02 Nisan 2010
Sayı: SİKB 2010/14

 Kızıl Bayrak'tan
1 Mayıs yolunda ayrışma ve
birleşme ekseni
TEKEL işçilerinin 1 Nisan eylemi..
Faşist baskı ve terör sökmedi, sökmeyecek!
Anayasa tartışmaları ve emeğin sömürüsünün meşrulaştırılması
TEKEL işçilerinin
1 Nisan buluşması...
BDSP’den yaygın 1 Nisan çağrısı
İşçi ve emekçi hareketinden..
EKK’dan direnişteki TÜBİTAK işçisi
Aynur Çamalan’a..
Adana BDSP’den
TEKEL gündemli toplantı
Sınıf hareketi yeni bir dönemin başında / EKİM
Yolsuzluk düzeni kapitalizme karşı mücadeleye!
Avukatlar sömürüye karşı birleşti
Kusursuz cinayet ve
çıplak gerçekler
Kızıldere şehitleri
katliamın 38. yıldönümünde anıldı
Gençliğin Kızıldere anmalarından...
“Hayatımız sınav” raporunun verilerinin gösterdikleri...
Genç-Sen’den geleceksizlik karşıtı faaliyetler...
Irak halklarının sorunları
birleşik direnişle çözülebilir!
Arap Birliği’nin Sirte Konferansı…
Almanya’da ırkçılık ve faşizm devlet eliyle örgütleniyor
Türkiye’de demokratikleşme
sorunu hakkında kısa notlar…- 6 -
M. Can Yüce
Polis terörüne son!
Hasta tutsaklar için
eylemler sürüyor.
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Arap Birliği’nin Sirte Konferansı…

Emperyalist planlar
bölgesel sorunları çözemez!

İsrail’in, Doğu Kudüs’ü de işgal edeceğini küstahça ilan ettiği günlerin ardından Libya’nın Sirte kentinde toplanan 32. Arap Birliği Konferansı, bazı yeni gelişmelere sahne oldu.

İsrail yayılmacılığına karşı durmaktan kaçınanlar
konferansı boykot ettiler…

Arap Birliği, ilk defa Libya lideri Muammer Kaddafi başkanlığında toplandı. Katar Emiri Şeyh Hamed bin Halife El Sani’den dönem başkanlığını devralan Kaddafi’nin başkanlığı, bazı Arap devletleri tarafından konferansı boykot etmenin gerekçesi sayıldı. Suudi Arabistan, Mısır, Yemen, Lübnan, Umman, Cezayir, Fas gibi ülkelerin liderlerinin başını çektiği boykotçular, Konferansa alt düzey temsilcilerle katılım sağladılar.

Boykot kararının, Kaddafi’nin başkanlığı ya da daha öznel gerekçelere dayandırılması inandırıcı olmaktan uzak. İsrail’in küstahça meydan okumasına karşı cepheden bir kararla çıkmanın zorunluluk haline gelmiş olması, boykotun altındaki esas neden gibi görünüyor. Zira Boykotçu devletlerin çoğunun İsrail’le şu veya bu düzeyde ilişkileri bulunuyor. Belli ki, bu devletler, ilişkileri kesip İsrail’in küstahlığına karşı açık tutum almaktan kaçındıkları için boykot yolunu seçtiler. Bu tutum haliyle en çok ırkçı-siyonistleri sevindirdi.

Arap halklarının tutumu ile Amerikancı devletlerin ihaneti…

Konferanstaki konuşmasında önemli bir noktaya dikkat çeken Muammer Kaddafi, İsrail’le işbirliği yapan gerici devletleri rahatsız edecek saptamalar yaptı. Bu sorun karşısındaki tutumunun tutarlılığı tartışmalı olsa da, Kaddafi’nin, Filistin sorunu konusunda Arap halklarının duruşu ile devletlerin duruşu arasındaki uçuruma dikkat çekmesi ve bu aşamadan sonra Arap Birliği’nin İsrail’e karşı somut bir eylem kararıyla çıkması gerektiğinin altını çizmesi, isabetli bir saptamadır.

