İçindekiler:

11 Haziran 2022
Sayı: KB 2022/21

Yeni 15-16 Haziranlar için ileri!
Rejimin savaş-işgal-ilhak histerisi
AKP ve devletin paramiliter güçleri
TÜİK'ten enflasyon oyunu
"AP'nin sığ eleştirisi"
Saray iktidarının yargı sopası
MİB MYK toplantısı sonuç metni
Eriyen ücretler ve eşel-mobil
Solufert'te sendikal mücadele programı
TÜPRAŞ ve sendikal bürokrasi üzerine
Kapitalizm, savaş ve parti programı / 3
Ukrayna krizi sonrası dünya
NATO'nu Ukrayna'daki liberalleri?
Amerikan Zirvesi
Askerlik karşıtlığından...
Pressan işçileriyle enternasyonel dayanışmaya!
Novares'te birliğimizi güçlendirelim!
Yeni milyoner sayısı arttı
20 yılda büyük tahribat!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

NATO’nun Ukrayna’daki liberalleri?

K. Ali

 

Faşizm, “en çıplak, en küstah, en baskıcı ve en aldatıcı kapitalizmdir.”

B. Brecht

Uluslararası hukuku işlerine geldiği gibi yorumlayıp ülkeleri işgal eden batılı emperyalistler, Rusya’nın “uluslararası hukuku” ayaklar altına alarak Ukrayna’ya karşı başlattığı savaşı Ukrayna’daki “liberal demokrasiye!” karşı bir savaş olarak kamuoyuna sundular. Türk sermaye devletinin komşu ülkelerin sınır güvenliklerini hiçe sayarak topraklarını işgal etmesini, Afganistan, Irak vb. ülkelerin ABD öncülüğündeki batı emperyalist bloku tarafından işgal edilerek yağmalanmasını, Yemen’in bombalanmasını ise bir ‘hak’ olarak görüyorlar.

Afganistan’ı, ‘’kadınların özgürlüğü”, Irak, Libya ve Suriye’yi ‘demokrasi’, ‘insan hakları’ adına yağmalayanlar, Ukrayna’da sürdürdükleri vekalet savaşını da ‘liberal demokrasi’nin’ savunulması olarak sunuyorlar.

Suç sicilleri oldukça kabarık olan ABD-AB emperyalistleri ‘liberal demokrasi’ hurafelerini büyük medya tekelini kullanarak yalan haber ve görüntülerle kamuoyunu sersemletiyorlar. Zelenski’nin Yahudi kökenini istismar ederek Ukrayna’da vekalet savaşının asıl savaşçılarının Neonazi faşist çeteler olduğu gerçeğini, içeride de muhalif kesimlere karşı estirdikleri faşist terörünün üzerini örtmek için kullanıyorlar.  

Rusya’nın Ukrayna’ya saldırasıyla birlikte savaş düzenine uygun bir pozisyon alan Batı medyası, vakıflar, politikacılar, partiler ve hatta sendika bürokratları milliyetçi ve faşist güçlerin şiddet görüntülerini basından uzak tutmak için yoğun ve başarılı bir çaba gösterdiler. Ukrayna Gizli Servisi’nin (SBU) Sağ Sektörden Naziler ve “Azov Taburu” ile birlikte muhaliflere karşı düzenledikleri baskınlardan, işledikleri cinayetlerden tek satırlık haber veya görüntüye yer vermiyorlar. Batı dünyasında Rus düşmanlığını körükleyerek saldırganlıklarına destek yaratmak için gerçekleri tepetaklak ediyorlar.

“60 yıldır olmayan bir savaşı başlattık!”

Ukrayna Gizli Servis (SBU) ile yakın iş birliği yoluyla devlet erkinde önemli ölçüde güç kazanan faşistler özellikle içişleri bakanlığında kilit noktaların kontörlünü ele geçirdiler.

