Benim anlatmaya çalıştığım tam da bu tablo düşünüldüğünde alınan tepkinin beklentilerimizin üstünde olması. Yoksa siz 300 kişilik bir işletmeye beyannameyi dağıtıyorsunuz. 25-30 tanesi geri geliyor. Ve bunların daha sınırlı bir kısmı sizle konuşma talebinde bulunuyor. Aynı şey semt çalışmalarında da geçerli. Siz 100 evin kapısını çalıyorsunuz. 20-25’i sizinle konuşmayı kabul ediyor ya da metni imzalıyor. Şunu da biliyoruz ki metni imzalamak bir adım bu metin doğrultusunda mücadele etmek veya kurultaya katılmak başka bir adım.

Gene de mevcut durumda bu sonuçlar bizim için fazlasıyla anlamlı. Çünkü ulaşılan her bir işçi bir başka işçiye ya da yeni bir fabrikaya ulaşmanın kanalı demek.

Ayrıca şunu da eklemeliyiz: Dünyada ve ülkede önemli siyasal gelişmeler oluyor. Ve bu gelişmelerin etkisiyle işçi sınıfı da bir politizasyon süreci yaşıyor. İnsanlar evde işyerinde kahvede bu gelişmeleri tartışıyor konuşuyor. Sorun partileri, medyası, ideolojik manipülasyon merkezleri ile düzenin bu tartışmalara yön veriyor oluşu. Yoksa dünyada ekonomik kriz var, hegomanya savaşların yol açtığı emperyalist savaş saldırganlık var. Gözünü kapatmak isteyenlerin bile kaçamayacağı kapsamlı sosyal sorunlar var. Bu ülkede uzun zamandır süren (gelinen yerde AKP’nin zaferiyle yumuşamış görünen) rejim krizi var. Burjuva manada hukukunu bile ayaklar altına alan mahkemeler ve devlet zoru gerçeği var. Dinsel gericiliğin yükselmesi var. Ve son gelişmelerle yeni bir aşamaya ulaşmış görünen Kürt sorunu var. Bu sorunları sadece bir avuç elit tartışmıyor. İşçi emekçiler de tartışıyor. Fabrikalarda da bunlar konuşuluyor. Şu bilinçle konuşuluyor bu bilinçle konuşuluyor ama konuşuluyor. Biz öncü işçilerin görevi de burada başlıyor. Sınıfın tüm bu konularda kendi bağımsız tutumunu ortaya koymasını sağlamak. Kurultayların en temel amacı da bu zaten.

- Kürt sorunu kurultayın temel gündemlerinden bir tanesi. İzmir’de süren kurultay hazırlık çalışmalarında bu konuda ne tür tepkiler gözlemliyorsunuz?

- “Ulusalcı şoven İzmir” söylemi bizim çalıştığımız alanları tam tanımlamıyor. Ötesinde iki ayrı dünya olduğu gibi iki ayrı İzmir de var. Bakırçay’da Çiğli Organize’de BEGOS’ta ya da Ege Serbest Bölge’de insanların esas duyarlılık alanları daha farklı. Ama gene de ulusal duyarlılık diye ifade edilen ve yer yer şoven histerilere dönüşen tutumların İzmir işçi sınıfı içerisinde kendine bir etki alanı bulduğu da gerçek. Ama aynı kesim kendini ekseriyetle demokrat, antiemperyalist, eşitlikçi ve özgürlükçü görüyor. Oysaki sınıfsal, ulusal-etnik mezhepsel her türlü baskı ve inkara karşı durmadan bu sıfatların hiçbirisine sahip çıkılamaz.

Çalışmayla bir şekilde ilişkilenen ve ulusal duyarlılığı belirgin olan arkadaşlarımız da ulusların kendi kaderini tayin hakkının meşru olduğunu ifade eden bir metne imza atabiliyorlar. Sorun Kürt sorununun kendi somut mahiyetinden çıkıyor. Madem işçilerin birliğini tartışıyoruz, biz neden bölünmeden yana olalım, birlikten yana olmalıyız deniliyor. Biz de zaten bunu anlatıyoruz. Birlik inkâr ve baskı üzeriden kurulamaz. Özgürlük ve eşitlik temeli üzerinden kurulabilir.

Emperyalist savaş ve saldırganlık konusunda zaten bir duyarlılık ve buna dayalı bir mutabakat var.

