27 Nisan 2012
Sayı: SYKB 2012/17

 Kızıl Bayrak'tan
Sermaye düzeni ve Truva atlarından hesap sormak için
Barzani’nin Türkiye ziyareti
Halkların kardeşliğini yükseltmek için
1 Mayıs’a!..
BDSP’den 1 Mayıs etkinlikleri
Kamu emekçilerinin toplu sözleşme görüşmeleri başlıyor
Yağma ve talana dur demek için mücadeleye!
Sağlıkta dönüşümün fotoğrafı
Rexroth’da istifa baskısı
ELTA direnişi aynasında tersaneler
Taşeron İşçileri Kurultayı sonuç bildirgesi
Yerel işçi bültenleri 1 Mayıs’a çağırıyor!
2011 1 Mayısı aynasında
Türkiye’de 1 Mayıs H.Fırat
Savaş kışkırtıcılığının başını Erdoğan’la Katar Emiri çekiyor
Fransa’da sosyal-liberal Hollande dönemine doğru
Volkan Yaraşır
Kapitalizm: Faşizmin ve faşist çetelerin ürediği bataklık
İki Sudan’ın petrol savaşı
Avrupa’da 1 Mayıs çalışmalarından
Bielefeld’de “Birlik, mücadele, dayanışma’’ gecesi
İzmir Öğrenci Kurultayı toplandı
Ekim Gençliği’nin
1 Mayıs çalışmaları
Ekim Gençliği: Baskı ve taciz bizi yıldıramaz!
Tutsak sınıf devrimcisi Burcu Deniz’den mektup
“Yasalar sömürenlerin çıkarına göre şekillenir!”
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

 

İki Sudan'ın petrol savaşı

Sudan ile geçen yıl bağımsızlık ilan eden Güney Sudan arasında petrol bölgelerinin paylaşımı üzerinden başlayan savaş giderek sertleşiyor. Afrika Birliği, ABD ve BM’nin şimdilik sözle de olsa Sudan ve Güney Sudan arasındaki çatışmalara dahil olması, Afrika Kıtası’nda yeni bir savaşın patlak vereceğinin de işareti oluyor.

Petrol bölgelerinin paylaşımında anlaşmazlık

Yaklaşık 20 yıl süren iç savaşın ardından 2005 yılında anlaşma yapılmış ve Güney Sudan özerkliğe kavuşmuştu. Geçen yıl yapılan referandumun ardından da Güney, bağımsızlığını ilan etmişti.

Güney Sudan’ın ayrılma sürecinde sınırdaki petrol kentlerinin paylaşılması konusunda bir anlaşmaya varılamamıştı.

Bunun üzerine, sınırdaki petrol sahaları konusunda henüz çözümlenmemiş bazı noktalar olmakla birlikte, bazı bölgeler özel statülü olarak tanımlandı. Bunların başında gelen Abyei’nin statüsü geçen yıl bu dönemde iki ülke arasında gerilim yaratmış ve çatışmalar yaşanmıştı.

İki ülke arasındaki gerilim ve çatışma, birkaç hafta önce Sudan’ın petrol gelirlerinin neredeyse yarısını sağlayan Heglig kenti üzerinden bir kez daha yaşanmaya başladı.

Güney Sudan, petrol sahasını yaklaşık iki hafta önce ele geçirmiş ve Sudan’ı burayı üs olarak kullanıp kendi topraklarına saldırmakla suçlamıştı.

Sudan ve Güney Sudan arasındaki petrol kaynaklı çatışmalar, “Sudan’ın petrol boru hattını kullanmak için Güney’den istediği yüksek transit ücreti, sınır tartışmaları, Abyei petrol yatakları üzerindeki hak iddiaları” dolayısı ile yaşanıyor. Sudan bölündükten sonra Sudan’da kalan yaklaşık 500 bin güneyli ile güneyde kalan 80 bin kuzeylinin hakları da çatışmaların sebeplerinden.

Çatışmalar emperyalistlerin gündeminde

Petrol bölgelerinin paylaşımı üzerinde yaşanan çatışmalar emperyalistlerin de gündemine girmiş bulunuyor. Sözkonusu bölgenin uluslararası petrol tekellerinin yağma alanı olması emperyalistleri “çözüm” konusunda adım atmaya zorluyor.

