23 Kasım 2018
Sayı: KB 2018/44

Dinci-faşist koalisyonun “tek kıblesi” ABD’dir!
Erdoğan’ın “kriz yönetimi”!
Erdoğan’ın kâbusu: Yine Gezi, hep Gezi!
Kimler Diyanet’i siyasete alet ediyor?
Sanayi ve inşaatta kriz: “‘En kötüsü’ henüz yaşanmadı”
Kriz, zamlar, enflasyon rakamları, imzalanan sözleşmeler...
MİB Kocaeli kriz raporu: İşten atmalar, ücretsiz izinler, artan baskılar...
Aygaz’da işten atmaya karşı direniş
Sermayeye hizmet eden, işçiye düşman iktidar
Proletaryanın büyük öğretmeni Engels 198 yaşında…
Direnişin gücü ve siyonistlerin geri adımı
Çiplerle emeğin köleliği derinleştiriliyor!
Şiddetsiz bir dünya için mücadele!
Dominik Cumhuriyeti’nin kelebekleri
Emekçi kadın mücadelesi ve Çorlu deneyimi
Türkiye’de yüksek eğitim gerçeği
Örgütsüz işçi öfkesini gücü yettiğine yöneltiyor
İki dava insanı olarak yürüdük yolumuzu...
Bir röportaj…
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Türkiye’de yüksek eğitim gerçeği

 

Üniversitelerin akademik açılış törenlerine katılan Tayyip Erdoğan, iktidara geldiklerinden bu yana yüksek öğrenim alanında nasıl “başarılara” imza attıklarıyla övünen konuşmalar yapıyor.

Erciyes Üniversitesi’nin açılışında da konuşan Erdoğan; 2002 yılından bu yana üniversite sayısını 76’dan 206’ya çıkardıklarını, 2,5 katrilyon lira olan yükseköğretim bütçesini 2018 yılında yaklaşık 28 katrilyon liraya yükselttiklerini, 494 olan meslek yüksekokulu sayısını 996’ya, 171 olan yüksekokul sayısını ise 464’e taşıdıklarını ifade etti. Üniversite öğrenci sayısı da 1 milyon 656 bin 18’den bugün 7 milyon 616 bine ulaşmış.

Sayısal artışların kendi başına bir şey ifade etmediği, eğitim sisteminden yansıyan gerçeklerle apaçık ortada. Okul ve okuyan sayısının artması yüksek eğitim alanındaki başarının değil büyüyen sorunların ifadesi. Okuyan sayısının artmasına paralel olarak artan ihtiyaçlar karşılanmıyor. Eğitime ayrılan bütçeden yurt kapasitesine, niteliği alabildiğine düşen eğitimden büyüyen akademisyen eksikliğine, pek çok sıkıntı yaşanıyor.

Türkiye’de, eğitime ayrılan bütçe son dört yıldır geriliyor. MEB, YÖK, ÖSYM bütçelerine 2019 yılı için 157 milyar 376 milyon 998 bin liranın ayrılması kararlaştırıldı. Eğitime ayrılan bütçenin arttırıldığı söylense de, eğitim bütçesinin merkezi toplam içindeki payının son dört yılda gitgide düştüğü görülüyor. 2016’da 19.24 olan eğitim payı, 2017’de 18.98, 2018’de 17.66, 2019’da 16.41’e geriledi. 2002 MEB bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan pay yüzde 17.18 iken, 2019 yılında bu oran yüzde 4.88’lere kadar düştü.

Üniversite sayısını arttırmakla övünseler de, boş kontenjanlar yaşanan sorunları gözler önüne seriyor. Bu sene lisans programlarında 89 bin 686 kontenjana yerleşme olmadı. Bunların 58 bin 107’si devlet üniversiteleri. Bu, bir yandan vakıf üniversitelerine yapılan yatırım ve teşviki gözler önüne sererken, diğer yandan devlet okullarına verilen “önemi” gösteriyor. Lisanstaki boş kontenjan sayısı bir önceki yıla göre neredeyse ikiye katlandı. Akademisyen açığı ise yüksek eğitimdeki sorunların bir diğer önemli halkasını oluşturuyor.