“Bilgi aldığımızda, SBU’ya iletiyoruz’’ diyen Nazi Svoboda Partisi C14’ün gençlik örgütünün kurucusu Yevgen Karas, 2017’de Ukrayna’nın en büyük haber portallarından biri olan liga.net ile yaptığı röportajda, SBU ile olan ilişkilerini şöyle anlatıyordu: ‘’Bilgisi varsa, bazen bize aktarıyor. Örneğin, Rusya yanlısı mitingler, ‘SBU sadece bizi değil, Azak’ı, Sağ Sektörü de bilgilendiriyor.”

“Ulusal-vatansever eğitim projeleri”ni finanse eden Ukrayna devleti, başkent Kiev’in sokaklarında faşist çetelerin yardımcı polis gücü olarak devriye gezmelerine de göz yumuyordu. Ukrayna’daki faşistlerin devletle olan ilişkilerini 1970’lı yıllarda Türk sermaye devletiyle MHP-Ülkü Ocakları arasındaki ilişkiye benezetebiliriz.1973 seçiminde 3 milletvekiliyle meclise girebilen MHP, 1975’de kurulan 1. Milliyetçi Cephe Hükümeti’nde başbakan yardımcılığı gibi önemli bir ayrıcalıkla hükümet ortağı yapılarak sokakları faşist teröre teslim edilmişti.

İç istihbarat teşkilatının milliyetçileri kullanıp kullanmadıkları sorusuna, “Sanmıyorum. Belki de SBU’yu kullanan bizleriz?” diye cevaplayan Karas, ayrıca dönemin Adalet Bakanı ve Halk Cephesi Partisi’nin kurucu ortağı Pavlo Petrenko ve Başsavcı Yuriy Lutsenko ile olan mükemmel temaslarından da övünçle bahsediyor. Kendisinin ve milletinin ‘’hiçbir zaman kovuşturulmadığını’’ söylüyor.

Azınlıkta olan faşist partiler ülkemiz tarihinden de bildiğimiz gibi devletin karanlık dehlizlerinde semirerek hiçbir ‘sorumluluk’ ve cezai yükümlülük taşımadan cinayetlerini icra ediyorlar. Türkeş’in 12 Eylül darbecileri için söylediği ‘’kendimiz içerde fikirlerimiz iktidarda’’ veciz sözü faşist partilerle devletler arasındaki organik bağın çarpıcı özetidir.

Faşist çeteler suçlarından sorumlu tutulurlarsa, rejim ve NATO’nun kirli savaşları için savaşacak militan güçlerden yoksun kalacaklarını biliyorlar. Neonazi Karas, bu gerçeği şöyle dile getiriyor: “Biz burada sancaktayız çünkü 60 yıldır olmayan bir savaşı başlattık. Batı’nın işini yapan sadece biziz, çünkü öldürmekten zevk alıyoruz.” Silah bataklığına çevrilen Ukrayna’da her türlü silahlara sahip olma avantajlarını bir tehdit aracı olarak kullanan Karas, “Bu silah potansiyeliyle bize sorun çıkarmaya çalışan herkesin sorunları olacaktır” diyor.

Faşist çetelerin vitrin mankeni: Zelenski

İktidarı elinde tutan faşist grupların üzerini örtmek için vitrin mankeni olarak hizmet eden Zelenski hükümeti, Mayıs 2021’de Ukrayna Parlamentosu tarafından kabul edilen ve diğer şeylerin yanı sıra insanlığa karşı işlenen suçların ve diğer özel savaş suçlarının kapsamlı bir tanımını sağlayan ceza hukuku reformlarını bu iş birliğinden dolayı onaylamadı veya onaylayamadı. 

Batı dünyasının her yerindeki faşistlerle küresel ağ oluşturulması için çalışan, Ulusal Birlik’in uluslararası sekreteri Olena Semenjaka, 2018 gibi erken bir tarihte, 2014’ten sonraki başarılanlarını ‘‘Sadece dört yıl içinde Azov hareketi devlet içinde küçük bir devlete dönüştü” diyerek övünçle açıklıyordu.

