İçindekiler:

29 Kasım 2021
Sayı: KB 2021/Özel-42

“Restorasyon” ve sol hareket
Düzenin temsilcileri derman olabilir mi?
Asgari ücret mücadele gündemidir
Kur krizi
Körfez şeyhlerinin ayağına düştüler
CHP ve TÜSİAD’ın “Kürt açılımı”
Asgari ücret için çağrılar
Sokaklarda “istifa” sesleri…
Engels, oportünizm ve devrim - A. Eren
Sinbo direnişinde 25 Kasım
Dardanel işçilerine: “Yaparsa işçiler yapar!”
Kadınlar 25 Kasım’da sokaklarda...
Frankfurt’ta 25 Kasım
Avrupa’da pandemide 4. dalga
Burkina Faso’da Fransa karşıtı eylemler
İsviçre’de halk oylaması
Wuppertal’de coşkulu Engels eylemi
Beyaz Adam’ın “adaleti”
Eğitim hayatımızı mahvedenlere karşı...
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Engels, oportünizm ve devrim

A. Eren

 

“Devrim hakkı, tek ve gerçek tarihsel haktır.” (F. Engels)

II. Enternasyonal’in kurulmasıyla birlikte strateji ve taktiğe ilişkin sorunlar uluslararası devrimci işçi hareketindeki tartışmaların merkezinde yer alır. Özellikle genel oy hakkı işçi hareketinin gücünü göstermesi açısından önemli bir etki alanı yaratır. 19. yüzyıl sonlarında anarşist, yarı anarşist eğilimler her türlü parlamentarist çalışmayı reddederken, lassalcılık ve revizyonist eğilimler ise seçimler ve parlamenter faaliyete yeni bir mücadele alanı olarak abartılı bir anlam yüklerler. Almanya’da sosyal demokrat hareketin basın, toplantı, örgütlenme olanaklarını etkili şekilde kullanması, genel oy hakkına ilişkin tehlikeli oportünist hayallere yol açmıştır.

Engels, “Bu legal ajitasyon, bazılarında proletaryanın kesin zaferinin sağlanması için başka hiçbir şeyi yapılmasına gerek olmadığı inancına yol açtı” değerlendirmesini yapar. (MEW, Cilt-19, s.148)

Genel oy hakkının yanı sıra militarizme karşı mücadele, barış sorunu, devrim-reform diyalektiğine ilişkin sorunlar, demokrasi ve sosyalizm mücadelesinin bütünlüğü üzerine tartışmalar, uluslararası devrimci işçi hareketinin teorik-pratik gelişmesinin en can alıcı sorunlarını oluşturmaktadır. Bu sorunlar Friedrich Engels’in 19. yüzyılın sonundaki teorik çalışmalarının ana ekseni olmuştur.

Fransa’da Sınıf Savaşımları

Marx’ın 1848/49’da Fransa’daki devrimci olaylar üzerine kaleme aldığı 1850 tarihli makalelerin yeni baskısı için hazırladığı Önsöz’de Engels, yaklaşmakta olan proleter devrimlerin sorunlarına ilişkin uzun dönemdir yoğunlaştığı teorik çalışmalarının bir özetini sunmuştur.

Ocak 1895 sonunda, Vorwärts Yayınevi’nin genel yönetmeni Richard Fischer, Marx’ın sözkonusu makalelerinin, Engels’in hazırlayacağı bir Önsöz’le yeniden yayımlanmasını önerir. Tarihi önemdeki bu makaleler, Engels’in 14 Şubat-8 Mart 1895 tarihleri arasında kaleme aldığı “Giriş”le ve “Fransa’da Sınıf Savaşımları 1848-1850” başlığıyla yayımlanır.

