Formasyon hakkını gaspettirmeyeceğiz
Formasyon hakkının gaspedilmesine karşı Fen-Edebiyat fakültelerinin büyük çoğunluğunda direniş sürüyor. Öğrenciler çeşitli eylemliliklerle formasyon haklarının gaspedilmesine karşı seslerini yükseltiyorlar.
Diplomalı işsiz olmayacağız
Her yıl fen ve edebiyat fakültelerine onbinlerce öğrenci kayıt yaptırıyor. Bu öğrencilerin birçoğunun hayalindeki meslek ise öğretmenlik. Bu fakültelerden mezun olanların öğretmenlik dışında çok az alternatifi var. Araştırmacı ve bilimadamı olmak gibi. Zaten YÖKün bu karara ilişkin iki temel gerekçesinden biri de bu. Bu fakültelerin güya öğretmen değil araştırmacı ve bilim insanı mezun etmeleri gerekiyormuş. Oysa yine her yıl mezun olan onbinlerce üniversiteliye bu alanlarda iş bulunması imkansız. Diğer bir deyişle, bu ülke her yıl onbinlerce araştırmacı istihdam edemiyor. Bu ise diplomalı işsizler ordusunun bu öğrencilerle dolması anlamına geliyor.
Öğretmen açığı yokmuş!
YÖKün bu kararı almasındaki diğer temel gerekçe ise, MEBin öğretmen açığı olmadığını öne sürmesi. Böyle bir gerekçeyi öne sürebilmesi için MEBin utanma duygusunu kaybetmiş olması gerekir. Zira kendi kayıtlarında bile öğretmen açığı 400 bin civarında. Okul öncesi eğitim kurumlarında 35 bin 465, ilköğretim sınıf öğretmenliğinde 69 bin 87, ilköğretim okullarının 6, 7 ve 8'inci sınıflarda branş öğretmenliği alanında 139 bin 543 ve mesleki ortaöğretim kurumlarında 155 bin 169 öğretmen açığı var. Böylece, bunun bu saldırıyı gerçekleştirmekte kullanılan adi bir yalan, ihtiyaç duyulduğu için uydurulan bir mazeret olduğu tartışmasız orta yerdedir.
Sonuna kadar mücadele
Fen ve Edebiyat fakültelerinde okuyan öğrencilerin tümünün geleceğini tehdit eden bu saldırıya karşı özellikle son bir aydır kitleselleşen eylemlilikler, haklar geri kazanılıncaya kadar sürecek bir dinamiği de içinde barındırıyor. Şimdiden elde edilmiş bazı kazanımlar var. Bunlar mücadele bilincine ilişkin. Her fakülteden yüzlerce, hatta binlerce öğrenci, gelecekleri iyice karardığında biraraya gelmeyi, eyleme girişmeyi seçtiler. Bu artık onlar için kazanılmış bir refleks, kazanılmış bir bilinç demektir. Yurt çapında onbinlerce öğrenci geleceklerini kazanmak için mücadeleye giriştiler.
Ve ötesinde, mücadele tüm yurt çapında sürüyor.
Eylemler sürüyor
10 Kasım Cuma günü AÜ Dil-Tarih-Coğrafya Fakültesinde öğrenciler formasyon haklarının gaspedilmesine karşı bir basın açıklaması düzenlediler. Diplomalı işsiz olmayacağız, Formasyon hakkımız engellenemez, Savaşa değil, eğitime bütçe, Sözleşmeli değil, kadrolu öğretmenlik dövizlerinin taşındığı açıklamada öğrenciler, İMF ile YÖK arasında Milli Eğitim Projesi adı altında bir anlaşma imzalandığını ve bu anlaşmayla formasyon haklarının ellerinden alındığını dile getirerek, nitelikli öğretmen yetiştireceğiz iddiasıyla öğretmenlik haklarının ellerinden alındığını belirttiler.
Yine 10 Kasım Cuma akşamı 150 kadar öğrenci Yüksel Caddesinde toplanarak Öğretmenlik hakkımız engellenemez, İMFye değil eğitime bütçe sloganları eşliğinde bir eylemle formasyon haklarının gaspedilmesini protesto ettiler.
