11 Eylül 2020
Sayı: KB 2020/Özel-13

Boğucu kuşatmayı parçalayalım!
AKP-MHP rejiminin Covid-19 fiyaskosu
Sermaye iktidarı ve düzen muhalefeti
Tarikat-iktidar çıkar döngüsü istismarın kaynağıdır!
Tek adam rejimi “saray hukuku” istiyor!
İdam tartışmaları üzerine
Dinci gerici iktidar 12 Eylül’ün özbeöz çocuğudur!
Irkçı saldırılar “münferit” değil, sistematik
Delphi-Aptiv’de pandemi
Tarihsel TKP’nin 100. Yılı...
Pandemi, kapitalizm ve sosyalizmin zorunluluğu
ABD’nin dinmeyen Küba korkusu
Navalni’nin “zehirlenmesi” ve propaganda savaşları
Liberal martavallar ve kapitalist sömürü gerçeği
Dünyadan eylemler
Filistin’in sahte dostları!
Suriye’de yeniden inşanın işareti verildi
Eğitimin durumu ve liselilerin talepleri
Kadınlar şiddet, salgın ve yoksulluk kıskacında...
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Barolar ve devrimci avukatlar iktidarın hedefinde...

Tek adam rejimi “saray hukuku” istiyor!

 

AKP-MHP iktidarı muhalif kesimlere yönelik saldırılarına hız kesmeden devam ediyor. Diğer yandan her tarafından çatırdayan tek adam rejimini sağlamlaştırmak için yeni düzenlemeleri gündeme getiriyor. 1 Eylül’de gerçekleşen Adli Yıl Açılış Töreni de adeta AKP-MHP iktidarının hukuk alanındaki saldırılarını kamuoyuna ilan ettiği şekilde gerçekleşti. Basında daha çok Erdoğan’ın devrimci avukatlara, barolara yönelik saldırgan tutumu öne çıktı. Ancak Erdoğan’ın törende tek adam rejiminin hukuk alanına yönelik politikalarına dair gözden kaçırılmaması gereken pek çok açıklama da yapıldı.

Erdoğan avukatlara yönelik tehditlere devam ediyor

Saray’da gerçekleşen açılış törenine uzun süredir iktidarın hedefinde olan barolar davet edilmedi. Erdoğan da yaptığı konuşmada barolara saldırmaktan geri durmadı. Erdoğan törende gerçekleştirdiği konuşmasına Kur’an’dan alıntılar yapıp adalete dair hamasi laflar ederek başladı. “Halen çalışmaları süren insan hakları eylem planını bu yıl içinde neticelendirmek istiyoruz. Hukuk devleti niteliğimizi güçlendirecek bu planın hayata geçmesiyle ülke içinde ve uluslararası alanda maruz kaldığımız pek çok sıkıntıyı da çözeceğimize inanıyorum.” diyerek, hukuk alanında gerçekleştirdikleri dönüşümlere devam edileceğini ifade etti. Ancak Erdoğan’ın konuşmasının temel gündemini, genel söyleminde barolara, daha özelde ise devrimci-ilerici avukatlara yönelik tehditler oluşturdu.

“İnşallah önümüzdeki dönemde avukatlıktan teröristliğe uzanan bu kanlı yolun önünü kesmek için gerekeni yapacağız.” diyen Erdoğan, devrimci avukatları hedefe çakmaktan geri durmadı. Devrimci avukatları “meslekten men etme”yle tehdit etti. Tüm bu tehditlerin ardında AKP şefinin devrimci avukat Ebru Timtik şahsında tüm devrimcilere duyduğu kin ve toplumsal muhalefeti kontrol altına almak, sindirmek için gerçekleştirilen saldırı politikaları olduğu açıktır.

Çoklu baro tartışmalarının başladığı dönemde olduğu gibi avukatlar hala Erdoğan’ın saldırganlığından paylarına düşeni almaktadırlar. Erdoğan gerçekleştirdiği konuşmada, uzun süredir gündemlerinde olan ve çoklu baro uygulamasıyla yöneldikleri hedefe ulaşmanın, yani muhalif baroların tamamen kontrol altına alınması politikasının adımlarını hızlandıracaklarına işaret etmektedir. Buna paralel olarak devrimci-ilerici güçlerin, işçilerin davalarına bakan avukatları bir KHK’yla meslekten men etmenin önünü açmak için gerekli düzenlemelerin yapılması mesajı verilmiştir.

“Yerli ve milli yargı”yla hedeflenen rejimin bekasıdır

Açılış töreninde Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca da gerçekleştirdiği konuşmada saray rejiminin hukukunu kalıcılaştırmak için gerekli adımların atılacağını vurguladı. “Yerli ve milli yargı” için çalışmaları sürdürdüklerini ifade etti. Yargının Batı etkisinden kurtularak millileştirilmesinden kastedilen, tek adam rejiminin bekası için saray hukukunun güçlendirilmesidir.

Akarca, konuşmasında sözde bağımsız yargının sağlanması için basını ve sosyal medyayı hedef göstermekten de geri durmadı. Akarca’nın “Güçlü devlet, sivil çözümleri teşvik eden devlettir. Yargı kalitesini arttırmak için arabuluculuk ve uzlaşma gibi alternatif uyuşmazlık çözüm yollarının daha etkin hale getirilmesine yönelik çalışmaları memnuniyetle karşıladığımızı belirtmek isterim.” sözleri ise, yargının işlevsizleştirilerek işçi ve emekçiler için hak gasplarına sebep olan uygulamaların artarak devam edeceğinin ifadesi oldu.