Zira Arap halklarının ezici çoğunluğu, petrol dahil Arap devletlerinin ellerindeki tüm yaptırım güçlerini kullanarak siyonist İsrail’in Filistin topraklarını gasp etmesi ve devam eden yıkım ve katliamları engellemesini istiyor; bu yöndeki taleplerini pek çok vesileyle dile getiriyorlar.

Hal böyleyken, ne devletlerin ne bir bütün olarak Arap Birliği’nin Arap halklarının beklentilerine yanıt veren somut adımlarına tanık olunmaktadır. Tersine, Suudi Arabistan, Mısır, Ürdün gibi Amerikancı rejimlerin başını çektiği Arap devletleri, İsrail’in toprak gaspı ve katliamları devam ederken siyonist rejimle ilişkileri el altından güçlendiriyorlar.

Filistin halkının güden güne ağırlaşan sorunlarını veya Arap halklarının beklentilerini değil, sefil çıkarlarını temel alan politikalar izleyen bu devletler, Ortadoğu halklarını sırtından hançerliyorlar. Zira söylemde Filistin davasını savunan bu güçler, pratikte İsrail’in elini güçlendiren politikalar izliyorlar.

Amr Musa’nın önerdiği plan…

Konferansta kapsamlı bir konuşma yapan Arap Birliği Genel Sekreteri Amr Musa, Washington’da Barack Obama’nın yönetimde olmasının, başta Filistin sorunu olmak üzere Ortadoğu’daki sorunların çözümü için bir fırsat olduğunu savundu.

Arap Birliği’nin İsrail’e karşı somut bir eylem planı hazırlaması gerektiğini vurgulayan Musa, nükleer silahtan arınmış bir Ortadoğu için İsrail’in elindeki nükleer silahların kontrol altına alınması ve nükleer programıyla ilgili olarak İran’la diyalog geliştirilmesi gerektiğini belirtti. Arap Birliği’nin, bölgesel sorunların çözümü konusunda Türkiye ve İran’la diyalog geliştirmesi gerektiğini de dile getiren Musa, bölgesel sorunların çatışma yoluyla değil, karşılıklı müzakerelerle çözülebileceğini vurguladı.

Arap dünyasında farklı tepkilere yol açan Amr Musa’nın önerileri, ABD’nin “Ortadoğu barışı” diye tanımladığı hedefleriyle uyum içindedir. Ancak Musa, Arap Birliği’nin ABD’nin önerdiği “Ortadoğu barışı”na katkı sunması için belli talepleri olduğunu da hatırlatmış oldu. Özellikle İsrail’in 1967’de işgal ettiği -Golan Tepeleri dahil- tüm Arap topraklarından çekilmesi gerektiğinin altı çiziliyor. Tabii bunun karşılığında, Arap Birliği ülkelerinin İsrail’le ilişkilerin normalleştirilmesini kabul edeceği de belirtiliyor.

Amr Musa’nın önerdiği planın arkasında durup durmayacağı belli değilken, bu haliyle Arap Birliği’nin hiçbir yaptırım gücü bulunmadığı için, planın hayata geçirilme şansı düşük görünüyor. Dahası halihazırda İsrail’i işgal ettiği Arap topraklardan çekilmeye zorlayacak bir güç bulunmadığı da hesaba katıldığında, Amr Musa’nın önerilerinin temenniden öte bir etki yaratması zor görünüyor.

Tayyip Erdoğan “etkin taşeron” havalarındaydı…

Konferansa “özel konuk” olarak katılan Tayyip Erdoğan, ‘İsrail karşıtlığı’ ve ‘İslamı savunma’ noktasında Arap liderlerini geride bıraktı.

Arap dünyasına hitap etmek için özenle hazırlandığı anlaşılan konuşmasında, kendilerini Arap devletlerinin bir parçası olarak gördüklerini, dahası kaderlerinin artık birbirine bağlı hale geldiğini iddia eden AKP şefi, “etkin bir bölge ülkesi olan Türkiye’nin çevresinde cereyan eden hiçbir soruna seyirci kalamayacağını” ilan etti. El Fetih ile Hamas’a birleşme çağrısı yapan Tayyip Erdoğan, utanmadan Filistin davasının savunucusu pozlarına büründü.