YÖK-MGK saldırı tasarısı
MGKnın tavsiyesi doğrultusunda YÖK, Yüksek Öğretim Yasasında bazı değişikliklere gitmek üzere bir yasa tasarısı hazırladı. Buna göre, bazı taşra üniversitelerindeki siyasi kadrolaşmalar bahane gösterilerek, doçent ve yardımcı doçentlerin atamalarının YÖK tarafından gerçekleştirilmesi isteniyor. Sanki faşist kadrolaşmaların baş sorumlusu YÖK değilmiş gibi utanmazca davranıyorlar. Bunun en yakın örneği rektör seçimlerinde yaşanmadı mı? 12 Eylül faşist darbesinin bir kurumu olan YÖKten daha iyi faşist kadrolaşmayı uygulayacak kimse bulunamaz herhalde. Zaten bu kararın da kadrolaşmanın YÖKün elinde, MGKnın denetiminde merkezileşmesinden başka bir amacı bulunmamaktadır.
Diğer bir karar da, profesör ve doçentlerin doğu illerindeki gelişmekte olan üniversitelerde 2 yıl zorunlu hizmet yapmaları. Burada da diğer kararda olduğu gibi bir ikiyüzlülük var. ÖES İstanbul Şubesi Başkanı Tahsin Yeşildere, bu konuda yaptığı açıklamada, Güneydoğuya gönderilen öğretim görevlilerinin araştırma yapamayacağını ve daha önce başladıkları araştırmaların da yarım kalacağını söyledi. Gerçekten de taşra üniversitelerini altyapı bakımından güçlendirmeden, akademik eğitim verecek, bilimsel araştırmaları yürütebilecek hale getirmeden oraya elini kolunu bağladığınız profesörleri göndermenizin göz boyamadan öte ne anlamı olabilir? Üstelik varolan çalışmaları sekteye uğratmak pahasına.
MGKnın üniversiteleri biraz daha hücreleştirecek olan bu kararına ve MGKya, onun bir alt organı olan YÖKe karşı durmak, 6 Kasımın ardından da her gün 6 Kasım diyerek mücadele etmek, görüldüğü üzere bir zorunluluk.
Öğrenci gençliğin ve eğitim emekçilerinin mücadelelerini birleştirmeleri de, bir kez daha acil bir ihtiyaç olarak ortada duruyor.
Eğitim bütçesine kısıtlama Berlinde protesto edildi
Berlinde eğitim emekçileri, öğrenciler ve veliler, 12 Kasım Pazar günü daha iyi kreş, daha fazla çocuk ve gençlik yardımı, daha fazla sosyal danışmanlık hizmeti, daha fazla okul ve daha fazla bilimsel çalışmanın yaratılmasının koşullarının yaratılması ve yeterli sayıda eğitmen için yürüdü. 50 bin kişinin katıldığı eylemin ardından Eğitim ve Bilim Sendikası (GEW), taleplerin karşılanmadığı sürece eylemlerinin süreceğini açıkladı.
Berlin Eyalet Senatosu bir süre önce açıkladığı saldırı programıyla çocuk yuvalarına yapılan yardımlar kısıtlanmış ve eğitmenlerin sayısı azaltılmış, ayrıca gençlik merkezleri kapatılarak, gençlerin sosyal faaliyet alanları yok edilmişti.
"Eğitim İçin Gelecek" sloganıyla düzenlenen eylemde ise; eyalet hükümetinin "tasarruf" adı altında yaptığı kısıtlamaların eğitime önemli darbeler vurduğu, okullarda sınıfların kapasitenin üzerinde ders yaptığı, öğretmen yetersizliğinden bazı derslerin boş geçtiği ya da öğretmen açığını kapatmak için bazı eğitimcilerin gereğinden daha fazla çalıştığına dikkat çekildi.
