23 Ekim 2020
Sayı: KB 2020/Özel-19

Kriz ve çöküş girdabında düzen siyaseti…
“Askıdaki yaşam”lar kirli ellerinde!..
AKP’nin “ilksel sermaye birikim süreci”
AYM ve hukuk sisteminde çürüme
Karabağ sorunu ve Ermeni-Azeri çatışması
Haramilerin saltanatını yıkmak için mücadeleye!
Kuzey Kıbrıs seçimleri
‘Sağlık emekçileri tükeniyor’
Tarım işçisi çocuklar kapitalizmin kurbanları
Baskılarınız bizleri yıldıramaz!
Türkiye’de işçi hareketi - Şefik Hüsnü
Komünist hareket ve emekçilerin durumu - Şefik Hüsnü
ABD’den Sudan’a İsrail’i tanıma şantajı
Meriç kıyısında yükselen duvarların sınırları
Körfez’in soğuk rüzgarları ekonomiyi vuruyor!
Sınıf ve Korona anketinden görülenler
Covid-19, halk sağlığı ve “sürü bağışıklığı”
Eğitimin yükü de kadınlara
Pandeminin faturası kadınlara
Üniversitelerde ‘eğitim kaosu’ devam ediyor
Eğitim ve sağlık hakkımız tehlikede!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Salgın yayılıyor ‘sağlık emekçileri tükeniyor’

 

Tüm dünyayı etkisi altına alan, resmi rakamlara göre bir milyondan fazla kişinin ölümüne sebep olan koronavirüs salgını, Türkiye’de de kontrolsüz bir şekilde yayılıyor. Çünkü virüsün tespit edildiği günden bu yana sermayenin isteği ve T. Erdoğan’ın emriyle “çarklar dönmeye” devam etti. Yani toplumun sağlığını riske atmak pahasına fabrikalarda, işletmelerde, maden ocaklarında üretim devam ettirildi. Yaşamın hiçbir alanında emekçileri koruyan ciddi önlemler alınmadı. İşçiler, emekçiler, sağlık emekçileri bu ihmalin bedelini hayatlarıyla ödediler/ödüyorlar. Türkiye’de resmi rakamlara göre (ki, resmi rakamlar daima gerçeği gizler) 10 bine yakın insan yaşamını yitirirken, 50’nin üzerinde hekim, 100’ün üzerinde ise sağlık emekçisi hayatını kaybetti.

Göstermelik önlemler

Pandeminin yayılmasında herhangi bir kontrol sağlanamadığı halde kademeli bir şekilde atılan normalleşme adımlarına yüz yüze eğitim de eklendi. Sadece bir hafta içinde 6 okulda öğrenci ve öğretmenlere virüs bulaştığı tespit edildi. Salgının kontrol altına alınması için gerekli tedbirler hiçbir zaman alınmadı. Son durumda da iktidarın aldığı önlemler maske, hijyen, mesafe sınırlarında kaldı. Saraydan aldığı emirle salgının boyutlarını gizleyen Sağlık Bakanı, deşifre olunca her vakanın hasta olmadığı saçmalığının arkasına sığındı. Bilimi hiçe sayan, toplumu dikkate almayan tutumlar, baştan beri süreci şeffaf yönetmediklerinin itirafıdır aynı zamanda. Test yapma, hastaneye yatış gibi kriterlerin sürekli değiştirilmesi de toplumun salgın hakkında doğru bilgiye ulaşmasına engel oldu/oluyor. Günün sonuna doğru açıklanan turkuaz tablonun salgının gerçek boyutlarını göstermekten uzak olduğunu hekimler defalarca dile getirdiler. AKP-MHP rejiminin Türk Tabipleri Birliği’ne pervasızca saldırmasının nedenlerinden biri de, gerçeği halka açıklamak için hekimlerin çaba harcamasıdır.

Sağlık emekçilerinin çalışma koşulları ağırlaştı

Gerçek verilerin toplumdan gizlendiği pandemi sürecinde sağlık emekçilerinin koşulları da gittikçe ağırlaştı. Pandeminin ilk dönemlerinde yeterli koruyucu ekipman bile sağlanmadan çalışma saatleri uzatıldı, iş yükleri arttı, ek ödemeleri yapılmadı.

Covid-19’a toplumun genelinden 14 kat daha sık yakalanma riski olan sağlık emekçileri bu dönemde pek çok açıdan tükenecek duruma düşürüldü. İş yükünün ağırlığı, bedensel yıpranma, yeterince saygı görememe, suçlanma ve şiddete maruz kalma gibi nedenler ruhsal olarak da tüketici oldu. Sürekli yoğun bakıma ihtiyacı olan hasta ile ilgilenmek, hastaların birden kötüleşmesi, bazılarının hayatını kaybetmesi… Tüm bunlara maruz kalmak/şahit olmak da sağlık çalışanlarını ruhsal açıdan yordu. Bundan dolayı mesleği bırakma düşüncesi yaygınlaştı. 900’den fazla sağlık çalışanı ise bu dönemde istifa etti.

