11 Eylül 2020
Sayı: KB 2020/Özel-13

Boğucu kuşatmayı parçalayalım!
AKP-MHP rejiminin Covid-19 fiyaskosu
Sermaye iktidarı ve düzen muhalefeti
Tarikat-iktidar çıkar döngüsü istismarın kaynağıdır!
Tek adam rejimi “saray hukuku” istiyor!
İdam tartışmaları üzerine
Dinci gerici iktidar 12 Eylül’ün özbeöz çocuğudur!
Irkçı saldırılar “münferit” değil, sistematik
Delphi-Aptiv’de pandemi
Tarihsel TKP’nin 100. Yılı...
Pandemi, kapitalizm ve sosyalizmin zorunluluğu
ABD’nin dinmeyen Küba korkusu
Navalni’nin “zehirlenmesi” ve propaganda savaşları
Liberal martavallar ve kapitalist sömürü gerçeği
Dünyadan eylemler
Filistin’in sahte dostları!
Suriye’de yeniden inşanın işareti verildi
Eğitimin durumu ve liselilerin talepleri
Kadınlar şiddet, salgın ve yoksulluk kıskacında...
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

AKP-MHP rejiminin Covid-19 fiyaskosu derinleşiyor

 

Geçen mart ayında Covid-19 pandemisinin ülke sathına yayılmasına, AKP-MHP rejiminin sorumsuz, keyfi icraatları zemin hazırlamıştı. Virüsün kol gezdiği Suudi Arabistan’a on binlerce kişiyi umreye gönderen iktidar, virüsü ülkeye taşıyanları ne kontrol etmiş ne de ciddi bir karantina uygulamıştı. Böylece virüs kısa sürede ülkenin dört bir yanına taşınmıştı.

Pandemi hızla yayılıp sıra önlemler almaya geldiğinde ise, atılan her adımda kapitalistlerin çıkarları gözetildi. Milyonları sefalete terk eden gerici iktidar, onda dokuzunu kapitalistlere tahsis ettiği 100 milyar liralık bir “kurtarma paketi” ilan etti. Ancak kurtarılan halkın sağlığı değil, kapitalistler, özellikle de yandaş kapitalistlerdi. Her şeye rağmen pandemi daha büyük bir felakete yol açmadıysa, bu, sağlık emekçilerinin özverili çalışmalarıyla mümkün oldu. Sağlık emekçilerinin özverisiyle pandemi kontrol altına alındığında, T. Erdoğan’la müritleri, utanmadan bunu kendi başarıları ilan ettiler. Bununla yetinmeyip, dünyada örnek bir başarı sağladıkları palavrasını da piyasaya sürdüler.

***

İktidar temsilcilerinin pandeminin yayılmasının kontrol altına alınmasıyla “normalleşme” ilan etmeleri bir oldu. Bu adım atılırken ciddi bir önlem almayan rejim, her şeyi oluruna bıraktı. AKP şefleri başta olmak üzere devlet erkanının düzenlediği birçok etkinlikte pandemi önlemleri hiçe sayıldı. Saray medyası da bu yönde yayın yaparak “her şey normal” yanılsamasını yaydı. Bu keyfiyet Ayasofya seremonisi ya da AKP şefi Erdoğan’ın katıldığı toplantılarda doruğa çıktı. Utanmadan Ayasofya’nın önüne 350 bin kişi toplamakla övündüler. Ama aynı günlerde 50-100 kişilik eylemleri pandemi bahanesiyle yasakladılar. Yani hem sorumsuz hem riyakar bir politika izlediler.

Saray rejimi ile yandaşlarının icraatları, pandeminin hızla yeniden yayılmasına neden oldu. “Çarklar dönecek” diye vaaz vermekle övündüler. Ama çarkları işçilerin ölümü pahasına döndürdüler. Elbet bu ne AKP-MHP şeflerini ne de kapitalistleri ırgaladı. Bedeli hayatını kaybedenler, yakınları ya da hastalananlar ödediler. Halen de ödüyorlar. İşsiz kalan milyonlar ise sefaletin dipsiz kuyusuna itildiler.

Rejimin izlediği yöntemle pandeminin kontrolden çıkmaması imkansızdı. Zira dikkat halk sağlığı için gerekli önlemlerin alınmasına değil, Irak, Suriye, Libya, Doğu Akdeniz cephelerinde savaş kışkırtıcılığına veriliyor. Zaten sınırlı olan ülke kaynaklarının önemli bir kısmı da bu yayılmacı-saldırgan politika için harcanıyor. Pandemi ise, ‘kendi haline’ bırakılmış durumda. 

