İçindekiler:

11 Haziran 2022
Sayı: KB 2022/21

Yeni 15-16 Haziranlar için ileri!
Rejimin savaş-işgal-ilhak histerisi
AKP ve devletin paramiliter güçleri
TÜİK'ten enflasyon oyunu
"AP'nin sığ eleştirisi"
Saray iktidarının yargı sopası
MİB MYK toplantısı sonuç metni
Eriyen ücretler ve eşel-mobil
Solufert'te sendikal mücadele programı
TÜPRAŞ ve sendikal bürokrasi üzerine
Kapitalizm, savaş ve parti programı / 3
Ukrayna krizi sonrası dünya
NATO'nu Ukrayna'daki liberalleri?
Amerikan Zirvesi
Askerlik karşıtlığından...
Pressan işçileriyle enternasyonel dayanışmaya!
Novares'te birliğimizi güçlendirelim!
Yeni milyoner sayısı arttı
20 yılda büyük tahribat!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Sefalet derinleşirken yeni milyoner sayısı arttı

 

Kapitalizmin derinleşen krizi, Erdoğan rejiminin sermayenin büyümesini esas alan ekonomi politikaları ile birlikte işçi ve emekçilerin yoksullaşmasını hızlandırıyor. Milyonların açlıkla karşı karşıya kaldığını kapitalist devletlerin raporları bile gizleyemezken, Erdoğan “açlık falan yok!” zırvaları ile gerçeklerin üstünü kapatmaya çalışıyor. 

BM Dünya Gıda Programı’nın verilerine göre, 82,3 milyon nüfuslu Türkiye’nin 14,8 milyonu yeterli gıda tüketemiyor. 5 yaş altı çocukların yüzde 1,7’si “akut yetersiz beslenme”, yüzde 6’sının ise “kronik yetersiz beslenme” sorunu yaşıyor.

DİSK’in “Asgari Ücret Gerçeği-2022” başlıklı raporuna göre ise Türkiye’de 10 milyon kişi asgari ücretle çalışıyor. Rapor; 3 milyon 400 bin işçinin asgari ücretin altında bir ücretle çalıştığını ve bin 500 liradan daha az ücretle çalışan işçi sayısının da 1 milyon 700 bin olduğunu ortaya koyuyor.

Gelir dağılımındaki adaletsizlik Saray’ın aparatı TÜİK’in verilerinde de açıkça görülüyor. TÜİK’in geçtiğimiz ay yayınlanan Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması 2021 yılı sonuçlarına göre, nüfusun en yüksek gelire sahip %20’sinin toplam gelirden aldığı pay %46,7 iken, en düşük gelire sahip olanların %20’sinin toplam gelirden aldığı pay yalnızca 6,1.

Pelin Ünker’in DW Türkçe’de yer alan haberine göre ekonomik sorunların arttığı son beş ayda Türkiye 89 bine yakın yeni milyoner kazanırken, milyonerlerin toplam serveti 3,9 trilyon liraya ulaştı.

Veriler Bakan Nebati’yi teyit ediyor

Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, kurlardaki ve enflasyondaki artışa rağmen neden faiz arttırımına gitmediklerine ilişkin, “bu sistemde dar gelirliler hariç ihracatçılar kâr ediyor” demişti. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) verileri, bu sistemden dar gelirliler hariç kazananlar olduğuna işaret ederek Nebati’nin sözlerini teyit ediyor. Veriler, düşük faiz yüksek kur politikasına dayanan ve “Yeni Ekonomi Modeli” olarak adlandırılan sistemde, banka hesaplarında 1 milyon lira ve üzerinde mevduatı olan kişi sayısının ve bu kişilerin toplam mevduatının arttığını gösteriyor.

Milyoner sayısı 600 bini geçti

BDDK’ye göre hesabında 1 milyon TL ve üzeri mevduat olan mudi sayısı Kasım 2021’den Nisan ayına dek geçen beş aylık süreçte 511 bin 405 kişiden 600 bin 118’e çıktı. Buna göre yüksek enflasyon döneminde 88 bin 713 kişi daha milyoner oldu. Milyoner sayısı beş ayda yüzde 17 arttı.

Hesabında 1 milyon TL ve üzeri mevduat olanların serveti ise Kasım 2021’deki 3 trilyon 246 milyar 796 milyon TL’den 3 trilyon 896 milyar 209 milyon TL’ye çıktı. Buna göre beş ayda milyonerlerin serveti 649 milyar 413 milyon TL arttı. Öyle ki servet artışı yüzde 20 oldu.Milyonerlerin ortalama mevduatı ise aynı dönemde 6 milyon 349 bin liradan 6 milyon 492 bin liraya çıktı. Milyonerlerin 545 bin 477’sini yurtiçi yerleşikler, 54 bin 641 bini yurtdışı yerleşikler oluşturdu. Yurtiçinde yerleşik milyonerlerin mevduatlarının 1 trilyon 533 milyar lirası yerel para cinsi, 1 trilyon 993 milyar lirası döviz tevdiat hesabı, 125 milyar 781 milyon lirası da kıymetli maden depo hesaplarından oluştu.