Hal böyleyken sağlık emekçileri gerektiğinde test yapma imkanından yoksunken, AKP’lilerin her gün test yaptırması pandemiden kimlerin korunduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.

Suçlu iktidar TTB’ye saldırıyor

Salgın sürecini yönetememenin göstergesi olarak önce topluma saldıran iktidar ardından hekimlere ve diğer sağlık emekçilerine yöneldi. Zor şartlarda mesleğini icra etmeye çalışan hekimlerin meslek örgütü olan TTB’ye dönük faşist saldırılar iktidarın halk sağlığını koruma konusundaki başarısızlığının/vurdumduymazlığının da göstergesidir aynı zamanda.

AKP-MHP iktidarının salgın sürecinin seyrine dair halka yalan söylemesinin, tutarlı bir politika izlememesinin bedelini işçiler, emekçiler ve sağlık çalışanları ödüyor. Koronavirüs kadar önemli bir sorun olan sağlık emekçilerinin tükenmesi, doğrudan toplum sağlığını da etkileyen bir sorundur. Sağlık emekçileri başta olmak üzere tüm emekçilerin önünde toplum sağlığını hiçe sayan bu düzene karşı mücadeleyi yükseltmek dışında bir yol yok. Emekçiler mesleklerini, sağlıklarını ve yaşamlarını ancak mücadele ettiklerinde koruyabilirler.

K. Düşgör

 

 

 

 

 

Engellere rağmen madenciler direnişte

 

Soma ve Ermenek’te Uyar Madencilik tarafından hakları gasp edilen işçiler, devletin kolluk güçlerinin engellemelerine rağmen direnişlerini sürdürüyor.

Bağımsız Maden-İş’in de katılımıyla işçilerden oluşan heyet 21 Ekim günü Ankara’da milletvekilleriyle görüştü. Vekillerden bir kez daha “söz” alan işçiler, görüşmelerin sonrasında Madenci Anıtı önünde açıklama yapmak istedi, fakat polis engeliyle karşılaştı. İşçiler engele rağmen gasp edilen tazminatlarını alana kadar mücadele edeceklerini vurgulayarak açıklamalarını sonlandırdı.

Bağımsız Maden-İş yöneticisi Kamil Kartal polisin taciz ve dayatmalarına tepki gösterirken, işçiler tazminatlarını alana kadar direnişe devam edeceklerini vurguladı.

Görüşmelerle ilgili açıklama yapan Bağımsız Maden-İş “Heyetimizin görüştüğü yetkililer 10 gün içinde somut çözüm sözü verdiler. Uyar Maden işçileri yarından itibaren Soma’ya dönmeden Kırkağaç Çam’ında sorun somut olarak çözülünceye kadar mücadeleyi sürdürecek!” ifadelerini kullandı.

Görüşmelerin ardından Manisa Salihli’deki direniş alanında Bağımsız Maden-İş Örgütlenme Sekreteri Başaran Aksu son durumu aktarırken, işçiler “Direne direne kazanacağız!” sloganıyla gelişmeleri karşıladı.

Manisa’da engellere devam

Aldıkları karar doğrultusunda ertesi gün Manisa’da Kırkağaç Çamlığı’nda direnişlerini sürdürmek isteyen madenciler, yine jandarma engeliyle karşılaştı.

Vekillerle görüşmeler sonucunda işçilerin direnişi Kırkağaç Çamlığı’nda sürdürme kararıyla ilgili Manisa Valiliği de sözde onay vermişti. Fakat işçilerin çamlığa girişine jandarma barikat kurdu.

Aileleriyle birlikte Kırkağaç Çamlığı’na yürüyüş gerçekleştirmek isteyen işçiler önlerinin kesilmesine tepki gösterdi. İşçilerin direniş kararlılığı sonucunda 23 Ekim’de işçiler Kırkağaç Çamlığı’na da giriş yaptı. İşçiler dayanışma ziyareti gerçekleştirenlerle birlikte eylemlerine devam etti.

Ermenek’te de direniş sürüyor

Öte yandan Ermenek’te de gasp edilen maaşları için direnişlerini sürdüren Uyar Madencilik işçileri Güneyyurt Belediye Meydanı’nda basın açıklaması yaparak taleplerini bir kez daha haykırdı ve haklarını almadan geri dönmeyeceklerini vurguladı. Açıklamada “Bizim 15 aydır yatmayan maaşlarımızı lütuf gibi sundular. İşten çıkarılan arkadaşlarımızın işe iadesi sağlanmadan bu eylem bitmeyecek!” ifadelerini kullanan işçi, 54 gündür mücadele ettiklerinin altını çizerek “Bizim karşımıza engeller çıkaran devlet neden 1 kişiden hesap soramıyor” diye tepkisini ortaya koydu. İşçilerin talepleri şöyle:

“Maaşlarını alamayan arkadaşlarımızın maaşları derhal ödensin.

Tüm Tazminat mağdurlarının tazminatları ödensin.

BES kesintileri ödensin.

Madenlerde gerekli işçi sağlığı ve iş güvenliği koşulları yerine getirilsin.

İşten atılan işçiler derhal geri alınsın.”