02 Nisan 2010
Sayı: SİKB 2010/14

 Kızıl Bayrak'tan
1 Mayıs yolunda ayrışma ve
birleşme ekseni
TEKEL işçilerinin 1 Nisan eylemi..
Faşist baskı ve terör sökmedi, sökmeyecek!
Anayasa tartışmaları ve emeğin sömürüsünün meşrulaştırılması
TEKEL işçilerinin
1 Nisan buluşması...
BDSP’den yaygın 1 Nisan çağrısı
İşçi ve emekçi hareketinden..
EKK’dan direnişteki TÜBİTAK işçisi
Aynur Çamalan’a..
Adana BDSP’den
TEKEL gündemli toplantı
Sınıf hareketi yeni bir dönemin başında / EKİM
Yolsuzluk düzeni kapitalizme karşı mücadeleye!
Avukatlar sömürüye karşı birleşti
Kusursuz cinayet ve
çıplak gerçekler
Kızıldere şehitleri
katliamın 38. yıldönümünde anıldı
Gençliğin Kızıldere anmalarından...
“Hayatımız sınav” raporunun verilerinin gösterdikleri...
Genç-Sen’den geleceksizlik karşıtı faaliyetler...
Irak halklarının sorunları
birleşik direnişle çözülebilir!
Arap Birliği’nin Sirte Konferansı…
Almanya’da ırkçılık ve faşizm devlet eliyle örgütleniyor
Türkiye’de demokratikleşme
sorunu hakkında kısa notlar…- 6 -
M. Can Yüce
Polis terörüne son!
Hasta tutsaklar için
eylemler sürüyor.
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Avukatlar sömürüye karşı birleşti

İstanbul’da Aksen Hukuk Bürosu’nda sigortalı olarak çalışırken DİSK’e bağlı Sosyal-İş Sendikası’na üye olan ve “performans düşüklüğü” gerekçe gösterilerek işten atılan Av. Cem Gök’le dayanışma amacıyla 25 Mart akşamı biraraya gelen avukatlar ve stajer avukatlar İstiklal Caddesi üzerindeki İstanbul Barosu önünde saat 19.00’da basın açıklaması gerçekleştirdi.

“Avukat sömürüsüne son” pankartının açıldığı eylemde yapılan açıklamada, piyasalaştırma sürecinin avukatlık mesleğinin kamusal yanını önemsizleştirirken, avukatları işçi ve patron olarak ikiye böldüğü ifade edildi. Sermaye birikimine sahip bir kısım avukatın devasa hukuk büroları kurarak, yanında 150-200’e kadar varan kişi çalıştırırken, özellikle genç avukatlar bakımından gözle görülür bir işçileşme sürecinin yaşandığı belirtildi.

Açıklamada, Sosyal-İş Sendikası’na üye olduğu gerekçesi ile bir avukatın işten atılmasının büyük avukatlık organizasyonlarındaki çalışma şartlarının ve emek sömürüsünün gün yüzüne çıkmasını sağladığı söylendi.

Açıklamada, sendikal nedenle bir avukatın işten çıkartılmasının kabul edilemez olduğu, özellikle bir hukuk bürosunda bu hakkın engellenmesinin kabul edilemeyeceği söylendi.

Eyleme destek veren Toplumcu Mühendis, Mimar& Şehir Plancıları adına yapılan konuşmada ise işçi ve emekçilerin sorunlarının ortak olduğu işçi sınıfı ve emekçilerin birleşik mücadelesinin hayati olduğu böylendi. İşten atılan Cem Gök’e destek vermenin beyaz yakalıların örgütlenmesi açısından önemli olduğunun altı çizildi.

TMMŞP’nin açıklamasında şu ifadelere yer verildi:

“ Bu olay bir kez daha göstermiştir ki geçmişin ayrıcalıklı meslekleri birer ikişer erimekte kapitalizmin evrensel kurallarının arasında nesnelliğe teslim olmaktadır. Bu bir rastlantı değil neoliberal politikalardan beslenen meslek ve alanlarda yaşanan dönüşümün eseridir. Zira ücretli avukatların sorunları da bizim alanımızda yaşananlardan farklı değil. Çoğunluğunu genç avukatların oluşturduğu ücretli avukatlar bir avukata bağlı olarak sigortalı çalışmaktadır. Mesai saatleri belirsiz, fazla mesai ücreti almıyorlar, sigorta primleri de gerçek ücretleri üzerinden yatırılmıyor.

Biz, daha önce de söylediğimiz gibi işçi ve emekçilerin sorunlarının ortak olduğunu araya örülen duvarların birer yalandan ibaret olduğunu biliyoruz. Bugün mücadele adına söylenecek sözler işçi sınıfının ve emekçilerin birleşik mücadelesinin hayati olduğunu içermediği sürece anlamsız kalacaktır. Bu yüzden sendikalaştığı için işten çıkartılan Avukat Cem Gök’e destek vermeyi beyaz yakalıların örgütlenmesi açısından önemli buluyor ve yanında olduğumuzu belirtiyoruz.

