26 Ağustos 2011
Sayı: SİKB 2011/33

 Kızıl Bayrak'tan
Dinci-gerici partinin saldırganlığının gerisinde ABD emperyalizmi var...
Saldırganlık dizginlerinden boşalıyor
Kürt halkının özgürlük, eşitlik,
gönüllü birlik!
Kirli savaşın faturasını emekçiler ödüyor!
Kürt anneleri ‘canlı kalkan’ oldular
Sendikal bürokrasi işçi sınıfının tahammül sınırlarını aşıyor...
Sendikalar Yasası üzerine kapalı kapılar ardında pazarlıklar...
İşçi sınıfına topyekün saldırı stratejisi 
İşçiler kıdem tazminatı hakkı için
sokağa çıktı...
Tekstil İşçileri Bülteni’nden seminer
Birleşik Metal-İş Anadolu Şube Başkanı Seyfettin Gülengül ile konuştuk...
Ontex/Canbebe direnişçileri: Direniş bayrağı elden ele yükselecektir!
Gerçek barış için
sınıfsız-sömürüsüz bir dünya!
Libya’da Kaddafi devrildi…
Siyonist saldırganlığı ancak halkların birleşik direnişi önleyebilir…
Şili’de 1 milyon kişi yürüdü
“İki, üç daha fazla Vietnam!"
Somali yalanları ve gerçekler
Somalili kadınlar ve
burjuva ikiyüzlülük...
Balcalı taşeron işçilerine
gözaltı terörü…
Katliamda ihmaller zinciri
Direnişçi Savranoğlu işçileriyle konuştuk...
Direnişteki Form Mukavva işçileriyle konuştuk...
Mihri Belli ‘Enternasyonal’le
sonsuzluğa uğurlandı....
Hacıbektaş Şenlikleri ve bazı gözlemler
“Savaş politikalarında ısrar etmeyin”
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Siyonist saldırganlığı ancak
halkların birleşik direnişi önleyebilir

Irkçı-siyonizmin Arap dünyasındaki en sadık destekçisi Mısır diktatörü Hüsnü Mübarek devrildiğinde, -Riyad’daki Ortaçağ kalıntısı şeriatçı rejim dışta tutulursa- yasını tutan tek ülke İsrail oldu. Kuzey Afrika ve Ortadoğu’daki halk isyanlarının, siyonist şeflere yaşattığı bu kabus bitmeden isyanın Tel Aviv’e sıçraması ise, sağcı/dinci/faşist partilerden müteşekkil Benyamin Netanyahu hükümetine ecel terleri döktürmeye başladı.

İsrail’deki rejim, kurulduğu günden beri yayılma, işgal, savaş ve kan üzerinden siyaset yapmayı vazgeçilmez bir tarz olarak benimsemiştir. Son aylarda hem dışarıdan hem içeriden sıkışan Netanyahu hükümeti de aynı yola başvurdu.

İsraillileri taşıyan bir otobüse düzenlenen saldırıyı bahane eden siyonist rejim, aynı anda hem Mısır’ı, hem Gazze’yi hedef alan bir saldırıya girişti. Beş askeri öldürülen Mısır’ın aldığı sert tutum karşısında geri adım atarak özür dileyen İsrail, Gazze’ye karşı hava saldırıları gerçekleştirdi. 15 Filistinli’yi katleden İsrail savaş makinesi, aynı anda Batı Şeria’da sürek avına girişti. Onlarca Filistinli’yi Hamas’a üye oldukları gerekçesiyle zindanlara kapatan siyonist ordu, bir kez daha vampir dişlerini gösterdi.

Filistinli/Arap kanı dökerek
isyanı pasifize etme planı

Filistinliler’in yanısıra Mısır askerlerini de hedef alması, siyonistlerin askeri çatışmayı yeniden körükleme eğiliminde olduğuna işaret ediyor. Mübarek sonrası Mısır yönetiminin İsrail’e karşı kişilikli bir duruş sergilemek durumunda olduğu bilindiği halde, İsrail ordusunun Mısır sınırını ihlal ederek beş askeri katletmesi, tesadüf ya da sıradan bir olay değildir. Bu saldırganlık, içerideki isyan karşısında gayr-ı meşru duruma düşen Netanyahu ve suç ortaklarının, Arap kanı dökerek süreci tersine çevirme manevrasıdır.

