13 Mayıs 2011
Sayı: SİKB 2011/18

 Kızıl Bayrak'tan
Seçim oyununu bozmak için devrimci seçim kampanyası
Seçimlerin ardından sınıfı kapsamlı
bir saldırı bekliyor...
Kapitalizm felaketini durduralım!
Sömürgeciler işbirlikçileriyle buluştu!
Karşıyaka’da binlerce kişi Denizler’i andı 
Gençlik Denizler’in izinde devrim yolunda!.
BDSP Denizler’i andı
BES’lilere müdür emriyle saldırı
Demiryolu emekçileri yürüyor
Direnişçi işçiler Taksim’deyd
‘Terbiye operasyonu’na
direnişle yanıt verdiler
MAS-DAF işçileri yollarda
Siyasal gelişmeler ve genel seçimle
Mali kriz senkronizasyonu
Portekiz’i vurdu - Volkan Yaraşır
Tunus’ta mücadele
yeniden sertleşiyor
Suriye’de halk hareketi ve
emperyalist hesaplar
İsyanın birleştirici harcı bozulamaz!...
Hamas-El Fetih anlaşması ve etkileri
ABD emperyalizminin
Ladin oyunu
TMMOB tarihinde kara bir leke: Büyük yüz(süz)leşme
Sanal sıkışıyor, sokakları
genişletelim!
Faşizmin işkencehanelerinde
devrim savunması
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Tunus’ta mücadele yeniden sertleşiyor

Ortadoğu’daki halk isyanlarının çıkış noktası olan Tunus’ta işçi ve emekçilerin burjuva egemenliğine karşı mücadelesi devam ediyor. Diktatör Bin Ali’yi alaşağı eden emekçiler, nihai kurtuluşa ulaşmadıklarının farkındalar. Bundan dolayı yönetim üzerindeki basıncı eksik etmiyorlar.

Tunus’ta halen burjuvazinin farklı kesimlerinin çıkarlarını savunan bir rejim işbaşındadır. Ayaklanma sayesinde başa geçmiş olsa da, burjuva olan bu rejimin, işçi ve emekçiler lehine çalışması söz konusu değil. Emekçilerin taleplerini sokaklara inerek dile getirmeleri, bu yüzdendir. Zira ayaklanma sırasında yükseltilen taleplerin hayata geçirilmesi, ancak böylelikle sağlanabilmektedir. Ayaklanma deneyimi ve özgüveni ile güçlenen işçi ve emekçiler, söylemlere değil icraatlara bakarak karar verdikleri için, sık sık sokaklara çıkarak taleplerini yükseltiyorlar.

Emperyalistlerden de aldığı destekle rejimi tahkim etmeye çalışan burjuvazi ise, emekçilerin basıncını savuşturmaya çalışıyor. Zira talepler, altından kolay kalkabileceği cinsten değil. Bin Ali dönemini aratmayan görüntülerin başkent Tunus sokaklarında tekrar zuhur etmesi, bu açmazın göstergesidir.

Uzun süren çabalardan sonra kurulan hükümet, söylemde “devrimin talep ve şiarları”nı savunuyor. Ancak pratikte tam tersi için çalışıyor. Yani işçi ve emekçilerin inisiyatifiyle sokaklardan ve işletmelerden yansıyan basınç olmasa, iş başındaki geçici hükümetin, Bin Ali diktatörlüğünden kayda değer bir farkı olmayacaktı. Bu da anlaşılır bir durum, ne de olsa her iki yönetim de burjuvazinin siyasal sınıf iktidarının temsilcisidirler.

İşçi-emekçi hareketinin meşruluğu, ayaklanma sürecinde kazandığı bilinç sıçraması ve geliştirdiği güçlü inisiyatif, rejimin saldırganlığını sınırlıyor. Ancak son günlerde Tunus’ta yaşananlar, rejimin sivri dişlerini gösterebileceğini de gözler önüne sermiştir.

Eski İçişleri Bakanı Ferhat Rachi’nin, ocak ayında isyandan kaçan devrik diktatör Bin Ali yanlılarının darbe yapabileceği yolundaki açıklamalarını protesto etmek amacıyla sokaklara dökülen gençlerle emekçiler, darbe iddialarını protesto ettiler. Bu arada işbaşındaki geçici hükümetin istifasını da talep eden emekçilerin, başkent Tunus’ta iki gün süren eylemleri, kolluk kuvvetlerinin vahşi saldırılarıyla karşı karşıya kaldı. Göz yaşartıcı gaz ve coplarla eylemcilere saldıran kolluk kuvvetleri, vahşi saldırıyı kayıt altına alan medya çalışanlarına da saldırdılar. 14 gazeteciyi yaralayan polis, adeta kudurmuş gibiydi.