Şu ana kadar “emperyalizm Suriye’yi kana buluyor iyi yapıyor” diyene biz hiç rastlamadık. ABD’ye şu veya bu nedenle sempati besleyen ne kadar işçi var -ya da var mı- biz bilmiyoruz. Bizim ve çalışmaya katılan arkadaşların çevresinde yok. Bu duyarlılık bilince, eylemli bir tepkiye dönüşmüyor. Bunda sınıf hareketinin mevcut durumu, devrimci hareketin zayıflığı gibi nedenler başat faktör. Ama gene de bu konuda da kafa karışıklıkları var. Kimi işçiler ABD’ye karşı, emperyalizme düşman ama onun uşağı AKP’ye oy veriyor. Ya da iktidar olsa aynı hizmeti tereddütsüzce yapacak olan CHP yi destekliyor vb...

Bu konuları tartışıyoruz. Emperyalizme karşı mücadele neden kapitalizme, dolayısıyla mevcut düzene karşı mücadeleden ayrılamaz bunu ortaya koyuyoruz.

- Buradan kurultay gününe geçersek, nasıl bir kurgu ile gerçekleşecek kurultay?

- Öncelikle şunu belirtmeliyiz. Kurultayımız konuların genel mahiyetinin ortaya konulacağı bir tartışma platformu olmaktan çok; kapitalist sömürüye, emperyalist saldırganlığa, ulusal-etnik mezhepsel baskı ve ayrımcılığa karşı bir araya gelmiş işçilerin eylem kürsüsü olacaktır. Tartışılacak olan böyle bir mücadelenin neden gerekli olduğu değil, nasıl yürütülmesi gerektiğidir. Bu doğrultuda bütün katılımcılar düşünce ve önerilerini serbestçe sunacak, ortak bir mücadele hattı ortaya çıkarılmasına gayret gösterilecektir. Böyle bir mücadele neden gereklidir sorusuna yanıt ön hazırlık çalışmaları boyunca döne döne ortaya konulmaktadır zaten.

Kurultay Hazırlık Komitesi tarafından hazırlanan iki temel sunum olacak. Bunlar “emperyalist savaş-saldırganlık ve devrimci sınıf tutumu”, “Kürt sorunu ve devrimci sınıf tutumu” başlıklarını taşıyor. Bunu hazırlık komitesinden bazı arkadaşlarımızın bu başlıkları değişik açılardan ele alan konuşmaları izleyecek. Serbest kürsü bölümünde ise katılımcılar kendi düşünce ve önerilerini ortaya koyacaklar.

Manisa’dan işçi arkadaşlarımız tarafından oluşturulan müzik grubu işçi sınıfının marşları ile kurultayımıza katkıda bulunacak. Hemen her etkinliğimize destek veren Duvara Karşı Tiyatro Topluluğu ise hazırladıkları oyunla mücadele coşkumuza ortak olacak.

Kızıl Bayrak / İzmir


 


Amacımız sınıfa karşı sınıf tutumunu geliştirebilmek!”

Adana KHK sözcüsüyle “İşçilerin Birliği, Halkların Kardeşliği İçin Sınıfa Karşı Sınıf Kurultayı” üzerine konuştuk...

- Kurultayın temel hedeflerini anlatır mısınız?

- Öncelikle amacımız yaşanmakta olan tüm sorunlar karşısında sınıfa karşı sınıf tutumunu geliştirebilmek. Çünkü her türlü sorunun kaynağı kapitalist sistemin ta kendisidir. İşçi ve emekçilerin karşı karşıya bulunduğu tüm sorunların gerisinde sermaye sınıfının iktidarı bulunmaktadır. Kürt sorunundan emperyalizmin bölgesel çıkarlarına kadar her şeyin gerisinde bu sömürücü sınıfın iktidarı ve devleti bulunmaktadır. Tüm kurumsal yapısıyla kendi sınıf çıkarlarını korumanın, sömürü düzenini devam ettirebilmenin derdinde olan bu gerici sınıfın, işçi ve emekçilere sunabileceği tek şey daha fazla sömürü ve köleliktir. Dolayısıyla Kürt ulusunun haklı ve meşru istemlerine bugüne dek imha ve inkarla yanıt veren, emperyalizme işbirliğini sadakatle yerine getiren sermaye sınıfının böyle temel siyasal konularda da meseleye kendi sınıfının penceresinden bakacağı, sebep olduğu sorunları değil bu sorunlar karşısında kendi taleplerini ortaya koyanları bertaraf etmeye çalışacağı ortadadır. Kolayca görülebilecek olan bu gerçekler bile bizlere izlenebilecek tek bir yol olduğunu göstermektedir. Sınıfa karşı sınıf tutumunu geliştirmek, tüm sorunlara işçi sınıfının kendi bağımsız tutumuyla yaklaşabilmek!