2018 yılında Pentagon’a ve silah lobilerine yakınlığıyla bilinen Atlantik Konseyi’nin, “daha ziyade devletin şiddet içeren gruplara karşı koyma, onların cezasız kalmasına son verme konusundaki isteksizliği veya yetersizliği”nin silahların kullanımı üzerindeki devlet tekelini zorladığına dair yaptığı eleştirisi de “Azov Hareketi’nin devlet içinde küçük bir devlete dönüştüğü”nü teyit ediyordu. 

Zelenski’nin Yahudi kökeni faşistlerin Ukrayna devletini ele geçirmelerini gizlemenin bir aracı yapıldı. Batılı politikacılar ve medya, Yahudilerin faşist ya da onların hayranı-destekçisi olamayacağını iddia ederek Ukrayna’daki faşistleştirme sürecini üstünü hep kararttılar. İsrailli tarihçi Zeev Sternhell, 2000 yılındaki bir röportajda, “İtalya’da, görece konuşursak, Yahudi olmayanlardan çok daha fazla Yahudi faşist vardı” diyordu. Mussolini’nin bir zamanlar Yahudi hakları arasında sayıldığını hatırlatarak, İsrail sağında “Duce”nin birçok Yahudi hayranının olduğunu da vurgu yapıyordu.

Rusya yanlısı aktivistler için ödül koyan ve devasa bir medya kampanyasıyla Zelenski’yi iktidara taşıyan, 2014 yılında ‘’Azov’’ alayının oluşturulmasını finanse eden Ukraynalı oligark Igor Kolomoiskyj de Yahudi kökenlidir ve Ukrayna faşist hareketinin sempatizanı olarak biliniyor. Meydan darbesinde Viktor Yanukoviç’e yönelik darbeyi destekleyen “Yahudi Yüzler” birliğinin eski komutanı ve “Azov”un kurucularından Natan Khazin de Hitler işbirlikçisi Stepan Bander’in takipçisidir.

Faşist partiler toplumun en güçsüz, en zayıf ve ezilen sınıf ve azınlıklarını öncelikle kendisine hedef yaparak toplumun ulusal ve dinsel çoğunluğu içerisinde kendisine bir taban oluşturmaya çalışırlar. Bu durum azınlıklar içerisinde de faşist partilerin destekçileri ve tetikçilerinin olacağı gerçeğini değiştirmiyor. Türkiye’de de Kürt seçmenin MHP’ye oy verdiğini ve hatta tetikçi olarak kullanıldığını da vurgulayalım.

Anti-faşistlere karşı sürek avı ve itibar savaşı!

Ukrayna Yahudi Komitesi direktörü Eduard Dolinski, Avrupa Yahudi Derneği’nde 2020’de yaptığı bir konuşmada, “Son beş yılda anti-Semitizm’de inanılmaz bir artış olduğu”nu söylüyordu. Zelenski’nin, Ukrayna toplumunda Yahudilere yönelik şiddetli bir nefretin olduğu gerçeğini görmezlikten gelerek teşvik etmesini de sert bir dille eleştirerek, “Hükümetimiz milliyetçi grupları Nazi işbirlikçilerini, toplu katilleri ve Yahudi katillerini yüceltmeyi teşvik ediyor” diyordu. 

 Nazi Almanya’sının Sovyetler Birliği’ni işgali sırasında insanlığa karşı işlenen suçlardan sorumlu Ukraynalı faşistler için dikilen yüzlerce anıta dikkat çekerek, Örneğin Kiev yakınlarındaki Babin Yar’da (1941’de Ukraynalı Nazilerin, Hitlerin ordusuyla birlikte 33 bin Yahudi’yi toplu olarak katlettikleri yer), Holokost anıtlarına saygısızlık edilerek hemen hemen her gün Yahudi aleyhtarı olayların yaşandığına vurgu yaparak…

Ukrayna Federal Yurttaşlık Eğitimi Ajansı’nın (BPB), “çok yönlü” ve “çok boyutlu” faşist hareketin Avrupa ile bağları olduğu konusunda yaptığı uyarıların da bir karşılığı olmuyordu.

