18 Ocak 2019
Sayı: KB 2019/03

Tek çıkış yolu mücadele!
Seçim sandıkları değil fiili-meşru mücadele!
Adaletsiz bir düzende adil seçim olabilir mi?
Sermayenin 2019 yılı için “yüksek beklentisi” ve kaygıları
Hasta tutsaklar katledilmeye çalışılıyor!
AKP iktidarı ‘büyük yalanlar’a muhtaç!
Tekstil işkolunda TİS sürecine giderken…
Hak-İş: Sermayenin işçi sınıfı içindeki ajanı
İşsizlikte tırmanış devam ediyor
“Krizde gelir uçurumu büyüdü, maaşlarımız eridi”
Proletarya devriminin manifestosu - Rosa Luxemburg
Emperyalist dünya jandarmasının açmazları derinleşiyor
Kriz ve kitlesel işçi kıyımı
İsviçre’de ikinci büyük kadın grevine doğru
Görmezden gel, önlem alma, işten at!
“Tecavüzcülere af” yasası yeniden gündemde!
Hrant Dink’in ardından…
Paralı eğitim uygulamaları 1,1 milyon öğrenciyi okuldan kopardı!
Sinema sansür tanımaz
Her fabrikaya bir kreş!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

“Hapiste kalamaz” raporları yok sayılıyor…

Hasta tutsaklar katledilmeye çalışılıyor!

 

İnsan Hakları Derneği’nin Mart 2018’de güncellediği hasta mahpus listesine göre, ağır hasta durumda 401 tutuklu ve hükümlü bulunuyor. Ağır hasta mahpusların neredeyse tümünün devlet hastanelerinden aldıkları “hapiste kalamaz” yazılı raporları var.

Ne var ki bu raporlar hasta tutuklu ve hükümlülerin serbest bırakılmalarına yetmiyor. Daha doğrusu Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü bu raporları dikkate dahi almıyor. İlle de Adli Tıp Kurumu (ATK) raporu istiyor. Bu istek yazılı prosedüre uygun bir istek olabilir. Fakat bunun için gerekli prosedürün tamamlanması, bizzat ATK raporu isteyen Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü ve onun bağlı olduğu Adalet Bakanlığı’nın yükümlülüğü altındadır. Oysa Adalet Bakanlığı bu yükümlülüğü yerine getirmediği gibi bir de engel oluyor.

Örneğin Kemal Gömi daha önce ölüm orucu direnişindeyken, o zaman bütün direnişçilere yapıldığı gibi, direnişi kırmak amacıyla ATK adına iki doktor kaldığı hapishaneye ya da hastaneye giderek “hapiste kalamaz” raporu vermişti. Ama yeniden hapse giren Kemal Gömi ATK’ya götürülmüyor. ATK’ya götürülmesi için Gömi açlık grevine girmişti. Yine de götürülmedi. Kemal Gömi’nin devlet hastanesinden aldığı “hapiste kalamaz” raporu var. Kemal Gömi ATK’ya götürülmeyen ne ilk ne de son ağır hasta tutsak. ATK’ya götürülmeyen onlarca ağır hasta tutsak var.

Abdullah Kalay da Gömi’yle aynı durumda. Ölüm Orucu direnişçisi olan Kalay’a öncesinde ATK “hapiste kalamaz” raporu verirken, aynı ATK sonra hapiste kalabileceği kararı verebildi. Bu tıbben mümkün değil ama siyaseten gerçek oluyor.

ATK raporu bile hasta tutsağın serbest bırakılmasına yetmiyor

ATK’ya götürülen tutsaklara da ATK tıp etiğiyle değil, politik bir düşmanlıkla davranıyor. İleri derecede kanser hastalarına bile “hapiste kalabilir” raporu veriyor.

Buna rağmen ATK’dan “hapiste kalamaz” raporu alan hasta tutsaklar var. Bunlardan biri Menemen R Tipi Hapishanesi’nde tutulan Ergin Aktaş. Her iki eli olmaması nedeniyle ATK tarafından daha önce 3 kez “hapiste kalamaz” raporu verilmesine rağmen serbest bırakılmayan hasta tutsak Ergin Aktaş’ın tahliye talebi, 2018 Ocak ayında, bir kez daha “Toplum güvenliği bakımından tehlike oluşturacağı” gerekçesiyle reddedildi.

Aktaş için Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) gidildi. AYM Aktaş’ın hapiste kalacağına hükmetti. Ardından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) gidildi. AİHM de AYM benzeri karar verdi. Sonuç olarak ATK’nın “hapiste kalamaz” raporları bile Aktaş’ın serbest bırakılmasına yetmedi.