Saldırıyla ilgili açıklama yapan Tunus Ulusal Gazeteciler Sendikası (SNTJ), “Sivil giyimli birçok polis memuru, gazeteci olduklarını bilmelerine rağmen zalimce gazetecileri dövmüş, fotoğraf makinelerini kırmış ve La Presse gazetesinin girişine kadar gazetecileri kovalamıştır” ifadelerini kullandı.

Kolluk kuvvetleri gözü dönmüşçesine saldırırken, hükümet, Ferhat Naci’nin açıklamalarının kamu güvenliğini tehdit eder nitelikte olduğunu öne sürerek darbe iddialarına tepki gösterdi. Buna karşın göstericiler, hükümeti darbe söylentileri çıkararak demokrasi üzerindeki vesayeti sürdürmeye çalışmakla suçluyorlar.

Eylemlerin kolluk kuvvetlerinin saldırılarıyla dağıtılması, gazetecilerin dövülmesi ve olayların ardından hükümetin akşam 23.00’ten sabah 08.00’e kadar sokağa çıkma yasağı ilan etmesi, sokaklara çıkan emekçilerin kaygılarının haklı olduğuna işaret ediyor.

Kolluk kuvvetlerinin azgın saldırıları, polis kurumunun isyan sonrasında da olduğu gibi ayakta kaldığı göz önüne alındığında şaşırtıcı değil. Burada temel sorun, elinin altında sallantılı bir geçici hükümet olmasına rağmen burjuvazinin, pervasızca saldırma cüretini kendinde bulmasıdır.

Saldırı emrini verenler, tam bir sınıf kiniyle emekçileri hedef almışlardır. Özel mülkiyet ve ücretli emeğin sömürüsüne dayalı sistem yıkılana kadar, militarist ve bürokratik kurumlarıyla devlet, sermayenin çıkarlarını savunmak için var olacaktır. Zira sömürü ve kölelik ilişkilerinin güvence altına alınması, kapitalist sistemde her şeyin başı ve sonudur.

Gelişmeler, Tunus’ta sınıf çatışmalarının yakın gelecekte ivme kazanacağına işaret ediyor. Son olaylar, burjuvazinin farklı görünümler kazanarak sertleşeceği gözlenen bu çatışmada izleyeceği yol ve yöntemlerin niteliği hakkında fikir vermiştir. Rejim, emekçilerin taleplerini karşılamaktan çok, eylemleri şiddetle bastırmaya odaklanmaya hazır olduğunu göstermiş bulunuyor.

Ağır bedeller pahasına diktatörü kovan genç kuşaklarla işçi ve emekçiler, aynı mücadele kararlılığıyla rejimin saldırılarına karşı direnirlerse, rejimin geri adımlar atması kaçınılmaz olacaktır. Nitekim olaylarla ilgili açıklama yapan “Devrimin kazanımlarını savunma komitesi”, sonuna kadar taleplerin arkasında durulacağını ilan etti.

Direnme kararlılığında bir gevşeklik hissetmesi durumunda burjuvazinin daha da pervasızlaşması işten bile değil. Dolayısıyla işçi sınıfının, emekçilerin ve genç kuşakların sıkı bir mücadeleye hazırlanıp, diktatörü kovma gücü ve meşruluğundan aldıkları güçle burjuvaziye haddini bildirmeleri büyük bir önem taşımaktadır. Bu noktadaki başarı salt Tunuslu emekçilere ve komünistlere değil, sömürü, kölelik, baskı ve zorbalığa karşı direnen Arap halklarına da güç katacaktır.

Tunuslu işçi ve emekçilerin, ilerici-devrimci güçlerin önünde, isyanın kazanımlarını daha da pekiştirme sorumluluğu durmaktadır.

 

 

Tunus’ta gazetecilerden eylem

Tunus’ta gazeteciler başkentteki gösterilerde polisin şiddet kullanarak göstericileri dağıtmasını ve gazetecilere müdahale etmesini protesto etti.

İçişleri Bakanlığı yakınında bulunan Habib Burgiba Caddesi’nde polis kordonunda eylem yapan gazeteciler “Özgür ve bağımsız basın”, “Göstericilere müdahale edilmemeli”, “Özgür basınsız demokrasi olmaz” pankartlarını taşıdı.

Başkentte perşembe ve cuma günü düzenlenen gösterileri izleyen 15 Tunuslu ve yabancı gazeteci polisin müdahalesine maruz kalmıştı.