İçindekiler:

9 Temmuz 2022
Sayı: KB 2022/25

Sağğlık sorunu toplumsal bir sorundur...
Sağlık sistemi çöküyor!
Sağlık emekçileri şiddet sarmalında!
Sağlıklı-nitelikli konut hakkı!
Rejimin aparatlarına milyarlar akıtılıyor
Ege'nin iki yakasında silahlanma tırmandırılıyor!
Asgari ücret açlık sınırının altında!
Herkes safını gösterdi!
"Sinan ve Dersim / Bir dönemin tanıklığı" kitabı çıktı
Teslim Demir'in anısına...
Almanya'da sınıf mücadelesi ve sorunlar
Kolombiya'da "Hakikat Komisyonu" Raporu
İsviçre-Lugano'da Ukrayna Konferansı
Norveç hükümeti enerji işçilerinin grevini yasakladı
Johnson'un hezimeti...
Paran kadar sağlık!
TPI'da işten atma saldırısı
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Gerici rejimin aparatlarına milyarlar akıtılıyor

 

Din istismarı ile şoven ırkçılık üzerinden politika yaparak sermaye sınıfına hizmet eden AKP Diyaneti, besleme medyayı ve sistemin diğer kurumlarını kullanarak gerici ideolojisini topluma dayatıyor. Bu orta çağ artığı ideolojiyle toplumu zehirlemek için yüzlerce ‘sivil aracı/aparatı’ da pervasızca kullanıyor. Dernekler, vakıflar, yurtlar, kulüpler, şirketler, ‘sivil toplum örgütleri’, araştırma merkezleri ve daha birçok farklı isimle anılan yüzlerce araç/aparat kullanıyor.

Saray rejiminin kullandığı bu aparatların bir kısmı ‘kirli işlerle ünlü’ oldukları için tanınıyor. Onlarca çocuğun tecavüze uğradığı Ensar Vakfı, AKP şefinin oğlunun adıyla anılan devletten ‘bağış’ adı altında sızdırdığı milyonlarca lire ile gündeme gelen TÜRGEV Vakfı, Okçular Vakfı vb…

AKP’nin bir tür ‘yan kuruluşu’ olan bu aparatlar hem dinci-gerici ideolojiyi yaymak için kullanılıyor hem büyük rant transferlerine kılıf işlevi görüyor. Bu tür aparatların faaliyetleri hem yerel yönetimlerin kaynaklarından hem devletin genel bütçesinden finanse ediliyor. Bu kurumlardan şu veya bu şekilde nemalanan ‘AKP militanlarından’ oluşan bir kesim var. Bunların sayısı bilinmiyor. Ancak aparat kurumların yaygınlığı buradan beslenip dinci-gericiliğe hizmet edenlerin azımsanmayacak sayıda olduklarını gösteriyor.

AKP rejimi aracılığıyla bu aparatlara transfer edilen paranın miktarı saklanıyor. Hangi aparatın ne kadar pay aldığı belli değil. Ancak kurum/aparat adı anılmadan genel olarak bu alanda harcanan paraya dair bazı bilgiler var. Birgün gazetesinden Hüseyin Şimşek’in ‘Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı 2021 Yılı Genel Faaliyet Raporu’ndan aktardığı veriler, bu aparatlara devasa bir servetin transfer edildiğini gözler önüne seriyor.

Raporda vakıf ve derneklere 2020 yılında 1 milyar 97 milyon 513 bin TL aktarıldığı belirtiliyor. Son iki yılda aktarılan tutarın 1 milyar 962 milyon 513 bin TL’ye ulaştığı belirtiliyor. Hangi dernek ya da vakfa ne kadar para aktarıldığı, neden aktarıldığı, emekçilerin sırtından sızdırılan bu devasa kaynakların kimler tarafından nerede harcandığına dair ise herhangi bir bilgi verilmiyor. Bu bilgilerin toplumdan gizlenmesi, dernek/vakıf adı altında faaliyet gösteren saray rejiminin aparatlarının kirli işler çevirdikleri anlamına geliyor. Zira böyle olmasaydı hangi aparata ne kadar para aktarıldığı anlatılır, bu para ne için harcadığı ‘iftiharla’ açıklanırdı.

Rejimdeki kokuşma öyle bir noktaya varmış ki, ülke ekonomisinin çöküşe sürüklendiği, milyonların açlık sınırı altında bir ücrete mahkûm edildiği, toplumun geniş emekçi kesimlerinin insanca geçinebilme olanağından yoksun bırakıldığı koşullarda bile aparatlara servet transferi dolu-dizgin devam ediyor.

 

 

İşçiye 5 bin 500, vekile 56 bin TL!