Ağustos verilerine göre 131 bin öğretmen açığı olduğu halde, atanamama/işsizlik, gençliği bekleyen büyük sorunların başında geliyor.

Yaklaşık 7.5 milyon üniversite öğrencisine karşılık KYK yurtlarının kapasitesinin 700 bin olması ve yaklaşık 12 üniversiteliye bir yatağın düşmesi de, bir kez daha, “icraatlarıyla” övünenlerin sözlerinin altının ne kadar boş olduğunu gözler önüne seriyor.

 

 

 

Öğrencilere dayatılan koşullar ve geleceksizlik

 

2019 bütçesinin tartışıldığı şu günlerde, polis devletinin tahkimatına, lükse ve şatafata milyarlarca lira harcanırken, konu toplumun ihtiyaçlarına geldiğine kesenin ağzı alabildiğine sıkılıyor. Üniversitelerde harçların kaldırılmasına karşın, eğitim her düzeyde paralı olmayı sürdürüyor. Yaklaşık 7 milyon üniversite öğrencisine karşılık KYK yurtlarının kapasitesinin 700 bin olması nedeniyle öğrenciler yüksek kiralı evler veya özel yurtlar ile cemaat yurtları arasında seçim yapmaya itiliyor. KYK yurtları ise birçok yetersizlik ve sorunu barındırıyor. Beslenme bu sorunlardan yalnızca birisini oluştururken sadece yurtlarda değil okullarda da yaşanıyor. Yakın zamanda yaşanan iki örnek bu gerçeği bir kez daha hatırlattı.

Mardin’in Derik ilçesindeki İncesu İlköğretim Okulu’nun 70 öğrencisi yedikleri yemek nedeniyle zehirlendi.

İstanbul’daki Başakşehir’de bulunan Kanuni Sultan Süleyman KYK erkek öğrenci yurdunda ise neredeyse her şey bir sorun. Yurtta sürekli elektrik kesintileri yaşanıyor, internet yok, yurttaki yangın fıskiyelerinin bozulmasıyla 2 katı su bastı ve yurdun konumu hiçbir devlet üniversitesine yakın değil. En yakın metro istasyonu yaklaşık 2 kilometre uzakta ve daha önce vaat edilen servis uygulaması da hayata geçirilmiş değil. Bunlara yemekhane ve kuyruk sorunu da ekleniyor.

Tüm bu sorunlar üzerine yaklaşık 500 öğrenci yurt önünde eylem düzenlerken ne yurt yönetimi ne de KYK yetkililerinden herhangi bir açıklama yapılmadı. Sorunların çözümü için devlet katından herhangi bir adım atılmazken eylem sırasında yurt önüne gelen polisler gençlere “bu şekilde bir şey elde edemeyecekleri” telkinlerinde bulundu.

Öğrenciler ise daha önce yüzlerce dilekçeyle sorunları dile getirmelerine karşın bir sonuç alamadıklarını belirtiyor.

 

 

 

 

Stajyerlerin maaşları verilmiyor

Eğitim öğretim yılının başlamasından itibaren Ankara Numune Hastanesi’nde liseli stajyerlerin maaşları ödenmiyor. Halihazırda asgari ücretin 4’te biri kadar olan (435 TL) olan ücretler stajyerlere verilmiyor.

Sadece Numune Hastanesi’nde değil, Ankara’da bulunan devlet hastanelerinde maaşlarda aksama olduğu haberi geliyor.

Yatırıldığı kadarıyla da parça parça yatırılıyor.

Bir süredir yaşadıkları sorunları dile getiren liseli stajyerlerin yemek haklarının gaspına da devam edildiği belirtiliyor. Ücretleri gasp edilen stajyerler resmen açlığa mahkûm ediliyorlar. Tüm bu gasplar ekonomik kriz bahane edilerek kemer sıkma politikası olarak dile getiriliyor.

Kızıl Bayrak / Ankara