Düne kadar Kürdistan ulusal kurtuluş mücadelesini yürüten arkadaşlar!
Sizlere yoldaşlar ya da siper yoldaşları diye hitap etmeyi o kadar isterdik ki. Sizler yıllarca, tarihin gördüğü en zorlu ve onurlu ulusal kurtuluş savaşlarından birisi olan KUKMni, faşist Türk sömürgeciliğine karşı yürütme onurunu taşıdınız.
Sonra ne oldu?
Diyalog, diplomasi, siyasi çözüm, barış adı altında mücadele teslimiyete, devrime ve sosyalizme ihanete evrildi, önderliğiniz tarafından.
Halbuki bugün Demokratik Cumhuriyet diye yutturulmaya çalışılan şeyin, geçmişte bizzat kendiniz tarafından ajan ilan edilen bazı çevreler tarafından savunulan tasfiyeci bir çizgi olduğu size öğretilmemiş miydi? Emperyalizmden medet ummak, sömürgeciliğe biat etmek, büyük politika yapmak, küçük dünyaları yıkmak olabilir mi?
Sizler, bu soylu savaşımda, savaş esiri olarak zindanlara atılmış ve Diyarbakır vahşeti gibi bir saldırıyı püskürtmüş, yüzlerce şehidi olan devrimci savaşımın onurlu tutsaklarıydınız.
Zindan direniş konferansları adıyla, önce bu devrimci direniş çizgisi tasfiye edilmeye başlanmıştı PKKde. Öyle ya, ML klasikleri çalışıyor, iç demokrasi talep ediyor, sosyalizm inançlarını dile getiriyor ve hak arayıcılığına gidiyordunuz!
Zindanlar, Kürt halkının devrimci dönüşümünün somut olarak göründüğü, yaşadığı önemli mevziler olmuştu yıllarca.
Ve aynı zindanlarda, Türkiye devrimci hareketinin, komünistlerin soylu dayanışmalarıyla da tanıştınız. Fakat birkaç eksik ya da kusur, mikroskopla büyütülüp öyle konuyordu ki sizin önünüze, devrimcilere Türk solu adıyla küfürler ettiriliyor, düşmanlık tohumları ekiliyordu. İlişkileriniz bile neredeyse sıfıra indirilmiş, kitaplar-dergiler yasaklanmıştı! Türkiye devrimci hareketi aşağılanması, küçümsenmesi gereken bir özneydi...
Sizler politikayı, onlarca yoldaşınızın kendini tutuşturmasından, onlarcasının ölüm oruçlarında-açlık grevlerinde şehit olmasından, bombanın pimini çekerek düşmanın yüzüne patlamasından öğrendiniz. Türkiye sermaye sınıfına karşı sosyalizm savaşımının ciddiyetini, sorumluluklarını bilirsiniz.
Fakat dönüp bugün provokasyona gelmeme pratiğine, demokrasi ve barış mücadelesine bir bakın. Zindanlarda 96 ÖO-SAG direnişindeki tutumuzuna, Buca-Ümraniye katliamlarındaki tutumuzuna bir bakın. Ulucanlar vahşetinde devrimciler silah tarakalarına karşı halaya durup, sloganlarla koşarken, biz yokuz komutanım dedirten çizginize bir bakın. Burdurdaki vahşet sırasındaki tavrınıza, Bergama operasyonunda sermaye medyasından aldığınız aferine bir bakın. Yeriniz burası mı sizin, hakkınızı aramayı bu platforma düşmek için mi bıraktınız?
Sömürgeci sermaye bugün sizin zaaflarınızı hücre (F) tipi saldırısında kullanıyor; dönüp büyük politikanıza bir bakın! 95ten beri bavul toplatılıyor size, görüşmeler var, bu sene çıkacağız diye. İmralı çizgisinden sonra bu açıktan ve hergün söylenir oldu. Ve sermaye genel af söylentileri yayarak sizi mücadelenin dışına nasıl da itiyor, faşist saldırılarını koyulaştırıyor, gözümüzün önünde insanlarımız nasıl işkenceden geçiriliyor, tecavüze uğruyor, analarımız saçlarından sürüklenerek dövülüyor, bir bakın! İdam cezası kalkabilir diyerek A. Öcalanın yaşamı üzerinden size nasıl şantaj yapılıyor; ama öte yandan sokak ortasında devrimciler nasıl kurşuna diziliyor, zindanlarda tutsaklar hamamlarda lime lime doğranıyor, bir bakın!
Ve Ulucanlar direnişine, bizim ve sizin şehitlerinize, son sözlerine bir bakın! Kürt ve Türk yoksullarının yaşamlarına, sorunlarına, acılarına bir bakın, kararınızı verin ve safınızı tutun. Ulucanlarda olduğu gibi teslimiyet mi sizin yeriniz, yoksa birleşerek direnen ve kazanan devrimci tutsakların yanı mı?
96 ÖO-SAG direnişinden, Ulucanlar direnişinden biliyorsunuz devrimcileri. Verdikleri sözü tutarlar. Ölürler ama asla teslim olmazlar. Bedeli ne olursa olsun kazanırlar. Hücre (F) saldırısı da püskürtülecek ve kazanılacak. Bedeli ne olursa olsun! Sizleri ise ya tarihin cüceleri olarak anacaklar ya da teslimiyet ve ihanete karşı devrimci dayanışmanın onurlu neferleri olarak...
An serkeftin an mırın!