Adli yıl açılış töreninin hemen ardından AİHM Başkanı Robert Ragnar Spano’nun Türkiye’ye gelmesi, İstanbul Üniversitesi’nden fahri doktora ünvanı alması da çok konuşuldu. Spano’nun AİHM’nin bağımsız olması gerekçesiyle muhalif kesimlerle görüşmeyi reddetmesi ancak Mardin’de AKP Kadın Kolları Mardin İl Başkanlığı’nı ziyaret etmesi ise büyük tepki topladı.

Adli Yıl Açılış Töreni ve hemen ardından gerçekleşen Spano ziyareti AKP-MHP iktidarının burjuva hukukunu dahi tamamen ayaklar altına alan ve tek adamın keyfiyetine dayanan “saray hukuku”nu kalıcılaştırmak için çalışmalarını sürdürdüklerini göstermektedir. Bu keyfiyete direnen barolar ve adil yargılanma talebiyle açlık grevine başlayan devrimci avukatlarla onlara sahip çıkan avukatlar da bu sebeple özel olarak hedef alınmakta, sesleri kesilmeye çalışılmaktadır.

Hukuk alanına yönelik bu saldırılar tek adam rejiminin saldırılarının bir parçası olarak görülmelidir. Devrimci-ilerici avukatların verdiği mücadele ise AKP-MHP iktidarının gerici-baskıcı politikalarından rahatsız olan, başta devrimci-ilerici güçler olmak üzere geniş kesimlerce desteklenmelidir.

 

 

 

 

 

AKP’nin “tedbir” riyakarlığı

 

Koronavirüs yayılmaya devam ediyor. Vaka sayıları gün geçtikçe artıyor. Resmi rakamların bile gizleyemediği salgın yayılımı nedeniyle AKP’li bakanlar peş peşe açıklamalar yayınladılar. Bir yanda eğitim konusunda süren tartışmalar, diğer yanda sağlık alanında yaşananlar kaosun dinmeyeceğine işaret ediyor. AKP iktidarının şefleri tedbir açıklamaları yapsalar da ortaya çıkan veriler salgının yayılımının durdurulamayacağının ve topluma faturasının ağır olacağını gösteriyor. Bilim insanlarının ve meslek örgütlerinin tüm uyarılarına rağmen AKP iktidarı sermayeyi koruyan, kollayan ve ceplerini dolduran uygulamalar devreye sokuyor.

Fabrikalarda sömürü çarkları ölümüne dönerken, turizm sektörünün ve kapitalistlerin çıkarları gözetilerek uygulamalar yapılıyor.

AKP şefi ise hem ekonominin gidişatı hem de salgınla ilgili pembe tablolar çizmeye devam ediyor. Kabine toplantısı sonrası “yeni tedbirler” adı altında uygulamalar devreye koyuldu. Kafe restoranlarda müzik yayının kesilmesi ve toplu taşımada yolcu alımında sınırlamaları içeren genelge yayınlandı. Genelgeye göre ülke genelinde kamuya açık tüm alanlarda maske kullanımı zorunlu hale getirildi. Şehir içi ulaşımlarda ayakta yolcu alımına müsaade edilmeyeceği duyuruldu. İçişleri Bakanlığı’nın yayınladığı genelgenin ardından İstanbul Valiliği kararları duyurdu. Buna göre metrolarda ayakta yolcu kapasitesinin yüzde 50’si, metrobüs ve otobüslerde ise 3’te 1’i kullanılabilecek.

Kafe, restoran vb. tüm yerlerde gece 24.00’dan sonra müzik yasağı getirildi. Ayrıca önlemlere uymayanların cezalandırılacağı duyuruldu. Genelgede bir dizi tedbir sıralansa da söz konusu tedbirlerin gerçek hayatta karşılığını nasıl bulacağı ve ne kadar yeterli olacağı tartışma konusu. “Ben yaptım, oldu!” anlayışındaki sermaye iktidarı, “önlemler” söylemi ile işçi ve emekçilerle adeta dalga geçmeye, gerçekleri çarpıtmaya devam ediyor. Bir gecede, “toplu ulaşımda ayakta yolcu alınmayacak” diyenler, başta İstanbul, Ankara, İzmir gibi kentlerde yaşayan, salgın koşullarına rağmen zorunlu olarak çalışan milyonlarca işçi ve emekçinin günlük yaşamını nasıl sürdüreceğini, buna uygun alt yapının nasıl olacağını açıklamıyorlar.

Koronavirüs salgını ile mücadelede sermayenin çıkarlarını gözeten AKP iktidarı, salgının bu denli yayılmasının tek sorumlusu olarak işçi ve emekçileri gösteriyor. Bir yandan düğün, kına vb. törenlerin yapılmayacağı, cezalandırılacağı açıklanırken, diğer yandan AKP Kocaeli Milletvekili Cemil Yaman, oğlu için 1.500 kişilik düğün gerçekleştiriyor. Yandaş kanallarda maske takmayanlara verilen cezalar canlı yayında gösterilirken, söz konusu düğün hakkında elbette hiçbir işlem yapılmıyor. İnsanlar maske takmıyor, sosyal mesafeye uymuyor diyen AKP şefi Erdoğan, Giresun’da düzenlediği ve sosyal mesafenin hiçe sayıldığı mitingde çay dağıtıyor.

Gelinen yerde, koronavirüs pandemisi ilk günlerden daha kötü bir durumda. Her geçen gün artan vaka ve ölüm sayıları, hastanelerin kapasitesinin yetersiz oluşu, sağlık çalışanlarının üzerindeki yük gözler önünde. Kuşkusuz AKP iktidarının, ikiyüzlü söylemleri sorunu daha da ağırlaştırıyor. Bilim insanları, önümüzdeki günlerde sözde önlemler ile pandeminin ağırlaşacağını, daha zorlu bir sürecin yaşanacağını ifade ediyorlar.