Engels’in Almanya’nın özgün siyasal koşullarını gözeten bir “Giriş” yazmış olmasına rağmen, Fischer ondan bir dizi değişiklik yapmasını istemiş ve bunun, “rakiplerimizin değirmenine su taşır” gerekçesiyle bazı parti yöneticileri tarafından ısrarla talep edildiğini bildirmiştir. (Engels’ten Paul Lafargue’a, 26 Şubat 1895 ve Engels’ten Edouard Vaillant’a, 5 Mart 1895, MEW, Cilt-39, s.412 ve s.419 , Richard Fischer’den Engels’e, 6 Mart 1895)

Engels Fischer’in önerilerini gözetir. Fakat beş noktada kesinlikle farklı düşündüğünün altını çizer. “Beden ve ruhla mutlak adalete” teslim olma çabalarına karşı açıkça uyarır. (Engels’ten Richard Fischer’e, 8 Mart 1895, MEW, Cilt-39, s.424-425)

25 Mart 1895’te ise Karl Kautsky’ye şunları yazar:

“Metnim, Berlinli dostlarımın darbe tasarısı (sosyalistlere karşı yeni bir yasa) kaygılarından epeyce zarar gördü. Bu şartları dikkate almak zorundaydım.” (Engels’ten Karl Kautsky’ye, 25 Mart 1895, MEW, Cilt-39, s.446)

Broşür Engels’in “Giriş” metniyle Nisan 1895 başında üç bin adet basılarak yayımlanır.

“Giriş”, hem Marx’ın makalelerine bir önsöz olma işlevini yerine getirmekte ve hem de özgün bir teorik içerik taşımaktadır.

Engels kaleme aldığı metinde, Alman ve uluslararası işçi hareketi içinde tartışma konusu olan devrim-reform diyalektiği ile Alman Sosyal Demokrasisi’nin de saflarında yoğun olarak tartışılan strateji ve taktik sorunlarına ilişkin fikirlerini ortaya koyar. Bu tartışmalar özellikle 1890’da sosyalistlere karşı yasanın kaldırılmasından sonra yoğunlaşmıştır. Engels devrimci sabırsızlığından dolayı “sol”a ve özellikle de Vollmar’ın yeni parti programı tartışmalarına ilişkin sağ yönelimine, işçi hareketini bir reform partisine dönüştürme çabalarına karşı açık tutum alır. Oportünizm tehlikesi 1894 Frankfurt Parti Kongresi’nde yeni bir platform olarak açıkça ortaya çıkmıştır.

Engels “Giriş”i kaleme alırken, 1894 Aralık’ında Reich Şansölyesi’nin Reichstag’da yaptığı, sosyal demokrat hareketin sözlü ve yazılı faaliyetlerini yeniden yasaklamaya yönelik konuşması ile sunduğu önergeyi gözetme ihtiyacı duymuştur. Lafargue’a 26 Şubat 1895 tarihli mektubunda, sosyalistlere karşı yeni bir yasanın işçi hareketinin zaferini tehdit eden en önemli faktör olacağını ifade eder. (Engels’ten Paul Lafargue’a, MEW, Cilt-39, s.412)

Partinin yönetici çevrelerinde duyulan kaygıları gözeten Engels, “Giriş”in ilk bölümünde Marx’ın ve kendisinin daha önce devrimlere yönelik iyimser yaklaşımlarının eleştirel bir özetini yaparak, 1789’da başlayan ve 1848’de devam eden burjuva devrim süreçlerinin çok geçmeden sosyalist bir devrime yol açacağı fikrini taşıdıklarını, ama bunda yanıldıklarını söyler. Devamında, burjuva devrimleri döneminin 1870/71 devrimci olaylarıyla sonlandığının altını çizer.

“Giriş”, uluslararası işçi hareketinin, özellikle de Alman işçi hareketinin izlediği strateji ve taktikleri kapsamlı olarak irdeler. Yanı sıra, burjuva ulus-devletler içinde sınıf mücadelesinin değişen koşulları, devrimci işçi hareketinin merkezi mücadelesinin Fransa’dan Almanya’ya kaymasının ortaya çıkardığı sorumluluklar, Avrupa’da oluşan yeni güç blokları ve bir dünya savaşı tehlikesinin yarattığı koşulların analizini yapar.

Engels, devrimci işçi hareketinin taktiklerine ilişkin olarak o güne kadar söylenenlerin ötesinde özellikle iki noktaya dikkat çeker: Genel oy hakkının rolünün değerlendirilmesi ve barikat savaşı sorunu.