Eyleme birçok avukat kendi imzası ile destek verirken, Piyasalaşmaya Karşı Avukatlar Platformu, Toplumcu Mühendis, Mimar& Şehir Plancıları, Sosyal Haklar Derneği, İşten Atmalar Yasaklansın Platformu ve Ekim Gençliği de eylemde yer aldı.

80 kişinin katıldığı eylemde “Piyasacı değil toplumcu hukuk!”, “Sendika hakkımız engellenemez!” sloganları atıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul



Türkiye’de kriz
Yunanistan nüfusu kadar

Kapitalist krizin Türkiye’ye etkisini Yunanistan’la karşılaştıran DİSK Türkiye’de işini kaybedenlerin sayısının aileleriyle birlikte Yunanistan nüfusuna yakın sayıda olduğunu belirtti.Türkiye’deki işsizlik oranının vardığı boyutu DİSK Araştırma Enstitüsü’nün raporu ortaya koydu.

Krizin etkili olduğu dönemde iflaslar, geçici iş ilişkisinin sona erdirilmesi, işten çıkarmalar nedeniyle işini kaybedenlerin sayısının Aralık 2009 itibarıyla 2,6 milyon olduğu ifade edilen araştırmada, işsizliğin kişilerin aileleri de dikkate alındığında yaklaşık 10 milyon kişiyi etkilediği belirtildi. Bu sayı 11 milyon nüfusa sahip Yunanistan’a denk geliyor.

Araştırmada, işsizlerin 692 binini işten çıkarılanların, 583 binini TÜİK’in tanımına göre “iş gücüne dahil edilmeyen ve işini kaybettiği için işgücü dışında bulunanlar”ın, 1 milyon 45 binini geçici ve güvencesiz çalışma biçimlerinden dolayı işsiz kalanların, 282 binini de iflas eden veya işyerini kapatanların oluşturduğu belirtildi.

TÜİK’in tanımlamaları nedeniyle işsiz sayılmayan yaklaşık 2 milyon kişinin dikkate alınmasıyla “geniş tanımlı işsizlik” rakamlarına ulaşıldığına yer verilen araştırmada, bu hesaplamaya TÜİK’in 3 milyon 471 bin olarak tespit ettiği toplam işsiz sayısının 5,5 milyona, işsizlik oranının da yaklaşık yüzde 14’ten yüzde 20’ye çıktığı söylendi.

İşsizliğin bireyleri ve ailelerini ekonomik, sosyal ve psikolojik olarak ağır biçimde etkilediğinin vurgulandığı araştırmada, krizi kendileri için fırsata çeviren servetlerini katlayan kimi işverenlerin yanında, bugün işsiz kalan, ücretleri düşürülen, ücretsiz izinlere mahkum edilen milyonlar bulunduğunun altı çizildi. Araştırmanın öneriler bölümünde ise işsizlik sorunun çözümü için “istihdam yaratılması” önerildi.


 

Gökçek’ten ‘sosyal patlama’ itirafı

Hemen her dönem işçi ve emekçilerin sosyal uyanışından ve mücadelesinden korkan, bunun önünü almak için türlü baskı ve zor yöntemlerini devreye sokan sermaye iktidarı yerel yönetimleri bu amaçla etkin biçimde seferber ediyor. Bu yolla, sisteme yönelmesi muhtemel tepkiler dindirilirken işçi ve emekçiler günlük rüşvetlerle uyutuluyor.

Bu sus payları bazen iki paket makarna, bazen kömür veya bazen de asgari ücrete kölelik koşullarında çalışılan bir iş olabiliyor. Sermaye düzenine karşı yükselecek olası bir ayağa kalkışın önünü kesme işlevi gören bu icraatlar özellikle AKP hükümetinin iktidarda olduğu dönemde daha da sıklaştırılmış bulunuyor. Yerel yönetimler eliyle emekçileri kuşatan AKP ve uşaklık ettiği sermaye iktidarı yer yer bu gerçeği itiraf etmekten de geri durmuyor.

Hakkında ortaya çıkan yolsuzluk haberlerine, açılan davalara rağmen yıllardır Ankara’yı yöneten AKP’li Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek katıldığı bir toplantıda bu durumu itiraf etti. Ankara’daki kömür ve gıda yardımlarını öven Gökçek sosyal patlamanın önüne nasıl geçildiğini şu sözlerle anlattı:

“Eğer bugün Ankara’da bir sosyal patlama yoksa, suç oranları ciddi olarak büyükşehirlere nazaran alt seviyelerde bulunuyorsa, yapılan sosyal yardımların ve sosyal projelerin buradaki etkisi çok olmuştur”

AKP Genel Merkezinde düzenlenen Yerel Yönetimler Sempozyumu’nda konuşan Gökçek, belediyelerin görevinin sadece alt ve üstyapı olmadığını belirterek başkentte büyükşehir olarak sosyal belediyecilik anlayışını üst noktaya taşıdıklarını iddia etti. Hizmetlerinin sadece Ankara ile sınırlı kalmadığını, afet durumlarında başka şehirlere hatta ülkelere de hizmet götürdüklerini dile getiren Gökçek, Ankara’da sosyal ve kültürel 165 proje yapıldığını anlattı.