- Kurultay çalışmaları hangi araç ve yöntemlerle sürdürüyorsunuz?

- İşçi ve emekçileri sermaye ve onun hükümeti olan AKP tarafından yaratılmaya çalışılan yanılsamaya karşı uyarmak, kendi bağımsız devrimci sınıf tutumunu sergileyebilmesi için müdahale etmek gibi bir görevimiz var. İlk akla gelen araçlar olarak bildiri, afiş gibi çeşitli materyalleri kullanmanın yanı sıra kurultay öncesinde işçi ve emekçilerle kurultay gündemleri çerçevesinde çeşitli eğitim toplantıları, seminerler vb. yapıyoruz. Emekçi semtlerinde bu çerçevede ilk adımları atmış bulunmaktayız. Bunu daha da etkili hale getireceğiz. Ek olarak çeşitli işkollarında çalışan işçi ve emekçileri fabrikalarında, işyerlerinde ziyaret ederek, kurultay hakkında oluşturduğumuz dosya ile sendikalar ve demokratik kitle örgütlerini de ziyaret ederek, kurultay hakkında bilgilendirmelerde bulunuyoruz. İlerleyen günlerde de yerel radyolarda program yapmayı, duyuru amaçlı ilan vermeyi düşünüyoruz.

- Kurultay günü için ne gibi bir kurgunuz var?

- Kurultayımızın kendisinin ve kurultay salonumuzun, emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı sınıfımızın birliği ve kardeşliğimizin gücünü gösterebileceği bir toklukta olmasını istiyoruz. Kurultayımızın sömürüsüz, eşit, özgür bir gelecek mücadelesi için atılan tok bir adım olabilmesi için sunumlardan görselliğe ve katılıma kadar titiz bir hazırlık içinde bulunmaktayız. Başarılı olacağımızı inanıyoruz.

Kızıl Bayrak / Adana


 

 

İzmir’de eşitlik ve özgürlük
çağrısı sürüyor

İzmir’de bir yandan Özgürlük ve Eşitlik Beyannamesi’ne destek toplanırken, ev ve kahve toplantıları, işyeri toplantıları örgütlenerek işçiler kurultaya çağrılıyor.

Kurultay hazırlıkları çerçevesinde, Çiğli, Güzeltepe ve Menemen’de Sınıfa Karşı Sınıf Kurultayı’nın çağrı afişleri yaygın bir şekilde yapıldı.

Beyannameler ise fabrikalarda, emekçi semtlerinde, merkezi noktalarda imzaya açılıyor. Çalışmalar kapsamında Çiğli organizede bulunan Birleşik Metal-İş sendikasının örgütlü olduğu ZF Lemförder ile Schneider, Tek Gıda-İş Sendikası’nın örgütlü olduğu Alliance One tütün ve Teksif sendikasının örgütlü olduğu Roteks fabrikasına beyannameler ulaştırıldı.

Torbalı-Ayrancılar’da kurulu bulunan ve Birleşik Metal-İş’te örgütlü İmpo Motor işçilerine de sesli ajitasyonlar eşliğinde Özgürlük ve Eşitlik Beyannamesi ulaştırıldı. Dağıtılan beyannameler ertesi gün yeniden kapıya gidilerek toplandı.

Habaş, İDÇ, Sider, Akdemir, Kar-demir gibi demir çelik fabrikalarında çalışan işçilerin servis noktası olan Asarlık durağında da imza toplandı.

Beyanname çalışmaları emekçi setlerde de sürdü. Harmandalı, Güzeltepe, Yamanlar, Adatepe ve Kuruçeşme ile Gültepe’ye beyannameler ile gidildi. Kapı kapı dolaşılarak beyannameler dağıtıldı ve daha sonra tekrar evler ziyaret edilerek imzalar toplandı.

Karşıyaka Çarşı ve Buca Şirinyer gibi merkezi noktalarda da açılan stantlarla beyannameye destek istendi.

Kızıl Bayrak / İzmir-Buca