İşçi sınıfı hareketi açısından genel oy hakkının önemini şöyle ortaya koyar:

Bir, işçi sınıfı kendi gücünün ortaya çıkması ve diğer emekçiler üzerindeki etkisinin belirlenmesi;

İki, işçilerin kendi özgüçlerini görmeleri, zafer inancının pekişmesi ve sınıf düşmanlarının güvensizliklerinin artması;

Üç, elde edilen sonuç temelinde, sınıf mücadelesini güçlendiren yeni eylem olanaklarının ortaya çıkarılması;

Dört, diğer emekçi kitleler içinde faaliyet yürütmek için seçim kampanyasından yararlanmak;

Beş, sosyalizm düşüncesini yaymak için Reichstag kürsüsünün kullanılması.

Egemen sınıflar ile devrimci işçi sınıfı arasındaki olası silahlı mücadeleyle ilgili olarak, Engels 19. yüzyılın sonunda sınıf mücadelesinin değişen koşullarını gözeterek, barikat savaşının proletaryanın kesin zaferine yol açmayabileceği sorunu üzerinde durur.

Bu sorunu daha önceki makalelerinde ve mektuplarında da irdeleyen Engels, devrimci işçi partisinin, verili koşullarda kendileri için umutsuz olabilecek erken askeri çatışmalardan kaçınması gerektiği uyarısında bulunur. Tüm yasal imkanları kullanarak geleceğe hazırlanmak işçi sınıfı hareketinin gelişimi açısından hayati önem taşımaktadır. Engels bu değerlendirmesini özellikle Almanya’daki özgün durumu gözeterek yapar. Zira burjuvazinin bir provokasyon hazırlığı içinde olduğu bilinmektedir. Engels, uluslararası işçi hareketinin geleceğini belirleyecek olan ve sınıf mücadelesinin teorik berraklık kazanması açısından önem taşıyan sorunların bir an önce tartışılması için, kaleme aldığı metni işçi hareketinin önde gelen temsilcilerine gönderir.

“Devrim hakkı, tek ve gerçek tarihsel haktır!”

Ancak devrimci strateji ve taktik üzerine “Giriş”te ifade edilen görüşler, Engels’in bilgisi ve onayı olmaksızın tahrif edilir. Alman ve uluslararası işçi hareketinin çeşitli yayın organlarında metnin önemli pasajları “kırpılarak” basılır. Engels, “Vorwärts”teki yayınla ilgili olarak, kendisinin adeta “yasalara bağlılığın barışçıl bir tapıcısı olarak” lanse edildiğini dile getirir ve buna çok büyük bir tepki gösterir. (Engels’ten Karl Kautsky’ye, 1 Nisan 1895, MEW, Cilt-39, s.452)

Engels bu tahrifatın açığa çıkarılması için elindeki tüm olanakları kullansa da ömrü buna yetmez (zira birkaç ay sonra yaşamını yitirecektir). Kendi metninin tahrif edilmemiş gerçek kapsamı 1920’li yıllarda açığa çıkmış olsa da, konuya ilişkin spekülatif tartışmalar 20. yüzyılın ortalarına kadar sürer.

Sosyal demokrat partinin oportünist temsilcileri Engels’in “Giriş” makalesine işaret ederek yaptıkları konuşmalarda, artık “devrimci şiddeti” önermediklerini, böylece yeni bir anti-sosyalist yasanın zemininin olmadığını belirtirler. Engels’in devrimci şiddet ile arasına sınır koyduğunu, yasal çalışmanın sosyal demokrat hareketinin yeni yönelimini belirlediğini dillendirirler.

Ünlü Alman oportünistlerinden Werner Sombart, “Giriş” üzerine yazdığı bir makalede, Engels’in bu metninin “devrim” yerine “sosyal-politik realizme” bir dönüş olduğunu iddia eder. Aynı şekilde kötü ünlü revizyonist Bernstein, Engels’in “Giriş” metninin politik olarak devrimden “legal parlamentarizme” bir evrim olduğunu ileri sürer.

Engels’in dönemin verili koşullarında, özellikle Alman işçi hareketi için önemli olan legal koşullarda örgütlenme olanaklarını sonuna kadar kullanma uyarılarının legalizme dönüş olarak yorumlanması tam bir düzenbazlıktır. Metnin 1895’te yayımlanan tahrif edilmiş ilk biçimi dahi bu yorumu boşa çıkarmaktadır. Parlamentoyu devrimci işçi hareketi için etkili bir biçimde kullanmak ile parlamentarist sisteme biat etmek, tümüyle farklı iki platformdur.

