23 Kasım 2018
Sayı: KB 2018/44

Dinci-faşist koalisyonun “tek kıblesi” ABD’dir!
Erdoğan’ın “kriz yönetimi”!
Erdoğan’ın kâbusu: Yine Gezi, hep Gezi!
Kimler Diyanet’i siyasete alet ediyor?
Sanayi ve inşaatta kriz: “‘En kötüsü’ henüz yaşanmadı”
Kriz, zamlar, enflasyon rakamları, imzalanan sözleşmeler...
MİB Kocaeli kriz raporu: İşten atmalar, ücretsiz izinler, artan baskılar...
Aygaz’da işten atmaya karşı direniş
Sermayeye hizmet eden, işçiye düşman iktidar
Proletaryanın büyük öğretmeni Engels 198 yaşında…
Direnişin gücü ve siyonistlerin geri adımı
Çiplerle emeğin köleliği derinleştiriliyor!
Şiddetsiz bir dünya için mücadele!
Dominik Cumhuriyeti’nin kelebekleri
Emekçi kadın mücadelesi ve Çorlu deneyimi
Türkiye’de yüksek eğitim gerçeği
Örgütsüz işçi öfkesini gücü yettiğine yöneltiyor
İki dava insanı olarak yürüdük yolumuzu...
Bir röportaj…
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Saray rejimi ile Trump yönetimi arasında “sıcak rüzgarlar”...

Dinci-faşist koalisyonun “tek kıblesi” ABD’dir!

 

Washington’daki efendiler ile Ankara’daki işbirlikçileri arasında yaşanan gerilimin aşılması yönünde harcanan çabalar son günlerde yoğunlaşmış görünüyor. AKP şefi Tayyip Erdoğan ile Donald Trump arasında gerçekleşen telefon görüşmeleri, sarayın dışişleri bakanının ABD ziyareti, sarayın savunma bakanı ile ABD genelkurmay başkanı arasında gerçekleşen görüşmeler ve karşılıklı jestlerde ifadesini bulan bir yoğunlaşma bu.

Görünen o ki, bu gelişmeler AKP gericiliği ve Erdoğan’ı pek memnun ediyor. Taraflar arasındaki gerilimin tümüyle çözüldüğü söylenemez elbette. Yine de Washington’un “jestleri” saray rejimi için önem taşıyor.

***

Önden anlaşan taraflar, eş zamanlı yapılan açıklamalarla yaptırımları kaldırdıklarını ilan ettiler. Her olayı şova dönüştürme eğiliminde olan Trump ile efendilerinin jestleriyle övünmeye muhtaç olan AKP şefinin, ortak bir gösteri düzenleme konusunda mutabık kalmaları zor değil.

Trump yönetimi, “burun sürtme” amaçlı olduğu anlaşılan bir hamle ile Ağustos ayı başında içişleri bakanı Süleyman Soylu ile adalet bakanı Abdülhamit Gül’ün ABD’deki mal varlıkları ile mal varlıklarından elde edebilecekleri faiz gelirlerini dondurmuştu.

Lobi şirketlerine milyonlarca dolar ödeyen AKP iktidarı da, tüm çabalarına rağmen Washington’da muhatap bulamayınca, göstermelik de olsa iki ABD’li bakanın Türkiye’deki mal varlıklarını dondurmuştu. Saray rejimi iki Amerikalı bakanın Türkiye’de zaten olmayan mal varlığını dondururken, “bizi neden buna mecbur bıraktınız” diye efendilerine sitem de etmişti.

Şimdi bir gösteriye dönüştürülen karşılıklı jestlerle bu “mal dondurma” mevzusunun halledildiği ilan edildi. Bir süre önce papazı almadan rahibi veren AKP iktidarı, Washington’daki efendilerine ilettikleri bir talepler listesinden de söz ediyor. Olumsuz yanıt almalarına rağmen, taleplerini takdim etmiş olmaktan duydukları memnuniyeti dile getirmeden de edemiyorlar.

Ankara’daki işbirlikçilerini yatıştırmaktan memnun olan Trump yönetimi ise, Türkiye’nin NATO’da üstlendiği görevlerin önemine vurgu yaparak, emperyalistler için vazgeçilmez olduğunun altını çiziyor. Sık duyulan bu söylem belli bir gerçeği de dile getiriyor. Ancak burada verilen mesaj, küstah bir efendinin uşaklarını överek paylamasından ibaret.

***

ABD’nin Ortadoğu’daki nüfuzunun zayıflaması, Türk sermaye devletine bir manevra alanı açıyor. Nitekim Rusya-İran ikilisiyle işbirliğine yönelen saray rejimi, ABD’nin bu zayıflığından güç alıyor. Bu nedenle Washington’daki efendiler belli sınırları aşmaması için arada bir diş göstermekten geri durmuyorlar.

Özellikle askeri alanda Rusya ile girilen bazı ilişkilerden duyulan rahatsızlık sık sık dile getiriliyor. Türkiye’nin Rusya’dan S-400 füze savunma sistemleri alma girişiminin hoş görülmeyeceği hatırlatılıyor.

Görünen o ki, ABD, saray rejiminin bazı girişimlerine göz yumarken, çizgiyi aşmaması için de yuları çok gevşetmiyor. AKP-saray rejiminin ise ABD’den kopmak gibi bir gündemi zaten yok. Yine de vesile doğdukça, “itibarlı uşak” muamelesi görmek istediğini Washington’a iletiyor. Hem ABD’ye yaslanma hem Rusya-İran ikilisiyle ilişkilerini sürdürme taktiği izleyen saray rejiminin halen en çok rahatsız olduğu konu ise Kürt sorunudur. İçeride Kürt sorununu çözmekten aciz olan rejim, Kürt halkının Rojava’daki kazanımlarını ortadan kaldırma histerisinden kurtulamıyor.

Rusya-İran ikilisiyle girdiği ilişkilere göz yumulduktan sonra, AKP-saray rejiminin ABD ile ciddi gerilim yaşayabileceği tek sorun Rojava Kürtleriyle ilişkilerdir. Taraflar arasında bu konuda kirli pazarlıklar olduğu bir sır değil. ABD’nin Rojava Kürtleriyle ilişkisi bölgesel politikalarının seyrine bağlıdır. Bu politika değiştiği anda Ankara’daki işbirlikçilerin ABD ile kayda değer sorunları kalmaz. NATO’nun ikinci büyük ordusunu besleyen Türk sermaye devletinin ABD için önemi ile PYD’nin önemi hiçbir şekilde kıyaslanamaz.

***

Washington-Ankara arasında esen “sıcak rüzgarlar”, dinci-faşist AKP-MHP koalisyonunun iliklerine kadar Amerikancı olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. Türkiye’de dinci-sağcı siyasal akımların genlerinde Amerikan emperyalizmine uşaklık vardır. Bu geçmişte de böyleydi, bugün de böyledir.

Hal böyleyken, saray beslemesi bazı kalemşorların AKP’ye “anti-emperyalist” yaftası asma girişimleri, kaba bir riyakarlıktan başka bir şey değildir. ABD için dinci-faşist koalisyondan daha iyi bir işbirlikçi olmazken, faşist-gerici odağın esas dayanağı da ABD emperyalizminden başkası değildir.