27 Nisan 2012
Sayı: SYKB 2012/17

 Kızıl Bayrak'tan
Sermaye düzeni ve Truva atlarından hesap sormak için
Barzani’nin Türkiye ziyareti
Halkların kardeşliğini yükseltmek için
1 Mayıs’a!..
BDSP’den 1 Mayıs etkinlikleri
Kamu emekçilerinin toplu sözleşme görüşmeleri başlıyor
Yağma ve talana dur demek için mücadeleye!
Sağlıkta dönüşümün fotoğrafı
Rexroth’da istifa baskısı
ELTA direnişi aynasında tersaneler
Taşeron İşçileri Kurultayı sonuç bildirgesi
Yerel işçi bültenleri 1 Mayıs’a çağırıyor!
2011 1 Mayısı aynasında
Türkiye’de 1 Mayıs H.Fırat
Savaş kışkırtıcılığının başını Erdoğan’la Katar Emiri çekiyor
Fransa’da sosyal-liberal Hollande dönemine doğru
Volkan Yaraşır
Kapitalizm: Faşizmin ve faşist çetelerin ürediği bataklık
İki Sudan’ın petrol savaşı
Avrupa’da 1 Mayıs çalışmalarından
Bielefeld’de “Birlik, mücadele, dayanışma’’ gecesi
İzmir Öğrenci Kurultayı toplandı
Ekim Gençliği’nin
1 Mayıs çalışmaları
Ekim Gençliği: Baskı ve taciz bizi yıldıramaz!
Tutsak sınıf devrimcisi Burcu Deniz’den mektup
“Yasalar sömürenlerin çıkarına göre şekillenir!”
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Barzani’nin Türkiye ziyareti...

Kürt hareketini tasfiye girişimlerinde yeni hamle!

ABD-AB ziyaretlerinin ardından Türkiye’ye gelen Mesut Barzani, İstanbul ve Ankara’da üst düzey devlet erkânıyla görüşmeler gerçekleştirdi. Başbakan Tayyip Erdoğan, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan’la görüştükten sonra Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından da kabul edilen Barzani, ardından BDP liderleriyle de görüştü.

Bir süre öncesine kadar Ankara’da ırkçı hakaretlere maruz kalan Barzani, bu kez ‘el üstünde’ tutuldu. Dinci-Amerikancı iktidarın şefleriyle saatler süren görüşmelere katılan Barzani’nin yaptığı açıklamalar, neden üst düzey ilgiye mazhar olduğu hakkında fikir veriyor. Özellikle PKK’nin silah bırakması ve BDP’nin AKP’ye güven duyması gerektiği yönündeki ifadeleri, samimiyetten uzak da olsa Barzani’ye Ankara’da değer atfedilmesine vesile oldu.

Barzani’yi PKK’ye karşı kullanma planı hüsrana mahkûmdur

Tayyip Erdoğan başta olmak üzere, Türk sermaye devleti yöneticilerinin Barzani’ye gösterdikleri ‘yakın ilgi’, Kürt halkını hedef alan kapsamlı saldırıyla doğrudan bağlantılıdır. Barzani’yi kullanarak PKK’yi kuşatabileceğini var sayan AKP iktidarı, Kürt Federe Yönetimi’nin Bağdat’taki Nuri El Maliki hükümetiyle yaşadığı sorunları fırsata dönüştürme hesabıyla hareket ediyor.

“Denize düşen yılana sarılır” durumunda olan Barzani’nin tek çıkış yolunun Türk sermaye devletiyle anlaşmaktan geçtiği varsayımına dayalı bu uğursuz plan, “PKK’yi tasfiye etmemize yardım edersen, biz de sana yardım ederiz” şeklinde özetleniyor.

Mümkünse eğer Peşmerge güçleri ile PKK’yi çatıştırıp Kürtler’i birbirine kırdırmak, değilse, Kandil Dağı’ndaki gerilla kamplarının lojistik destek kanallarını tıkamak isteyen AKP iktidarı, Barzani’yi bu yönde adım atmaya zorluyor. “PKK silah bırakırsa biz de saldırıları durdururuz” açıklaması yapan Tayyip Erdoğan, böylece Barzani’nin işini kolaylaştırdığını sanıyor.

Bölge halklarına karşı emperyalistler namına “etkin tetikçilik” yapabilmek için Kürt hareketi engelini ortadan kaldırmaya odaklanan dinci-Amerikancılar, kirli savaşla bu emellerine ulaşamayacaklarını bildikleri için, sıkışık haldeki Barzani’den bu konuda yararlanma telaşındalar. Aç tavuğun kendini darı ambarında hissetmesi gibi, Kürt halkının direnişi karşısında acze düşen dinci gerici iktidar, Barzani’den medet umuyor.

Eğer Kürt sorununa iğreti de olsa bir çözüm üretme gücü ve cesaretine sahip olsalardı, bu planın işe yarama ihtimali olurdu. Ancak bu güç ve cesaretten yoksun olan işbirlikçi sermaye iktidarının Barzani’yi bu şekilde kullanması mümkün değil. Zira ne kadar pragmatist bir politikacı olsa da, Barzani’nin PKK’ye karşı savaşması ya da gerillanın hayat damarlarını kesmek için kampları kuşatmaya alması olası görünmüyor.