Aktaş Menenmen R Tipi Hapishanesi’nde tek başına tutuluyordu. Aynı hapishanedeki Exmede Xemi de tekerlekli sandalyede olmasına rağmen tek başına tutuluyordu. Ancak açlık grevi eylemi sonrasında aynı hücreye alındılar. Bütün hukuksuzluklara rağmen Ergin Aktaş yoldaşıyla aynı hücrede olmaktan mutlu ve dimdik ayakta.

Hasta mahpusları özgürleştirecek tek güç kamuoyunun eylemli duyarlılığıdır

Sonuç olarak ağır hasta tutsakların serbest bırakılmamaları tümüyle faşizan bir politikanın sonucudur. Sermaye devletinin hasta tutsakları sürece yayarak katletmek gibi bir politikası var. Ama politik basınç yapıldığında, Güler Zere gibi ölümün kıyısında olan tutsaklar serbest bırakıldı. Daha uygun bir ifadeyle serbest bıraktırıldı. Fakat kitle desteği olmadan ağır hasta tutsakların tedavi hakları gasp edildiği gibi, tutsaklar ATK’ya bile götürülmüyorlar. Götürülseler bile “hapiste kalamaz” raporu verilmiyor. Dahası tutsaklar ATK’dan “hapiste kalamaz” raporu alsalar bile serbest bırakılmıyorlar.

Bu açık bir şekilde gösteriyor ki hasta tutsakları serbest bıraktıracak olan güç, sermaye devletinin yasal prosedürü değil, başta işçi ve emekçiler olmak üzere toplumsal mücadele dinamiklerinin eylemli duyarlılığıdır.

 

 

 

 

Tecrite karşı açlık grevi sürüyor

 

Öcalan üzerindeki tecritin kaldırılması talebiyle 7 Kasım gününden beri açlık grevinden olan HDP milletvekili Leyla Güven’in açlık grevi sürerken birçok hapishanede de 226 kişinin katılımıyla süresiz-dönüşümsüz açlık grevleri gerçekleştiriliyor.

Açlık grevinin 64. günü olan 10 Ocak’ta Güven’in sağlık durumuna ilişkin HDP milletvekili Ayşe Acar Başaran tarafından şu bilgiler paylaşıldı: “Açlık grevinin geldiği aşama ve yarattığı sonuçlar itibariyle, Leyla Güven artık su dahil sıvı alamıyor. Güven, avukat görüş yeri, bulunduğu koğuşa yakın olmasına rağmen avukat görüşüne çıkamıyor. Yaklaşık 15 kilo kaybı yaşayan Leyla Güven, ihtiyaçlarını tek başına karşılayamıyor, tek başına yürüyemiyor. Konuşma zorluğu, ses ve görüntüye duyarlılık, bilinç bulanıklığı gibi sorunlar yaşamaya başlayan Leyla Güven’in durumundan cezaevi yönetimi de, iktidar çevreleri de haberdar.”

Güven’e destek için çeşitli eylemler gerçekleştirilirken 10 ve 12 Ocak’ta HDP Diyarbakır il binasından çıkarak Güven’in bulunduğu E Tipi Kapalı Hapishanesi’ne doğru yürüyen kitleye saldıran polis, çok sayıda kişiyi darp etti. 13 Ocak günü HDP ve DBP Batman il örgütlerinin HDP il binasına yapmak istediği yürüyüşe de polis saldırdı. Polisin saldırısında HDP’nin Batman Belediyesi için eşbaşkan adayı Sabri Özdemir gözaltına alındı. Saldırı sonrasında kitle HDP il binasına geçerken polis binayı da ablukaya aldı.

Öte yandan Öcalan, 12 Ocak günü kardeşi Mehmet Öcalan ile görüştürülürken Leyla Güven bunun yeterli olmadığını, tecritin kalkmadığını ifade ederek açlık grevini sürdüreceğini duyurdu. “Bu görüşmeyle tecrit kalkmış değil” diyen Güven, Öcalan’ın ailesi, avukatları ve siyasi heyetlerle görüşebilmesini istedi.

Açlık grevini sürdüren tutuklular adına da Deniz Kaya tarafından yapılan açıklamada, Öcalan’ın kardeşiyle görüşmesi için “direnişimizin kapsamı açısından yeterli görülmediği aynı zamanda yapılan görüşme tecridin sona erdiği anlamına gelmediği anlaşılmalıdır” denilerek “görüşmelerin sadece aileyle sınırlı tutulmaması, sürekliliğinin sağlanması ve özgür yaşam ve çalışma koşullarının oluşturulması” taleplerinin karşılanması istendi.