Yaşamı boyunca “Devrim hakkı, tek ve gerçek tarihsel haktır!” diyen Engels’i legalist ve barışçı mücadele yanlısı olarak gösterme çabası, Alman sosyal demokrat parti yönetiminin oportünist, yasalcı, reformcu, devrimden korkan tutumlarının dışavurumundan başka bir şey değildir.

Engels “yasal” ve “yasal dışı”, “barışçıl” ve “barışçıl olmayan” tüm mücadele yöntemlerini proletaryanın sınıf mücadelesin farklı biçimleri olarak, iktidarı ele geçirmenin araçları olarak değerlendirmiştir.

Engels, “yasalara karşı tutum”un hukuki ya da ahlaki bir sorun olmadığını, yasalcılığı söylemde ifade etmenin dahi işçi hareketi için büyük bir tehlike oluşturduğunu söyler. Oportünist yöneticilerin Engels’in şiddete dair Fischer’e yazdığı orijinal mektubundaki formülasyonu kendi oportünist eğilimlerine göre tahrif etmeleri tam bir skandaldır.

Mektubun akıbeti...

Uzun yıllar Engels’in bu orijinal mektubunun kaybolduğuna inanılmıştır. Oysa gerçek çok sonraları da olsa ortaya çıkacaktır. R. Fischer ve parti, bu gerçeklerin ortaya çıkmaması için büyük bir çaba harcarlar. Mektubun çok uzun yıllar belirsiz kalan akıbeti de bu aynı çabanın bir sonucudur.

Kautsky’nin 1909’da çıkan “İktidar Yolu” kitabında bazı mektupları yayımlamasının ardından, Engels’in metninin tahrif edildiğine ilişkin gerçeğin kapısı da giderek aralanmıştır. Zira kapsamının ne olduğu tam bilinmese de, Berlin’deki parti yöneticilerinin Engels’in tepkisine karşın metni değiştirerek yayımladıkları artık ortaya çıkmıştır.

Engels, “barışçıl taktiğin” sadece “büyük çekinceler” temelinde ve yalnızca dönemin Almanya’sında, üstelik pekala çok kısa sürebilecek bir dönem için önem taşıdığını, öylesine ki, “hatta bunun yarın uygulanamaz” duruma düşebileceği bir durumun ortaya çıkabileceğini önemle belirtir, ve nihayet, çok net bir biçimde bu taktiğin o günün Fransa, Belçika, İtalya ve Avusturya gibi ülkeler için hiç de uygun bir taktik olmadığı saptamasını yapar. (Engels’ten Paul Lafargue’a, 3 Nisan 1895, MEW, Cilt. 39, s.458)

Dönemin gerçek Marksistleri, mektubun orijinalinin akıbeti konusunda bilgileri olmamasına karşın, oportünist parti yönetiminin Engels’in sınıf mücadelesi ve proletaryanın kesin zaferi için tek yolun devrim olduğuna ilişkin fikirlerini tahrif ettiklerinin farkındaydılar. Zira Engels’in teorik mirasının bütünsel ve son derece tutarlı kapsamı ortadaydı.

Örneğin Rosa Luxemburg, Alman Komünist Partisi’nin kuruluş kongresinde (1918 Aralık sonu) yaptığı program konuşmasında, Engels’in parlamenter mücadeleye ilişkin değerlendirmesinin isabetli olduğunun, devrimci şiddete ilişkin yaklaşımının oportünist parti yöneticileri tarafından tümüyle tahrif edildiğinin altını çizer. Lenin, Engels’in sözde oportünist hatalar yapmış olabileceği iddialarını şiddetle reddeder.

Moskova Marx Engels Enstitüsü başkanı Riyazanov, 1925 yılında, Engels’in makalesinin Berlin’deki parti yönetimi tarafından bilinçli olarak kısaltılarak tahrif edildiğini kesin olarak ortaya çıkarır.

Kaybolduğu düşünülen Engels’in Fischer’e mektubunun orijinali ise, ilk kez 1967 yılında, “Devrim ve legalizm” başlığıyla “International Review of Sozial History”de yayımlanır.