ABD Başkanı Barack Obama ve Dışişleri Bakanı Hillary Clinton bombardımanın kabul edilemez olduğu yönünde açıklamalar yaparken BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon da benzer biçimde çatışmaların sona erdirilmesini istediklerini ifade etti.

Emperyalistleri böylesine hızlı bir tutumla konuya dahil eden şey ise denize sahili olmayan Güney Sudan’ın, Sudan üzerinden petrol ihracı yapması için anlaşma sağlanamamış olması ve Güney Sudan’ın bu nedenden ötürü 350 bin varillik petrol ihracatını kaybetmiş olması. Zira Güney Sudan’ın ayrılma sürecinde emperyalistlerin özel bir yeri vardı.

Afrika Birliği (AU) ise iki ülkenin çatışmalara konu olan bölgelerden çekilmesi ve anlaşma yapmak üzere taahhüt vermesi gerektiğini söyledi. Petrol gelirlerinin paylaşımı, sınırların çizilmesi ve Abyei bölgesinin statüsü sorununun çözümü için 3 ay süre tanıyan AU, bu süre zarfında sonuç yaratılamadığı koşullarda yaptırım uygulayacağını açıkladı.

Son dönemdeki çatışmalarda iki ülkeden 35 bin insan göç etmek zorunda kaldı. Ayrıca, bölgede açlık tehlikesinin başladığı da belirtiliyor.

 

 

 

Bahreyn’de isyan ateşi

Tunus’la başlayan ve Mısır’la devam eden halk isyanlarının yaşandığı ülkelerden biri olan Bahreyn’de, Formula 1 yarışıyla başlayan tartışma, isyan ateşini bir kez daha körükledi.

Muhaliflerin eylemlerini bastıran gerici Bahreyn rejimi, Formula 1 yarışı öncesinde sokağa dökülen eylemcilere azgınca saldırdı.

Bahreyn’de, binlerce kişinin sokağa döküldüğü cuma eylemlerinden bir gün sonra da binlerce kişi başkent Manama’da sokaktaydı. Ölüm orucundakilere destek veren binlerce kişi yarışların, hükümetin uluslararası meşruiyet arayışına alet olduğunu söyleyerek Bahreyn Grand Prix’ini protesto etti.

Gösteride 150 kadar muhalif Manama şehir merkezinden yarış pistine giden yolu kapatmaya çalıştı. Polis kitleye gözyaşartıcı gazla müdahale etti. Gösterileri alevlendiren bir diğer faktör de muhalif bir gencin cesedinin, oturduğu mahallenin hemen dışında bulunması oldu.

Bahreynli yetkililer, cuma gecesi protesto eylemlerine katılan gencin polis müdahalesiyle ölmediğini, bir cinayete kurban gittiğini iddia ettiler.

 

 

 

İsrail'den saldırı hazırlıkları

İran'ın nükleer programına her ortamda şüpheyle baktığını açıklayan siyonist İsrail hükümetinin kurmayları İran'a saldırı seçeneğinin masada durduğunu belirtirken, saldırının detayları da İsrail televizyonlarında yayınlanmaya başladı.

İsrail televizyonu Kanal 10, ordu yetkilileri ile sürdürdüğü uzun görüşmeler sonunda nükleer müzakerelerden sonuç çıkmaması halinde İsrail'in İran'a karşı başlatacağı saldırının detaylarını yayınladı.

Açıklanan plana göre, İranla yapılan müzakerelerden bir sonuç çıkmadığı takdirde İsrail İran'ın nükleer tesislerine saldıracak. Saldırıda onlarca saldırı uçağı, eskort jetleri, hava ikmal tanker uçakları, elektronik tarayıcı awacs uçakları, arama kurtarma helikopterleri yer alacak. İsrail ordusunun en çok güvendiği uzun mesafe uçma kapasitesine sahip F-15 savaş uçakları da bu saldırıda en önde yer alacak.

İsrail'in operasyona katılacak pilotların aileleri için üslerden uzak yerlerde güvenli bölgeler oluşturmaya başladığı belirtiliyor.

Saldırı “kısa, kesin ve profesyonelce” olarak formüle ediliyor.

Hafta içinde İsrail Ordu Radyosu'na açıklama yapan İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak, Tahran'la sürdürülen müzakerelerin Tahran yönetimini hiçbir şekilde nükleer silah geliştirmekten alıkoyamayacağına inandığını açıklayarak saldırı sinyallerini vermişti.