Zira gelir dağılımının giderek bozulduğu, zenginliğin az sayıda kişide birikmesine karşın işsizlik ve yoksulluğun yayıldığı, rüşvet ve yolsuzluğun siyonist rejimin bünyesini bir ur gibi sardığı İsrail’de, sokaklara çıkan yüzbinlerce işçi, emekçi ve genç, sosyal adalet talebiyle mücadeleye başladı. Öte yandan isyana destek verenlerin sayısının yüzde 80’leri aşması, Netanyahu ve suç ortaklarının içine düştükleri rezillik çukurunun ne kadar derinleştiğini gözler önüne serdi.

Güvenlik paranoyası ile toplumu sersemletmeye alışkın olan İsrail egemen sınıfları, bu defa aynı taktiğe başvurarak isyanı yozlaştırmaya çalışıyorlar. Bu girişim İsrailliler’in bir kısmını etkilese bile, savaşın sosyal adalet taleplerini sabote ettiği dikkate alındığında, işçi ve emekçilerin çıkarlarına ters düşen kirli planın her zamanki gibi etkili olması beklenmiyor.

Sosyal harcamalara değil savaşa bütçe…

İşgalci/yayılmacı İsrail devletinin omurgasını savaş aygıtı oluşturuyor. Ayrıcalıklı bir kast olan ordu üst kademesi, sınırsız bütçe kullanma hakkını her koşulda saklı tutuyor. ABD emperyalizmi ve siyonist/Yahudi lobilerden gelen devasa kaynakları yutan da ordudur.

Bu arada ordunun güdümünde kurulan Yahudi yerleşimleri de savaş kaynaklarından finanse ediliyor. Filistin topraklarını gasbetmenin bir aracı olarak kullanılan yerleşimciler, ırkçı-siyonist rejimden en çok nemalananlar arasında yer alıyorlar.

Sürekli saldırı/savaş politikasına göre hareket eden siyonist savaş makinesi, adeta İsrail bütçesini yağmalamaktadır. Bu kadar büyük kaynakları militarist kurumlara harcayan bir rejimde sosyal adalet talebinin -düzen içi sınırlarda olsa bile- karşılanması olası değil. Yani İsrail kentlerinin sokaklarını dolduran yüzbinlerce işçi, emekçi ve gencin taleplerinin kazanılabilmesi, egemen militarist rejimin ciddi bir şekilde sarsılması ve giderek yıkılması ile mümkün olacaktır. Aksi halde taleplerin dikkate alınması bile mümkün olmaz.

Direniş, militarizmi ve
yayılmacılığı hedef almalı…

İsrail’de sokaklara inen yüzbinlerin önemli bir kesimi, sosyal adalet talebinin, militarizm ve yayılmacılık politikası devam ettiği sürece karşılanmasının mümkün olmadığının farkında. Zira militarist kurumlar bütçenin önemli bir kısmını yuttuğu sürece, sağlık, eğitim, barınma vb. sosyal alanlara ayrılacak payın düşük kalması kaçınılmazdır. Bu durumda sokaklara inen yüzbinlerin taleplerinin arkasında durması, militarizm ve yayılmacılığa karşı mücadeleyi de zorunlu kılıyor.

Arap dünyasındaki halk isyanlarından ciddi bir şekilde etkilenen İsrailli işçi, emekçi ve gençlerin işgal ve yayılmacılık siyasetini doğrudan hedef almaları durumunda, mücadele farklı bir boyuta sıçrayabilecektir. Aksi bir tutum, yayılmacı ırkçı-siyonist rejimin kazanması anlamına gelecektir. Zira bazı tavizler verse bile, bu koşullarda toplumsal sorunların kaynağı olan kapitalist sistem, kendini daha da tahkim edecektir.

Nitekim Netanyahu hükümetinin savaş fitilini ateşlemesinin temel nedenlerinden biri, içteki isyanı “güvenlik” paranoyası ile pasifize etmektir. Siyonist rejim için Filistinlileri kitleler halinde katletmek kolay, ancak İsrail sokaklarını işgal eden yüzbinlere en azından şimdilik aynı yöntemle saldıramazlar. Dolayısıyla birtakım vaatler ve “güvenlik” korkusuyla direnişi pasifize etmek siyonist rejim için en uygun yol kabul ediliyor.