Kasım ayına göre, hesabında 1 milyon liranın üzerinde mevduat olan yurtiçi yerleşiklerin TL cinsinden hesapları 572 milyar 426 milyon lira, döviz hesapları 28 milyar 572 milyon lira, kıymetli maden depo hesapları 18 milyar 171 milyon lira arttı.

 

 

 

 

 

Açlıktan kaynaklı çocuklar gelişemiyor!

 

Geçtiğimiz günlerde Birleşmiş Milletler, Dünya Gıda Programı’nın (WFP) gerçek zamanlı veri paylaştığı ‘Açlık Haritası’nda, 6 Haziran itibariyle 92 ülkede toplam 866 milyon kişinin yeterli gıda tüketemediğini, 36 ülkede 333 milyon kişinin, 56 ülkede ise 533 milyon kişinin ve 84,34 milyonluk nüfusa sahip Türkiye’de ise 14,8 milyon kişinin yetersiz beslenebildiğini açıkladı. Aynı veriler, beş yaş altı çocukların yüzde 1,7’sinin akut yetersiz beslenme, yüzde 6’sının ise kronik yetersiz beslenme yaşadığını ortaya koyuyor.

Yetersiz beslenme, insan vücudunu hem fizyolojik hem de psikolojik olarak zarara uğratmaktadır. Sağlıklı yaşam için beslenme ihtiyacı insanın doğar-doğmaz hem beyinsel hem de fiziksel gelişimi açısından karşılanması gereken bir zorunluluktur. İnsanlığın beslenme ihtiyacından mahrum kaldığı her durumda ise ciddi sağlık sorunları ortaya çıkmaktadır. Beslenme yetersizliği demek insanın mental ve fiziksel olarak gelişiminin tamamlanamaması demektir. Yetersiz bir beyin ve yetersiz bedensel gelişim demektir. Yaşadığımız ülkede de yetersiz beslenme gün geçtikçe daha akıl almaz boyutlara varmaktadır. WFP’nin açıkladığı verilere göre Türkiye’de yetersiz beslenmenin en yüksek olduğu il yüzde 20,25 ile Şırnak’tır.

Türkiye’nin imzacısı olduğu Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde “taraf devletler her çocuğun temel yaşam hakkına sahip olduğunu kabul ederek, çocuğun hayatta kalması ve gelişmesi için en üst düzeyde çaba göstermek durumundadır” deniyor. Ancak yalnızca açıklanan veriler bile Türkiye’nin bu sözleşmeyi apaçık görmezlikten geldiğini bir kez daha kanıtlıyor. Çocuklar bu düzende açlık çektiklerinden kaynaklı gelişim ve kavrama sorunu yaşıyor. Gazetelere röportaj veren, emekçi mahallelerinde görev yapan öğretmenler, ekonomik krizin çocukların beslenme çantalarına yansıdığını ifade ediyor. Çocuklar dersleri zor kavrıyor ve algılıyor. Ayrıca gelişim bozukluğu da yaşayan çocuklar adeta bir deri bir kemik kalıyorlar. MEB’in yaptığı “Dört Beceride Türkçe Dil Sınavı” çocukların yalnızca konuşmada başarılı olduğunu ortaya koyuyor.

İçinde bulunduğumuz bu sistem, en temel insani hak ve yaşamsal gereksinim olan beslenme ihtiyacını bile karşılamak bir yana adeta lüks haline getirmiş durumda. Artan hayat pahalılığı, enflasyon ve alım gücünün artmasıyla birlikte sağlıklı ve yeterli beslenmek bile imkânsız bir hale gelmiştir. Tüm bu tablo bile, bu sistemin ne kadar vahşileştiğini gözler önüne sermektedir. Kapitalizm azgınlaştıkça genç, yaşlı, çocuk demeden tüm toplumun kanını nasıl emeceğinin hesabını yapmaktadır. Sermaye devleti, çocuklarını yüksek refah koşulları içinde yetiştirip konforlu ve zengince bir yaşam sürdürürken geri kalan milyonlarca çocuk ise daha anne karnındayken yoksullukla yüz yüze kalmaktadır. Dünyaya gözlerini açlık ve yoksulluk sorunu altında açıp hayatta kalma mücadelesi vermektedir.

Bu sömürü düzeni yıkılmadığı müddetçe, insanca yaşayabilmemiz de mümkün olamayacak! Bizleri tüm bu saldırılardan kurtaracak olan ise kendi örgütlülüğümüzdür. Yaşam hakkımızın alenen gasp edilmesine karşı bir araya gelmek, örgütlenmek her zamankinden daha da yakıcı bir görev olarak önümüzde durmaktadır. İnsanın sömürülmediği, öldürülmediği, insanca yaşayabildiği bir düzen olan sosyalizmi kurmak için bir adım daha öne çıkıp mücadeleyi büyütmeliyiz.

İstanbul’dan bir DGB’li