İkinci İntifadanın başlamasından bu yana bine yakın Filistinli çocuk İsrail ordusunun kurşunlarıyla can verdi. Şaron-Bush görüşmesinden sonra saldırılarına hız veren siyonistler, özel olarak Filistinli çocukları hedef almaya başladılar. Son iki haftada pek çok çocuk katledilirken, onlarcası da yaralandı. Vahşetin boyutu öyle bir noktaya vardı ki, öldürülen çocuklar arasında henüz ilkokul çağına gelmeyenler bile var.
İsrail ordusunun Filistinli çocukları hedef alması, onlara özel bir kin duyması boşuna değil. Zira işgal karşıtı direnişin sembolü olan bu çocuklar hem dünyanın en barbar ordularından birine kafa tutuyorlar, hem de ödedikleri ağır bedellerle siyonist cellatların dünya halkları nezdinde teşhir olmalarını sağlıyorlar. Bu kararlı tutum, modern silahlarla donatılmış, çoğu soğukkanlı birer katil olan askerlerden oluşan siyonisti acz içinde bırakıyor.
Nazilerin izinden giden İsrail devleti için etnik temizlik, kurulduğu andan itibaren temel bir politika olmuştur. Bir halkın geleceğini yoketmenin ilk adımı çocukları katletmektir şiarını rehber edinen siyonistler, Araplardan arınmış bir Filistin hayalini gerçekleştirmek için her türlü kirli yol ve yöntemi mübah saymışlardır. Sadece İkinci İntifadanın başlamasından sonra gerçekleşen yakıp yıkmalar, katliamlar, tecrit duvarı inşaatı, suikastlar vb. emperyalist-siyonist saldırganlığın boyutunu göstermeye yetiyor.
Irkçı siyonist çizginin arsızlığı öyle bir noktaya ulaşmıştır ki, kasap Şaronla çetesi tarafından hazırlanan, Bush-Blair haydutlarının tam destek verdikleri planı bile reddediyorlar. Şaronun Likud Partisi üyelerinin katılımıyla yapılan referandumda, Batı Şeriadaki Yahudi yerleşimlerinin ilhak edilmesini de kapsayan Şaron-Bush planı reddedildi. Şaron ise, oylamayı güven oylaması olarak kabul edeceğini söylemesine rağmen istifa etmeyeceğini açıkladı.
Şaronun planı, Gazze Şeridindeki yerleşimlerin boşaltılması (ki bu yerleşimlerde toplam 5 bin Yahudi bulunuyor), Batı Şeriadaki yerleşimlerin ise (burada ise 91 bin Yahudi barınıyor) ilhak edilmesini esas alıyor. Tecrit duvarını meşrulaştıran bu plan, aynı zamanda İsrail ordusunun Filistin topraklarına istediği zaman girip katliam ve yıkımlar yapma hakkını da güvenceye alıyor. Tabii siyonistlerin bu planı reddetmeleri, Şaron-Bush zulmüne karşı çıkmaları değil, toprak gaspının Batı Şeria ile sınırlı tutulmasınadır. Bu ırkçı güruh, Gazze Şeridindeki Yahudi yerleşimlerinin de İsrail topraklarına katılmasını istiyorlar. Bilindiği gibi Yahudi yerleşimleri Filistin topraklarını tam bir kalbura çevirmiş durumda. Kendileri de silahlı olan yerleşimcileri korumak için neredeyse kişi başına bir asker düşüyor.
Likud Partisinin meclis grup toplantısında konuşan Şaron, aşırı ırkçı siyonistlerin desteğini almak için planında değişiklik yapacağını söyledi. Yeni planını hükümet ve parlamentonun onayına sunacağını söyleyen Şaron, daha büyük destek toplayabilecek bir planla geleceğini kaydetti. Bu da Filistin toprağından daha geniş alanların ilhak edilmesi, katliam ve yıkım saldırılarına daha da ağırlık verilmesi anlamına geliyor. Planı hazırladıktan sonra yine Bushun huzuruna çıkacak olan Şaron, daha çok Filistinli çocuk öldürmek için yine emperyalist haydutların desteğini arkasına alacak.
Emperyalist/siyonist planlar Filistin halkına ağır bir bedel ödetiyor. Bu saldırılara destek olan ya da sessiz kalan İsraildeki Yahudi emekçiler de bu tutumlarının faturasını ödüyorlar. Siyonizm zehriyle bilinçleri bulandırılan İsrailliler, Şaron-Bush saldırganlığını destekledikleri sürece bölgeyi cehenneme çeviren zorbalara hizmet etmiş oluyorlar. Fakat bu durum emperyalist-siyonist planların başarıya ulaşmasını, dolayısıyla İsrail halkına vaadedilen huzurun gelmesini garantilemiyor.
Bölge halklarının ABD-İngiltere-İsrail haydutları önünde boyun eğmesi anlamına gelen Ortadoğu projesi, başta Filistin ve Irak halkları olmak üzere, bölgeki halkların direnişiyle karşılanacaktır. Siyonist cellatların kurşunlarıyla toprağa düşenlerin yerini dolduran Filistinli çocuklar ise, işgalden arınmış bir ülke hedefi gerçekleşene kadar, direnişin sembolü olma gururunu taşımaya devam edeceklerdir.
İsrail, Lübnan ve Suriyedeki Filistinli önderleri de katletmek için cellatlarını seferber ederken, Ortadoğu dörtlüsü New Yorkta toplandı. Filistin sorununun çözümü için kurulduğu iddia edilen dörtlü, ABD, BM, AB ve Rusyadan oluşuyor. Filistin sorununu çözme iddiası taşıyan oluşumun içinde yer alan emperyalist güçler İsrail barbarlığına karşı net bir tutum almadıkları gibi, Filistin direnişini terörizm kategorisine yerleştiriyorlar.
Sorunu tanımlarken bile gerçeği çarpıtan, siyonistlerin tarihsel ve güncel suçlarını görmezden gelenlerin Filistin sorununu çözemeyeceği açıktır. Filistin halkını Şaron-Bush planına razı olmaya zorlayan bu güçlerin tümü de bu mazlum halka karşı düşman konumundadır.
AGİT üyesi 55 ülkenin Berlinde gerçekleştirdiği konferans ise, siyonist barbarlığa verilen desteğin boyutunu çarpıcı bir şekilde göstermektedir. Bu konferans, emperyalist güçlerden çözüm bekleyen bazı Filistinli güçleri de bir kez daha hayal kırıklığına uğrattı. Yahudi Düşmanlığına Karşı Mücadele adıyla gerçekleşen konferansın zamanlaması asıl niyetleri açığa çıkarıyor. Bushun Şaron planına tam destek vermesinin ardından İsrail ordusunun katliamlarının doruğa çıktığı, Filistinli çocuklara hergün kurşun sıkıldığı, tecrit duvarı inşaatının devam ettiği bir dönemde AGİTin Yahudi düşmanlığına karşı mücadele etme görevini önüne koyması, Filistin sorununun, anti-semitik fikirlerin kabulü için kalkan olarak kullanılmaması gerekiğinin vaazedilmesi... Tüm bunlar söz konusu konferansın, siyonist vahşeti sahiplendiğinin dolaysız kanıtlarıdır.
Filistinli yazar Mahmud Nummaranın sözleriyle, İsrailin elinde Nazi eziyetine maruz kalan Filistinlilere dikkat çekmektense, İsrail vahşetine karşı çıkmanın anti-semitizm olacağını söylemek utanç vericidir. Görüldüğü üzere AGİT ve Ortadoğu dörtlüsü ırkçı siyonizmin hizmetindedir.