İsrail burjuvazisini temsil eden ırkçı-siyonist rejimin planları yukarıda ifade ettiğimiz şekilde çizilmiş olsa bile, bu, sözkonusu planların başarıya ulaşacağı anlamına gelmiyor. Bu noktada kritik olan işçi ve emekçilerin takınacağı politik tutumu olacaktır. Sınıfsal taleplerin öne çıkması ile saflar daha berrak olacak, taleplerin arkasında sonuna kadar durmak ise, kaçınılmaz olarak siyonist rejimin planına karşı mücadeleyi de kapsayacaktır. Bu durumda ise, ırkçı-gerici planın boşa düşürülmesi mümkün olacaktır.

İsyanın seyri, İsrail’in saldırgan politikalarının sınırlarını da belirleyecek. Dolayısıyla İsrail’de sınıf çatışmalarının daha sarsıcı bir hal alma olasılığı yüksektir. Filistin Yönetimi’nin Eylül ayında Birleşmiş Milletler nezdinde “Bağımsız Filistin Devleti”ni ilan etmeye hazırlanması, İsrail’i daha da sıkıştıracaktır. Gayr-ı meşru konuma düşme tehlikesiyle karşı karşıya bulunan siyonist rejim, içte ve dışta saldırgan politikalara yönelecektir.

Gerici rejimin bu kanlı planını boşa düşürmek, hem isyan eden İsrailli emekçilerin hem direnen Filistin halkının birleşik bir direnişi örmenin yollarını aramasını zorunlu kılıyor. Bu adımın başarılması, siyonist rejimin tamamen ortadan kaldırılması yönünde de atılmış önemli bir adım olacaktır aynı zamanda.

 

 

 

Filistin-İsrail ateşkesi sona erdi

İsrail saldırılarında 15 Filistinli’nin ölmesi sonucu Hamas, 19 Ağustos günü İsrail’le ateşkese son verdiğini açıkladı.

İsrail’in 3 ayrı noktaya yaptığı saldırı sonucu biri çocuk olmak üzere 5 kişi yaşamını yitirdi. Gazze’nin Telatini Caddesi’nde İsrail füzesi ile vurulan bir araçta 3 kişi öldü.

Gazze’nin orta kesimlerindeki El Bureyc mülteci kampı yakınına düzenlenen bir hava akınında da İslami Cihad’ın askeri kanadı Kudüs Tugayları üyesi 2 kişi öldü. İsrail uçaklarının bölgenin güneyindeki Han Yunus’ta bir grup Filistinliye yönelik füze saldırısında ise yaralanan olmadı.

Gazze ile sınır yakınlarındaki Aşdod’a atılan Grad roketleri, 3 kişinin ağır yaralanmasına neden oldu. İsrail radyosu, Grad’lardan birinin kentin dış kesimindeki organize sanayi bölgesine düştüğünü ve burada çalışan Filistinli işçileri ağır yaraladığını duyurdu. Ayrıca bölgenin güneyindeki diğer yerleşim birimlerine de Kassam roketi ile saldırılar düzenlendi.

İsrail’in 23 Ağustos günü insansız uçaklarla Refah’ta düzenlediği hava saldırısında, Saraya El Kuds üyelerinden bir kişi öldü, bir kişi yaralandı. Saldırı sonucu İslami Cihad’a bağlı Kudüs Tugayları komutanlarından İsmail Esmeri’nin hayatını kaybettiği de açıklandı.

Hamas’ın askeri kanadı İzzeddin El Kassam Tugayları Sözcüsü Ebu Ubeyda, “Filistinli gruplarla İsrail arasında Mısır’ın arabuluculuğunda sağlanan ateşkes artık bitti” dedi. Bu sonuçtan İsrail’in sorumlu olduğunu belirtti.

İsrail askerleri 20 Ağustos gecesi ise Dura, Ura ve Yatta şehirlerinde operasyonlar gerçekleştirdi. 120 Filistinliyi gözaltına aldı.