 

2022’nin başında asgari ücrete yapılan “tarihi zam” artan enflasyon karşısında hızla eriyince, uzun yıllar sonra asgari ücrete ara zam yapılmak zorunda kalındı. Türk-İş’in araştırmasına göre, açlık sınırının 6 bin 300 TL olduğu koşullarda yüzde 30 zamla asgari ücretin 5 bin 500 TL’ye yükseldiği milyonlara düzenlenen bir seremoni ile duyuruldu. Erdoğan’ın tam bir pişkinlikle açıkladığı asgari ücret zammı milyonlarca emekçiyi bir kez daha açlık sınırına mahkûm etti.

Tepeden tırnağa yalan ve demagoji ile duyurulan asgari ücret zammı işçilerin yaşam koşullarında zerre kadar bir iyileştirme sağlamıyor.

DİSK’in verilerine göre nüfusun 10 milyondan fazlası asgari ve altında ücretle yaşamaya çalışırken, işçi sınıfının tamamı yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Asgari ücretin asgari değil ortalama ücret olduğu, enflasyon oranında yapılan zammın da zam değil işçilerin kaybettiklerinin eksik ve gecikmeli bir ödemesi olduğu gerçeği gün gibi ortadadır.

Asgari ücret zammını duyurduktan sonra Türk-İş ağası Atalay’a “gırtlağımızı sıkmasınlar” diye soran Erdoğan, işçi ve emekçilerin büyüyen öfkesinden duyulan derin korkuyu açığa vurdu. Erdoğan ve avenesi, milyonları içine ittikleri sefaletin, ağır çalışma koşullarının, kitlesel işsizliğin ve baskının ortaya çıkarabileceği toplumsal öfkeden ölesiye korkuyor.

Aynı hafta içerisinde milletvekilleri maaşlarına da zam yapıldı. Meclis’te sayılı milletvekili dışında düzen muhalefeti ve AKP-MHP ortaklığında %40 zam teklifi kabul edildi. Asgari ücrete yapılacak zam haftalarca süren toplantılarda tartışılırken, milletvekillerine yapılacak zam bir dakika içinde mecliste kabul edildi. Toplumdaki yoksulluğu ve öfkeyi kontrol altında tutmaları için milletvekillerine yapılan zammın ardından bir vekil maaşı 40 bin TL’den 56 bin TL’ye yükseldi. Eski bakan ve emekli milletvekillerinin maaşları ise 18 bin liradan 27 bin liraya yükseldi.

Yaklaşık 10 asgari ücret demek olan bu maaşı alan vekiller, asgari ücretliye “az yeme” tavsiyeler veriyor. AKP’li Elazığ Milletvekili Zülfü Demirbağ’ın “Ayda 2 kilo et yiyorsak, yarım kilo yeriz. Domatesi iki kilo yerine iki tane alırız” tavsiyesi hala hafızalarda.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, Türkiye'nin refah seviyesinin arttığını iddia ederek, her ailenin otomobil sahibi olduğunu ve çocuklarını okuttuğunu söyleyebiliyor.

Akaryakıttan gıdaya, ekmekten suya, doğalgazdan elektriğe adeta otomatiğe bağlanan zamlarla toplum nefes alamaz duruma geldi. TÜİK’in çarpıtılmış verilerine göre bile enflasyon %73,5, gıda enflasyonu %91, ulaştırma enflasyonu %108 ile son 24 yılın en yüksek noktasına çıkmış bulunuyor.

Ülkenin ekonomisi çöküşün eşiğinde, milyonlarca insan yüksek enflasyon altında yaşam savaşı veriyor. Buna rağmen yüzde 30 asgari ücret zammını lütuf gibi sunuyorlar. Oysa ocak ayında pek çok fabrika ve işyerinde işçiler üretimden gelen gücünü kullanarak lütuf gibi sunulan aynı zammı sermayedarlardan söke söke almıştı.

Bir avuç asalak sermayedarın yaşadığı lüks ve şatafat milyonların açlık, yoksulluk ve sefaleti üzerine kuruludur. Kamu kaynakları, teşvikler inşaata, betona, yandaş sermayedarlara aktarılıyor. Rant ve talanla elde edilen paralar yurtdışına kaçırılıyor. Bu yağma çarkının dönmesi için yoksulluğa ve açlığa mahkûm edilen milyonlarca işçi ve emekçi ağır bedeller ödüyor. Bu çarkı ancak işçi ve emekçilerin mücadelesi kırabilir. Ağır ve boğucu ekonomik koşullarda bir parça nefes almak için sermayedarların ve onların hizmetindeki siyaset erbabının “gırtlaklarına” yapışmaktan başka bir yol yoktur.