Nitekim Ankara dönüşü Erbil’deki konutunda gazetecilere konuşan Barzani, Kürt gençlerinin kanının dökülmesine izin vermeyeceğini özellikle vurguladı. Ancak bağımsızlık sözkonusu olduğunda bunun kabul edilebileceğini belirten Barzani, bu açıklamasıyla, Tayyip Erdoğan’la müritlerinin kendisine atfetmek istedikleri misyonu oynamayacağı mesajını da vermiş oldu.

PKK’ye silah bırakma çağrısı yapsa da, “bu çağrıya uymazsa sonuçlarına katlanır” türünden iddialı sözler etse de Barzani, bu ifadelerinin çatışmaya girmek anlamına gelmediğini açıklama ihtiyacı da duydu. PKK’ye bu konuda “nasihat” vermek dışında bir şey yapmayacağı anlaşılan Barzani’nin, derdi çatışmaların durdurulmasıdır. Zira o koşullarda Türk devletiyle daha rahat işbirliği yapabileceğini var sayan Barzani, Türk ordusunun da saldırıları durdurması gerektiğini ima eden bir tutum içindedir.

Kürt hareketini tasfiye girişimleri...

Barzani’nin ABD, AB, Türkiye ziyaretlerinin amacı salt PKK’nin tasfiyesiyle sınırlı olmadığı gibi, Ankara’daki Amerikancı takımının planları da bu hedeften ibaret değil. Meselenin Irak, Suriye ve İran’la da doğrudan bağlantıları var. Bağdat’taki yönetimle gerilimleri bulunan Barzani ABD, AB ve Türkiye ile işbirliği yaparak elini güçlendirmeye çalışıyor. Bu denklemde Türkiye’deki Kürt sorunu bir engel olarak karşısına çıktığı için, PKK’nin devletle anlaşarak çatışmalara son vermesini istiyor.

“Etkin tetikçilik” yolunun açılması için bir taşla birden fazla kuş vurmaya heveslenen AKP iktidarı ise, Barzani’yi de kullanarak bu arada Kürt hareketini tasfiye etmeye çalışıyor. Gerillaya karşı savaşı azdıran dinci-Amerikancı iktidar, BDP’yi ezerek görüşme masasına çağırıyor. Küstahlık ve saldırganlığı elden bırakmadan bu yönde ilerlemek isteyen AKP şefleri, bölgedeki gericilik cephesini tahkim etme derdindeler aynı zamanda. Suriye’nin ardından Irak’la da gerilimi tırmandıran dinci-Amerikancılar giderek saldırganlaşıyorlar.

Dinci olduğu için zorunlu olarak mezhepçi de olan AKP, Washington’daki efendileri gibi, Sünni-Şii ayrımını körükleyerek “Sünni-dinci-Amerikancı” çizgiyi bölgeye egemen kılma derdindedir.

Vurgulamak gerekiyor ki, bu planın patenti Pentagon’daki savaş baronlarına aittir.

Uğursuz olduğu kadar rezil de olan bu plana dayanarak yayılmacı emellerine ulaşmaya çalışan Ankara’daki Amerikancılar, bölge halklarını koyu bir karanlığın içine gömerek, emperyalizmin uysal köleleri haline getirmek için çırpınıp duruyorlar. Kürt halkının ulusal özgürlük ve eşitlik özlemlerini boğmak, Kürt hareketini ise teslimiyete zorlamak, ‘aşılması gereken ilk engeller’ olduğu için, Barzani’yi de kullanarak bu işi halletmeye çalışıyorlar.

Tek çıkış yolu “işçilerin birliği halkların kardeşliği”dir!

Suriye’ye karşı emperyalist saldırı, bölgede mezhep ayrımcılığının kışkırtılıp halkların birbirine kırdırılması, Kürt hareketinin ezilip tasfiye edilmesi… Tüm bunlar bir ve aynı planın farklı parçalarıdır.

Bu acımasız ve vahim planın başarısı, bölge halklarının toplu felaketinden başka bir sonuç yaratamaz. Bu plan, tüm bölge halklarının çıkarlarıyla taban tabana zıttır. Unutulmamalıdır ki, bölge halklarının kaderleri birbirine bağladır. Dolayısıyla bu gerici ve saldırgan plana karşı mücadele etmek de, ilerici ve devrimci güçler başta olmak üzere tüm bölge halklarının temel gündemi olmalıdır. Türk sermaye devleti/AKP iktidarının bu vahim planın baş tetikçisi olduğu dikkate alınırsa, esas sorumluluğun Türkiye ilerici ve devrimci güçleriyle halklarına düştüğü gözden kaçmayacaktır.

“İşçilerin birliği halkların kardeşliği!” şiarını yükselterek hem etnik, dinsel, mezhepsel kışkırtma ve ayrımcılığa hem de emperyalist saldırganlık ve savaşa karşı mücadele her alanda yükseltilmeli, 1 Mayıs alanları bu gerici cepheye karşı direniş alanlarına çevrilmelidir.