***

Bilim insanları, gidişatın vahim bir noktaya doğru ilerlediğini gördüler. Bundan ötürü defalarca uyardılar. Hatta sarayın oluşturduğu “bilim kurulu” üyelerinden bazıları bile seslerini yükseltme ihtiyacı duydular. Dinci-faşist rejim ise uyarıları dikkate alacağına kendi özel ajandasına göre şekillenmiş icraatlara devam etti.

Uyarılar sadece bilim insanlarından gelmedi. Türk Tabipleri Birliği de defalarca uyarı yaptı. İlgili kişi ya da kurumlara önlemler almaları için çağrılarda bulundu. Yeri geldi adeta yakardı. Ancak rejim yine oralı olmadı. Avukatlara saldırmaya, baroları hedef almaya, İstanbul Sözleşmesi’nden imzayı çekmeye, kiliseleri cami ilan etmeye, imam hatip liseleri inşa etmeye, diyanet kurumunu kullanarak “fetih dönemi başlıyor” mesajları vermeye odaklandı.

***

Kendi haline terk edilen pandemi, doğal olarak ülkede “özgürce” dolaştı/yayıldı. Farklı kentlerden yansıyan haberlerden de anlaşıldığı üzere, pandemi kontrolden çıkmış, her gün hastalığa yakalananların sayısı binlere ulaşmıştır. Türkiye’nin Ankara, İstanbul, Diyarbakır, Malatya, Konya, Antalya gibi büyük kentlerinde gerçek hasta sayısı artık bilinmiyor. Muhalefet partileri, açıklanan resmi rakamlardan bir sıfırın atıldığını iddia ediyorlar.

Sorunun vahametini bir süre gizlediler. Ancak mızrak çuvala sığmayınca, işi pişkinliğe vurdular. Saray medyasında vaaz veren AKP şefi Erdoğan, “Halk kurallara uymuyor, pandemi bundan dolayı yayılıyor” diye açıklama yaptı. “Pişkinliğin bu kadarına pes” dedirten bu açıklama, doğal olarak tepki çekti.

Halkı sorumlu tutarak işten yakasını kurtaramayacağını fark eden AKP şefi, bu defa gerçekleri tersyüz ederek işi idare etmeye çalıştı. Son açıklamasında şu ifadeleri kullandı: “Türkiye olarak son günlerde artan vaka sayısına rağmen salgını kontrolümüz altında tutmayı sürdürüyoruz. Bir taraftan son teknolojiyle donattığımız yeni hastanelerde sağlık sistemimizi güçlendirirken diğer taraftan da üretimde, ihracatta, turizmde ekonomimizi rayına oturtmaya çalışıyoruz. Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de bizlere her zorlukla beraber muhakkak bir kolaylığın olduğunu müjdeliyor…”

Bilim insanları pandeminin kontrolden çıktığını döne döne hatırlatırken, kulağını tıkayan T. Erdoğan, “salgını kontrol altında tutuyoruz” diye nakarat okumakta sakınca görmüyor. Ama bu arada işi “Rabbimize ve Kur’an-ı Kerime”havale ederek acizliğini de gözler önüne seriyor.

Bu izahat tarzı, bilim insanlar ile Tabipler Birliği’nin halen dikkate alınmadığını kanıtlıyor. Oysa rejim cephesinde durum bu iken, muhalefetin sözcüleri parti örgütlerinden, yerel yönetimlerden, tabiplerden, sağlık emekçileri sendikalarından derledikleri bilgilere dayanarak açıklanan rakamlardan sıfır atıldığını, bunun hem hastalanan hem hayatını kaybedenler için geçerli olduğunu dile getiriyorlar. 

***

Tablo, pandemiyle mücadele konusunda rejimin tam bir fiyasko içinde olduğuna işaret ediyor. Bu ise emekçilerin çalışma, yaşam, sağlık, eğitim, beslenme, barınma gibi temel alanlarda yaşadıkları sorunların daha da büyüyeceği anlamına geliyor. Bu vahim gidişatın durdurulabilmesi, ancak emekçilerin dinci-faşist rejime karşı örgütlü mücadelesiyle mümkün olabilir.