YTÜ ve İTÜde SAG direnişine destek
Devrimci tutsakların F tipi ölüm hücrelerine karşı başlattıkları ve ölüm orucuna evrilen süresiz açlık grevini desteklemek, direnişi kampüslere yaymak amacıyla YTÜ ve İTÜde Ekim Gençliği okurları tarafından afişleme çalışması yapıldı. YTÜde başlayan afiş çalışması 15 Kasımda İTÜye de taşındı. Maslakta bulunan Kimya-Metalurji ve Fen-Edebiyat Fakülteleri ile Gümüşsuyunda bulunan Makina Fakültesinde afişleme yapan Ekim Gençliği okurları gazetemize yaptıkları açıklamada, zindanlardaki devrimci tutsakların direnişini üniversitelerine taşıyarak büyüteceklerini, hücrelere izin vermeyeceklerini vurguladılar.
Eskişehir :
Devrimci-Demokrat-Yurtsever Öğrencilerden ortak açıklama
Emeğin Partisi Yöneticilerine, Gençlik örgütüne!
6 Kasım 2000 tarihli Yüksek Öğretim Kurulunu protesto amaçlı yapılan basın açıklaması öncesi ve sonrası gerçekleşen olaylara dair zorunlu bir açıklamadır.
6 Kasım 1981 tarihinde kurulan YÖK, üniversite çalışanlarının ve öğrencilerin özgür düşünce ve hareketlerini kısıtlamak için üniversiteleri birer ticarethaneye dönüştürmüştür. Amacı topluma işsizler, sisteme kemikleşmiş kafatasçı bireyler yetiştirmek olan YÖKe biz Devrimci- Demokrat- Yurtsever Öğrenciler her zaman karşı çıktık, çıkacağız.
Son 6 Kasım protestosunda EMEK Gençliğinin yaklaşımı YÖK uygulamaları ve polis tavrını anımsatmaktadır. Birimler üzerinden yürüyen eylemin organizasyon aşamasında ve eylem komitesi çalışmasındaki, parti iradesini kitle iradesi gibi gösterme tavrı, eylem alanında da kendisini göstermiştir.
Alanda atılan sloganların başka sloganlarla bastırılmaya çalışılması, bunun ahlaki boyutlarını zorlayarak, küfür, hakaret ve fiziksel saldırıya dönüştürülmesi ve hatta bu tavrın devrim şehitlerine saygısızlığa kadar vardırılması, biz Devrimci-Demokrat-Yurtsever öğrenciler tarafından kabul edilemeyecek bir durumdur.
Eylem anında arkadaşlarımız "provokatör" ve "İşte devrim yapacak gençlik" gibi alaylı bir ifadeyle teşhir edilmiştir.
Bu tavrınızın Metin Göktepe katledildiğinde Mehmet Ağarın "Zaten yasadışı örgüt bağlantısı vardı" demesinden farkı yoktur.
Alandaki tavrınız, genel politika tavrınızın bir göstergesidir. Bu da sistemin mantığıyla bire bir örtüşmektedir.
Biz Devrimci- Demokrat- Yurtsever Öğrenciler açısından vazgeçilmez bir ilke olan eylemde birlik, ajitasyon ve propaganda özgürlüğü anlayışının, eylem birliğine katılan tüm grupların kendilerini özgürce ifade etmelerini, eylem birliğinin yapılmasına neden olan sorun hakkında özgün düşüncelerini açıklayabilmelerini ve ideolojik- siyasi çizgilerinin propagandasını özgürce yapabilmeleri gerektiğini bildiririz.
Eylem öncesinde, eylem sırasında ve sonrasında EMEK Gençliğinin geliştirdiği tavrın devrimci ahlak anlayışıyla hiçbir ilgisinin olmadığı açıktır. Sergilenen geri tavrın derhal düzeltilmesi ve özeleştirisinin verilmesinin gerekliliğini belirtiriz.
Çözümsüzlüğün değil çözümün, parçalanmanın değil birliğin, karamsarlığın değil umudun yolundayız.
ESKİŞEHİR;
Yurtsever Gençlik, Özgür Gençlik, Ekim Gençliği, Devrimci Proleter Gençlik, TÖDEF, Bağımsız Devrimci- Demokrat Öğrenciler
|