Anti-faşist duruşundan dolayı faşistlerin hedefi yapılan Doinski’ye karşı 2021’de yaygın bir itibar suikastı savaşı başlatıldı. “Ukrayna’ya karşı saldırı eylemlerine katıldığı” yalanı ve “Ukrayna’da Ulusal Sosyalizm ve Yahudi düşmanlığı” hakkında spekülatif, güvenilmez bilgiler yaydığı iftiraları eşliğinde Myrotvorets web sitesi üzerinden azgın bir teşhir kampanyası başlatıldı.

 Myrotvorets web sitesi, 2014 yılında Lugansk valisi ve daha sonra Geçici İşgal Altındaki Toprakların Yeniden Entegrasyonundan Sorumlu Bakan Yardımcısı olan George Tuka tarafından kuruldu. Myrotvorets web sitesi, başlıca uğraş alanı olarak itibar suikastı yapmayı kendisine iş edindi.

AKP-Fetocu iş birliğinden yabancısı olmadığımız itibar suikastlarını, karalama kampanyalarını onlar da bilgisayar korsanlığı, telefon dinlemeleri gibi yasadışı yollarla elde ettikleri bilgileri çarpıtıp dolaşıma sokarak gazetecileri, muhalif politikacı ve kamuya mal olmuş şahsiyetleri “Ukrayna’nın düşmanı” ilan ederek faşist odakların şiddetinin hedefi yaptılar.

Sürdürülen sürek avı, bugün ‘liberal demokrasi’ yalanıyla faşistlerin destekçisi olan batılı emperyalist kurumları bile rahatsız etmeye başladı.

AGİT üzerinden bu durumu eleştirerek buna son verilmesi çağrısı yapmak zorunda kaldılar. Gazetecileri Koruma Komitesi gibi basın özgürlüğünü koruyan uluslararası kuruluşlar, hükümeti eleştiren medya temsilcileri ve muhalif kişilerin yaşamları hakkında ‘büyük endişelerini’ dile getirerek buna son verilmesi çağrısında bulundular.

Batı emperyalist blokunun Ukrayna’da Rusya’ya karşı sürdürdükleri hegemonya savaşında ‘liberal demokrasi’ kisvesi altında destekledikleri işte bunlardır, Neonazi faşist çetelerdir. 

‘’Almanya, diğer AB ve NATO ülkeleri, Yad Vashem’de ve Auschwitz Anıtı’nda, dünya basınının gözleri önünde büyük jestlerle kınadıkları aynı cani faşizmi yıllardır finanse ediyor ve silahlandırıyorlar. Buna ancak neoliberal ideolojiyi benimsemiş ve onun doğası hakkındaki temel kavrayışı unutmuş olanları şaşırtabilir.

Brecht’in “Gerçeği yazmanın beş zorluğu”nda dediği gibi, faşizm, “en çıplak, en küstah, en baskıcı ve en aldatıcı kapitalizmdir”…

Almanya, diğer AB ve NATO ülkeleri, Sağ Sektör, Azak ve onların Kiev hükümetindeki suç ortaklarının, “sosyalist solu” ve Ukrayna’da Sovyetler Birliği’nden geriye kalanları yok etmek için uzun zamandır istenen bir arzuyu yerine getirmelerine çok değer veriyorlar.

Rheinmetall ve İkinci Dünya Savaşı’ndan çok para kazanan ve Moskova’ya karşı topyekûn ve nihai bir savaştan başka bir şeyin özlemini çekmeyen diğer şirketler...

“Özgürlük savaşçıları” olarak yüceltilen Ukraynalı Nazileri mükemmel bir şekilde estetize ediyorlar. Çöküşün fetişizmini hiç kimse, bir zamanlar Himmler’in «ırksal savaşçıları» ile birlikte Kara Güneş›e tapanların siyasi torunlarından daha etkileyici bir şekilde kutlayamaz. *

* Kaynak: jungewelt.de, hintergrund.de