Washington güdümündeki etkin taşeronluk misyonunu içselleştirmiş görünen Amerikancı Tayyip, bir kez daha İsrail’e yüklenerek, Arap dünyasında “gönülleri fethetmeye” oynadı. Her ne kadar insansız Heron uçakları İsrail’den yeni alındıysa da, AKP şefinin konuşması geniş bir yankı yaratabildi. Bazı istisnalar dışında Arap liderlerinin tutuk halleri, Tayyip Erdoğan’ın meydanı boş bulmasını sağladı. Bu ise esip gürlemelerin beklenen etkiyi yaratmasını kolaylaştırdı.

ABD’nin Ortadoğu’da hedeflediği düzenlemeleri yapabilmesinde ‘etkin rol’ oynayabileceklerini hissettirmeye çalışan dinci gericiliğin şefi, bölgede Washington’ın çıkarlarına hizmet etme noktasında İsrail’den çok daha etkili bir figür oldukları mesajını efendilerine ulaştırma fırsatını kaçırmadı.

Göründüğü kadarıyla 32. Arap Birliği Konferansı, bölgede giderek karmaşık bir hal alan sorunlara etkili bir müdahalede bulunma iradesinden yoksundur. Zira bu örgütün ufku, ABD emperyalizminin bölge ile ilgili planlarının ötesine uzanma yeteneğinden yoksundur. Bununla birlikte giderek küstahlaşan İsrail karşısında söz söylemek de bir zorunluluk haline gelmiştir. Oluşan durumda, Arap Birliği’nin işleri eskisi gibi idare etmesinin artık mümkün olmadığına da işaret ediyor.

 

 

 

İşgalci Obama’dan Afganistan ziyareti

Emperyalist işgal açmazı içinde debelenen ABD’nin başkanı Barack Obama, başkanlık koltuğunu Bush’tan devraldıktan sonra işgal altındaki Afganistan’a ilk ziyaretini gerçekleştirdi. Ziyarete ilişkin açıklama yapan Beyaz Saray, Obama Afganistan’a inmeden bir saat önce Afganistan Devlet Başkanı Hamid Karzai’ye haber verildiğini belirtti.

Afganistan bataklığından çıkış yolu arayan Obama, kukla rejimin şefi Afganistan Devlet Başkanı Hamid Karzai ile de görüştü. Görüşmenin ardından Obama ve Karzai gazetecilerin karşısına çıktı. Karzai’ye ülkedeki gelişmeyi cesaret verici bulduğunu söyleyen Obama, Afganistan’ın, “militanlara yönelik askeri mücadelede gelişme kaydettiğini’’ ifade etti ve ülkedeki hizmetlerde de gelişme olduğunu belirtti.

Karzai de, ABD’nin desteği için Obama’ya teşekkür etti ve “kendi kendisini idare edebilen güçlü bir Afganistan için iki ülkenin ortaklığının devam etmesini umduğunu” söyledi. Obama Afganistan’daki çok uluslu güçlerin komutanı Amerikalı General Stanley McChrystal ve Büyükelçi Karl Eikenberry ile de biraraya geldi.

Afganistan’ın başkenti Kabil yakınlarında bulunan ve ABD güçlerinin işkence üssü olarak bilinen Amerikan üssü Bagram’a giden Obama yaklaşık 2 bin 500 Amerikan askerine hitap etti. Obama, “Eminim ki hepiniz Afganistan’daki görevi başarıyla tamamlayacaksınız” dedi.

ABD Başkanı olarak ilk kez Afganistan’a gelen Obama, geçen yıl da Irak’a bir ziyarette bulunmuştu. Obama, geçen yıl Afganistan’a ilave 30 bin asker gönderilmesi ve 2011 yılında Afganistan’dan çekilmeye başlanması kararı almıştı. Amerikan ve Afgan askerleri geçen ay Helmand vilayetinde “Müşterek” adlı geniş çaplı bir ortak operasyon başlatmıştı.